Zira bugün İngiltere’deki referandum yalnızca İngiltere devletin Avrupa birliğinden çıkması gibi basit sebepler olarak algılanırsa arka planda yatan bu iktisadı sebepleri görülemez İngiltere de devlet içinde hâkim olan kanat ulusal pazarları kontrol ederek gümrük duvarları örme çabasında İngiltere’deki pazarı İngiliz burjuvazisini koruma ve gücünü artırmaya çabalayan kesim, Avrupa Birliği parlamentosunda bu güne kadar Fransa ve Almanya hakimiyetine karşı ekonomik sebeplerden dolayı direnen uzun süreden beri Avrupa birliğinden ayrılmayı dile getiren kesimdir. Bu kanadın siyasal temsilcisi David Cameron dir
Üste belirttiğimiz çelişkiler sürerken, Avrupa birliğinin politikasını belirli yönlerini eleştiren David Cameron Avrupa Birliği’nde kalınmalımı veya ayrılmalımı referandumuna giderek halkın oylamasına sundu
HABER MERKEZİ (27.06.2016)-Avrupa Birliği içinde süren pazar kavgası İngiltere’nin Avrupa birliğinde ayrılmasıyla makasın ağzı açıldı. Önümüzdeki dönemde Avrupa birliği yanlıları daha fazla ve daha güçlü bir şekilde Avrupa birliğini isteyip açılan makasın ağzını kapatmaya çalışacakken, Avrupa Birliğine karşı olanlar ise İngiltere’de ki halk oylamasını alkışlayacaklardır.
Avrupa Birliğine karşı olanlar veya Avrupa Birliğinden yana olan Hakim sınıfların her iki kesimi de bir yerde birleşmektedirler; ezilen halkın emeğini sömürme ve ezme konusunda mevcut devletin sağlamlaştırılması ve korunmasını temel sorun olarak göreceklerdir.
Ayrıldıkları sorun ise, Avrupa parlamentosunun işleyişinden doğan Avrupa yasasının merkezileşmesi Ulusal devletlerin yasa ve kanunları çıkarmada Avrupa parlamentosunun denetleyici hakkı olmasıdır. Hâkim sınıflar arasındaki bu ayrılık ezilen halkların ekonomik ve siyasal konumunda fazla bir değişiklik yaratmayacaktır.
İngiltere’nin ayrılması ve arka plandaki sebepler
Referandum sonucu anlaşılması açısında, İngiltere’nin Avrupa birliğinden ayrılması öncesi bazı gelişmeleri kısa vurgularsak ayrılmanın sebepleri anlaşılacağı kanısındayız. Zira Avrupa birliğinde bugün baş gösteren sorunlar bu güne özgü değildir, geçmişten beri süren her devletin veya devletler içinde değişik tekelerin arasındaki ekonomik rant kavgasıdır.
Avrupa Birliğine üye olan devletlerarasında süren ekonomik kavga siyasal alanda da yansımıştır. David Cameron’un başbakan olmasıyla Avrupa Birliğine eleştirilerini açık beyan etmekteydi, özelikle ulusal devletlere ait kararların Avrupa birliğinin elinde toplanmasına karşı çıkmaktaydı, Avrupa birliğine üye olan ülkelerin ulusal kararları Avrupa parlamentosunun elinde toparlanmasına karşı çıkmakta ve İngiliz tekellerini, Alman ve Fransa devletine karşı koruma politikasını izlemekteydi. Bu sebepten dolayı Avrupa para birimine girmemişti.
Avrupa Birliği içinde ABD emperyalizmiyle uyum içinde politika belirleyen İngiltere devleti, ABD emperyalizmiyle kurduğu tarihsel kutsal ittifak la Avrupa birliğinin başını çeken Almanya ve Fransa’yla belirli dönemde ters düşmekteydi, Afganistan işgali, Körfez savaşı, Avrupa birliğinin dış işleri bakanlığının kurulması, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikasının gereği Avrupa ordusunu oluşturma ve Natodan bağımsız hareket etme, Avrupa birliğine aktarılan mali bütçe v.b sorunlarda İngiltere ile Avrupa birliği arasında tartışmalar sürmekteydi.
İngiltere Avrupa birliğine karşı değildi, karşı olmasının sebebi Avrupa birliğinin aldığı kararları İngiliz emperyalizminin çıkarlarına ters düşmesi Alman ve Fransa emperyalizminin çıkarlarına uymasıdır.
Akabinde Almanya ve Fransa’nın başını çektiği Avrupa birliği ayrı bir kutup olma hayallerini sürdürürken Ekonomik kriz bazı Avrupa ülkelerinde dibe vurdu iflas eşeğinde olan ülkelerin kurtulması için reform paketleri Avrupa Parlamentosu’nda tartışıldı, akabinde ise Suriye’de gelen mültecilerin Avrupa ülkelerine dağılımı konusunda Avrupa birliği ülkeleri arasında görüş farlılıkları sürdü. İngiltere ve Almanya, Fransa arasında anlaşmazlıklar bu konularda da devam etti.
Avrupa Birliği içinde en güçlü olan Almanya, Fransa devletleri ile İngiltere arasında süren ekonomik ve siyasal rekabet ve Avrupa birliğinin dünya çapında yayılmasında Almanya ve Fransa’nın damgasını vurması bu tartışmaların ve anlaşmazlıkların temelini oluşturmaktadır.
Hangi tekelin Avrupa ülkelerinde hâkim olacağı, Hangi emperyalist ülkenin Avrupa pazarlarına sahip olacağı sorunuydu.
Zira bugün İngiltere’deki referandum yalnızca İngiltere devletin Avrupa birliğinden çıkması gibi basit sebepler olarak algılanırsa arka planda yatan bu iktisadı sebepleri görülemez. İngiltere de devlet içinde hâkim olan kanat ulusal pazarları kontrol ederek gümrük duvarları örme çabasında İngiltere’deki pazarı İngiliz burjuvazisini koruma ve gücünü artırmaya çabalayan kesim, Avrupa Birliği parlamentosunda bu güne kadar Fransa ve Almanya hakimiyetine karşı ekonomik sebeplerden dolayı direnen uzun süreden beri Avrupa birliğinden ayrılmayı dile getiren kesimdir. Bu kanadın siyasal temsilcisi David Cameron dir.
Üste belirttiğimiz çelişkiler sürerken, Avrupa birliğinin politikasını belirli yönlerini eleştiren David Cameron Avrupa Birliği’nde kalınmalımı veya ayrılmalımı referandumuna giderek halkın oylamasına sundu.
Resmi sonuca göre, yüzde 72 katılımlı referandumda 17 milyon 410 bin 742 kişi AB’den çıkılması yönünde oy verirken, 16 milyon 141 bin 241 seçmen de AB’de kalınması yönünde oy kullandı. Buna göre halkın yüzde 52’si AB’den çıkılması, yüzde 48’i AB’de kalınması yönünde oy verdi.”
Bu durum Avrupa Parlamentosu’nu tedirgin etti, Borsalar düştü, güvensizlik ortamı başladı, bu güvensizlik ortamı Avrupa ülkeleri acısında kısa sürede bazı mudahalelerle atlatılacağı açıktır. Ki referandum öncesi hayır veya evet sandıkta çıkabileceği olasılığına karşı önlemleri Avrupa parlamentosu almıştır.
Referandum akabinde zaman kaybetmeden Almanya, İtalya, Belçika, Fransa, Hollanda ve Lüksemburg’un Dışişleri Bakanları Almanya dışişleri bakanı daveti üzerine aynı gün Berlin’de toplanmaları, Avrupa birliğinin dağılmayacağı mesajını verdiler ve İngiltere’nin Avrupa birliğinde çıkması akabinde yol haritasını tartıştılar.
Akabinde Almanya başbakanı Merkel, Obama arasında telefon görüşmesi yapılarak Avrupa birliği üyeleri teselli etmiş İngiltere’nin eskide olduğu gibi bundan sonrada Avrupa birliğinin dostu olarak kalacağı vurgusunu yapmıştı.
Hakin sınıflar cephesinde Referanduma yaklaşım;
Hâkim sınıflar cephesinde, İngiltere’nin Avrupa Avrupa birliğinde çıkması iki yönlü değerlendirme oldu.
Neo Nazi faşist partiler dışında kalan tüm partiler Avrupa birliğinde İngiltere’nin ayrılması şokuna girdiler.
İngiltere’nin Avrupa birliğinde ayrılmasını olumsuz bir gelişme olarak değerlendirmiş, bazı parti temsilcileri İngiltere başbakanı sorumlu tutmuşlardır.
Uzun süreden beri Avrupa birliğine karşı propaganda yürüten Neo Nazi partiler İngiltere deki referandumu zafer olarak değerlendirmişler, Fransa da Ulusal Cephe (FN) Lideri Marine Le Pen Fransa’nın da vakit geciktirmeden aynı referandumun olmasını savunmuştur.
Almanya’da hızlı biçimde gelişen Neo Nazi AFD parti temsilcisi Chef Björn Höcke referandumu olumlu sinyal olarak değerlendirdi,
Hollanda da ırkçı parti Özgürlük Partisi (PVV) “Şimdi sıra bizde” diyerek sürecin kendileri için önemli avantajların olduğunu vurgulamak istedi.
Neo Nazı partiler İngiltere’nin Avrupa birliğinde ayrılması argümanları kullanacaklar, Avrupa birliğinin değişik ülkelerinde de aynı biçimde halk oylamasının yapılmasını isteyeceklerdir. İngiltere’deki referandum sonuçları Neo Nazi partilerin elinde güçlü bir silah olduğu görünmektedir.
Neo Nazi faşist partiler ve bazı ırkçı partiler Avrupa birliğine karşı çıkmaktalar ancak, Avrupa birliği parlamento seçimlerinde Avrupa birliği parlamentosuna girmek için her türlü manevra yapmaktalar önemli güçleri de Avrupa parlamentosunda vardır. Avrupa birliğini sevmeyenler Avrupa parlamentosuna aşk olmuşlardır.
İngiltere’nin Avrupa birliğinde ayrılması Avrupa’da ırkçı partilerin gelişmesinde önemli avantajları sağladığı belirtmemiz gerekir. Referandum sonuçları zafer olarak değerlendiren ırkçı partiler psikolojik olarak üstünlüğü elde etiklerini kendileri belirtmişlerdir.
İngiltere’nin Avrupa birliğinde ayrılması sermayenin akışını durdurmaz.
Avrupa Birliği’nden İngiltere’nin ayrılması sermayenin dolaşımı acısında kısmi düzeyde bazı sorunları yaratsa da, İngiltere ve Avrupa arasındaki ekonomik ve siyasal kopuş sağlamayacaktır. Bu maddenin tabiatına tersidir.
Avrupa ile İngiltere arasında sermaye ihracatı büyük tekkelerin iç içe geçmişliği, ülkeler arasındaki anlaşmalar vs. halkın referandumuyla çözecek bir sorun değildir. Sermayenin akışı yeni yasaları çıkmasını dayatacaktır. Referandum akabinde 2 milyona varan imzanın toplatılması tekrar ikinci halk oylamasına gidilme talebi veya İngiltere’nin ancak 2 sene sonra Avrupa Birliğinde çıkabilir gibi Avrupa Birliğinin yasal statüsünü dayatmaları ki iki sene içinde bir daha halk oylaması yapılabilinir varsayımların tümü masa başında durmaktadır.
Avrupa birliği içinde hakim olan Almanya, İngiltere’yle sürdürdüğü ekonomik ilişkiler sorununda bir kaç örnek verirsek; iki devlet arasındaki sermayenin akışı baktığımızda, Almanya ürettiği araba ve araba parçaları Avrupa Birliği pazarlarında en fazla İngiltere’ye satmaktadır. Beş arabadan bir tanesi İngiltere’ye ihracat edilmektedir.
Kimya ürünleri ihracatında Almanya her sene 20 milyar Euro civarında kazanç elde etmektedir.
Alman firmaları, ( Siemens, Bosch, BMW, VW, RWE, E.ON, Deutsche Telekom, Deutsche Post, Linde, Heidelberg Zement v.b) 121 Milyar euro İngiltereye direk yatırım yaptıkları tahmin ediliyor. 2500 Alman firması 370 bin personaliyle İngilterede faliyet yürütmektedir.
İngiltere firmaları ise ( BP, Shell, GKN, Terra Firma, Rolls Royce v.b ) tahmince 49 Milyar euro Almanyaya direk yatırım yapmışlardır.
Almanya 2015 de İngiltere ye 89 milyar Euro ihracat, İngiltere ise Almanya ya 38 milyar Euro ihracat yapmıştır.
Sonuç olarak; İngiltere’de olan referandum değerlendirmesinde hâkim sınıfların değişik kesimleri kendilerine belirli bir pay biçtiler, keza tedirginde oldular. Almanya başbakanı Avrupa birliği daha fazla halka güven vermesini belirti, Neo Nazilerde halkın Avrupa birliğine karşı daha fazla bilinçlendirmelidir söylemleri hep sürdürmekteler.
Her iki kesimde ezilen halk potansiyeli üzerinde oynadıkları açıktır. Devrimci ve sosyalistlerinde daha fazla halka gitmeleri sömürücü baskıcı devleti teşhir etmeleri başka bir dünyanın kurulabileceğine kitleleri ikna etmeliler.
http://www.halkingunlugu.net/