Nisan-Mayıs Etkinlikleri Tertip Komitesinden

Katledilişinin 40. Yıldönümünde Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya Özgülünde Parti ve Devrim Şehitlerini Her Alanda Mücadelemizle Sahiplenelim, Analım ve Yaşatalım!

İşçiler, Emekçiler, Devrimciler, Yoldaşlar;

Partimiz Maoist Komünist Partisi(MKP)’nin ideolojik, siyasi ve örgütsel önceli Partimiz TKP(ML)’nin kuramcısı ve kurucularından komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanlarında işkencede katledilişinin 40. yılındayız. Hiç şüphesiz ki, Maoist komünist önderimiz özgülünde Parti ve Devrim Şehitlerini anmak ve yaşatmak, onlara sahip çıkmak, her şeyden evvel ideolojik çizgimiz olan Marksizm-Leninizm-Maoizm’i, Türkiye-Kuzey Kürdistan başta olmak üzere dünyayı yorumlamak ve değiştirmek mücadelesinde kendimize temel rehber almaktır. 24 Nisan 1972’de Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ürünü olarak temelinin atıldığı, sınıfsal ve ulusal mücadelenin pratik tecrübesi ile bugün doğruluğu daha da ispatlanan Türkiye-Kuzey Kürdistan devriminin önder çizgisi olarak Maoist Komünist Partisi, kurucu komünist önder Kaypakkaya özgülünde Parti ve Devrim Şehitlerini, komünizm bilimi güzergâhında anmaya ve yaşatmaya çalışmaktadır. Bu temelde en özlü şiarla  “TKP(ML)’den Maoist Komünist Partisine Bu Tarih Bizim“ diyerek sahip çıkmaktadır.

İbrahim Kaypakkaya, Komünizm için savaşarak şehit düştü. Düşmanın en güçlü olduğu kabul edilen zindanlarda düşmanı stratejik yenilgiye uğrattı. Zira düşman biliyordu ki, Kaypakkaya ve onun görüşleri, İhtilalci Komünizmin Türkiye-Kuzey Kürdistan’a uyarlanmış hali ve filiz vereniydi, boy verip yeşereniydi. Komünist önder Kaypakkaya yoldaşın katledilmesi her şeyden önce Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimine ilişkin doğru ve bilimsel çözümlemeler yapması, halk kitlelerine gerçek kurtuluş yolunu göstermesi ve bu uğurda nasıl bir savaş çizgisi, yani Halk Savaşı Çizgisinin izlenmesi gerektiğini teorik ve pratik bütünlüğünde mücadeleye koyulmasından kaynaklıdır. Ondan da öte ilk olarak komünist düşünceler ve ideoloji rehberliğinde fikirleri savunarak bu uğurda mücadele yürütmesidir. Kaypakkaya’nın ardılları olarak biz Maoist Komünistlere düşen görev; Kaypakkaya’nın komünist görüşlerine ve tezlerine, Komünist Partisine, devrimin önder çizgisi olan Maoizm’e ve komünist direnişine sahip çıkarak, onunla donanmak, devrim ve komünizme doğru ülkemizi ve dünyayı değiştirme mücadelesi ve kavgasında kendimize rehber almaktır.

Devrimci teori, tarihten gelip tarih yaratarak ilerleyen günümüzün devrimci eylemi için vardır. Komünist önder yoldaş Kaypakkaya, oldukça zor ve sınırlı koşullar altında az sayıda kadro ile birlikte partiyi kurdu ve Türkiye-Kuzey Kürdistan devriminin önder çizgisini yarattı. Kaypakkaya ve tarihimizden doğru temelde öğrenmek istiyorsak, çizdiği güzergâh bellidir. Biz ardılları olarak Maoist Komünist Partisi’nin önderliği ve disiplini altında 1. ve 2. Kongremizin ideolojik-politik hattında savaşmaktan geçtiğini ileri sürmekte ve savunmaktayız.

Hiçbir ideolojik akım, uluslararası ayağından ayrı düşünülemez ve değerlendirilemez. Partimiz TKP(ML), Büyük Proleter Kültür Devrimi(BPKD)’nin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. BPKD ile Marksizm Leninizm, nitel olarak ilerleyerek Maoizm aşamasına ulaştırılmıştır. Kaypakkaya yoldaşın ileri sürdüğü tezler ve görüşlerin, her şeyden önce Marksist- Leninist- Maoist(MLM) bir teorik yaklaşım üzerinden yükseldiğini vurgulamalıyız.

Kaypakkaya, Komünist önder Mustafa Suphilerin Kemalistlerce katledilmesinin ardından 50 yıllık pasifizmin, parlamenterizmin ve legalizmin, reformizmin, sosyal şövenizmin, Kemalizm kuyrukçuluğunun ve türlü modern revizyonist akımların revaçta olduğu bir dönemde bütün bunlara karşı köklü olarak karşı koyuş ve meydan okuyuştur. Bu temelde İbrahim Kaypakkaya ve oldukça sınırlı sayıdaki kadro ile birlikte kurduğu partimiz TKP(ML), Mustafa Suphi TKP’nin komünist mirasının nitel olarak ilerletilmiş halidir.

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya, Türkiye-Kuzey Kürdistan devriminin stratejik hedefleri ve Komünist Partisi, Halk Kurtuluş Ordusu ve Halkın Birleşik Cephesi gibi araçları, devrimin yolunu, asgari ve azami programı, sınıf mücadelesinde zor’un rolü ve vazgeçilmez önemini, iktidar perspektifli silahlı mücadelenin olmazsa olmazlığı gibi konu ve noktalara ilişkin komünist ya da sınıf bilinçli proleter duyarlılığına uygun bir yöntem(metod) ile doğrudan ve berrak bir biçimde yol gösteren komünist düşünceleri, analizleri, tezleri ve sentezi itibariyle hala güncelliğini ve geçerliliğini koruyan bir dinamiğe sahiptir.

Kaypakkaya yoldaşın; “Bir Köylük Bölgedeki Yönetici Yoldaşlara Mektup“, “Başkan Mao’nun Kızıl Siyasi İktidar Öğretisini Doğru Kavrayalım“, “TİİKP Program Taslağı Eleştirisi“, “Şafak Revizyonizminin Kemalist Hareket, Kemalist İktidar Dönemi, İkinci Dünya Savaşı Yılları, Savaş Sonrası ve 27 Mayıs Hakkındaki Tezleri“, “Türkiye’de Milli Mesele“, “DABK Şubat Kararları“, “Şafak Revizyonizmi İle Aramızdaki Ayrılıkların Kökeni ve Gelişmesi“ gibi görüşleri ve tezleri biz Maoist Komünistlere hala yol göstermeye devam etmektedir.

Komünist önder Kaypakkaya yoldaşın, TİİKP içerisinde yürüttüğü Parti içi iki çizgi mücadelesi bugünde rehberimizdir. Zira önder yoldaş, ideolojik mücadeleden hiçbir zaman kaçmamış, aksine demokratik merkeziyetçilik ilkesi temelinde parti içi iki çizgi mücadelesini sürekli zorlamış ve onda ısrar etmiştir. Kaypakkaya yoldaş, parti içi iki çizgi mücadelesi ve yönteminde Maoist Komünist bir hat ve siyaset izlemiştir. Partimizin bugün de özlü olarak savunduğu Parti içi iki çizgi mücadelesindeki bu doğru ve bilimsellikteki izlenen çizgi ve siyaset, Maoist Komünist karşıtı küçük burjuva akımlardan temel ayrım noktasıdır. 1976 ve 1981’de gerçekleşen kopuşları saymazsak Parti tarihimizde yaşanan tüm kopuşlar ideolojik mücadele temelinde gerçekleşmemiştir. Dolayısıyla bu iki olgu dışındaki bütün kopuşların ve ayrılıkların, yoldaş Kaypakkaya’nın TİİKP’e karşı izlediği Komünist çizgi, yöntem ve siyaset ile yakından uzaktan bir ilgisi bulunmamaktadır.

Komünist önder Kaypakkaya, Komintern ve TKP’nin Kemalist harekete yönelik ilericilik anlayışına ve Kemalist hareket özgülünde Türk devletinin özellikle Kürt ulusuna yönelik baskı ve zulmü karşısında burjuva medeniyetçi paradigmaya karşı da köklü bir şekilde meydan okuyarak saflarını doğru bir biçimde belirlemiştir. Kemalizm’in ırkçı faşist karakterini görerek Türk komprador burjuvazi ve büyük toprak ağalarının askeri faşist diktatörlük olduğu teziyle ipliğini doğru ve bilimsel temelde pazara çıkararak teşhir direğine asmış ve okun ve mücadelenin sivri ucunu Kemalizm’e yöneltmiştir. Ve yine Ulusal sorun ve özelde Kürt ulusal sorununda Türk egemenlerinin her türlü baskı ve sömürü, inkâr ve imha amaçlı katliam ı karşısında ezilenler cephesinde saflarını almıştır.

1. ve 2. Kongremiz ile Partimiz MKP’nin ulaştığı seviye, partimizin önceli TKP(ML)’nin ideolojik, siyasi ve örgütsel açılardan nitel olarak ilerletilmesidir. Parti tarihimizin köklü ve bütünlüklü olarak her bir aşamasını ve sürecini ideolojik, siyasi, örgütsel ve askeri açılardan muhasebe edilmesi, doğru ve bilimsel temelde İdeoloji belgesinin çıkarılması, daha önceki programatik görüşler temelinde Demokratik Halk Cumhuriyeti Programının oluşturulması, Parti-Ordu ve Cephe gibi stratejik araçlara yaklaşımın geliştirilmesi, sosyalizmin sorunları kapsamında kitlelerin gerek devrimin gerçekleştirilmesi ve gereksede devrimin sürdürülmesindeki rolünün tayin edici olduğunun bilince çıkarılması ve burjuvaziye uygulanan diktatörlük dışında proletarya ve dostlarının örgütlenme hakkı temelinde çok partili sisteme ilişkin yakalanan kavrayış, stratejik önderlik kurumunun süreklileştirilerek kolektif bir şekilde ilerletilmesi, ideolojik ve siyasi seviyenin sürekli yükseltilmesi, Parti örgütlenmesinin oturtulması, gerillanın nitel ve nicel olarak ilerletilmesi, düşmanın marjinalleştirme politikalarına karşı kitleselleşme, özellikle düşman tarafından düşünce yöntemi ve çalışma tarzımızın deşifre edilmesine karşı deşifrasyonun önlenmesi, Türkiye-Kuzey Kürdistan tarihi ve diğer araştırılması gereken görevlerin yerine getirilmesi, ulus ve azınlıklar sorunu ve uygulanacak politikalar, Kürt ulusal sorununa ilişkin ezen ulus burjuvazisi ile ezilen Kürt ulusu arasındaki çelişkinin başlıca çelişkiler kapsamında ele alınması, azınlık milliyetler ve ezilen inanç gruplarına yaklaşım ve politika, vb vd gibi konu ve noktalara ilişkin TKP(ML)’den MKP’ye uzanan bir tarihsel sürecimiz söz konusudur.

Ve yine Parti 2. Kongremiz, MLM’nin yaşayan canlı ruhu ve tarihsel mirasın ilerletilmesinin zorunlu önkoşulu olarak bir eylem kılavuzu olarak gerek dünyanın gerekse Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın somut koşullarının somut tahlilinin doğru ve bilimsel olarak güncelleştirilmesini önüne görev olarak koymuştur. Bu temelde nasıl bir Komünist Partisi, nasıl bir devlet ve nasıl bir demokrasi anlayışı ve konseptinin ortaya konarak güncelleştirilmesi, gerek dışarıda gerekse de parti içerisinde farklı ve muhalif fikirlere yaklaşım, kadın sorunu temelinde tarih boyunca günümüze kadar uzanan insanlığın ilk önemli ve temel olumsuz durağı cins ayrımcılığına yaklaşım ve izlenmesi gereken genel ve özel politikalar,  gerilla başta olmak üzere her bir mücadele alanına ilişkin somut durumun ve koşulların ortaya çıkarılması için konferanslar örgütlenmesi, ezilen inanç sistemlerine yaklaşım ve uygulanacak politikalar, Komünistlerin birliğine ilişkin yaklaşım ve izlenecek politikalar temelinde bireyle-grupla ve parti ile birlik meselelerine yaklaşım ve izlenmesi gereken çizgi ve siyasetler, gerek Uluslararası Komünist Hareket(UKH), gerekse de Türkiye-Kuzey Kürdistan komünistleri arası açık ideolojik mücadele, eylem birliklerine yaklaşım ve izlenecek politikalar vb konu ve noktalara ilişkin ulaşılan seviye ve ortaya konulan tezler, günümüzde de yerine  getirilmesi gereken görev ve sorumluluklarımız arasındadır.

Parti Kongrelerimiz, Parti tarihimiz hakkında gerek inkârcı ve ben merkezci yaklaşım gerekse de dogmatik tutuculuğu açıkça mahkûm ederek Parti tarihimizin MLM rehberliğinde eleştiriye tabi tutulmasının ve her Komünistin buna paralel kendi gerçekliğiyle yüzleşmesinin zorunluluğuna işaret etmiştir.

Sosyalist ülkelerde yaşanan geriye dönüşlerle birlikte gerek dünya, gerekse de Türkiye-Kuzey Kürdistan’da düzen içi reformist eğilimler önemli bir tehlike olarak sosyalist saflarda gelişmeye başladı. Uluslararası emperyalist tekelci sermaye ve onun emperyalist kapitalist sistemi, devrimci cephede gelişen bu uzlaşmacı tasfiyeci reformist çizgileri çıkarı gereği desteklemekte ve gelişmelerine göz yummaktadır. Bu temelde başta Maoist Komünistler olmak üzere bütün komünist ve devrimcilerin, tüm ilerici demokrat ve yurtseverlerin ideolojik politik olarak okun sivri ucunu düzeniçi yürütülen uzlaşmacı tasfiyeci reformizme yöneltmeli ve mücadele yürütmelidir. Bu doğrultuda politik iktidar perspektifli radikal silahlı mücadelede ısrar ederek Halk Savaşı sürdürülmelidir. Emperyalizmi, feodalizmi, komprador bürokratik kapitalizmi ve her türden gericiligi ancak bu stratejik yönelimle yıkıp altedebiliriz.

Uluslararası emperyalist tekelci sermaye, günümüz koşullarında her zamankinden daha fazla merkezileşmiş ve yoğunlaşmıştır. Buna göre hem kendini dünya genelinde yeniden yapılandırırken hem de dünya ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’da Türk devletini ve de ulaşabildiği bütün alanları kendi yeni konseptine göre yapılandırmak için ideolojik, politik, örgütsel, askeri, ekonomik ve üst yapısal, kültürel ve psikolojik olarak stratejik ve taktiksel temelde çok yönlü çalışma içerisindedir. Tarımdan sanayiye, üretimden tüketime, hukuktan güvenliğe, seçimlerden yönetime, silahlanmadan uyuşturucuya, borsalardan bankalara, ekonomik alt yapıdan üst yapı kurumlarına, devletin temel kurumlarından ordu-polis-parlamento-mahkeme-anayasa-partiler vs ye, sivil toplum örgütlerinden sendikalara, ticaretten pazarlamaya, turizmden eğitime, ulaşımdan sağlığa, kadından gençliğe, azınlıklardan inanç sistemlerine, spordan aydın ve sanatçılara vb’lerini uluslararası emperyalist tekelci sermayenin yoğunlaşma ve merkezileşmesine paralel olarak yeniden yapılandırmaktadır ve bunda da önemli başarılar elde etmiştir.

Emperyalist tekeller ve tüm diğer gericiler yukarıdaki yönelime uygun olarak dünyayı kendi çıkarlarına uygun olarak yeniden düzenlerken, son süreçte girdikleri krizler ve keskin rekabetlerden dolayı daha da saldırganlaşmış durumdadırlar. Ortadoğu, Asya, Afrika, Latin Amerika ve Avrupa da son bir yıl içinde yaşanan saldırı ve yeni gelişmeler bunun sonucudur.

Coğrafyamızı incelediğimizde de aynı gelişmelerin birebir bizlere de yansıdığını görebilmekteyiz. Bir yandan yapılan yeniden düzenlemelerle coğrafyamız ekonomik, siyasal olarak emperyalistlerin çıkarlarına göre düzenlenirken, diğer tarafta askeri olarak füze kalkanı- başlıkları yerleştirilerek savaş hazırlıkları yapılarak emperyalistlerin savaş üssüne çevrilmektedir.

Bütün bu konseptin sorunsuz gerçekleşmesi ve olası sınıf mücadelelerinin engellenmesi için devrimci ve komünist hareket başta olmak üzere tüm muhalif güçler hedef alınarak pervasız saldırılar gerçekleştirilmektedir. Son süreçte hem partimize hem de diğer devrimci ve ilerici muhalif güçlere yönelik yapılan saldırılar bunun en açık örneğidir.

Düşmanın stratejik saldırıları Devrim, Sosyalizm ve Komünizm yürüyüşümüzü durduramayacaktır.

Partimizin komünist manifestosunu oluşturan Kaypakkaya güzergahı kuruluşundan günümüze dek emperyalist güdümlü faşist Türk devletinin stratejik saldırılarının bir numaralı hedefi olmuştur. Bizzat burjuvazi tarafından “İhtilalcı Komünizmin ülkemizdeki temsilcisi” olarak nitelendirilen Kaypakkaya güzergahı, 40 yıllık tarihsel sürecinde düşmanın onlarca stratejik saldırısına maruz kalmış fakat her defasında bütün bu saldırılar boşa çıkarılarak devrim yürüyüşümüz  devam ettirilmiştir.

Özellikle ulusal hareket ve diğer reformist güçler üzerinden coğrafyamızda geliştirilen reformist yönelime bağlı olarak yürütülen yoğun ideolojik saldırılarıyla birlikte radikal silahlı devrim mücadelesi hedef tahtasına konarak, sınıf mücadelesine bağlı silahlı ve illegal mücadelenin imkansızlığı propaganda yapılmakta ve komünist-devrimci hareketlerin ve halk kitlelerinin devrime olan ihtiyaçları silikleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu durumun tersine çevrilerek devrimci hareketin devrim saflarında kalmasını sağlamak ve halk kitlelerinin devrim ve komünizme olan ihtiyaç ve inançlarını canlı kılarak mücadeleye seferber etmek Maoist komünistlerin önündeki atlanamaz görevlerden biridir.

Partimiz tüm bu saldırlar karşısında mücadeleyi daha da yükselteme kararlılığındadır. Maoist komünistler olarak devrim davamıza sıkı sıkı sarılarak saflarımızı ideolojik ve örgütsel olarak güçlendirmek, komünist ve devrimci güçleri birlik ve eylem birlikleriyle bir araya getirmek ve tüm muhalif güçleri birleştirerek düşmanın stratejik saldırılarını ve düzen içi anlayışları boşa çıkarma kararlılığımız doğrultusunda mücadelemizi sürdüreceğiz. Partimiz haklı davamızdan aldığı güçle toplumun kurtuluşunu sağlayacak olan komünizme yürümekte her zamankinden daha kararlıdır. 40 yıllık tarihi mücadelesi bunun en açık beyanıdır.

TKP(ML)’den MKP’ye uzanarak tarihten gelip tarih yaratan onurlu geleneğimizden aldığımız güçle, başta gerilla savaşı merkezli olmak üzere her bir alanda yürüttüğümüz ve yürüteceğimiz radikal silahlı ve illegal mücadele eksenli Halk Savaşı ile emperyalizme, feodalizme, komprador bürokratik kapitalizme, faşizme ve her türden gericiliğe karşı her alanda mücadelemizi yükseltelim.

Bağımsızlık, halk demokrasisi, sosyalizm ve komünizm mücadelesinde canlarını veren başta Partimizin kurucusu ve kuramcısı komünist önder İbrahim Kaypakkaya ve sekreterlerimiz Süleyman Cihan, Kazım Çelik, Cüneyt Kahraman ve Cafer Cangöz olmak üzere Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao, Rosa Lüxsemburg, Karl Liebknecht, Clara Zetkin, Che Guavera, Mustafa Suphi, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Mazlum Doğan, Kemal Pir, Haki Karer, Zeynep Kınacı(zilan), Niyazi Aydın, Sinan Kukul, Dursun Karataş, Hüseyin Demircioğlu, Hasan Ocak, Habip Gül, Fatih Ökütülmüş, Osman Yaşar Yoldaşcan, Meral Yakar’lar, Ali Haydar Yıldız’lar, Barbara Anna Kistler, Baba Erdogan’lar,İsmail Bulut’lar,Aydın Hanbayat’lar, 17 ler, Mehmet Demirdağ’lar, Polat Yiğit’ler, Sefagül Keskin’ler ve daha ismini sayamadığımız binlerce Demokratik Halk Devrimi, Sosyalizm ve Komünizm kavgasında yitirdiklerimiz şahsında Parti, Devrim ve Komünizm şehitlerini saygıyla anarken, ideallerine ve mücadelelerine bağlı kalarak teorik ve pratik alanda kavga bayraklarımızda yaşatacağımıza söz veriyoruz.

Proletarya ve emekçilerin doğrudan iktidarını tesis etmek için burjuva feodal iktidarları, Halk Savaşıyla parçalayarak yıkacağız.

Emperyalist, burjuva- feodal gerici hegemonyanın bir karakolu olarak bölge halklarını, ezilen uluslarını ve inanç gruplarını tehdit eden faşist Türk devletinin ablukasını dağıtarak tüm gerici rejimlere karşı halkların özgür gelecek alternatifini yaratacağız.

İnsanlık tarafından yaratılan tüm değer ve olanaklar ayrım yapılmaksızın tüm insanların çıkarlarına uygun olarak genel yaşam koşulları dikkate alınarak demokratik bir içerikle ele alınıp düzenlenecektir.

Ataerkil erkek egemen sistemlerin cins baskısının ürünü olarak gerçekleşen şiddet, taciz ve katliamlarına karşı özgür kadın kimliğinin kazanılması için cins baskısını ortadan kaldıracağız.

Tek millet-tek bayrak-tek vatan-tek devlet-tek dil gericiliğinin; Ermeni, Süryani, Dersim, Laz, Kürt soykırım ve katliamlarının günümüzde de sürdürülen inkar ve imha amaçlı tasfiyeci saldırılarını göğüsleyerek mücadelemizi yükselteceğiz. Emperyalizm destekli Sünni Türk İslamcı egemenliğin baskılarına karşı müc adelemizi yükselterek tüm ezilen inanç gruplarının tam hak eşitliğinin olduğu bir düzen kuracağız.

İlhak ve işgal edilmiş Kuzey Kürdistan’da faşist Türk devletinin her türlü hegomonyasını aşmak için bütün uluslar için tam hak eşitliği, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı, her milliyetten işçi ve emekçilerin birliğini sağlayacağız.

Bu temelde Türkiye-Kuzey Kürdistan’da gerçekleştirilecek Demokratik Halk İktidarı ve Sosyalizm koşullarında bütün milletlerin ve dillerin tam hak eşitliği garanti altına alınacaktır. Burjuvaziden köklü ve bütünlüklü koparken ve tabi ki geçmiş sosyalist ülkelerdeki gibi yanlış ve hatalı gerçekleştirilen hiçbir zorunlu dil tanınmayacaktır, halk kitlelerine bütün yerli dillerin öğrenileceği ve öğretileceği okullar açılacaktır. Halk devletinin anayasası, her hangi bir milletin her hangi bir imtiyaza sahip olmasını kesinlikle yasaklayacaktır. Her ulusa, kendi kaderini tayin etme hakkı tanınacaktır. Bütün bunların hayata geçmesi ve gerçekleştirilmesi için, özellikle yaygın bölgesel özerklikler ve tamamen demokratik yerel kendi kendini yönetim uygulanacaktır. Bu özerklik ve kendi kendini yöneten bölge ve yerellerin sınırları, ekonomik ve sosyal şartlar, nüfusun milli bileşimi vb… temeller üzerinden bizzat mahalli nüfus tarafından tayin edilecektir.

Uluslararası emperyalist kapitalizme ekonomik ve siyasal olarak bağımlı Türkiye-Kuzey Kürdistan egemenlerinin ve kliklerinin laik ve siyasal İslam bloklarına yedeklenmeden; bağımsızlık, halk demokrasisi, sosyalizm ve komünizmin ideolojik, siyasi ve örgütsel alternatifini yaratacağız.

Başta Türkiye-Kuzey Kürdistan olmak üzere dünyada Komünistlerin, sınıfın, tüm ezilenlerin, devrimcilerin kurtuluşu ve özgürlüğü için birliğini örerek ilerleyeceğiz.

Yeni demokratik devrim, sosyalizm ve komünizm hedefine ulaşmanın görev ve sorumluluklarına sarılarak ivedilikle somut ve güncel olarak Halk Savaşının gereklerini yerine getirmek için seferber olalım.

Tüm işçi, emekçi, göçmen halkımızı ve devrimci kamuoyunu bu ruhla bir kampanya şeklinde Nisan ayındaki paneller ve Mayıs ayında merkezi gece ile gerçekleştireceğimiz Parti ve Devrim Şehitlerini Anma etkinliklerine katılmaya davet ediyoruz.

Parti ve Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!

Önderimiz İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!

Yaşasın Marksizm-Leninizm-Maoizm!

Kahrolsun Emperyalizm, Feodalizm, Komprador Bürokrat Kapitalizm ve Her Türden Gericilik!

Kahrolsun Faşist Diktatörlük!

Kahrolsun Milli Zulüm!

Yaşasın Yeni Demokratik Cumhuriyet, Sosyalizm ve Komünizm Mücadelemiz!

Yaşasın Halk Savaşı!

 

Nisan-Mayıs Etkinlikleri Tertip Komitesi

Ocak 2013