Mülteci ve Sığınmacıya Düşmanlık Türk Hakim Sınıflarının Irkçı-Faşist Milliyetçi Paradigmasıdır!

Tek devlet, tek bayrak, tek millet tekçiliğinden feyz alan şoven-milliyetçi ve ırkçı-faşist paradigma yalnızca iktidarın değil, ayrımsız olarak her klikten Türk hakim sınıflarının ortak dokusudur. İktidarı muhalefetiyle Türk hâkim sınıflarının değişmez katılıktaki kırmızı çizgisi bu ırkçı-faşist milliyetçilikten beslenen devletin bekasıdır. İktidar pastasının paylaşımı uğruna yaşadıkları iç dalaş ve çatışmalara rağmen, devletin bekası ve sınıf egemenliği sorununda mutlak suretle birleşmelerini sağlayan temel unsur, ortak sınıf karakterleridir…

Tek devlet, tek bayrak, tek millet tekçiliğinden feyz alan şoven-milliyetçi ve ırkçı-faşist paradigma yalnızca iktidarın değil, ayrımsız olarak her klikten Türk hakim sınıflarının ortak dokusudur. İktidarı muhalefetiyle Türk hâkim sınıflarının değişmez katılıktaki kırmızı çizgisi bu ırkçı-faşist milliyetçilikten beslenen devletin bekasıdır. İktidar pastasının paylaşımı uğruna yaşadıkları iç dalaş ve çatışmalara rağmen, devletin bekası ve sınıf egemenliği sorununda mutlak suretle birleşmelerini sağlayan temel unsur, ortak sınıf karakterleridir…

“Türküm doğruyum, çalışkanım… ülküm, milletimi korumak, vatanıma sahip çıkmaktır…” milliyetçi andıyla eğitilip, “bir Türk dünyaya bedeldir” ucube şovenizmiyle büyütülen, “Türkün Türk’ten başka dostu yoktur” öğüdüyle kendinden olmayana düşmanlaştırılan, “gavur” bilinciyle önyargısı perçinlenen, “her Türk asker doğar” söylemiyle militarize edilip gerici savaşa gönderilen ve aldığı “kelle” başı para ödülüyle mükafatlandırılan, “yerli-milli” safsatasıyla millet kimliğini övün yaparak geri kalan herkesi düşman eden köhne zihniyetle zehirlenen bir toplumda ırkçı-şoven faşist milliyetçilik hortlamaz da ne olur?

Elbette şovenizm, milliyetçilik, ırkçılık ve faşizm peydahlanır. Irkçı-faşist saldırılar, linçler, katliamlar olur. Çağ ve insanlık dışı barbarlıklar boy verip serpilir. Egemenlik kültürüyle yetiştirilen toplumsal kişilikte, insana baskı, mazluma dayak, kadın ve çocuğa şiddet, Alevinin kapısına çarpı ve “ötekilere” ölüm reva görülür… “Yabancıya, mülteciye, sığınmacıya” yer ve yaşam olmaz, egemenler zihniyetiyle zehirlenen bu toplumda, bu toprakta. Suriyeliye, Afganistanlıya vatan olmaz ve hatta Kürde de yer olmaz kendi topraklarında. Dün İzmir, Konya’ydı, bugün Ankara, yarını kim bilir?

İşte, egemenlerinin gasp ederek yönettiği bu siyasi coğrafya topraklarında, insana dayatılıp reva görülenin en azı budur. Bu egemen sınıflar siyasi sisteminde, halis-muhlis “yerli ve milli” olan kendi ulusundan halka baskı, sömürü ve katliamlar uygulanırken, “yabancının” kaderi hiçlikle ölçülüdür. “yabancı”lara kaçıp geldikleri ülkelerinde gördükleri zülüm ve vahşet aratılır olur. “İstemiyoruz” denildiğinde buharlaşıp yok olmaları gerekenler; emeklerine ihtiyaç duyulduğunda ucuz işgücü; onurları ayak altına alanlar, yaşam kurmaları fazla görülenler, horlanıp aşağılananlar, hatta soludukları havanın bile lütfedildiği kesimler olarak görülenlerdir. Çünkü, “insan” değil, “yabancılardır!” ve çünkü, “ekmeğimizi yiyenler”, “güneşimizi, denizimizi, sahilimizi” kullananlardır bunlar. Yani, “bizim vatanımızı” terk edip, kendi “vatanlarına” gitmesi gereken fazlalıklardır bunlar. Egemenler ve onların şırınga ettiği ırkçı-faşist milliyetçiliğin beyni ve düşüncesi böyledir.

Hâkim sınıflar klik partilerinden biri olup Sosyal demokrat parti olarak geçinen CHP, bugün bu ırkçı-şoven faşist milliyetçilik dalgasının başını çekmektedir. “Suriyelileri neden kabul ettik, neden ülkelerine göndermiyoruz” söylemiyle ırkçı-milliyetçiliğinin bayraktarlığını yapan CHP, “vatandaşları orada savaşırken bunlar burada deniz-kum keyfi yapıyor” demagojisiyle ırkçı-faşist tavrını kamufle etmeye çalışsa da ırkçı-faşist niteliği ve sınıf karakterini bir kez daha gözler önüne sermiştir. “Yabancı düşmanlığını “bayrak edinerek propaganda eden CHP, en az iktidar kadar yaşanan saldırılardan sorumludur. O CHP ki, tekçi faşizmin kuramcılığını “TC” devletin kurulmasından itibaren taşıyıp bu topraklara yedirendir. O CHP ki, ırkçı-milliyetçi katliam ve kıyımlara imza atandır. Bugün “yabancı” düşmanlığının baş kışkırtıcıları arasında yer alan ve bu düşmanlığın bayraktarlığını yapan güruhun kendisi ve kılavuzu bizzat aynı CHP’dir…

Emperyalist güçlerle yaptığı anlaşmalarla Afgan mültecileri kabul edip alan ve Suriyeli vb sığınmacı, mültecileri iktidar çıkarları doğrultusunda kabul edip kullanan, aynı zamanda bu mültecileri Avrupalı emperyalistlere karşı birer santaj kartı olarak değerlendiren Erdoğan-AKP/MHP çeteler iktidarı, aldığı-kabul ettiği bu mültecileri hem gerekli yaşam şartlarını yaratmayarak ve hem de sorumluluğunu üstlendiği bu insanları koruyamayarak suç işlerken, iç siyaset malzemesi yaparak da onların mağduriyetlerini kullanıp derinleştirmektedir. Erdoğan güruhu bu mültecileri yalnızca ucuz işgücü olarak görürken, bunların insani yaşam şartlarını sağlamamaktadır. Bilakis, onları Avrupalı emperyalistlere karşı bir pazarlık aracı olarak elde tutmakta, kullanmaktadır. Ki, bu pazarlıklarla Avrupa’dan paralar almaktadır. İnsanların çaresizlikleri ve muhtaçlıklarını siyasi malzeme yapıp onların üzerinden para ve çıkar devşirmeyi esas alan Erdoğan ve iktidar güruhu suç işlemektedir. Erdoğan ve iktidar güruhunu bu iki yüzlü ve aşağılık siyaseti nedeniyle “yabancı” düşmanlığından muaf tutmak yanılgıdır. Bilakis, “yabancı” düşmanlığının en koyusu bu iktidarda mevcuttur. “TC” devlet sınırları içinde yaşayan Kürtlere karşı sergilediği düşmanlık, onun ırkçı-faşist karakterinden ileri gelmektedir…

Ne ki, iktidar da muhalefette bilmelidir ki, yarattıkları bu ırkçı-faşist milliyetçilik, mülteci ve sığınmacılara yapılan saldırılarla kalmayacak, dönüp onları da vuracaktır. Yarattıkları bu kara delik eninde sonunda onları da yutacaktır. Bu topraklara Afrika’dan, Ortadoğu ve Afganistan’dan gelen milyonlarca insanın kendi ülkelerini terk nedenini göz ardı ederek, göç ettiren işgalci emperyalistleri ve Erdoğan savaş hükümetini değil de yaşam kaygısıyla kendini bu topraklara atan insanları “sorun” görmek, ırkçılığın kölesi olmuş zihinlerin maharetidir. Vatanı bütün dünya olan işçi sınıfı ve emekçiler, devrimciler, aydınlar ve ezilen ulus ve milliyetlerden herkesin mülteci ve veya sığınmacılara yapılan saldırılara karşı hükümeti, devleti ve ırkçı faşist partileri teşhir etmek en temel insani sorumluluktur.

Sığınmacılığın ve göçmenliğin tek sorumlusu emperyalist savaş ve talan sistemi ile onlarla iş birliği yapan AKP/MHP gibi işgalci savaş hükümetleridir.!