İdeolojik Mücadelede Basamak Düşüşü…

Benimsenen ya da başvurulan mücadele biçimleri ve örgütlenme niteliği önemli olmakla birlikte, bunlar siyasi iktidar hedefinden bağımsız oldukları taktirde ya da siyasi iktidara bağlı plan ve programdan yoksun oldukları müddetçe, kendi başlarına devrimciliği tayin edemezler.

Reformizm-revizyonizm değerlendirmeleri ya da argümanları, istisnasız olarak her devrim mücadelesi ve her komünist parti içindeki ideolojik mücadele süreçlerinin kadim argümanları olarak yer aldılar. Bunların sınıflar mücadelesi teori-pratiğinde karşılığı vardı ve anlamlıydılar da. MLM dışı bu burjuva akımlar işçi sınıfı saflarında türüyor, sınıf güçlerini bölüyor, devrim mücadelesini sulandırarak baltalıyordu. Bunlara karşı tutarlı ve kararlı bir ideolojik mücadele yürütülmeden işçi sınıfı saflarını koruyup sağlamlaştırmak ve devrim mücadelesini başarıya taşımak mümkün değildi, değildir de. Sınıflar mücadelesi tarihi bu mücadelelere yeterince tanık olmuş, ideolojik mücadelenin yakıcı önemini kanıtlamıştır. Bu mücadelenin yadsınması ideolojik çürümeye davetiye çıkarmaktan başka bir anlam taşımaz.

Ne ki, son derece anlamlı ve hatta yaşamsal olan bu mücadelenin sulandırılması da bir o kadar zararlı ve tehlikelidir. Bu tehlike, dün olduğu gibi, bugün de belli anlayış çerçevesinde nüfuz bularak yaşanan, görülen bir gerçektir. Bu anlayış ve yaklaşımlar hareketimizin çevresine sinmekle birlikte, bazı devrimci yapılara adeta nüfuz ederek egemen olmuştur. İdeolojik mücadele kapsamındaki örgütsel sorunlarda ya da ayrılık gibi meselelerde şiddet barındıran yöntemlerin kullanılması, ideolojik mücadelenin rayından çıkarılarak başka boyutlara taşınmasının en kaba örneğidir. Karşı-devrimcilik suçlamalarıyla yapılan değerlendirmeler de aynı sığlığı ve ideolojik mücadelenin sulandırılmasını resmetmektedir. Esas konumuz bu düzeydeki kaba sapmalar değil, daha yaygın ve yumuşak olan ideolojik yaftalamalara dönük hatalardır. Ki bunlar birbirinden bağımsız değil, aksine birbirini destekleyen, koşullayan ve çakışan anlayış hatalarıdır.

Bugün, yasalcılık-legalizm ve daha hokkalı olarak revizyonistlik-reformistlik suçlamasıyla yapılan sorumsuz damgalamalar, ideolojik mücadele adına kullanılırken, bu yaftalamaların altı doldurulamayan savruklukla uluorta kullanıldığı ve teorik seviyeye bağlı olarak basitleştirildiği de bilinendir. Silah patlamıyorsa legalizm ve yasalcılık egemendir ve reformizme dümen kırılmıştır bu anlayışa göre. Kitlelerin ekonomik, demokratik örgütlenmelerine ve bura taleplerine dönük çalışmalar yürütülüyorsa, bu da yasalcılıktır.

Sınıf mücadelesinin bir biçimi-yansıması olan ideolojik mücadelenin ve bu mücadele argümanlarının bu derece ciddiyetsizce kullanılması, objektif olarak ideolojik mücadele silahı ve argümanlarını yozlaştırıp zayıflatmaktadır. Genel siyaset karakteri itibarıyla gerilimden beslenen, devrimci ilişkileri baltalayarak ona yabancılaşan ve sığ anlayışının esiri olarak ben merkezci yadsıyıcılıkla kendini tecrit edendir.

Bu belirli anlayış silsilesince, bir konuda benimsenen politika eleştirilirken, ilgili politikanın hatalı olduğunu saptama ve somut eleştiri yürütme yerine, genelleme yapılarak toptancı değerlendirmelerle genel siyasi çizgi düzeyinde tespitlere gidilmekte, değim yerindeyse kızıl kıyamet koparılmaktadır. Eleştirilerinin doğruluğu-yanlışlığı bir kenara, tek bir politikadan hareketle, sistemli çizginin/genel siyasi çizginin mahkum edilmesine uzanan kaba bir yanlışa düşülmektedir. Kaypakkaya ve hareket çizgisinin reddedildiğinden, komünist teori ve ilkelerin terk edildiğine kadar aslı astarı olmayan bir dizi soyut iddia ileri sürülmekte, aynı vesileyle komünist yönelim ve devrimci çalışmaların karşısına dikilmektedir. Özünde yapılan ve olan budur.

Genel ve/veya yerel seçimlere girme biçimindeki taktik siyaset ve sonuçları, keskin komünistlik pozları sergileyen bu anlayışlar tarafından parlamentarizm, legalizm, yasalcılık olarak etiketlenmekte, demokratik alan çalışmaları reformizm-revizyonizm değerlendirmeleriyle eleştiriye tabi tutulmaktadır. Bu hatalı anlayışlara göre, eğer silahlı eylem ya da pratik yoksa(sebep ve şartları ne olursa olsun fark etmez), orada yasalcılık-reformizm vardır. Demokratik meşruluk zemininde bulunan kurumlarda, kimlik ve kurum temsilcilerinde bu alan kimliği ve temsiliyet pozisyonuna uygun bir dil ve üslup kullanılıyorsa, orada devrimden kopma ve reformizme kayma vardır. Kısacası, bunlara göre demokratik alan çalışmaları, buraya uygun siyaset ve argümanlar, devrimin izleyeceği biçimler ve araçlar değil, yasalcılık-reformizm ve tasfiyeciliğe aittir. Şayet keskin slogan ve sözler sarf edilmiyorsa, devrimci siyaset terk edilmiş reformizme geçiş yapılmıştır demektedir bu anlayışlar. Açıkçası bu anlayışlar katıksız biçimde tekçidir, tek biçim dışındaki farklı araç ve biçimlere kapalıdır. Statükocu ve sol dogmatiktirler. Keskin komünistlik adına devrimi silahsızlandıran ve mücadelenin önünde tıkaç oluşturan pozisyona düşmektedirler ki, gelişme, değişim ve ilerlemeyi reddederek yenilikler karşısına dikilmektedir bu anlayışlar.

Bütün bu konularda temel anlayış ve genel yaklaşımın oturtulması her şeyden önce hareketimiz ve geniş bileşenimiz açısından bilince çıkarılması gereken bir ihtiyaçtır. Çünkü, hareketimize dönük yıpratıcı ve zayıflatıcı eğilimler yakın çevremizde de belirmektedir. Ve eğer hareketimiz hakkında ideolojik yaftalamalarda bulunulacaksa, bunlar sorumsuzca ve dayanaksız soyut iddialarla değil, bilimsel norm ve gerçeklere, en önemlisi de hareketimizin anlayışlarına dayanmak durumundadır.

Siyasi iktidarı hedeflemeyen ve sadece iyileşmeler sağlayan ya da sağlamayı hedefleyen bir plan ve yönelim devrimci değil, reformisttir

Her devrimin stratejik yönelimi siyasi iktidarın ele geçirilmesi hedefine bağlı yürütülen görev veya görevlerin yürütülmesi planıyla biçimlenir. Siyasi iktidarı hedeflemeyen ve sadece iyileşmeler sağlayan ya da sağlamayı hedefleyen bir plan ve yönelim devrimci değil, reformisttir. Devrimin temel konusu siyasi iktidar ise, siyasi iktidarı ele geçiren ya da (gerici) eskisini yıkarak yerine (devrimci) yenisini inşa eden her pratik ve eylemsel hareket bir devrimdir. Bu plan zemininde gelişen yönelim ve mücadele de devrimcidir. İktidarın ele geçirilmesi pratiğiyle biçimlenen mücadele, bu mücadeleyle güdülen hedef ve yürütülen kapsamlı görevler planı bir program olarak devrimcidir. Tüm ilericiliğine ve devrimci nüanslar barındırmasına karşın, siyasi iktidar hedefinden yoksun olan bir plan veya program ise, devrimci değil reformisttir. Zira burada devrim değil, reformsal iyileştirmeler, kazanım ve ilerlemeler amaçlaştırılmıştır.

Komünistler elbette reformlar uğruna mücadele ederler. Fakat reformistlerden farklı olarak onları amaçlaştırmazlar. Hareketimiz yasalcı-reformist çizgi kulvarıyla tek bir benzerlik taşımaz. Kaypakkaya yoldaşın ortaya koyduğu komünist devrim ilkeleri, devrimin dayandığı esaslar, devrimin gerçekleştirilmesinin araç ve yöntemleri, mücadele ve örgütlenme biçimleri, amaç ve hedefleri hareketimizin komünist devrimci doğrultusunu oluşturur. Hareketimizin komünist doğrultuyla öngördüğü ve devrim programında yer alan demokrasi ve devrim kavrayışı, iktidar ve iktidarın ele geçirilmesi gibi tüm temel tezlerde ortaya koyulan teorik-pratik düzlem asla reformizmle bağdaştırılamaz.

Eklemekte fayda var ki, başvurulan mücadele biçimleri kendi başına belirleyici değil, devrimciliğin ölçütü de olamazlar. Benimsenen ya da başvurulan mücadele biçimleri ve örgütlenme niteliği önemli olmakla birlikte, bunlar siyasi iktidar hedefinden bağımsız oldukları taktirde ya da siyasi iktidara bağlı plan ve programdan yoksun oldukları müddetçe, kendi başlarına devrimciliği tayin edemezler. Mücadele biçimlerinin siyasi iktidar mücadelesinin genel devrimci plan ve programıyla uyum içinde olması ve stratejik yönelimle tutarlılık arz etmesi gerekir. Siyasi iktidar hedefi olmadığı halde, en radikal veya silahlı mücadele biçimlerinin kullanılması tamamen mümkündür. Fakat bu mücadele biçimlerinin kullanılması, devrimci bir programın izlendiği ya da muhtelif hareketin devrimci olduğu anlamına gelmez. Tersinden mücadele biçimlerinde somut koşullara uygun olarak biçimsel açıdan sert(silahlı zor niteliğinde) olmayan biçimlerin öne çıkması veya kullanılması da, programın devrimciliğini yadsımaz. Devrimci programa rağmen, mücadele biçimlerinde ilk günden itibaren silahlı-zor biçimleri kullanılmayabilir; bu tamamen toplumsal koşullara, konjönktürel ve siyasi şartlara vb. bağlıdır. (Uzun süreli mücadele içinde toplu ayaklanmanın hazırlanması ve bu aşamada ilkesel olarak reddedilmemesine karşın silahlı zora başvurulmaması gibi…) O halde, bir; mücadele biçimleri tek başına devrimciliğin ölçütü ve tayin edici unsuru değildir. İki; devrim programı ile başvurulan mücadele biçimlerinin birbirini tamamlayan bir bütünlük içinde tutarlı buluşması şart ve gereklidir.

Somut mücadele biçimine veya yaşanan genel şartlar temelinde göreli olarak öne çıkan mücadele taktiğine ya da bir hatasına bakılarak bir hareket değerlendirilemez veya mücadele hakkında karar verilemez. Ne yazık ki, bu konuda büyük bir kafa karışıklığının yaşandığı ve yaygın olduğu da bir gerçektir. Pratik mücadeledeki başarı ve başarısızlıklara, zayıflık ve güçsüzlüklere bakılarak değerlendirmelerde bulunulmakta, bu geçici durum baz alınarak bir dizi ideolojik-siyasi damgalamalar yapılmaktadır. Lakin, devrimci programa, stratejik yönelim ve yürüyüşe, devrimci ilke ve normlara, ideolojik-siyasi duruşa vb vs bakılmamakta, fiilen önem verilmemektedir.

‘‘Program her kesin gözleri önünde göklere çekilen bayraktır‘‘ mealindeki söz tamamen haklı ve bilimseldir. ‘‘Bir partinin programı, o partinin niteliğini belirler‘‘ biçimindeki söz de bir o kadar bilimsel ve genel bir doğrudur. Programda devrimci sözler yazıp pratikte uygulamamak ayrı bir sorun olmakla birlikte, programdaki ikiyüzlü sahtekarlık ise tamamen burjuva partilere hastır. Komünistlerin programı bunlarla kıyaslanıp aynılaştırılamaz. Komünist devrimciler dürüstlükten beslenir, dürüstlüğü ilke edinirler. Programlarına yazdıkları her şeyi alenen savunur, savunmadıkları tek şeyi programına koymazlar. Halkı kandırmak komünistlerin değil, burjuvazi ve bilumum gericilerin işidir. Komünistler görüşlerini saklamaz, alenen savunurlar. Kendilerine ait olmayan görüşleri, hedef ve amaçları da programlarına koymazlar. Komünist devrimcilerin tüm tarihi, onlara güven duymayı hak ederek gerektirir.

Burjuvaziyle bir işimiz yoktur, ona dürüstlüğümüzü ispatlama ya da ondan güven alma kaygımız da yok, olmaz. Lakin, komünist ve devrimci saflarda, özellikle irade-eylem birliği içinde bulunan yoldaşlar arasında bu güvene ihtiyaç vardır. Ki, bu güven olmadan temelsiz ve mesnetsiz biçimde reformistlik gibi suçlamaların ve damgalamaların yapılması çok daha kolay ve yaygın olur. Bu da safları gevşetir, burjuvaziye karşı mücadelede direnci kırar. Burjuvazinin manipülasyon, demagoji ve tüm saldırılarını bir kenara koyarsak, dahası anlamsız biçimde karşımıza blok olarak çıkıp kazanımlarımıza karşı hazımsızlık taşıyan devrimci hareketteki olumsuz yönelim-tavrı da es geçersek, komünist hareketimize getirilen suçlamalar, duyulan güvensizlikler ve yapılan ideolojik-siyasi damgalamalar, esasta geniş yelpazedeki kendi saflarımızda gelişmekte ve bu zeminde önem arzetmektedir.

İdeolojik mücadelenin yozlaştırılması ve eleştirinin bayağılaştırılmasına karşı hareketimizin demokratik kültür ve normları sahiplenilerek yükseltilmelidir

Somut olmayan veya kanıtlanmayan keyfi değerlendirmelerle hareket hakkında yapılan ideolojik-siyasi damgalamalardan uzak durulmalıdır. Tek taraflı olan dedikodu değerindeki bilgilerden beslenerek önyargıların yaratılmasından kesinlikle sakınılmalı, objektif ve bilimsel davranmaya önem verilmelidir. Hareket ve kadroları hakkında güvensizlik yayan eğilimler terk edilmelidir. İdeolojik mücadelenin yozlaştırılması ve eleştirinin bayağılaştırılmasına karşı hareketimizin demokratik kültür ve normları sahiplenilerek yükseltilmelidir. Disiplinsizlik ve gevşekliğin her türü reddedilmeli, sıkı bir irade-eylem birliği pekiştirilmelidir. Hareketin sağlamlaşması her türden zorluğun aşılması için elzemdir. Bu, bütün yoldaşların hareketin demokrasi, disiplin, kültür ve genel bilincine bağlı davranışıyla sağlanabilir; bununla mümkün ve anlamlıdır.

Hareketimiz gelişerek devrime ilerleme dinamiklerine her bakımdan sahiptir. Bunda tereddüde yer yoktur. Geçici yenilgiler, gerilemeler, zayıflıklar bu durumu değiştirmez. Örgütsel hiçbir sorun giderilemez değildir. Örgütsel yetersizlik ve zayıflıklarına karşın, hareketimiz stratejik olarak her türden saldırıyı göğüsleyerek ilerleme iradesi ve ideolojik-teorik-siyasi yeteneğe sahiptir. Karalamaya, yıpratmaya ve başarısız kılmaya dönük gerici faşist planlar boşa çıkarılacaktır. Bunun için yoldaşların kararlı duruşu yeterlidir. Tüm yoldaşların bugünkü görevi, nerden gelirse gelsin hareketimize karşı açılan bu saldırı kampanyasına karşı kararlıca göğüs germek, hareket bilinciyle kenetlenmektir. Bugünün temel görevi, soyut ideolojik safsatalarla hapsedilmek istenen komünist duruşu siyasi mücadele kararlılığıyla yükseltmektir.