Fetih’in bu öykü kiyabında okuru Türkiye Kuzey kürdistan’da yolculuğa çıkarıyor Kah kendinizi bir Egede görürsünüz, Kürdistanın dağlarındasınız, kah Munzur nehirinde çay içmektesiniz, kah bakarsınız Marmaradasınız, sonra Kara denizin o muhteşem yaylalarında firardasınız
Derya Meriç (04-01-2018) Fetih Koç’un ilk öykü kitabı Mara yayınlarında çıkarak okurlarıyla buluştu. Fetih, söyleyeceği şeyi, dolandırmadan söylemeyi tercih etmiş, kısa ve uzun betimlemelere dayalı “duygu nehirinde akmış. Fetih, dili kullanma biçiminde en çok dikkati çeken özelliklerden biri -ya da benim dikkatimi çeken- ise, belli sözcükleri aynı ya da ardışık cümleler içinde yineleyerek bir şiirsellik oluşturmasıdır. Bir nevi sözcüklerle dans da diyebiliriz. Kitap da yer alan öykülerden kısa aktarımlar yaparak anlatmaya devam edelim.
“Ayak izlerini bıraktığı o kadim dağları adım adım arşınlamıştı. Fecir baskınlara katılmış…”
“Qero; hayatında ilk defa uçağa biniyordu. İlk defa gökyüzü senahlarından saman yolu ve kutup yıldızına yakın olacağını düşünüyordu. Uçak kalkışa geçtiğinde, Qero’nun hayal dünyasıda kalkışa geçmişti. Mas mavi denizi izlerken gök yüzünden, derin düşüncelere daldı.”
“Düşlerimizde canlandırdığımız yaşamın en güzel rengini ihtifa eden sevgi selini anlatmak öyle kolay değildir. Aşkın en güzel tarifini biz yaparken, neden en güzel aşkı yaşıyamıyoruz. Düşlerimiz oldukça kuvvetli olup,cümlelerindeki güzellik tarife değerdir bizim.”
Fetih Koç, uzun zamandan beri şiir ve şair olarak tanırdık. Aralık 2017 de Mara yayınlarında n “Kaya diplerine düşen ses” adlı öykü kitabı yla okurlarıyla buluştu. Fikirlerinden dolayı ömrü sürgünde geçen ve hala sürgünde yaşıyan Fetih, sürgün yılların hüzünlerini, acısını, kaçak yaşamın zorluklarını öykülerine taşımış.
Yazar, kaleminde firari sevdalara önemli yer vermiş, gerici sisteme karşı dik yürüyenleri öykülerinde işlerken, ideallerinde bağlı olanları hakkını vererek aktarmış öykülere. Kalemini sınıf mücadelesinin gerçeğine, hayatın çilelerine dayanan bu öykülerin yapısında, yazarın yaşama bakış açısı, dünya görüşü ve ideolojisi yansımaktadır. Yazar, yöresel ve yerel dilini kulanan, sade ve anlaşılır bir dil kulanıldığı bu öyküleri keyfle okuyacaksınız.
Fetih’in bu öykü kiyabında okuru Türkiye Kuzey kürdistan’da yolculuğa çıkarıyor. Kah kendinizi bir Egede görürsünüz, Kürdistanın dağlarındasınız, kah Munzur nehirinde çay içmektesiniz, kah bakarsınız Marmaradasınız. sonra Kara denizin o muhteşem yaylalarında firardasınız.
Kürdistandaki savaşa karşı çıkan ve Türk ordusuna askerlik yapmak istemeyen Laz bir gencin duruşu, çektikleri acıları ve Kürt halkının üzerinde yürütülen haksız ve vahşi savaşa karşı duruşu taktire değer bir karekter. Kara deniz iklimini, yöre halkının yaşamını, doğasını ve süren savaşın bölgeye yansıması, askerden firar eden bir gencin iç dünyasını çok usta bir kalemle ele almış.
Fetih’in bu ilk öykü kitabında on dört öykü yer almaktadır. Öykülerin konusu gerçek yaşama yaslanan olaylara dayanmaktadır. Anlatma yöntemini büyük bir kabiliyetle öyküsel kılarak, onları yeniden yaratmıştır. Yazar, öykülerinde duygusal yönü sosyal-siyasal çelişkilerle harmanlıyarak öne çıkartmış. Diğer bir yanıyla, okuru düşlere, aşklara ve serüvenlere sürüklemekte de iletişim ortamını kurmada başarıyı yakalıyor ve edebi bir tada ulaştırıyor.
Fetih’in ilk öykü kitabıdır. Yeni, genç ama heycan verici on dört öykü yer almaktadır kitapta. Her bir öykü bir birinden sürekleyici olan bu kitap okumaya değerdir. Öykülerin sürekleyici ve etkileyici tesvirleri insanı kendisine bağlıyor, olayların içerisinde gezdiriyor. Doğayı anlatırken, iç dünyasıyla adeta insanın gözlerinin önüne seren bir tat veriyor. Öykülerde vurgu ve betimlemeleri çok güçlü. Kısacası bu öyküleri okurken duygu seline kapılıp dehşet verici bir haz ve tad kıvamına sokuyor .
Kitaba dair, yazar edebiyatçı Hülya Erdoğan ve Muzaffer Oruçoğlu da olumlu bir not düşmektedir.Yazar, takdiri hak eden başarıyı yakalamış. Kalemin devamını dilemek kalıyor sevgili Fetih’ye…
Derya Meriç