LAMPEDUSA (05.10.2013) Dünyanın gözleri önünde bir utanç daha yaşandı: Avrupa’nın utancı. İtalya’nın güneyindeki küçük Lampedusa Adası’nda 300 dolayında göçmenin öldüğü ve kaybolduğu bir sırada Avrupalı yetkililerin yüzlerinde yine riyakarlık okunuyor. Lampedusa’daki dram ilk olmadığı gibi, ciddi tedbirler alınmaması halinde son da olmayacak.
3 Ekim Perşembe günü Lampedusa yakınlarında 450 ila 500 kişiyi taşıyan bir gemi, çıkan yangın ardından battı. Kötü hava koşulları nedeniyle arama çalışmaları 4 Ekim’de durduruldu. Zaten umut da kalmadı. 50 metre kadar derinlikteki gemiden en az 111 cenaze çıkarıldı. 100 dolayında göçmen cenazesinin daha çıkarılması bekleniyor. 155 kişi sağ olarak kurtarıldı. Yetkililer toplam ölü ve kayıp göçmen sayısının 300 dolayında olduğunu düşünüyor.
Akdeniz’de son yılların bu en ağır dramı ardından İtalya’da bir günlük yas ilan edildi. İtalya’nın milliyetçi partisi Kuzey Ligi, Entegrasyon Bakanı Cecile Kyenge’nin istifasını istedi. Göçmen karşıtı bu parti, Kyenge’nin başta vatandaşlık üzerine yeni bir yasal düzenleme olmak üzere daha iyi bir entegrasyon lehine yaptığı açıklamaları göçmenlere gönderilmiş “tehlikeli bir sinyal” olarak değerlendirdi.
KURTULANLARA VATANDAŞLIK VERİLDİ
Lampedusa Belediyesi’nin kadın başkanı Giusi Nicolini ise Kuzey Ligi’nin sorumlusu Matteo Salvini’nin gemilerin geri gönderilmesi önerisine tepki göstererek, “Sözkonusu olan mültecilerdir. Bizim görevimiz onları karşılamak ve saygı göstermektir” dedi ve ekledi: “Lig’in öncülüğünü yaptığı mesaj, topluma bulaşmak üzere olan bir virüstür.”
Dramın ardından İtalya, Avrupalı ortakları üzerinde baskıyı arttırdı. İtalya, Avrupa Birliği’nden daha fazla yardım istiyor. İtalya Başbakanı Enrico Letta, göçmenleri korumak amacıyla “insani bir koridor” oluşturmak için Avrupa Konseyi’nde acil toplantıya çağırdı.
Roma Belediye’sinin solcu başkanı İgnazio Marino kurtulan 155 kişiyi başkentte ağırlamaya karar verdi. Başbakan Letta, bu mağdurlara İtalyan vatandaşlığının verileceğini açıkladı.
YETER ARTIK!
Sicilya ile Tunus arasındaki Lampedusa’da Cuma günü tüm restoranlar, dükkanlar ve benzinlikler kapalıydı. Akşam saatlerinde kurbanlar anısına düzenlenen bir ayin ardından, bin kadar ada sakini ellerinde mumlarla sessiz bir yürüyüş yaptı. Bir eylemci, elinde batan geminin tahta parçalarında yapılmış haç ile Batılı ülkelerin göçmen dramı karşısındaki tavrına tepki gösteren bir pankartın önünde duruyordu: “Yeter artık! Umursamazlığın hiçbir özrü yoktur”. Limanda, gemi mezarlığı yakınında dalgalanan siyah bir bayrak üzerinde ise “Utanç” kelimesi yazıyordu.
Lampedusa’daki dram tek kelime ile Batı’nın utancı olarak değerlendirildi. Dramın ardından Papa François “aklıma gelen kelime utançtır” derken, İtalyan gazetelerin manşetlerine de “utanç katliamı” ya da “göçmen katliamı” olarak yansıdı.
Dramın ardından her taraftan tepki mesajları geldi. Açıklamalar birbirini takip etti. Ancak yaşlı kıta etrafına duvar örmekten vazgeçmeyen Avrupa siyasi sorumlularının “gözyaşları” riyakarlıktan öte bir değer taşımıyor. Zira son 20 yıl içerisinde 25 bine yakın göçmen Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken Akdeniz sularına gömüldü. BM Mülteciler Yüksek Komiseryası, Tunus ile Sicilya arasında 2012 yılı içerisinde 500 kaçak göçmenin hayatını kaybettiğini söylüyor.
Her yıl onbinlerce göçmen daha iyi bir yaşam umuduyla, savaşlar ve baskılardan kaçıyorlar. Afrika, Afganistan, Irak, Bangladeş ve son savaş olan Suriye’den yola çıkıyorlar. Lampedusa’daki son dramla birlikte esas olarak Avrupa’nın göçmen politikası battı. Geriye bir soru kalıyor: bu dramların daha ne kadar tekrarlanmasına izin verilecek?
ANF