Neyi Boykot, Kime Destek

Burjuvazinin karşıtı yine burjuvazi değildir. Proleter sınıf tavrı, burjuvaziyi alternatif olarak halk kitlelerine sunup pazarlamaz. Kendisini alternatif olarak sunmaktan geri durarak, burjuvaziyi önermek proletarya adına temel bir sapma ve handikaptır.

Temel işlev olarak, bir; proletarya ve geniş halk kitlelerini “demokrasi” oyunuyla manipüle edip düzene yedeklemek, böylece düzen dışı muhalefet ve mücadeleyi mümkün olduğu kadar düzen içine hapsederek kontrolde tutmak ve iki; burjuva klikler arasında keskin dalaşa meydan olan iktidar paylaşımını yasal prosedür çerçevesinde meşru zemine oturtmak, böylece bizim gibi ülkelerde hüküm süren açık-kapalı faşist diktatörlüğün yüzünü “demokrasi” maskesiyle gizlemekten ibaret olan burjuva seçimler, yalnızca burjuvazinin alakadar olduğu bir süreç değildir. Bilakis, hem mücadelelerle kazanılmış olan oy haklarını kullanma (seçme-seçilme hakkını kullanma) ve hem de hangi klikçe yönetileceklerine karar vermek üzere manivela edildikleri siyasi sürece iradelerini yansıtma yanılgısı taşıyan geniş toplumsal kitleler de bu sürece yoğun ilgiyle dahil olmaktadır. Pek tabi ki, örgütlü devrimci hareket yelpazesi de seçim eksenli tartışmalar sürecinin en canlı ve dinamik cephesi ve aynı sürecin bir aktörü olarak sürece dahil olmaktadır. Özcesi, seçimler süreci, bilumum burjuva cenahın yansıra, en geniş toplumsal kesim ve siyasal aktörleri içine alan genel politik atmosfer niteliğinde biçimlenmektedir. Yani, seçimleri küçümseyen de önemseyen de stratejik bakan da taktik yaklaşan da seçim atmosferine kayıtsız kalmayarak bu sürece haklı olarak dahil olmaktadır…

Devrimci demokratik sınıf ve halk güçleri, seçimler sürecini, burjuva sistemin yasal boşluklarından yararlanma temelinde, demokratik kazanım ve mevzileri büyüterek ilerletme, devrimci faaliyet ve örgütlenme çalışmalarını en geniş propagandayla yürüterek kitlelere ulaşma ve gerici sınıf sistemi ve iktidarlarının siyasal teşhirini yürütme perspektifiyle ele alır, bu amaç ekseninde seçimlere taktik politika temelinde katılırlar. Seçimlerden iktidar beklentisi olmadığı gibi, burjuva düzen partileri eliyle bir demokratikleşmenin vb. sağlanacağını da beklemez, tasavvur etmezler…

Seçimlere dönük genel politika ilkesel açıdan doğru zeminde ele alınarak esasta çözülmüşken, seçimlerde izlenecek siyasetin ne olacağı konusu tartışma olarak aktüeldir. Parlamento seçimlerinde boykot tavrı istisnai bir tutum iken, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde boykot veya da katılma tavrı olarak iki tutum mevcuttur…

Demokratik devrimci ittifak cephesinde cumhurbaşkanı seçimine katılmayı benimseyen tutum, mevcut durumda komprador tekelci burjuva sınıf adaylarını destekleme zemininde biçimlenmektedir. Zira, bu cephe bağımsız adayını göstermemekte, fiilen ve hatta iradi olarak burjuva klik adayları arasında tercih yapmaktadır. Aynı cephede ikinci tutum ise, cumhurbaşkanı seçiminde boykot veya oy vermeme tavrını benimsemektedir. Ki, bu tavır milletvekili seçimlerinde de burjuva düzen partileri ve adaylarına oy vermeme, demokratik devrimci adayları destekleme tavrını benimsemektedir… Parlamento-milletvekili seçimlerinde genelde ortaklaşan tavır, devrimci demokratik ittifak ve bağımsız adayları destekleme, burjuva düzen partileri ya da adaylarını desteklememe biçimindedir. Ki, bu seçimlerde bu cephe kendi ittifak ve siyasi partileriyle girmekte, kendi adaylarını göstermektedir. Lakin aynı şey cumhurbaşkanı seçiminde söz konusu değildir. Dolayısıyla, cumhurbaşkanı seçiminde ya boykot ve oy vermeme ya da burjuva düzen adaylarından birini destekleme biçiminde şekillenmektedir…

Bu anlamda cumhurbaşkanı seçimine katılmayı benimseyen tavır, beyan ettikleri iradeleriyle de objektif tavırlarıyla da Erdoğan sultasına ve Erdoğan’a karşı, diğer komprador tekelci sınıf adayını desteklemektedir. Bu, ilgili aday şahsında komprador tekelci burjuva düzen ve sistemi onaylama veya fiilen destekleme anlamına gelmektedir. Yani, sömürü ve zulüm düzeni olarak biçimlenen burjuva sistem iktidarlarından birine tavır alma ama diğerini destekleme iradesi ortaya koymaktadırlar.  Bu tavırda ileri sürülen gerekçeler, açık faşist diktatörlük zemininde Erdoğan güruhunda somutlanan tek adam sultasının gönderilmesi, dolayısıyla halk kitlelerinin rahat bir “nefes alması”, bu sürecin tek adam sultası ile parlamenter sistem arasında yapılacak tercih bakımından tarihi önem yaşadığı vb. vs. biçiminde özetlenebilir. Elbette, Erdoğan güruh iktidarında somutlanan açık faşist diktatörlüğün gönderilmesi için diğer komprador tekelci burjuva sınıf adayının desteklenmesi gerekçesini ileri süren anlayışlar da mevcuttur. İktidardaki burjuva kliğe karşı muhalefetteki kliğin desteklenmesini benimseyen bu tavır, burjuvaziyle taktik anlaşma yapmayı öngörmektedir… Açık ki, bütün bu gerekçelerde ifade bulan tavırlar, ilkesel olarak kusurlu olup proleter sınıf tavrından yoksundur.

Burjuvazinin karşıtı yine burjuvazi değildir. Proleter sınıf tavrı, burjuvaziyi alternatif olarak halk kitlelerine sunup pazarlamaz. Kendisini alternatif olarak sunmaktan geri durarak, burjuvaziyi önermek proletarya adına temel bir sapma ve handikaptır. Erdoğan’ın karşıtı, aynı sınıf sistemi ve iktidarını temsil eden bir başka burjuva aday olmaz-olamaz. İki yanlış bir doğru etmez. Burjuvaziyi çare olarak sunmak, iddiasızlık, basiretsizlik ve karamsarlıktır; bu devrimci tutumla bağdaşmaz. Kendi adayımızı göstermek mümkün değilse bile, burjuvaziyi boykot etme tavrı tamamen mümkündür. O halde, burjuvaziye mecbur değiliz, onu şu veya bu gerekçeyle meşrulaştıramaz, halka adres gösteremeyiz. Tersi, tarihsel bir vebal, izah edilemez ahlaki bir sorumluluk altına girmektir.

Burjuvaziyi destekleme tavrıyla, belli tarihsel ve siyasal şartlarda burjuvaziyle yapılan zorunlu anlaşmalar, hatta belirli şartlarda (fiili işgal gibi) yapılan milli birleşik cephe gibi süreçler tamamen farklı şeylerdir ve bunlar aynılaştırılamaz. Milli birleşik cepheyi gerektiren koşullarda, bağımsızlığını koruyarak ve karşılıklı anlaşmalar temelinde yapılan anlaşma ve kurulan milli cephe siyaseti doğruyken, bu şartlardan tamamen farklı olan ve bağımsız temelde karşılıklı anlaşmalardan öteye tamamen burjuvaziyi destekleme, dolayısıyla kuyruğuna takılma tavrı bir ve aynı değildir. Milli birleşik cephe gibi şartlarda, bağımsızlık ve bağımsız iradeler vardır, karşılıklı anlaşma ve çıkarlar vardır vb. Ama mevcut cumhurbaşkanı seçimlerinde bunların hiçbiri olmadığı gibi, burjuvaziyi destekleme ve ona yedeklenme vardır. Bu sınıf tavrı açısından açıklanamaz bir sapma, kırılmadır…

Neden boykot ya da oy vermeme tavrı?

Bir; ‘‘İki sınıf vardır; biri proletarya, öteki burjuvazi; biz proletaryadan yanayız!”  Ve biz, proletarya ve halk kitleleri adına mücadele ediyor, onların kurtuluşu için savaşıyoruz. Bizim varlığımız buna bağlıdır, bunda anlam kazanır. Mücadele hedefimiz olan bir sistemi, iktidarı ve düzeni asla ve asla onaylayamaz, halka çözüm yolu olarak gösteremeyiz. Sınıf tavrı ve tutumundan şaşmaz, onu esnetemeyiz.

İki; devrimci savaş ve mücadele gerekçesi olan vahşi sömürü sistemi ve iktidarlarını (cumhurbaşkanı bu sistem ve iktidarı temsil ederek sürdüren merci olarak bu sınıf sistemi ve iktidarının bir bekçisi olarak anlam kazanır) hiçbir gerekçeyle hoş gösteremez, iyimser bakamaz, çözüm göremez ve onların yedeğine düşüp kuyruğuna takılamayız.

Üç; sömürü sistemi ve iktidarlarından birini, ötekinin alternatifi olarak sunamayız. Bir burjuva iktidarın yerine diğeri gelsin tercihinde bulunamayız. Biz, her türden burjuva iktidar ve düzene karşı, proletarya ve devrimci halkın iktidar ve siyasi düzenini tercih eder, benimseriz. Tam da bu amaç doğrultusunda, tavrımızın tümü proletarya ve halklardan yana biçimlenir; burjuvazinin gölgesini barındırmaz, kesin çizgilerle ondan ayrışır. Burjuvazinin proletarya ve halk kitlelerini ezip sömüren hiçbir iktidarının sorumluluğunu kabul edemez, onun destekçisi durumuna düşemeyiz.

Dört; cumhurbaşkanı burjuva sistem ve iktidarlardan bağımsız bir sıfat-konum değil, bilakis o sistem ve düzeni temsil eden ve burjuva devlet makinesinin bir parçası, devlet iktidarı ve kurumunun bir ögesidir. Dolayısıyla cumhurbaşkanı adayını desteklerken bu sistem ve iktidarı desteklemiş, boykot ederken de bu sistem ve iktidar düzenini boykot etmiş oluruz.

Beş; burjuvaziyi tercih etmek zorunda değiliz, ona muhtaç olmadığımız gibi mecbur da değiliz. Çünkü, kendi sınıfsal ve siyasal alternatifimiz vardır; bizler bu alternatifi temsil ediyoruz. Bu alternatif adına burjuvaziyi şirin göstererek meşrulaştırma veya kerhen de olsa onu destekleme pozisyonuna düşemeyiz… Komprador tekelci burjuva iktidar ve sömürü sistemini reddederek boykot etmek sınıf tavrına uygun tutumdur.

Altı; burjuva iktidarların hiçbirinin sorumluluğunu taşıyamayız-taşımayız. Burjuva iktidarlardan birinin gelmesi veya gitmesi bizim sorunumuz ve çözüm yolumuz ya da sorumluluğumuz değildir.  Bizler, ancak devrimci demokratik iktidarın gelmesi bakımından soruna yaklaşırız. Bir burjuva iktidarın gitmesi ancak yerine demokratik devrimci iktidarın gelmesi bakımından bizler için değer taşır. Burjuva klikler arasında birinin gelmesi, ötekinin gitmesi bizim görev ve sorumluluk alanımıza girmez. Temsil ettiği iktidar anlamında Erdoğan’ı gönderip, Kılıçdaroğlu’nun temsil ettiği bir başka burjuva iktidarı getirmek ne işçi sınıfı adına ve ne de iktidarı adına bir değer taşımaz… Erdoğan’ın kalması tercihimiz olmadığı gibi, Kılıçdaroğlu’nun gelmesi de tercihimiz olamaz.

Yedi; burjuva sistem ve düzenin şu veya bu biçimiyle, şu veya bu iktidar biçimiyle tahkim edilmesi proletarya ve halklarımız için bir iyileşme ve kazanım değeri taşımaz. Bilakis, tahkim edilmiş burjuva iktidar ve düzen, proletarya ve halkların mücadelesinin aleyhine bir gelişmedir. İktidar değişimi kısa vadede ‘‘nefes” aldırsa da uzun vadede faşist gericiliğe hizmet eder. Kısa vadeli çıkarlara endekslenen popülist siyaset ve tavır, uzun vadede proletarya ve halkların mücadelesini düzen içine çekerek devrimci mücadelenin altını boşaltmaya hizmet eder. Uzun vadede tasfiyeci rol oynar. Geniş halk kitlelerinin devlet ve iktidara karşı kabaran devrimci tepki ve öfkesi yatıştırılarak sönümlenmeye itilir ve bu, devrimci durumu heba ederek burjuva düzen lehine gelişim eğilimini destekler.

Sekiz; bütün bunlar temelinde, bizler kendi sınıf tavrımıza uygun pozisyon alıp tavır belirlemek durumundayız. ‘‘Boykot ederek Erdoğan’ın kalmasına hizmet edersiniz” söylemi demagojik olduğu kadar, burjuva düzene yedeklenmeyi öneren bir manipülasyondan ibarettir. Bizler, Erdoğan sultasına karşı en kararlı, en tutarlı ve en keskin mücadeleyi yürüten sınıf güçleriyiz. Ama bizler, aynı zamanda her türden burjuva düzen ve iktidara karşı da aynı kararlı, aynı tutarlı mücadeleyi verenleriz de… Bu iktidarların hiçbirini bizler tercih etmediğimiz gibi, bizler de getirmedik. Ve eğer burjuva klik iktidarlarından biri gidip ötekisi gelecekse, bu “seçimler demokrasisiyle” değil, büyük sermaye sınıflarının tercihiyle gelip gidecektir. Bu iktidar kavgası komprador tekelci sınıf klikleri arasındaki kavgadır; bizlerin ortak olacağı bir kavga değil. Bizim kavgamız devrimci sınıf iktidarları içindir. Bundan geri adım atılamaz; hiçbir demagojik safsata ve manipülasyon baskılanmasıyla burjuva iktidar ve sömürü sistemini destekleme durumuna düşemeyiz…

Dokuz; burjuva seçimler halk kitlelerini aldatmaya dönük kaba bir hile, manipülasyon ve oyundur. Karar verici olan halk kitleleri değil, göstermelik olarak düzenlenen seçimler de değildir; büyük sermaye sahipleri ve onların bağımlı oldukları uluslararası emperyalist güçlerdir. Halk kitleleri bu oyunda yanıltılarak manivela edilmektedir. Burjuva klikler arasındaki iktidar dalaşı ve paylaşımına ortak edilmek istenen halk kitlelerini bu burjuva tuzağa düşmeye sevk edemeyiz. Bizler için seçimler, demokratik mevzileri geliştirerek elde edilecek kazanımlarla devrimci sınıf iktidarı uğruna verilen mücadeleyi geliştirmek, bu temelde burjuva düzenin yasal boşluklarından devrim adına yararlanma taktiği çerçevesinde kullanılabilir. Burjuva klik iktidarları ve sistemlerini meşrulaştırmak ve siyaset adına onlara kan taşımak için değil…

On; her türden burjuva iktidar ve düzen partilerini, bunların adaylarını boykot etme, oy vermeme ama devrimci demokratik ittifak ve adaylarını desteklemek tek doğru devrimci taktiktir. Bu ilkesel sınıf tavrıdır. Bundan geriye düşülemez…