Kendisi küçük yüreği büyük dağların özgür çocuğu Şiar Munzur’a

Birinin kod adı Fırat birinin gerçek adı Fırat bu bir tesadüf mü? Ben bilmem ama tarih bu yoldaşları Fırat kadar coşkun, Fırat kadar asi, Fırat kadar özgür olarak yazacak ve anımsayacaktır

Cafer YILMAZ (18-08-2019) Bazı günler vardır ki insanın kendi duygularını ifade edemediği! Söyleyecek bir söz bulamadığı, söylemlerin ve duyguların anlamını yitirdiği… İnsan olanın kendi insanlığını sorguladığı, ne yapacağını bilemediği bir an… Hiç bir zaman unutamayacağım bir tarihtir 18 Ağustos 2017.

O gün sabah normal bir ritimle başlamıştı. Keşif kahvaltı derken bir yoldaş haberler başladı yoldaşlar diye sesleniyordu. Radyo açılmış, spiker her zamanki gibi o berbat sesiyle başlamıştı haberlerini sunmaya. Spiker önce bir kaç özet vermiş sonra bir son dakika haberiyle haberimize başlıyoruz demişti. Spikerin verdiği son dakika haberinde Tunceli Hozat’ta bir eve yapılan baskında iki gerillanın teslim olmayarak ölü ele geçirildiği bilgisini veriyordu. Bir anda ortalık bir buz haneye dönüşmüştü. Kısa bir sessizlikten sonra bir yoldaş operasyonun olduğu tarafta başka örgütlerin olup olmadığını soruyordu gelişi güzel bir şekilde. Ortama bunlar sanki bizim yoldaşlar değil havası sinmişti. Elbette her şehit değerlidir bizim için fakat bu anlarda hep insanın içinde bir his, umarım bizim yoldaşlar değildir diyordu. Ve bu sessizlik ortamını başka haber kanallarını karıştıran yoldaşın yaklaşımı biraz olsun dağıtmıştı;

-merak etmeyin bizimkiler oraları iyi bilir onlara bir şey olmaz…

Komutan yoldaş; “haberciye sen haberleri kaçırma, muharebeci de hemen telsizi açsın belki diğer örgütlerden haber alırız” şeklinde komut veriyordu. Bir sonraki haberde burjuva basın her zamanki salyalı ağzıyla zafer kazanmışçasına “iki terörist sağ ele geçmemek için kendini patlattılar” şeklinde haber geçiyordu. Evet, artık durum netleşmişti. Bunlar bizimkilerdi, çünkü bunu yapsa yapsa Şiar yapardı. Herkeste bunu iyi biliyordu.

***

Şiar daha küçükken zulmü zorbalığı görmüş, yaşamış bir yoldaştı. Dersimli olması ve yurtsever bir ailede yetişmesi onun için büyük bir avantajdı. Şiar, bu avantajı bilinçli olarak kullanan bir kişiliğe sahipti. Çocukluğunda yurtsever çevrede büyümenin etkisiyle, önceleri yurtsever gençlik içinde yer almış hatta barış süreci denilen süreçte şehitliğin yapımında çalışmış, orada yapılan bütün eğitim çalışmalarında devletle uzlaşının sonunun ölüm, yıkım olacağını dile getirip sert tartışmalarda yaşamıştı. Henüz on yedisine yeni girmişken lisede farklı arayışlar içinde olmasından kaynaklı bir arkadaşından aldığı Tohum adlı romanı okurken yanına gelen yurtsever gençlik hareketinden arkadaşları; “bırak bu Türk Solunun kitabını, gel bu gün gidelim geri çekilme için kurulan çadırda çalışmamız var” demişler ve elinde ki kitabı alıp yere vurmuşlardı. Bu olayla birlikte Şiar’ın onlardan kopuşu bir olmuştu. Ben artık sizinle hareket etmeyeceğim çünkü siz sistemle uzlaşı içindesiniz, üstelikte devrimcileri aşağılıyorsunuz demiş ve onlardan ayrılarak önceden tanıdığı HKO kuryesinin yanına giderek ben gerillaya katılacağım beni götür demişti. Kurye, ben seni tanıyorum götürürüm ama alıp almayacağına onlar karar verir diyerek, Şiar’ı götürmüştü gerillaya.

Uzun bir yolculuktan sonra artık gerillanın yanındaydı Şiar. Şahin ile beraber başka bir yoldaş karşılamıştı Şiar’ı. Kuryeyle yapılan kısa bir görüşmede, kurye Şiar’ı ve ailesini tanıdığını, fakat bildiği kadarıyla bizden olmadığını, yurtsever çevreden olduğunu bildiğini, yolda barış sürecine karşı çıktığını ve bu yüzden Maoistlerin çizgisini doğru gördüğü bilgisini vermiş, “siz bir konuşun olmazsa, geri götürürüm” demişti. Şahin ve yanında duran yoldaşın karşısında daha bıyıkları yeni terlemiş bir doksan boyuna yakın, zayıf yakışıklı bir delikanlı duruyordu. Şahin önce yukarıdan aşağı süzmüş sonra

-Senin adın ne yoldaş? Şiar gerçek adın mı, yoksa kod mu?

-Kod yoldaş, gerçek adım Fırat, Fırat Kasun

-Ha sen Kasun’lardansın. Peki, niye gerilla olmak istiyorsun, hem sen yapar mısın?

-Yoldaş böyle göründüğüme bakma, ben boksörüm.

Şahin, iyi dedi gülerek, desene kışın stres atacak birilerini sonunda bulduk. Hemen araya giren Şiar, yani şimdi beni alıyor musunuz sorusunu sormuş, Şahin’de dur bakalım biraz konuşalım, neden Şiar ismini kullanıyorsun sorusuna kimden geliyor Şiar ismi sorusunu eklemişti. Şiar, Dersimin ilk şehitlerinden Kazım Kulu’dan geliyor cevabını vermişti hemen. Şahin, çok güzel demiş birkaç tane daha soru sorduktan sonra, sen burada otur, biz bir kendi aramızda değerlendirelim, yoldaşlar Şiar yoldaşıma çay getirin diyerek yanında ki yoldaşı ile beraber kenara çekilmişti. Şahin’in, “bu çok iyi bir çocuk, bunu alalım bu sene geçti seneye eğitime göndeririz bu senede yanımızda biraz yetiştiririz” önerisine yanında yer alan yoldaşı “hayır almayalım hem tanımıyoruz hem de ideolojik olarak değil duygusal olarak katılım kararı almış” diyerek cevap verdi. Şahin, bir sürü çözümleme yaparak neden alınması gerektiği konusunda yanında duran yoldaşını ikna etmiş, Şiar sonucu açıklamadan önce şaka yoluyla biz seni almayacağız demişti. Şiar her zamanki mimikleriyle dudakları sarkmış ağlamaklı bir ruh haliyle ben gitmiyorum, hem yoldaşlarda beni sevdi, deyip kendisine çay getiren yoldaşlara dönerek onaylatır gibi yapınca; Şahin “ama bu organ kararı ne yapalım” diyerek cevap vermiş, Kurye yoldaşa dönerek “bu yoldaşı al götür” demişti. Şiar, “hayır ben gitmiyorum” diyerek araya girince, Şahin, “dur hele daha sözümüzü bitirmedik üstünü başını düzelt al gel” demesiyle Şiar adeta yeni bir dünyaya adım atmışçasına sevinçten ne yapacağını bilememişti. Şiar, “yoldaş ben kalayım üstümdeki elbise iyidir, yoldaşların eskileri varsa giyinirim yeter bana” diyerek yeniden söze girmiş sözünü ise Mercan yoldaş hafif gülümseyerek “depoda elbise çok silahta burada hazırda var hemen veririz” hem de Şahin’in en baştan beri yanında duran yoldaşı kast ederek, “yoldaşta burada askeri eğitimi” verir demişti. “Tamam, o zaman” diyen Şahin kurye yoldaşa dönerek “sen git yoldaş, yoldaşlar kurye yoldaşa refakat edin köyün yakınına kadar” demişti.

***

Evet, küçük Şiar’ın büyük düşü böyle başlıyordu. Kısa zamanda gerillanın en sevilen ve en tutarlı özverili yoldaşı olmuş, herkesle çok iyi ilişkileri olan tam bir komünist sıfatını abartı olmadan almıştı. Partiye ve yoldaşlarına inanılmaz bir bağı vardı Şiar yoldaşın. Katıldığı senenin kışında eğitime ve genel yaşama katılımda diğer yoldaşları aşıp sıyrılmıştı. Yaşı küçüktü ama duruşuyla tam bir asker ve sanki yıllardır gerillaydı. Böyle bir yapısı vardı. Katılışın birinci yılında bu duruşuyla gelecek vadeden bir kişiliğe bürünmüştü. Bu yüzden alan yönetimi onu eğitim kampına gidecekler listesinin başına yazmıştı. Güneyde özelikle TKP-ML üyesi Nubar Ozanyan yoldaştan aldığı eğitimden bahsederken: “Orhan yoldaş çok nitelikli bir yoldaştır, bana çok emeği oldu ve gerçekten de aldığı eğitimin hakkını veren biriydi” diyordu sık sık. Güneyden gelirken çok güzel bir Kanas tüfeği de getirmişti. Kendisi gibi uzun silahları seviyordu. Zaten Kanas’ta en güzel onun eline yakışırdı. 2017 de Ovacıkta Bilgeç karakoluna yapılan suikast eyleminde bizzat kendisi yer almıştı. Daha sonra düzenlemesi Hozat’a yapılmış, Hozat taburunun benden çekeceği var demişti. Hozat’a gittikten sonra birçok eylem girişimi olmuş fakat bir türlü sonuç alınamamış olması herkeste bir daralma getirmişti. Doğası gereği gerilla hareketli olduğu, orada başarı elde ettiği zaman coşkulanır motive olur, sonuç alamadığında da hırslanır ve hata yapmaya meyilli hale dönüşür. Aceleciliğe düşer tamda böyle bir süreçte Ovacık’ta yoldaşların şehit düşmesi herkeste bir an önce eylem yapma intikam alma yetisi geliştirmişti. Şiar yoldaş kendini sürekli öneriyor ve saldıralım diyordu. Önce koordine tepesinin komple kaldırılması hedeflenmişti. Buraya önceden yerleştirilecek mayın patlatılıp bütün tepe havaya uçurulacaktı. Mayınlar bütün birlikle döşenecek kumandanın başında ise Şiar ve Fırat yoldaşlar olacaktı fakat düşman erken davranmış tepeyi tutmuştu. Yani bütün çabalar boşa gitmişti. Hemen B planına geçilmiş Hozat-Pertek yolu güvenliğine eylem yapılması planlanmış, daha önceden yapılan keşif sonuca bağlanmıştı. Fırat bu bölgeyi biliyordu. Şiar ise mayından anlıyordu ve ısrarla ikisi de kendilerini önermişlerdi. Tarih 17 Ağustos’u 18’e bağladığı gece onlar Şahin yoldaşlarıyla olan randevuları için çoktan yola çıkmışlardı. Birinin kod adı Fırat birinin gerçek adı Fırat bu bir tesadüf mü? Ben bilmem ama tarih bu yoldaşları Fırat kadar coşkun, Fırat kadar asi, Fırat kadar özgür olarak yazacak ve anımsayacaktır.

Ve bir kez daha köleliğe ve teslimiyete karşı direniş bayrağını yükselten bu yoldaşların anısı önünde saygıyla eğiliyorum zafer direnenlerin olacak.

Fırat Kasun (ŞİAR)  ve Uğur Yalçın (FIRAT) anısına… Cafer Yılmaz-Halkın Günlüğü okuru