Faşist diktatörlüğe karşı bugün verilecek en etkili ve devrimci cevap devrimci savaş mevzilerini kuşanarak silahların devrimci şiddetini kuşanmaktır. Bu bağlamda devrimci savaş mevzileri başta olmak üzere toplumsal mücadelenin bütün devrimci ve ilerici güçleri dayatılmakta olan faşist kuşatma ve zorbalığa karşı fiili meşru bir mücadele hattı geliştirerek cevap olmalıdırlar
HABER MERKEZİ (21.07.2016)-Faşist diktatörlük kana susamış bir barbarlıkla halklara karşı açmış olduğu topyekün kirli savaşı daha da derinleştirerek sürdürmektedir. Halklara karşı başlatmış olduğu topyekün kirli savaş ve bu düzlemde ortaya koydukları sınırsız saldırılar ve insanlık dışı uygulamaları daha ileri bir boyuta taşımak ve meşruluk kazandırmak için anayasal zırhı kullanarak yasal düzenlemelerle önünü açmaktadır. Mevcut gerici iktidardan kendi yasalarına uymayı beklemek dahi kör cahillikten başka bir şey değildir. Çünkü kendi gerici yasalarını çiğneyen, ayaklar altına alan ve bu bağlamda da süreklileşmiş darbelerle kendini zor ve baskıyla ayakta tutmaya çalışan bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Erdoğan/AKP iktidarının öncesi olmakla birlikte özellikle son dönemlerde ortaya koyduğu politikaların yada uygulamaların hangisi kendi yasalarına uymaktadır. Ki bu gerçekliği kendileri de bazen itiraf etmek zorunda kalmaktadırlar. Başkanlık sistemi merkezli yeniden ele almaya çalıştıkları anayasa değişikliği tartışmaları tamda bu düzlemde biçimlendirilmeye çalışılmaktadır.
Malum yaşanan darbe girişimini bastırarak politik üstünlüğü ele geçiren Erdoğan/AKP iktidarı yakalamış olduğu bu politik avantajı sonuna kadar kullanarak halklar üzerindeki zorbalığının dozajını iyice artıracaktır. Yasal düzenlemelerle de bu zorbalığına meşruluk kazandırmaya çalışmaktadır. Mevcut gerici iktidar önümüzdeki sürece daha kapsamlı bir saldırı konseptiyle hazırlanmaktadır. Bu anlamda önümüzdeki süreç halklar açısından bugünü aratacak düzeyde bir zorbalıkla inşa edilecektir.
Faşist diktatörlüğün önümüzdeki sürece dair ilk kapsamlı saldırısı OHAL!
Faşist diktatörlüğün önümüzdeki sürece kapsamlı hazırlıkları kapsamında karar aldığı ilk hamlelerden biri OHAL oldu. Faşist ‘’TC’’ devletinin kuruluşundan bugüne dek bazı dönemler hariç aslında sürekli OHAL vb uygulamaların sarmalında olduğu bir gerçekliktir. Yakın dönem açısından OHAL politikasının en uzun uygulandığı süreç ise 90’lı yıllar olmuştur. Özellikle Kürdistan’da gelişen ulusal kurtuluş mücadelesine karşı uygulanan OHAL uygulaması sonucunda devlet Kürdistan’da deyim yerindeyse sınırsızca bir zorbalık geliştirmiştir. Ki açık infazlar, kitlesel katliamlar ve gözaltında kaybetme saldırıları bu süreçte rutin bir hale dönüşmüştür.
Devlet önümüzdeki sürece hazırlık bağlamında yeniden OHAL politikasını devreye koydu. Dün yapılan MGK toplantısında 3 aylık OHAL ilan ettiğini açıkladı. Bu karar önümüzdeki sürecin nasıl gelişeceğinin en açık ilanıdır. Fakat zaten ülkede bundan öncede OHAL durumu hâkimdi. Yani olağan koşullarda işleyen bir ülke gerçekliği varmıydı? Özellikle 7 Haziran sonrasında yaşanan gelişmeler ve halklara karşı geliştirilen topyekün savaş süreci olağanmıdır? Sistematik bir devlet politikası olarak devreye sokulan kitlesel katliamlar gerçekliği olağanmıdır? Kuzey-Kürdistan’da aylarca süren vahşet ve barbarlık olağanmıdır? Buna benzer uygulamaları daha da çoğaltabiliriz. Kısacası zaten ülkede olağan bir durum yoktu. Hatta OHAL dönemlerini aratan düzeyde bir zorbalık süreci yaşandı/yaşanıyor. Dolayısı ile yeniden devreye koyulan OHAL uygulamasını bu düzlemde değerlendirmek gerekiyor. Fiiliyatta var olan bir durumun sadece adı konmuştur bizce.
Devrimci savaş mevzilerini kuşanarak faşist diktatörlüğe karşı savaşalım
Faşist diktatörlüğe karşı bugün verilecek en etkili ve devrimci cevap devrimci savaş mevzilerini kuşanarak silahların devrimci şiddetini kuşanmaktır. Bu bağlamda devrimci savaş mevzileri başta olmak üzere toplumsal mücadelenin bütün devrimci ve ilerici güçleri dayatılmakta olan faşist kuşatma ve zorbalığa karşı fiili meşru bir mücadele hattı geliştirerek cevap olmalıdırlar.
kaynak: halkingunlugu.net