Mevcut burjuva cumhuriyet halklarımıza karşı zorla inşa edilmiş ve kendisini bu zeminde bugünlere kadar var etmiş olan burjuva faşist diktatörlükten başka bir şey değildir. Bu gerici zeminin dışında ona hiçbir ilerici anlam yüklenemez. Bu cumhuriyetin mayasında soykırıma tabi tutulan Ermenilerin kanı vardır. Bu cumhuriyetin mayasında ezilen Kürt ulusunun kanı vardır. Bu cumhuriyetin mayasında Alevilerin kanı vardır. Bu cumhuriyetin mayasında Aydınların, ilericilerin, devrimcilerin ve komünistlerin kanı vardır. Bu cumhuriyetin mayasında baskı ve zulüm vardır. Bu cumhuriyetin mayasında azgın bir sömürü vardır. Ve bu cumhuriyetin mayasında kadim halkların tarihsel, sosyal, ekonomik ve kültürel birikimlerinin üzerinde zorla palazlanma vardır. Dolayısı ile bizlerin ve haklarımızın tek yapacağı şey bu gerici burjuva cumhuriyeti kutsamak değil tam tersine onu paramparça ederek tarihin çöplüğüne yollamaktır.
Bugün 29 Ekim Cumhuriyet bayramı. Muhtemelen devlet erkânı başta olmak üzere bir yığın çevre “Cumhuriyetim çok yaşa’’ vb. şatafatlı argümanlar ve kutlamalarla şanlı cumhuriyetlerini bir kez daha yâd edecekler. Bu arada ayıp olmasın değinmesek haksızlık olur kendilerine, sol, devrimci hatta komünist diyen birçok çevrede muhtemelen yine şatafatlı bildiriler, açıklamalar ve kutlamalarla 29 Ekim’i selamlayacaklardır.
Onlar pişkince selamlamaya devam ede dursunlar ve sosyal şoven hezeyanlarla halklarımızın bilincini köreltmeye çalışırlarken bizlerde gerçeklerin asla ve asla böyle olmadığını, mevcut cumhuriyetin tarihinin hiçbir aşamasında ilerici ve demokratik bir muhteva içermediğini ve halklarımızı hiçbir şekilde temsil etmediğini haykırmaya devam edeceğiz. Ve yine berrak biçimde mevcut cumhuriyetin halklarımızı temsil etmesi bir yana halklarımızın kanı üzerinden kendisini zorla var ettiğini ve bu gerici faşist gelenek zemininde bugünlere kadar geldiğini haykırmaya ve teşhir etmeye devam edeceğiz.
Tüm kokuşmuş ve çürümüşlüğü ile burjuva cumhuriyet bir ceset misali varlığını devam ettirmektedir. Burjuva faşist cumhuriyet Osmanlı’nın geleneksel tüm gerici mirasını dönemin koşullarına uygun biçimde uyarlayarak aynı gerici, çürümüş ve kokuşmuş geleneği kendine miras ve rehber alarak bugünlere kadar gelmiştir. Burjuva faşist cumhuriyetin mayasında, soykırım, katliam, asimilasyon ve halklar üzerinde tam bir milli zulüm ve barbarlık vardır.
Toplumsal ve tarihsel olgu ve olaylara burjuva aydınlanmacılığının penceresinden bakanlar bu tarihsel gerçekleri hala anlamakta körlük çekmektedirler. Bu beyhude iflah olmaz burjuva çizgileri onları burjuva faşist cumhuriyeti doğallığında kutsamaya ve ileri hatta devrimci anlamlar yüklemeye kadar götürmektedir. Ya da egemenler cephesinde oluşan yahut yaratılan gerici dalaşın ve klik çatışmalarının tarafı olmaktan kendilerini kurtaramamaktadırlar. Somutta Erdoğan/AKP karşıtlığı üzerinden CHP’nin başını çektiği diğer burjuva bloğa yedeklendikleri gibi. Toplumsal/tarihsel meselelere proleter sınıf perspektif ile bakamayanların bu kaçınılmaz beyhude burjuva zemine kaymaları gayet anlaşılırdır.
Burjuva faşist cumhuriyet istisnasız olarak eskisiyle yenisiyle, Kemalizm’le, İslamcılığıyla, AKP, CHP, MHP, İYİP, Vatan Partisi vb bütün faşist ve gerici mekanizmaları ile hiçbir zaman ilerici bir rol oynamamıştır. Sınıfsal karakteri zaten böyle bir rol oynamasını ortadan kaldırmaktadır. Dolayısı ile proleter devrimciler hiçbir koşulda ve hiçbir sebeple burjuva faşist cumhuriyet ve onun bekçileri ve savunucuları olan bilumum burjuva klikler arasında bir tercihte bulunmazlar. Proleter devrimcilerin temel görevi ve misyonu bütün faşist ve gerici mekanizmalarıyla mevcut burjuva faşist cumhuriyeti devrimci savaşla parçalayarak hak ettiği yer olan tarihin çöplüğüne yollamaktır.
Burjuva medeniyetçi aydınlanmadan kopamayanların cumhuriyete methiyeler dizmeleri yâda mevcut cumhuriyeti demokratikleştirmeye çalışmaları artık bunca yaşanmış olan ve tarih tarafından defalarca kez kanıtlanan toplumsal gerçekliklere rağmen bu anlayışta ısrar etmeleri bizler açısından iflah olmaz bir yerde durmaktadır. Dolayısı ile bu anlayış sahiplerine bu saatten sonra tekrardan bu gerçekleri anlatmanın zaman tüketmekten başka hiçbir işe yaramayacağını biliyoruz. Sosyal şoven ve burjuva aydınlanmacı bir pozisyonda kalmakta ısrar edenlere, bünyesini sosyal şovenizm zahiri ile güçlendirmeye çalışanlara ve iflah olmaz biçimde cumhuriyeti ve Kemalizm’i devrimin müttefiki olarak gören anlayışlara karşı söylenmesi gerekenler 72’de Komünist önder Kaypakkaya tarafından berrak biçimde söylenmişti ve o günden bugüne kadar da binlerce kez söylenmeye devam edildi. Fakat hala buralarda ısrar edenlere artık diyecek bir şeyimiz yok. Çünkü bu anlayış sahiplerinin genleri anlattıklarımızı tıbbi olarak kabul etmeyecek kadar çürümüştür.
Bu Cumhuriyetin Mayasında Ermenilerin, Kürtlerin, Rumların, Alevilerin, Aydınların, Devrimcilerin, Komünistlerin ezilen emekçi halkların kanı vardır!
Mevcut burjuva cumhuriyet halklarımıza karşı zorla inşa edilmiş ve kendisini bu zeminde bugünlere kadar var etmiş olan burjuva faşist diktatörlükten başka bir şey değildir. Bu gerici zeminin dışında ona hiçbir ilerici anlam yüklenemez. Bu cumhuriyetin mayasında soykırıma tabi tutulan Ermenilerin kanı vardır. Bu cumhuriyetin mayasında ezilen Kürt ulusunun kanı vardır. Bu cumhuriyetin mayasında Alevilerin kanı vardır. Bu cumhuriyetin mayasında Aydınların, ilericilerin, devrimcilerin ve komünistlerin kanı vardır. Bu cumhuriyetin mayasında baskı ve zulüm vardır. Bu cumhuriyetin mayasında azgın bir sömürü vardır. Ve bu cumhuriyetin mayasında kadim halkların tarihsel, sosyal, ekonomik ve kültürel birikimlerinin üzerinde zorla palazlanma vardır. Dolayısı ile bizlerin ve haklarımızın tek yapacağı şey bu gerici burjuva cumhuriyeti kutsamak değil tam tersine onu paramparça ederek tarihin çöplüğüne yollamaktır.
Halklarımızın Osmanlı ve devamcısı olan burjuva cumhuriyet paradigmasına dayanacağı ve feyiz alacağı hiçbir tarihsel mirası yoktur ve olamaz. Ona dayanan ve feyiz alanlar ancak ve ancak iflah olmaz bilumum gericiler ve sosyal şovenlerdir. Bizim dayanacağımız ve feyiz alacağımız mirası yine 72’de komünist önder Kaypakkakaya tarafından berrak biçimde göndere çekmişti. Bugünde üzerinde yükseldiğimiz tarihsel miras budur.
Halklarımızın gerçek kurtuluşunun yegâne adresi Sosyalist cumhuriyetler birliği programı üzerinde biçimlenen ve tam hak eşitliğine dayanan özgür bir dünya düşünü kılavuz edinen sosyalizm ve komünizm den başka bir şey değildir.