MKP 17’ler anısına açıklama yayımladı

Maoist Komünist Parti (MKP) 17’lerin 14’üncü ölüm yıldönümünde “Tarihimizin Geleceği Özgürleştirme Hükmü 17’ler, Devrim-Sosyalizm ve Yüce Komünizm Yürüyüşümüzde Kavga Bayraklarımızdır!” başlıklı bir açıklama yayımladı

MKP (17-06-2019) Maoist Komünist Parti(MKP) Siyasi Büro,  17’lerin 14’üncü ölüm yıldönümünde açıklama yayımladı. Eposta yoluyla kamuoyuna yapılan ve “Tarihimizin Geleceği Özgürleştirme Hükmü 17’ler, Devrim-Sosyalizm ve Yüce Komünizm Yürüyüşümüzde Kavga Bayraklarımızdır!” başlıklı açıklamayı haber değeri taşıdığından kaynaklı yayımlıyoruz.

Yapılan açıklama şu şekilde;

Devrim-sosyalizm ve yüce komünizm mücadelemizde, bazı kayıplarımız, devrimci özü bakımından özel bir öneme-özel bir yere sahiptirler. Amed zindanları işkencehanelerinde stratejik bir bayrak olarak Kaypakkaya, Hürmek’te Dokuzlar, Kaçkarlar’da Şahin’ler, Doğan’lar, Dumanlı’da, Cebolar, Baba’lar, Yel dağında Barbara’lar, Munzur’larda, Hayrettin’ler, Cüneyt’ler, Lenko’lar, Nasır’lar, Dörtler, On Üçler ve Kızık Ormanların’da Yılmaz’lar-Sevda’lar-Mahir’ler gibi.. Devrimci mücadelemiz açısından Mayıs’ın kızıllığından beslenen Haziran denildiğinde de, devrimci zihnimize, tarih bilincimize bazı özel anlar rengini verir. 1971 Devrimci-komünist kopuşunun mayalandığı 15-16 Haziran büyük İstanbul işçi direnişi, 2013 yılında “TC” mevcut iktidarına karşı tüm ilke sathını içine alan Gezi ayaklanması, Haziran’ın sıcaklığını kavga alevlerine dönüştüren özel günler olarak öne çıkarlar.

Türkiye-Kuzey Kürdistan’da, sınıf mücadelesinin bu genel devrimci öneminin yanında, Maoist komünistler açısından Haziran ayının çok daha derin ve özel anlamı vardır. Dağlarda, zindanlarda, sokaklarda, şehirlerde, amfilerde, fabrikalarda… Yani sınıf mücadelesinin her alanındaki devrimci kavga pratikleriyle, önderlik misyonuyla, önemli tecrübelerden süzülerek, devrimci savaşın büyük acı-sevinç ve deneylerini, devrimci bir birikim olarak bayraklaştıran Maoist Komünist Parti’ nin önder kadrolarının da içinde bulunduğu 17 Komünizm neferinin yitirildiği aydır Haziran… Enternasyonal proletaryanın Türkiye-Kuzey Kürdistan kolu Maoist Komünist Parti’nin önderlerinden Parti Genel Sekreterimiz Cafer Cangöz, Genel sekreter yardımcısı Aydın Hanbayat, Önder kadrolardan Alaattin Ataş, Okan Ünsal gibi bir çok parti üyesi militan-savaşçımızın bulunduğu 17 geleceği kazanmaya sevdalı devrim süvarisi, parti 2. Kongresini gerçekleştirmek için yüzünü Munzurlar’a çevirmişti. Kongre delegelerimizin savaşçılarla birlikte bu görevi yerine getirmek için çıktıkları yolda, sınıf düşmanımızın stratejik bir imha operasyonu sonucunda, Mercan vadisinde katledildiler ve bu kayıpla partimiz önemli tarihsel bir örgütsel darbe almıştır. İhtilalci komünizmin Türkiye-Kuzey Kürdistan’a uyarlamanın stratejik mevzisi olan Partimiz, Komünist önder Kaypakkaya ve yoldaşları tarafından kurulduğundan bu güne, gerici sınıfların egemenlik aracı olan devletin zirvesi tarafından, hep özel stratejik yönelimlerle imha ve bertaraf edilmesi hedeflenmiştir. Ama Kaypakkaya yoldaşın, ideolojik-teorik-siyasal ve örgütsel stratejik beyanları gibi, ortaya koyduğu “belki biz olmayacağız ama bu çelik aldığı suyu unutmayacak” biçimindeki öngörüsü, tarihin her kesitinde alınan ağır darbelerin, yenilgilerin küllerinden yeniden ayağa doğrulmanın perspektifi olmuştur. Tartışmasız tarihsel olarak alınan ağır darbeler ve yenilgilerde, partimizin sınıf mücadelesi sürecinde önemli hata ve eksiklerinin çok önemli payı vardır. Birçok örgütsel darbe, partimizin af edilemez hatalarının payının olduğu gibi, yeniden küllerimizden ayağa doğrulmak, bu af edilemez hatalarımızla hesaplaşma bilincimiz-cüretimiz ve kavrayışımızdır. Bundan dolayı, Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyasında, sınıf mücadelesinin tarihine önemli değerler ve devrimci mevziler yaratmada hatırı sayılır bir güç olmuştur Maoist Komünist parti.

MLM politik devrim çizgisini, ideolojik-politik-teorik kuruluş çizgisi olan tarihsel köklerine tutunarak, ısrarla ve cüretle kesintisiz devrimci savaş pratiğinde, kan ve can bedeli sürdüren Partimizi, gerici Türk hakim sınıfları, Haziran 2005 te 17 yoldaşımızı katlederek tasfiye etmeyi planlamışlardır. Bu stratejik plan, partimizin kitle tabanıyla, militanıyla, kadrosuyla gösterdiği devrimci-komünist refleksle boşa düşürülmüş, gericiliğin hevesi kursağında bırakılmıştır. Türkiye-Kuzey Kürdistan ve ülke dışındaki dost ve kardeş devrimci yapıların bu süreçte gösterdiği devrimci dayanışma bilinci, tüm parti güçlerimizin kenetlenerek bu büyük acıyı, süreçten daha güçlü çıkışın deneyimine dönüştürme ısrarı-kararlılığı ve cüreti, düşmanın hevesini kursağında bırakması gibi, en zor koşullarda kuşanacağımız devrimci perspektif açısından bugünde önemlidir-değerlidir. Bu yüksel dayanışma, bu güçlü kenetlenme, sadece derin acılarımızın yaşandığı anlarda değil, devrimci savaşımızın her kesitinde, devrimci-komünist bir bilinçle hep diri tutulmalı, tüm politik çalışmalarımıza yön veren bir çalışma ilkesi olarak benimsenmelidir.

Karşı Devrimin Stratejik Saldırısına, Cevabımız, Devrimci Stratejik Konumlanışla Olmuştur!

Tüm eksik ve yetmezliklere rağmen, alınan ağır örgütsel darbenin yarattığı ideolojik-örgütsel sorunların dezavantajlı ortamında, karşı devrimci özel savaş seferberliğinin Mercan vadisinde 17 yoldaşımızı katletmesi karşısında, partimiz yüksek bir devrimci-komünist bilinçle cevap olmuştur. Bu Kaypakkaya’nın kurucusu olduğu partimizin, ideolojik-teorik-siyasal çizgisinden alınan gücün en berrak ifadesinin sonucudur. “Yenilmek- ayağa doğrulmak- yenilmek- yeniden ayağa kalkmak… taaki zafere kadar” devrimci ilkenin, somut savaş pratiğiyle buluşturulmasının gücüdür. Yüreği halk sevgisiyle dolu düşenlerimizin, bize bıraktığı devrimde ısrar çizgisinin, açık bir bilinçle uygulama cüretidir-kudretidir. Halka, devrime ve yüce komünizm davasına olan sarsılmaz inancın berrak çizgisinden gelen bu hüküm, tarihte defalarca olduğu gibi, 17’lerin kaybında da, partimizin berrak çizgisi olmuştur.

Bu çizginin berrak temsili olarak partimiz, MLM ideolojik köklerinin üzerinden yükselerek, komünist bilinç ve kararlılıkla, tarihsel birikimini- tecrübesini, sınıf mücadelesinin tarihsel ihtiyaçlarına cevap olabilmek için ortaya koydu. 17’ler şahsında alınan ağır örgütsel darbenin, ideolojik-politik, örgütsel ve askeri hatalarıyla hesaplaşmak, çıkardığı dersleri özümseyerek, devrimci savaşın ihtiyaçlarına yanıt olmak, devrimi sürdürmek ve başarılara yürümek, tarihte olduğu gibi, aldığı ağır kayıpları, daha ileri düzeyde ve daha nitelikli örgütsel bir güce dönüştürmek, ancak ki bu duruşla olanaklı olabilirdi. Sürecine bu perspektifle yaklaşan partimiz, 17’lerin tamamlayamadan katledildikleri 2. Kongresini gerçekleştirerek, sınıf düşmanlarına stratejik cevap olmuş, enternasyonal proletaryanın Türkiye-Kuzey Kürdistan kolu müfrezesinin, kesintisiz, tereddütsüz, komünist kararlılıkla sürdürdüğü devrimci savaşın ihtiyaçları ekseninde tüm olumsuzluklara meydan okumuştur.

Partimizin kuruluşu, Büyük Proleter Kültür Devriminin Ürünü olarak, burjuvaziye bulaşık tüm ideolojik çizgilere, teorik bulanıklığa, en zor koşullara, devrimci savaşın stratejik araçlarıyla cepheden niteliksel bir tavır almaktır. Temsil ettiği bilimsel ideoloji ve komünist çizgisiyle, önüne çıkan büyük-küçük bütün engelleri aşmasını bilmiştir, devrimci savaşı muzaffer kılana kadar aşacaktır. Devrim kavgasında yitirdiklerimizin, kanları ve canlarıyla harcı oldukları, kökleri sağlam bu bilimsel çizgi, ilerletildiği ve doğru temellerde ele alındığı sürece, zaferlere yürümek hiç zor olmayacaktır. Bugün sınıf düşmanlarımızın, sahip olduğumuz bu çizginin kendileri açısından ifade ettiği stratejik tehlikeyi farkında olduğu kadar, bizlerin bu çizginin gücünü anlamamız-kavramamız, nitel sıçramalarla ilerlememek, devrimci savaşın pratik seyri içinde büyük güce dönüşmek, sömürü ve zulüm saltanatını alt etmemek için güçlü bir politik özne olmamızda tayin edici olacaktır.

İdeolojik-örgütsel, askeri çizgi boyutu ile hiçbir sebebe sığınmadan 17’lerin kaybına yol açan hatalarımızla hesaplaşmadan kaçınmadık. Yaptığımız hataların üstünden gelmek için, bu bilimsel tutum şarttı. Tarihimizde bu tür hatalara çok düştük ve ağır bedellerle karşı karşıya kaldık. Bugünde bu hataların üzerinde durmak elzemdir. Karşı devrim, partimizin çizgisinin gelişmesini, ilerlemesini ve kitlelerle buluşmasını engellemek için, özel politikalar geliştirmektedir. İdeolojik-siyasal-örgütsel tasfiyeciliği çok yönlü planlamaktadır. Bunu somut güç olup olmama denklemi üzerinden değil, temsil ettiğimiz komünist çizgiyi esas alarak yapmaktadır. Tamda bu kesitte 2. Kongremizin ortaya koyduğu bu tespiti güncellemekte fayda var. “Devrimi gerçekleştirmek için eski tarihi tecrübelerimizin toplamı ile yetinemeyiz. Yeni süreç ve sorunlara cevap verecek daha ileri bir sentez şarttır.” Bu kavrayışla sürekli yenilenmek, dünya ve coğrafyamız sınıf mücadelesi deneyimlerinden öğrenmek için, hatalı yanlarımızla sürekli hesaplaşmak zorundayız. Tarihsel deneyimlerimizin devrimci hükmü budur.

Sınıf mücadelesinin her tarihsel kesitini bu bilinçle ele alan partimiz, 17 lerin yarım bıraktığı görev olan 2. Kongresini gerçekleştirmekle sınırlı kalmamış, 72 komünist çizgisinin bilimsel temelleri üzerinden yükselerek, tarihsel ilerlemeler ve gelişmelere cevap olma bağlamında, nitel ilerlemelerin beyanı olarak 3. Kongresini gerçekleştirmiş, 3. Kongrenin, teorik-politik-askeri-örgütsel tespitleri ışığında, sürecin daha ileri düzeyde karşılanması, devrimci savaşın stratejik mevzilerini esas alarak tüm ihtiyaçlarının somut örgütsel planlamalarla karşılanması, teorik-politik düzlemde daha ileri düzeyde 72 çizgisinin savunulup uygulanması perspektifiyle 4. Kongresini de gerçekleştirerek, devrimci savaştaki kararlılığından öte, ezilen halkların kurtuluşu olan devrimi gerçekleştirmenin iradesini ortaya koymuştur. Toplumsal gelişmelere devrimci cevap olma bağlamında nitel sıçramalar olarak ifade ettiğimiz bu kapsamlı-bütünlüklü ortaya konan sentezler, tartışmasız 72 nitel çizgisinin daha ileri düzeyde temsil edilmesidir. Somut olarak komünizme yürüyüş güzergahıdır. Teorik temelleri daha ileri düzeyde kuramsallaştırılmış, örgütsel ve askeri çizgisi daha ileri düzeyde ortaya konmuş, yeni mevziler kazanma cüreti ile atılan devrimci adımlar, ezilen ve sömürülen halkları, mazlum ulus ve azınlıkları, ötekileştirilen inançları kurtuluşa taşıyacak devrimci savaşın yürüyüş hattıdır.

Sosyalist Halk savaşının parıldayan siperlerinde, 17’lerin açtığı çığırdan son oturumlarla temsil edilen ileri teorik-ideolojik-örgütsel çizginin pratik beyanları olarak, Yılmaz Kes, Sevda Serinyel, Mahir Özgül şahsında 11 ölümsüz halk savaşçısıyla ortaya konan devrimci pratik, partimiz çizgisinin stratejik temsilidir-stratejik niteliğidir. Bu niteliğe rağmen temsiliyette ciddi zayıflıklarımızın ve hatalı-zaaflı yanlarımızın olduğu açıktır. Ortaya konan parti çizgisi ve savaş perspektifine göre, yeni bir kültür, kadro ve militan kişilik, halkın çıkarlarını en yüce değer olarak gören devrimci siyaset, dost ve düşman ayrımını keskin yapan bir konumlanış, devrimin ihtiyaçları ve yüce amacımıza göre, donanımlı-sürekli komünist çizgi ekseninde yenilenen bir örgütsel-politik konumlanış, bugün en büyük ihtiyaçtır. Devrimin stratejik planlamalarını yapmak ve doğru bilimsel kararlar almak, teorik olarak ileri tespitler yapmak, devrimci pratikle buluşturulmazsa içi boş kavramlara dönüşürler. İleriyi temsil eden her teorik kuram, her politik devrim çizgisi, kararlı ve militan bir örgütsel konumlanışla kitlelerle buluşturulursa anlamlıdır. Devrimin stratejik mevzilerinden taktik siyaset mecrasına nüfuz edecek bu kararlı-militan devrimci duruş, politik askeri çizgimizin temel içeriğidir. Unutulmamalı ki, devrimci savaş, bizden daha büyük fedakarlıklar ve cüret beklemektedir. Bunu tüm parti bileşenlerimizin kavraması, merkezi planlamalar ekseninde, 17’ler şahsında tüm yitirdiklerimizin bilinci ve cüretiyle, devrimci görevleri kuşanması, tartışmasız-ikirciksiz görevimiz olmalıdır. 17 önder komünist kadro ve savaşçılarımızın anısına bağlı olmanın tartışmasız anlamı budur. Yılmaz Kes’in “Cüret Edelim-Öne Çıkalım-kazanalım” şiarının politik-ideolojik değeri budur. Sınıf mücadelesinin görevleri ağır ve zordur. Ama insanlığın kurtuluşu açısından bir o kadarda onurlu yanı temsil eder. İnsanlığın altın çağ mücadelesinde, bu onurlu kavgayı daha ileri savaş düzeyi ve kazanma bilincimizle, kararlıca sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ederek, bedenlerini, mücadelemiz deneyimi, kararlılığı ve feda ruhu olarak toprağa veren tüm yitirdiklerimizi, 17 kızıl karanfillerin şahsında anıyoruz, taşıdıkları o görkemli idealleri zafere taşıyacağımızı bir kez daha haykırıyoruz.