Maraş, 19 Aralık ve Roboski Faşist Katliamların Hesabı Sorulacaktır!

Türkiye – Kuzey Kürdistan coğrafyasında yaşanan tarihsel ve toplumsal gelişmeler sebebiyle aralık ayı bizim için önemli bir aydır.

Geçmişte olduğu gibi yakın tarihtede tarihsel ve toplumsal yaşamda gördüğümüz, yaşadığımız ve tanık olduğumuz, katliamcı ve soykırımcı geleneğini hiçbir dönem elden bırakmamış, her dönem sürdürmüş olan faşist TC Devleti; 1978 yılının 19 Aralık günü başlayıp 24 Aralık’a kadar süren devlet ve sivil faşistlerin işbirliği ve ortaklığıyla Maraş’ta Alevilere, Kürtlere, ilerici ve devrimcilere yönelik vahşice bir katliam gerçekleştirildi.Yüzlerce insan katledildi, yüzlerce insan yaralandı, evler yağmalandı ve yakıldı. Birçok Alevi ve Kürt aile bu olaylardan sonra evlerini ve yurtlarını terketmek zorunda kaldı.

Aslında o dönem bizzat devlet eliyle örgütlenen ve tezgahlanan Maraş, Çorum, Malatya vd. şehirlerde yaşanmış katliamlara, yine aynı süreçte bayağı bir yükselişte olan kitlesel hareketler, işçi grevleri, devrimci ve sınıf mücadelesinde yükseliş ve dalganın önünü almak ve esasta vuracağı ağır darbenin, 12 Eylül gibi bir Askeri Faşist Cuntası’nın zemini ve yolunu oluşturmak için yapılacak darbenin ayak sesleri de diyebiliriz. Nitekim öyle de oldu.

Buğün devletin Maraş Katliamı anmalarına karşı tutumu, Suriye’den binlerce selefi grubu getirip Maraş’ta Alevilerin yoğun yaşadığı köylerin ortasına -Torolara- yerleştirmesi mezhepçi ve katliamcı zihniyetine ısrarla devam ettiğinin işaretidir.

Diğer taraftan yine 19 Aralık 2000 yılında devlet hapishanelerindeki tecrit ve saldırı politikalarına karşı, devrimci politik tutsakların başlattığı direnişe karşı Faşist Türk Devleti’nin 20 hapishaneye aynı anda saldırarak, silahlarla, bombalar, zehirli ve yakıcı gazlarla 28 devrimciyi hunharca katletti, yüzlercesini yaraladı ve onlarcasını da sakat bıraktı. Adına da “Hayata Dönüş Operasyonu” denen bu katliamdan sonrada bu arsız devlet devrimci politik tutsaklar hakkında “devlet malına zarar vermekten”  onlarca yıl ceza isteyerek dava açtı .Yıllarca kamuoyunda bu tür hapishane katliamlarında kullanılan yakıcı ve zehirli gazların ne olduğu tartışıldı.

Gerek 19 Aralık genel saldırı katliamında, gerekse Ulucanlar, Diyarbakır vb. için göstermelik açılan davaların hepsi bugün zaman aşımına uğratılarak çoktan kapatılmış durumda.

Burada yine devlet dışarıda yükselişe geçen devrimci mücadelenin önünu kesmek için, içerde politik tutsakların dışarıyla kurduğu politik etkisini yoketmek ve F Tipi hücre sistemine karşı başlatılan destansı direnişi kırmak için topyekün bir saldırı gerçekleştirdi.

Yine bu katliamcı devlet; 28 Aralık 2011 yılında tarihe Roboski Katliamı olarak geçen katliamda savaş uçaklarıyla bombalayarak çoğu çocuk yaşta olan 34 Kürt köylüsünü vahşice katletti. Katliam sonrası açığa çıkan belgelerde devlet makamlarının bu katliamı onların sınır ticareti yapan köylüler olduklarını bilmelerine rağmen yaptığı ortaya çıktı. Aslında o dönem yapılan bu aleni katliam Kürt ulusuna karşı verilmek istenen bir mesajdı. Bu olaya dair göstermelik bir dava açılsada kimse yargılanmadı. Neden?

Çünkü Osmanlı’dan ve TC’nin kuruluşundan günümüze kadar yapılan bir dizi katliam ve soykırımlar, ilerci-devrimci, sosyalist ve komünistlere karşı giriştikleri tasfiye ve katliamcı saldırılar bu devletin sınıf karekterini ve kanlı yüzüncü çarpıcı biçimde göstermektedir. Bugün ise sınıf mücadelesindeki gerileyişten dolayı çok daha pervasızlaştıklarını görüyoruz. Dolayısıyla bu saldırıları durdurmanın yolu, sınıf kavgasını yükseltmekten geçiyor.

Biz, Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu olarak, faşist Türk devletinin bu katliamlarını kınıyor, lanetliyoruz ve mutlaka hesabının sorulacağının altını çiziyoruz.

Ve diyoruz ki; unutmayacağız, unutturmayacağız ve asla affetmeyeceğiz !

ADHK (AVRUPA DEMOKRATİK HAKLAR KONFEDERASYONU)