Kasım Koç (19-10-2014) Rojava Kürdistan’ın En Zayıf Halkasıdır.
Haki Karer, Urfa, Siverek, İlvan, Suruç, Kobani bölgesinde ilk çalışmalar yürüten PKK’nin Kadrosudur. Sonrasında Lübnan’ın Bekaa Vadisine gitmek için yola çıkan PKK kadroların yanı sıra, Abdullah Öcalan’ın da ilk gittiği yerdir KOBANİ.
1984 de PKK’nin başlatmış olduğu Kürdistan Ulusal Kurtuluş Savaşında Kobani üzerinden Kuzey Kürdistan’a sadece gerilla sızmasını yapmış değil aynı zamanda da Kuzeyde yürütülen savaş da lojistik bölgesi durumuna gelmişti. Bundan dolayı da Kobani’nin manevi değeri Kürt özgürlük mücadelesi verenler için oldukça büyüktür.
PKK’nin yürüttüğü savaşın yükü Rojava Kürdistan’ın üzerindeydi desek yanılmayız. Öcalan’ın da Bekaa Vadisi ve Şam’da olmasından kaynaklı Kobani, Afrin, Qamışlı İllerinde örgütlenip Ulusal mücadelenin etrafında kenetlenmelerine neden oldu.
Hafız Esad ile A. Öcalan’ın İttifaklar Politikası ve siyaseti ve Ortadoğu Arenasında ki kavgaları:
Hafız Esad, Kuzey Kürdistan’ın da gelişen, büyüyen, gündemden düşmeyen Kürt sorununu da Filistin sorunun da yürüttüğü dış politikası gibi kendi hizmetine sunmak, kullanmak istedi.
Bunu yapmak için çok çabaladı ancak örgütlenen KOBANİ, Afrin ve Qamışlı buna müsaade etmedi ve Öcalan’ın Esad karşısında daha da güç haline gelmesine vesile oldu.
Hafız Esad siyaseti gereği PKK’yi eldin de, avucunda tutmak için ki bu ittifaklar siyaseti gereği PKK’nin kadrolarını, militan ve lojistikçileri tutuklayıp Zindana tıkadı. Burada ki amaç PKK’yi yada önderliğini kendi elinde tutmaya çalışmaktı. Bu belki ilk dönemler de tutan bir siyaset olduysa da zamanla bunun bir kıymet harbesi kalmadı, çünkü Kürdün kültüründe fedakarlık ve feda etme ruhu vardı.
Zamanla Esad’ın tutuklayıp zindanlara attığı kadroları PKK adeta bu kadro ve militanları, Kürdistan savaşına feda ederek gözden çıkardı diye biliriz.
Bundan dolayıdır ki İttifaklar anlayışında tarafların pazarlıkları söz konusunda ki bir birlerini ellerinde tutuma siyasetinde PKK Esad’a boyun eğmediği bir erçekliktir.
Kuzey Kürdistan da PKK önderliğin de gelişen savaş, dünya kamuoyunun gündemine oturmuştu ve dünyayı yöneten küresel sermaye güçleri dahi Kürtleri hesaba katmadan siyaset yapamaz hale gelmişlerdi.
Bundan kaynaklı da ittifaklar politikasında ki burjuva siyasetinde izlenen “ Bir birlerinden faydalanma” anlayışı esasın da bu siyaset de güçlü çıkan PKK olmuştur.
Bütün bunlara rağmen Rojava’da,
PKK ve önderi Öcalan, 400 ile 500 bin arasında kimliksiz Kürdün hiçbir hakkı, hukuku olmamasına rağmen bu sorunu ve çelişkileri Esad’a karşı kullanmadı. Rojava için hiçbir istek ve talepte de bulunmadı, bulunmadığı gibi de Örgütlü Kürt halkını da ona karşı Sokağa dökmedi.
Öcalan bunları yapmadı ama ve lakin Suriye de olduğu süre döneminde Esad ile çatışmadığı gibi Esad’dan da tere yağından kıl çeker misali Suriye’nin Ciğeri ve Oksijeni olan Rojavayı koparıp almasını bilen bir siyaset izledi.
Kürt özgürlük mücadelesinin Kuzey Kürdistan’da başlatıldığından günümüze kadar Rojava bu savaşın bir tarafı ve parçası halindeydi, direk savaşı yaşıyordu.
Binlerce Qamışlı, Afrinli, Hasaki ve Kobanili Kürt Kızları, erkekleri dağlarda destansı kahramanlıklar yaratılar. Bu savaşta yüzlerce Rojavalının mezarları dahi belli değildir. Bölgenin Oksijeni ve Jeopolitik konumundan dolayı da ayrıca bir önem kazanmıştır Rojava.
Uluslararası emperyalist güçlerin 15 Mart 2011 tarihinde Arap ülkelerinde ve dünyanın bir çok ülkesinden en fanatik Dinci İslam ruh hastasını Suriye de toparladı ve Şam’ı kuşatarak Suriye hızlan iç savaşa doğru sürükleyince Oğul Esad zorunlu olarak Rojavadan güçlerini çekti.
Bunu fırsat bilen ve Sosyalimden etkilenen PYD Rojavada kendi kendisini yöneten bir Kanton biçiminde bir çok inanç gurupların da içinde yer aldığı, ayrı ayrı düşüncelerin de savunup ama aynı zamanda bir arada yönetimde yer alabilecek bir Rojava Ortadoğu’nun göbeğinde ilan etti.
Demokrasinin beşiği olan Mezopotamya’nın tarihsel geçmişini de günümüze taşıyan Rojava, bir çok eksikleri beraberinde taşısa da esasında olumlu ve örnek bir çığır açmıştı Ortadoğu da.
Bu demokratik yönetim biçimi maalesef bölgeyi dizayn eden ABD’nin başını çektiği Çok uluslu egemen güçlerin planlarını bozmuş bundan dolayı da örgütledikleri gerici taşeron örgütleri ÖSO, El Nusra, IŞİD gibi yirmiye yakın Suni din mezhebine bağlı gurup ve örgütleri Kürdün üzerine sürdüler.
ABD’nin yeni stratejisinde bölge halkını kırdıran siyasette dünyanın en acımasız ve bitmeyen bir düşmanlık tohumlarını ekiyordu Ortadoğu halkların içine. Irksal, dinsel Mezhep savaşları dünyanın en kötü ve pis savaşlarını ABD devreye sokmuştu.
ABD ve diğer egemen güçler Suriye de konumlandırdıkları İslami örgütlerden bir çoğunu marjinal duruma getirerek IŞİD’ın gelişip güçlenmesi için yolunu açtı. IŞİD denen ruh hastası, katil sürüsünün insanı boğazını keserek “Ben geliyorum, itaat edin” dünya kamuoyuna bu korkuyu yayarak gündemine oturdu. Bu IŞİD’ın ilk hatası oldu ve zamanla bu hata onun sonunu getirecektir.
IŞİD yönünü Bağdada çevirdi burada taban bulduktan sonra da gözünü yeniden Rojavaya dikti. Qamışlı Güney Kürdistan ile olan bağından dolayı burayı sonraya bıraktı. Afrin, aslında ilk yaptıkları kuşatma bir yıl önce Afrin’e idi. Afrin’in Coğrafik yapısının da etkisi ile sivil savunma güçlerin kahramansı direnişleri ile IŞİD ve diğer çeteleri dağıtmasını başardı.
Sıra Rojavanın en zayıf halkası ve tarihsel hesapların da hesaplaşması olan Çöl Çiçeği Kobaniye gelmişti. Kobani Kum deryasının üzerinde kurulu bir şehir, ağır zırhlı araçlarla saldırıya gelen düşmanı dağıtmak, püskürtmek oldukça zordur. Bütün bu üstün silahlara rağmen IŞİD Kobanideki direnişi kıramadı.
Kürt ölümün en kötüsünü tanımış, tatmış. Dört devletin zulmünü, yüz yıldır sömürgesi altında, işkal halinde ölümlerden ölümler yaşamış ve görmüş. Bu sömürgeci devletleri besleyen ve destekleyen onlara akıl babalığı yapan uluslararası emperyalist güçlerin sayesi sonucu Kürt Kimyasal gazları ile katliamdan geçmiş Halepçe de on bin insan aynı anda beraberce ölmesini bilmiş ama asla gerici güçlere TESLİM OLMAMIŞ.
Kuzey Kürdistan da yürütülen otuz yıllık savaş ve güneydeki Kürtlerin yüz yıla varan savaşlar tarihi Kürdün dünyanın en deneyimli savaşkan bir halkı olmasına neden olmuştur.
Savaşlarda çok taktik ve stratejik hamleler vardır. Düşmanın donanım gücü, mevzilenme, Psikolojik durum, lojistik destekler ve benzeri konuları göz önüne alamayan kavgada kaybeder. Savaşlar bazen dağların doruklarında bazen çölde yada sokaklarda, şehirlerde devam eder.
Rojava da Kürde sunulan Kobani düştü düşecek psikolojik savaşları Kürdistanlılara kar etmez. Ancak devrimci dinamiklerin olmadığı, savaş içerisinde yetişmeyen Halkları etkilenir ötesine geçemez. Direk savaş içerisinde yetişen, çelikleşen Kürt halkı bu gibi söylem ve eylemlere karşı psikolojik savaş yürütmesini de artık biliyor.
Geçmişte dağ başlarında PKK Gerillaları ile Türk ordusunun arasında günlerce süren çatışmaları sadece devlet yetkililerin ağzından haber yapılmaktaydı ve bu habere göre de Psikolojik üstünlük sürekli Komprador burjuva medyasının elindeydi.
Ancak bugün direniş kalesi haline gelen Kobani için böyle diyemeyiz. Her ne kadar burjuva medyası haberleri balon yaparak yayınlasa da gelişen teknoloji karşısında Kobanide olup bitenleri bir başka sosyal medya aracılığı ile dünya kamuoyunun duymaması önünde geçemediler bundan dolayı da psikolojik savaşta Kürdün düşmanları kaybetmiş durumdalar.
Kürtler kırk yıldır izledikleri siyaset ve yürüttükleri savaştan sonra Kobaniyi kaybetselerdi Türk devleti karşısında yenilgi olarak tarihe geçecekti. Bundan dolayı da Kobanide esas çarpışan güç Türk Ordusunun siyasi temsilcisi AKP ile PKK arasında yaşandı desek yerindedir.
Kürt sorunu artık İmralı-Kandili aşmış dört parçada her Kürdün sorunu haline gelmiş ve kaçınılmaz bir ulusal bütünlüklü siyaset izlemeyenler kaybedeceklerdir.
Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi’ni (GBOP) hayata geçirmeye çalışan başta ABD, İngiltere’nin başını çektiği Katar, S. Arabistan, Türk devleti(leri) Kürt sorunu konusunda Rojavada kaybettiler.
Kürtlerin kendileri için tarihsel maneviyata sahip olan Kobanide yenilmeyerek dört parçadan Bağımsız Sosyalist bir Kürdistan ilanı için bundan sonra daha da koşullar olgunlaşmıştır.
Kürt siyasal temsilciler kendi güçlerine ve örgütlü olan Kürt halkına güven duymalı ve onların KOBANİDE ki gücünü görmelidirler.
Örgütlü Olan Kürt Halkını, Kobaniyi hiçbir gerici güç yenemez!
Kazanacak olan KOBANİDİR.
Kazanacak olan Ortadoğu HALKLARI OLACAKTIR.