Kadın Örgütlenmesi

Sınıf mücadelesinin bir parçası olarak kadın mücadelesinde devrimci sınıf örgütünün rol oynaması tartışılamaz Fakat bu mücadelede kadın mücadelenin ve örgütlenmenin öznesi olmak durumundadır ‘’Kadın iktidara, kadın yönetime’’ perspektifinin anlattığı tam da budur

BAKIŞ CAN (26-06-2019) Kadın örgütlenmesi kadın sorunundan bağımsız değildir, bağımsız ele alınamaz. O halde kadın örgütlenmesini hangi bakış açısıyla, hangi bilinçle ve nasıl ele alacağız?

Kadın örgütlenmesi ve mücadelesi alanında devrimci sınıf mücadelesinin ciddi sorunları, hatta handikapları var demek yanlış olmaz. Dogmatizmin en tipik hali mücadele ya da örgütlenmeyi belirlenmiş sabit biçimlere hapsetmektir. Tek reçeteyle her şeyi halletme noksanlığıdır. Dahası, önceden saptanmış plan veya biçimlerle somut durumu kotarmaya çalışan somutu anlamama veya değişimi görmeyerek gelenekselde ısrar etmektir dogmatizm. Somut koşul andaki durumdur. Bilimsel teori-düşünce, geçmişle kesinlikle ilgilenir fakat somut durumu esas alır. Bugünün gelişmesini nedenleriyle açıklar ama bugünün dünün tekrarı olduğuna körce kanaat etmez. Somut durumu analiz etmeyi değişmez ilke edinir. Aksi halde bilimin canlılığından, diyalektiğin işlediğinden, değişimin dinamik süreç olduğundan uzaklaşılmış, dogmatik idealizme saplanılmış olunur. Kadın örgütlenmesinde sorunu salt sınıf mücadelesinin genel çerçevesine oturtarak ele almak ve özgünlüklerini yadsımak dogmatik düşünce tarzının yansımasıdır.

İki şeye bakmakta fayda var. Birincisi evrensel içeriğine ve tabiatına uygun örgütlenme sorunudur. İkincisi ise bu örgütlenmenin özgüldeki özneye uygun biçim alması sorunudur. Genel olarak sınıf mücadelesi ve örgütlenmesi, özel olarak da bu sınıf mücadelesi içinde özgün çelişkiyi ifade eden, özgünlüğün öznesine dönük örgütlenme sorunudur.  Genel olarak sınıf zemininde insanlığın kurtuluşu, özel olarak sınıflı insanlığın yarısı olan kadının kurtuluşu sorunudur…  Ancak genelde özelin, özelde ise genelin olduğu ve özelin sadece kadın sorununa indirgenemeyeceği unutulmamalıdır. Ki, insan arası tüm çelişki türlerini bu kategoriye koymak mümkündür…

Örgütlenmenin genel konusu ayrı, durumdan duruma değişen öznesi ise ayrı şeydir. Örgütlenmenin evrensel karşılığı sınıf sorunu temelinde muhtelif konu ya da çelişkilerde, bu çelişkilerin çözülmesi hedefiyle mücadele dinamiği ve aracının oluşturulmasıdır. Örgütlenmeye ya da mücadeleye konu olan çelişkiler hem evrenseldir hem de özel/özgündür. Özgün ya da özel çelişkilerden hareketle örgütlenmek aynı zamanda genel sorun ve çelişkiye dönük örgütlenmedir de. Her örgütlenme veya mücadele kaçınılmaz olarak belli öznelere dayanır. Bu özneler genel mücadele veya örgütlenmede özgündür; özgün çelişki ya da dinamik niteliğindedir. Genel muhtevadaki mücadele bu özgünlükleri, özel çelişki ve konuları atlarsa statik kalır, genel niteliğine ulaşamaz, başarısız olur…

Kadının kurtuluşu devrimci sınıf mücadelesiyle, sınıf devrimleriyle mümkündür demek yanlış değil, son tahlilde doğrudur. Bu doğru geliştirilmek durumundadır ki, kadın sınıflılıktan öteye ve sınıflılığa bağlı olmak kaydıyla ataerkil zihniyet ve erk tarafından da, bunun damga vurduğu toplumsal kültür ve değer yargılar tarafından da, erkek tarafından da sömürülüp baskı görmektedir. Bu baskı ve sömürü çerçevesi sınıflılıktan kaynaklansa da, sadece sınıf baskısıyla sınırlı değil, bilakis erkekte ifade bulan cins baskısı, erkekte his edilmeyecek derecede gerici gelenek-görenek ve değer yargıları baskısı altındadır. Kadının kuşatılmışlığı yalnızca sınıf baskısı biçiminde cereyan etmemekte, gerici ne varsa onun esareti altında kuşatılmaktadır. Sınıf baskısı altında olan emekçi erkeğin maruz kaldığı baskı ile emekçi kadının ya da kadının maruz kaldığı baskı arasında eşitlik yok, uçurum vardır. Bu, kadın sorununda sınıflılıktan öteye özel bir durumu tanıtlar. Dolayısıyla bu nitelikteki çelişkide ve çelişkinin çözümüne dönük örgütlenme veya mücadelede özel yaklaşımı ve ele alışı gerektirir, koşullar. Bunun açık ifadesi, kadın sorunuyla ilgili tüm meselenin cins unsuru dikkate alınarak ele alınması anlamına gelir. Kadına dönük özel-özgün örgütlenmeler, kadın sorununa dönük özgün çözümler benimsenerek uygulanmak durumundadır. Sınıf mücadelesi ve devrimi bunun kesin ve keskin üst biçimidir ama somut ele alınışı ötelenemez bir gereksinimdir.

Devrimci sınıf örgütünün kadın örgütü/örgütlenmesine sahip olması tam da bunun gereğidir. Devrimci sınıf mücadelesinin özgün olarak kadın mücadelesini barındırması tam da bu ihtiyaç temelinde geçerlilik kazanır. Kadın örgütü ve kadın mücadelesi özgünlüğünü ya da özerkliğini korumak kaydıyla kesinlikle devrimci sınıf örgütü ve devrimci sınıf mücadelesine bağlı olmalıdır. Nasıl ki, salt sınıf mücadelesi olarak bakmak kadın sorunu özgünlüğünü gözden kaçıran kaba bakış ise, öyle de kadın sorunu özgünlüğünden hareketle sorunu sınıflar mücadelesinden koparmak da bir o kadar hatalıdır. Kadın sorunu özgün olarak doğru ya da yanlış nasıl tarif edilirse edilsin, son tahlilde sınıf sorunuyla bağıntılıdır ve ondan koparılamaz. Koparmak, sorunu özünden kopararak burjuva mecralara sürmek, çözümsüzlüğe hapsetmektir.

Kadın örgütlenmesinde kadının özne olması elzemdir. Kadını kendi sorununda erkek örgütlerse kadının özgürleşmesi zayıflar. Sınıf mücadelesinin bir parçası olarak kadın mücadelesinde devrimci sınıf örgütünün rol oynaması tartışılamaz. Fakat bu mücadelede kadın mücadelenin ve örgütlenmenin öznesi olmak durumundadır. ‘’Kadın iktidara, kadın yönetime’’ perspektifinin anlattığı tam da budur. Kadın mücadelede ve örgütte iktidar olmalı, yönetmelidir. Çünkü kadın objektif olarak daha devrimcidir. Kadın insanlığın kurtuluşuna, özgürlük mücadelesine önderlik yapmalıdır. Çünkü kadın insanlığın özgürleşmesinde temel bir unsurdur. Baskı ve sömürünün en ağırına uğrayandır; özgürlük ve kurtuluşu en çok isteyendir. Kadının eşitsizler safında yaşadığı eşitsizlik onun devrimci dinamiğini keskinleştiren objektif temeldir. Kadının toplumsal kuşatılmışlık altında zayıf düşürülmesi durumu, onu tanımlamayan göreli-geçici gerçektir. Bu gerçekliği değiştirmek ve kadının özgürleşmesi uğruna ‘’Kadın iktidara, kadın yönetime’’ perspektifi pratik politikada hayata geçirilmelidir. Çünkü, kadının özgürleşmesi insanlığın özgürleşmesiyle paraleldir. Kadının özgürlük mücadelesi insanlığın özgürlük mücadelesiyle doğrudan bağıntılıdır. İnsanlığın yarısı özgürleşmeden, insanlık özgürleşemez, özgürleşmiş sayılamaz. Tüm insanlığın (ve devrimci sınıfların da) kadına-kadına dayatılan yazgıya karşı mutlak sorumluluğu ve tarihsel borcu vardır. Baskıya sessiz kalınamaz ise, kadına reva görülen köleliğe karşı da sessiz kalınamaz.

Kadın örgütlenmesindeki zayıflık nasıl aşılabilir? Bizzat kadının kanıksadığı kendi ‘’kaderi’’yle, kanıksamış olduğu boyutlardakini propaganda ederek canlı çelişkiyi yakalayamayız. Bu stratejik bir hedeftir. Ve kuşkusuz ki, örgütleme ve bilinçlendirmede bu propagandadan sakınamayız. Ama öncelikleri ve daha da yakıcı olan sorun ve çelişkileri işlemek somut siyasette izlenmesi gerekendir. Örneğin, aile bağları ve bu bağları dağıtmak-kırmak stratejik açıdan doğru fakat gerçek yaşamda bunu yapmak acil bir görev değildir, gerçekçi de değildir. Bu ve buna benzer meselelerdeki örgütleme ve bilinçlendirme çalışmaları öne alınmamalıdır. Esas olarak düzenle, toplumsal sistem ve siyasi iktidarla olan çelişkilerini işlemeli, somutta yaşadığı yakıcı ve hayati meseleleri propaganda etmeliyiz. Somut siyaset, bilinçlendirme ve örgütlenme bu aktüel ve yakıcı çelişkiler üzerinden yürütülmelidir. Örneğin, her gün ve hoyratça yaşanan kadın cinayetleri, maruz kaldığı baskı ve işkenceler işlenerek somut örgütlenme ve bilinçlendirme çalışmalarının yürütülmesi daha doğru siyaset ve etkili yöntemdir.

Yine bu çalışmalarımızda, kadın hakları ve özgürlükleri anlamında, kazanabileceğimiz güncel somut meselelerde mücadeleyi örgütlememiz daha isabetli olacaktır. Kadını örgütlerken veya mücadeleye davet ederken, ‘’devrim yapacağız sizi özgürleştireceğiz, kurtaracağız, sınıf devriminden başka kurtuluş-özgürlük yok’’ vb. vs. şeklinde kadına ‘’hayal’’ gelecek genel ve anda karşılıksız olan propaganda türleri tercih edilmemeli. Yerine, doğrudan yaşamına dokunan ve yaşamında bir değişikliğe, iyileşmeye yol açacak ya da karşı karşıya kaldığı somut sorunu çözecek siyaset ve çalışmalar yürüterek mütevazı görevler gerçekleştiren pratik politikalar izlememiz çok daha faydalı olacaktır. Diğer kitlelerin örgütlenmesinde olduğu gibi, kadın örgütlenmesinde de somut çözüm ve başarılar, kazanımlar, alternatifler, pratik çözümler sunmak, dolayısıyla somut çözüm olup güven vermek başarılı siyaset açısından şarttır. Kadını, yaşamını kolaylaştıracak, maruz kaldığı baskı ve tehlikeye karşı koruyacak mücadele ve örgütlenme biçimleriyle kazanabiliriz. Maksat genel geçer tartışmalar, teorik lafazanlıklar ve faydasız tartışmalarla zaman doldurmak değil, hissedilen bir sorunu çözmek-çözüm yoluna koymak, yaşanan çelişkiyi izah ederek çözülmesine katkı sunmak ve kadının yüz yüze olduğu ağır sorunu işleyerek kadını bilinçlendirip örgütlemektir. Yapılan konuşma ve yürütülen tartışmaların ekserisi, somut bir kazanım ve somut bir adım elde etmekten ziyade, ucu-bucu belirsiz amaçsız ve sonuçsuz sohbetler temelinde seyretmektedir. Oysa zaman ve emek değerlidir. Bu zaman ve emeği somut adımlarla buluşturmak örgütlenmenin temel mantığıdır.

Düşününki, her gün birden fazla kadın sokak ortasında veya muhtelif yerlerde alenen katledilip işkenceye maruz kalırken, bizler cinselliği, aşkı konuşuyoruz ki, buradan bir sonuç hedeflemeden salt sohbet olarak konuşuyoruz… Bu genel ve yaygın bir tutum ve alışkanlık olduğu için üzerinde duruyoruz. Kuşkusuz ki, meselenin özü aşk ya da cinselliğin konuşulması ya da konuşulmaması değildir. Mesele, çalışmalarımızda somut kazanım ve hedeflerle hareket etmeyip kendiliğindenci bir siyaset ve çalışma yürütüyor olma gerçekliğimizdir. Dolayısıyla, örgütlenme çalışmalarımızda somut görevler ve hedefler belirleyerek bilinçli ve sonuç alıcı yöntemi egemen kılmamız şarttır. Her faaliyetçe, ister kadın olsun ister erkek, örgütlenme çalışmalarında mutlaka bir kadını örgütleme hedefiyle hareket etmelidir. Bir kitap dolusu konuşma yapıp bir tek kadını örgütlememek olması gereken çalışma değildir. Belki daha az konuşarak çok iş yapmayı prensip edinmeliyiz. Kadın elinde sopayla doğasını tahrip edip yok eden kapitalist şirketlere karşı sokakta beklerken, bizlerin cinselliği konuşarak zaman kaybetmemiz aymazlıktır… Kadın, fabrikada, evde, doğasını korurken verdiği mücadelede, HES’lere karşı mücadelede, çocuklarını uyuşturucudan koruma gayretinde, çocuğunu okutma fedakârlığında, kendisini öldüren caniye karşı mücadelede, direniş yele taktığı iş yerinde, grevde ve yaşamla mücadele ederken örgütlenir. Kadın nerede direniyor, nerede mücadele ediyor, nerede sorunların altında boğuluyor ve nerede ölüyor ise orada yanında olunarak örgütlenir. Okulda, üniversitede yaşadığı bunaltıcı baskı ve sorunlara karşı direnirken örgütlenir. Atıldığı işine geri gelmek için yürüttüğü mücadelede örgütlenir. Baskılara karşı özgürlükleri tanınarak, demokratik hakları yaşatılarak, önündeki engeller kaldırılarak ve önceleyip pozitif ayrımcı politikalar geliştirilerek örgütlenir, çoğaltılır…

Kadının kendiliğinden gelip örgütlenmesi beklenerek değil, sorunlarını paylaşıp çözmede yardımcı olmak üzere kadına gidilerek örgütlenir. Salt söylemle kadın örgütlenemez. Pratikleştirilmiş söylemle, somut çaba ve emeklerle örgütlenebilir…