Leyla Güven: “Yaşamı uğrunda ölecek kadar sevenlerin yoldaşıyım”

20 gündür süresiz, dönüşümsüz açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in mektubu Meclis Grup Toplantısında okundu

HABER MERKEZİ (27-11-2018) 20 gündür süresiz, dönüşümsüz açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in mektubu Meclis Grup Toplantısında okundu.

“Barış Anneleri. Cumartesi Anneleri şahsında bütün annelerin ellerinden öpüyorum. Uğrunda mücadele verdikleri kalıcı barışın bu topraklarda hakim olacağı günlerin yakın olduğunun farkındayım. Ben, yaşamı uğrunda ölecek kadar sevenlerin yoldaşıyım.” diyen Leyla Güven’in mektubu şöyle:

HDP Genel Merkezine!

Değerli Eş Başkanlar, Milletvekilleri ve Saygıdeğer Halkımız,

Amed zindanının direniş ruhuyla hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle belirtmek isterim ki, başlattığım eylem öncesi grubumuzla hiçbir şey paylaşmadığım ve grup disiplinine uymadığım için üzgünüm. Bunun sizi zor durumda bıraktığının farkındayım. Emin olun ki böyle olmasını istemezdim. Anlayışla karşılamanız ve sahiplenmeniz benim için anlamlı olacaktır.

Dünyada ulus devletlerin aşıldığı, toplumların var olan demokrasi anlayışını yetersiz gördüğü, ülkeler arası çizilen sınırları red ettiğini, egemenliği, tekçiliği, cinsiyetçiliği, despotçuluğu etmediğini ve bütün bunlara karşı mücadele ettiğini görüyoruz. Dünya haklarının gelinen aşamada sınırsız ve sömürüsüz bir dünyada yaşamak istedikleri çok açıktır. Küresel gelişmelerin ışık hızıyla yayıldığı bir dönemde toplumsal özgürlükler için tek çarenin radikal demokrasi olduğu gerçekliği gün gibi ortadadır. Bölge hakları olarak yaşanan kaos ve krizden en fazla nasibini alan haklarız. İnsanlığın doğuşuna beşiklik etmiş bu kadim topraklarda tüm kimliklerin ve inançların özgürce yaşayabileceği bir sistemin inşasının mümkün olduğunu biliyoruz. Mevcut iktidarcı sistemlerin sadece kendi sahiplerine hizmet ettiğini biliyoruz. Savaş ve yıkımla ayakta duran bir sistem dolayısıyla bütün hesaplar ve çıkar ilişkileri bu dengeler gözetilerek sürmektedir. Savaşsız ve sömürüsüz bir dünyada yaşamak için daha çok mücadeleyi ve bu temelde direnmeyi esas almalıyız.

Mevcut kaos ve krizin bir nedeni de çözümsüz bırakılan Kürt sorunudur. Sorunu çözmeye çalışan tarafların da görmezden gelindiğini biliyoruz. Ben Sayın Öcalan Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için büyük bir çaba sahibi olduğunu düşünüyorum. Sayın Öcalan’ın çözüm önerileri ve düşünceleri, sadece Kürt sorunu için değil, aynı zamanda Ortadoğu ve dünya halkları için de önemli bir perspektif sunmaktadır. Demokratik Ulus ve Demokratik Konfederal Sistem inşaları haklarımızın özlem duyduğu kalıcı barışın temel taşlarıdır. Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecrit tam da bu hakikati toplumdan gizleme yöntemidir. İnsanlık tarihi benzer örneklerle doludur. Hakikat arayışçıları ve savunucuları bu uğurda nice bedeller ödemişlerdir. Dolayısıyla günümüzdeki benzer uygulamalarda geçmişi aratmayacak kadar bir yoğunluk içindedir. Sayın Öcalan’ın İmralı özel sisteminde ağır tecride maruz bırakılması bu zihniyet dünyasının bir göstergesidir.

Özgür irademle başlattığım açlık grevinin 20’inci günündedir. Türkiye siyaseti içerisinde geçmişten günümüze tüm siyasi partilerin ortak bir söylemi vardır. “Biz bu ülkeyi seviyoruz” söylemi. İşin gerçeği bu bir “vatan, millet, Sakarya” edebiyatıdır. Eğer bu söylemlerin samimiyeti olsaydı, meclis ve meclis çatısı altında bulunan bütün siyasi partiler Türkiye’nin köklü sorunlarına, toplumsal barışına çözüm bulurlardı. Bugün bu sorunların çözümsüz bırakılmasının nedeni siyasi sorumsuzluktur. Kürt sorununa yaklaşımı belirleyen bu siyasi anlayıştır. Kim Kürdü en iyi inkar ve imha ederse, onlar en iyi vatanseverlerdir. Bu milliyetçi zihniyet kendisini en solda yer alıyorum diyen partiyi bile etkisine almaktadır. Muhalefet bu nedenle gerçek rolünü oynayamamaktadır. Muhalefet tek başına HDP bileşenleri olan demokrasi cephesinin omuzlarında kalmaktadır.

Gazete Patika