Onlarca yıl önce yakalanırken, yaşamıyla ilgili dayanışma komitelerinin kurulması ve büyük dayanışma ruhuyla yürütülen etkinlikleri hatırladık. Şimdi, bir kez daha aynı dayanışma dalgası ve yaşamına dair somut kaygılarla gündemimize geldi Gonzalo yoldaş. Ve bütün bunlar, Peru’da şahlanan Halk Savaşının görkemli ilerleyişini, kurtarılmış bölgelerle iktidara yürüyüşünü ve devrimci dünyaya verdiği büyük morali hatırlattı. Ne yazık ki, Gonzalo yakalanacak, Peru’da PKP önderliğinde Maoist gerillalar tarafından yürütülen Halk Savaşı gerileyecek, dünya proletaryası ve halklarına ilham kaynağı olan iktidar yürüyüşü ertelenecekti. Maoist Halk Savaşlarıyla dünyayı sarsan büyük ilerlemeler geçici de olsa gerileyecekti. Gonzalo yoldaşın yakalanmasının pratik gerçekteki karşılığı işte bu denli hayati, devrimler dalgası için bu kadar etkiliydi.
Felsefe profesörlüğünden Peru’nun devrimci kurtuluşu uğruna verilen Halk Savaşı pratiğine damga vuran mücadele önderliği ve mücadelenin bedeli olarak 29 yıldır ağır tecrit koşullarında sürdürdüğü tutsaklık altındaki komünist yaşamıyla destanlaşan Gonzalo yoldaşı selamlarken, yaşam tehdidi düzeyinde kötüleşmiş olan sağlık koşullarından faşist Peru devleti ve hakim sınıflarının sorumlu olduğunu belirtiyoruz.
Abimael Guzman ya da yoldaş Gonzalo, sonradan hapsedilecek olan ABD emperyalizminin kuklası faşist Fujimori iktidarı tarafından ve bizzat CIA unsurlarının desteğiyle düzenlenen operasyon saldırısında, merkezi toplantıya katılmak üzere geldiği başkent Lima’da yakalanıp en ağır tecrit şartlarında hapseedildi. Peru-Fujimori iktidarının faşist mahkemelerinde defalarca ömür boyu ‘‘hapis cezasına‘‘ çarptırılan Gonzalo yoldaş, esir alındığı 1992 yılından bu yana, tam 29 yıldır Carlo Deniz üssü hapishanesinde yer altına yapılmış özel hücrede tutulmaktadır.
Bu hücrede kimseyle görüştürülmeme kaydıyla ağır tecrit şartları altında geçirdiği 29 yıl boyunca adeta canlı-canlı tabuta koyularak ölüme terk edildi. Nitekim, 29 yıl sonra 86 yaşındaki Gonzalo yoldaşın sağlık durumu kritik noktaya geldi. Geçirdiği kalp spazmı nedeniyle kaldırıldığı hapishane revirinde tedaviyi kabul etmeyen Gonzalo yoldaş, sağlık durumunun kötüleşmesi nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Peru Komünist Partisi ve Peru devriminin önderi Gonzalo yoldaşla dayanışma çağrısı yaparken, dayanışma duygularımızı paylaşıyoruz.
Peru hakim sınıfları ve emperyalist efendileri tarafından, manidar olarak giydirilmiş çizgili elbiselerle ‘‘Kafese konulmuş Kaplan‘‘ görüntüsüyle dünyaya gösterilerek rencide edilip aşağılanmak istenen Gonzalo yoldaş, kafesin parmaklıkları arkasındaki komünist haykırışı ve havadaki sıkılı yumruğuyla yoldaşlarına Halk Savaşı’nı yükseltme çağrısı yaparak, ‘‘Kağıttan Kaplanları‘‘ yavruları Fujimori’yle birlikte büyük bozguna uğrattı. Halk Savaşı’nın zaferine olan bilimsel inancı, yakalanmasını mücadelenin önündeki bir büküntüden ibaret olduğu değerlendirmesiyle haykırdı kafeste. Yakalanmasını zafer telakki ederek, Peru Komünist Partisi ve Halk Savaşı‘na karşı psikolojik savaşa çeviren faşist Fujimori iktidarı, ‘‘Gonzalo teslim oldu‘‘, ‘‘yoldaşlarına teslim olun çağrısı yaptı‘‘ yalanlarıyla aşağılık propagandalara sarılırken, kafese sığmayan Gonzalo yoldaş o tarihsel duruşuyla psikolojik savaş yalanlarını tuzla-buz ediyordu.
Yazık ki, burjuvazinin manipülasyon ve psikolojik savaş argümanları, Gonzalo yoldaşa rağmen Peru Komünist Partisi içinde etkiler gösterdi. Gonzalo yoldaşın esir düşmesinden sonra PKP’nin başına gelen liderlerin yakalanmasıyla birlikte, bu etkiler nüfuz göstererek parti içerisinde bölünmeye ve giderek güç kaybetmesine yol açtı. Daha da önemlisi, aynı psikolojik savaş argümanları Uluslararası Komünist Hareket içinde de önemli etkiler gösterdi. UKH içinde Gonzalo yoldaşa dönük eleştiriler ya da eleştiri adı altında burjuva ideolojik saldırıların izdüşümü olan olumsuz değerlendirmeler gündeme geldi. Burjuva ideolojik saldırı ve psikolojik savaşa dayalı manipülasyonların bu etkisi, yalnızca PKP içinde kırılmalara yol açmadı, aynı zamanda Uluslararası Komünist Hareket içinde de belli kırılmalara yol açtı. Peru devrimi gerilemelere maruz kalırken, UKH’de yaşanan zayıflama etkileri de önlenemedi. Peru devriminin gerilemesi her bakımdan önemli bir kayıp ve negatif bir durumdu. Gonzalo yoldaşın yakalanmasının somut bir sonucu olarak yaşanan bu durum, Gonzalo yoldaşın ideolojik, siyasi nüfuzunu da kanıtlıyordu.
Gonzalo yoldaşın Peru devriminde oynadığı rol tartışmasız bir gerçektir. Yakalanmadan önce önderliği altında gelişen devrim süreci ve gelişmeler açıkça Gonzalo yoldaşın rolünü ortaya koyarken, yakalanmasından sonra yaşanan gelişmeler de aynı rolü göstermektedir. Fakat, bu rol ilgili ölçütlerde pozitif olmakla birlikte, bağrındaki hatalı anlayışlar zemininde de bir o kadar negatif sonuçlara vesile olandır. Yakalanmasıyla birlikte Peru devriminin gerilemesi başka türlü açıklanmaz. Ki, bu ders edilmesi gereken önemli bir meseledir.
Onlarca yıl önce yakalanırken, yaşamıyla ilgili dayanışma komitelerinin kurulması ve büyük dayanışma ruhuyla yürütülen etkinlikleri hatırladık. Şimdi, bir kez daha aynı dayanışma dalgası ve yaşamına dair somut kaygılarla gündemimize geldi Gonzalo yoldaş. Ve bütün bunlar, Peru’da şahlanan Halk Savaşının görkemli ilerleyişini, kurtarılmış bölgelerle iktidara yürüyüşünü ve devrimci dünyaya verdiği büyük morali hatırlattı. Ne yazık ki, Gonzalo yakalanacak, Peru’da PKP önderliğinde Maoist gerillalar tarafından yürütülen Halk Savaşı gerileyecek, dünya proletaryası ve halklarına ilham kaynağı olan iktidar yürüyüşü ertelenecekti. Maoist Halk Savaşlarıyla dünyayı sarsan büyük ilerlemeler geçici de olsa gerileyecekti. Gonzalo yoldaşın yakalanmasının pratik gerçekteki karşılığı işte bu denli hayati, devrimler dalgası için bu kadar etkiliydi.
Bu realite, UKH içindeki yanılgı ve zayıflıkları da açığa çıkarandı. Önder veya Başkanların adeta kutsanması kadar, önderlik meselesinin başkanlık biçiminde tarif edilmesi ve daimi önderlik formülasyonuyla kavranmasından doğan hataların sonuçları, bir önderin yakalanmasıyla Komünist Parti ve devrimin gerilemesi biçiminde karşılık buldu. PKP‘nin tipik hatası buydu ki, bu Gonzalo yoldaşın da hatasıdır. Sosyalist önderlik anlayışı olan kolektif önderlik biçimi en ideal ve bilimsel olan önderliktir. Önderliklerin siyasi partilerden öteye, devrimlerde temel bir belirleyici veya temel bir ilke sorunu olması bir rastlantı değil, bilakis komünist devrim ilkesi olarak yaşamsal önemdedir. Peru’da Gonzalo yoldaşın yakalanmasını takiben yaşanan negatif gelişmeler de bu ilkeyi pratikte doğrulayan bir süreç olarak anlamlıdır.
Peru devrim süreci gibi, Nepal devrim süreci ve benzer diğer devrim tecrübeleri iki şeyi kanıtladı-kanıtlar. Bir; Maoist Halk Savaşları, hem ideolojik nitelik ve hem de savaş stratejisi ve biçimi bakımından, sadece aktüel ve geçerli olan devrim mücadeleleri değil, aynı zamanda bilimsel temele oturan üstün devrim stratejileridir de. Ki, dünya ölçeğinde gerileyen devrim dalgası ve süreci, Maoist Halk Savaşları ve bunun biçimleri tarafından temsil edilerek egemen bir devrim dalgası olarak gündemde oldular. İki; bu devrimlerde tipik bir benzerlikle, Maoist Komünist Parti ve devrim önderleri yakalandıktan sonra, bütün bura devrimleri ve Komünist Partilerinde gözle görülen gerilemeler yaşandı. Maoist nitelikte devrimler hala dünya sathında gelişen devrim biçimleri ve süreçleri olarak sürseler de, önderlik düzeyinde yaşanan yakalanmaların, engellemelerin ilgili devrimlerde gerilemelere yol açtığı genel bir gözlem ve gerçektir. İşte bu, devrim veya parti önderliklerinin sosyalist önderlik anlayışı temelinde ele alınmasını ve geçmişten devralınan ya da bugün hatalı olarak devam ettirilen önderlik anlayışlarının terk edilmesini önümüze koymaktadır.
Bu Vesileyle;
Başkanlık, daimi komite-önderlik gibi anlayış ve uygulamalar bürokratizmi derinleştiren ve çürümeye yol açan hatalı argümanlardır. Somut önderlik biçimleri ve temsillerinin hepsi geçicidir. Stratejik ve kalıcı olan o kurumlardır; somut temsiller değil.
Süreklilliği sağlanmış, kolektif nitelikte kurumsallaşarak bilimsel zemine oturmuş, demokratiklik ilkesini öne çıkararak parti dinamiğini harekete geçirmiş, görev ve yetkileri paylaşarak zengin potansiyele oturmuş ve kitlelerle bütünleşerek kök salmış bir önderlik ve önderlik siyasetinin izlenmesi, mevcut şartların en ideal önderlik biçimi olarak benimsenmesi gerekendir.
Tarihsel zorunluluk olarak bürokratik bir mekanizma ve işleyiş zemininde şekillenen her örgütlenme, her parti ve kurum, objektif olarak bürokratlaşmaya uygun bir zemin taşır. Bu zeminde bürokratizm ve dğer burjuva eğilimlerin vb vs gelişmesine yol açar. Bu tehlikeye karşı uyanık olmak şarttır. Aksi halde ilgili mekanizma en komünist bireyi de içine çekerek yozlaştırır ya da yozlaşma tehlikesi taşır. Hangi mevki ve görevde olursa olsun, bürokratlaşma eğilimi gösteren her kadro ve önder, gerek kendisi ve gerekse de kolektif tarafından bir denetim, uyarı ve eleştiriye tabi tutulmak durumundadır. Biçimsel olarak da olsa, son tahlilde bürokratik mekanizma ve kurum durumundaki örgütlülük veya görev alanlarında, bu mekanizmanın prosedürleri gerekçe edilerek bürokratlaşma eğilimi gösteren davranış ve anlayışların savunulması, benimsenmesi, uygulanması komünist bilinçten uzaktır. Burjuvaziye karşı mücadele, bürokratizme karşı mücadeleden bağımsız değildir. Bürokratizm de diğer burjuva ideolojik problemler gibi mücadele konusu edilip, uyanıklıkla ötelenmesi gereken tehlikelerdir. Görev ve sorumluluklarımız bizlere bazı yükümlülükler verir, bazı olanaklar sunar ve bazı alışkanlıklarımızı yönetebilir. Bunların arkasına sığınmadan sosyalist bilinçle hareket etmemiz zorunludur.