Paraguay’da gerilla mücadelesinin ortaya çıkmasını sağlayan toplumsal, ekonomik ve politik nedenlere ilişkin isyanda org sitesinde yer alan yazı dizisini ikinci bölümünü okuyucularımızla paylaşıyoruz
Paraguay (22-01-2016) Yozlaşmış ve siyasallaşmış yargı sistemi
Uluslararası Şeffaflık Örgütü verilerine [1] göre, Paraguay dünyada en fazla yolsuzluğa bulaşmış ülkelerin bulunduğu kara listede üst sıralarda yer almaya devam ediyor. Ayrıca, aynı Örgüt ‘ün 2007 yılında yayınladığı veriye göre, ülkede yaşayan her 10 kişiden 8’i yargı güçlerinin yozlaşmış olduğunu düşünüyor. Ve bu durum, sadece bir algı olmakla kalmıyor zira kırsal bölgelerde yaşayan ve kendi topraklarına erişimin tek yolu anayasal haklarını kullanarak talepte bulunmak olan köylüler ve yerliler çok büyük sıklıkla Yargıçlar, Savcılar ve Kamu Bakanlığı’nın keyfi uygulamalarının kurbanı oluyorlar.
Yozlaşmış yargı sisteminin içine bulaştığı yolsuzluk ilişkilerine bir örnek olarak, eski Yargıtay Başkanı’nın açıklamalarını hatırlatmak yerinde olur. Yolsuzluğa bulaşmış hâkim Sindulfo Blanco bakanlık görevine gelebilmek için ülkenin en yüksek mahkemesinde yalan ifade verdiğini itiraf etmiştir. [2]
Ayrıca, Paraguay’da, başkent ve diğer şehir merkezlerinde yaşayan ülkenin en yoksul halk kesimleri son derece hantal işleyen, siyasallaşmış ve yolsuzluğa bulaşmış sistemin kurbanı olmakta toplumsal taleplerine hiçbir etkili cevap verilmemektedir. Keyfi yönetimlerin, gücünü kötüye kullanan yetkililerin ve ülkenin adaletsiz yargı sisteminin hedefi olmaktadırlar.
2012 yılında utanç verici bir yargı kararı ortaya çıktı: Çiftlik sahibi Lindstron’un kaçırılması ile ilgili olarak Paraguay Halk Ordusu gerillalarına yardım ettikleri yönünde, savcılar Francico Ayala, Federico Delfino ve Sandra Quinonez tarafından keyfi biçimde suçlanan 14 köylü, Hâkim Gustavo Bonzi tarafından serbest bırakıldı. Hâkim Bonzi, köylülere karşı savcılar tarafından yapılan suçlamaların kanıt niteliği taşımadığını dolayısıyla isnat edilen suçu işlediklerine dair hiçbir ispat bulunmadığına dayanarak köylüleri serbest bıraktı. O andan itibaren boğucu suçlamalar ve tartışmalar başladı, Hâkim Bonzi’nin kararının yerindeliği veya iptalinin tespit edilmesi için dava Conception temyiz mahkemesine gönderildi. İlginçtir ki, bu gelişme yaşanmadan önce, Hâkimler ve Savcılar Kurulu ki, bu kurul Paraguay’da Hâkim ve Savcılar için en yüksek yargı makamıdır, Hâkim Bonzi’yi açığa aldı; Hâkim’in görev yetkilerini aşarak 14 köylüyü serbest bıraktığını ileri sürdü.
Paraguay İnsan Hakları Koordinatörü ’ne göre bu karar, yargıçların bağımsızlığı için son derece şüpheli, tehlikeli ve zararlıdır çünkü Temyiz Mahkemesi’nde hâkim kararına müdahale edilmektedir.
İçler acısı bir başka konu ise Paraguay Cezaevi sistemidir; farklı birçok sivil toplum örgütüne göre dünyanın en insanlık dışı şartlarının olduğu cezaevleri Paraguayda bulunmaktadır, cezaevleri mümkün olabilecek maksimum kapasitenin %400 üstünde mahkûm barındırmaktadır; yıllardır iddianamesi hazırlanmamış ya da davası açılmadan bekleyen mahkûmlar mevcuttur, hasta tutsaklar koridorlarda tutulmakta, çok sayıda kötü muamele, işkence v.s ihbar edilmektedir. Evrensel ve toplumsal entegrasyon için hiçbir politika mevcut değildir. Adalet ve Çalışma Bakanlığı’na göre Tacumbu Cezaevi’nde her ay ortalama 1 mahkûm hayatını kaybetmektedir, her gün en az 2 şiddet vakası meydana gelmektedir, aşırı kalabalık mahkûm sayısı, yetersiz güvenlik görevlisi ve önlem eksikliği ile birleştiğinde durum bu hale gelmiştir. Tacumbu Cezaevi, ülkede tutuklu bulunan tüm mahkûmların %47’sinin bulunduğu cezaevidir.
Liz Varela, 2002 yılında yayınladığı “Paraguay’da İnsan Hakları 2002” adlı incelemede şöyle demektedir: “Paraguay Cezaevi Sistemi, mahkûmları rehabilite etmek yerine onları imha etmek üzerine kuruludur; devam etmekte olan baskıcı sistem ağır suçların ortaya çıkmasını artırmaktadır. Bu sebepler yasama kurallarına uygun değildir, cezaevlerindeki mevcut koşulların iyileştirilmesine yönelik hiçbir planlama yoktur ayrıca devletin ilgisizliği söz konusudur bunun yanısıra Devlet, gerekli önlemlerin uygulaması için kaynak sağlanması konusunda hiçbir harekette bulunmamakta ve işlerin bu noktaya varmasına neden olmaktadır.”
Latin Amerika’da özgürlüklerinden yoksun bırakılan kişilerin insan hakları raporunda bildirildiğine göre Meksika, Paraguay, Ekvador ve Brezilya gibi ülkelerde cezai soruşturmalarda işkence kullanılmaktadır.
Aynı raporda ; “mahkûmlar “korunmasız durumda” dır, tutukluların güvenlik açığı kamu politikalarının eksikliği ile birleştiğinde, mahkûmların insan haklarına karşı sistematik biçimde suç işlenmesini teşvik eden şartların desteklendiği tespit edilmektedir” denilmektedir.
Politik Durum: Egemenlerin ekonomik çıkarlarına hizmet, rüşvet, halkın ölmesi pahasına elde edilen nüfuz ticareti
Monsanto, Dahava Petroleos, Rio Tinto, Coca Cola ve onun yan şirketleri gibi çokuluslu büyük sermayelere verilen geniş siyasi destekler, iktidarda bulunan siyasilerin kendi güçlerini ve koltuklarını kullanarak nasıl nüfuz ticareti yaptıkları ve kişisel servet biriktirdiklerinin örneklerinden biridir.
Gıda üzerinde hâkimiyet,[3] su kaynakları üzerinde hâkimiyet, [4] enerji kaynaklarını yağmalamak ve ayrıca büyük arazilere sahip olmak üzerinden yürüyen toprak savaşı, senatörler ve milletvekilleri arasında devam eden paradigmatik bir nüfuz mücadelesidir; bu çekişme, meclise sunulan yasa tasarıları aracılığıyla Paraguay Cumhuriyeti’ni yağmalamaya olanak vermektedir.
Öte yandan, bayraktarlığı yapılan mevcut siyaset, her türden kaçakçılığın önünü açmakta ve bazı politikacıların koltuklarını korumak için rüşvet almalarını cesaretlendirmektedir.
Bu durumun en yakın tarihli örneği 2012 yılında yaşandı: milletvekilleri kaçakçılığın genişlemesi [5] ve rüşvet [6] almak için siyasi konumlarını kullanarak nüfuz ticareti yaptılar.
En endişe verici olanı ise, bu sözde “Yetkililerin” yolsuzluğa dayalı çürümüş ve yoz davranış modelini bir kültür olarak vatandaşlara dayatmasıdır. Bunların tamamı, yoz ve onursuzların cezasız kaldığı bir toplum biçimini bireylerin kafasına nakşetmek; hiçbir prensibi ve ahlaki değeri olmayan toplum yaratma çabalarıdır.
Bu bağlamda, Latin Amerika’nın Barometresi adındaki kuruluş tarafından yapılan bir çalışmada şu tespit ortaya çıktı: yasalar cezalandırma gücüne sahip olmadığı için yolsuzluk yapıldığında rüşvet almak toplum tarafından normal bir davranış olarak görülüyor. Durum böyleyken, çalışma ortaya koydu ki, hangi konumda olursa olsun insanların çoğu rüşvet alıyor ve bunu adaletsiz düzenin yarattığı doğal bir sonuç olarak kaçınılmaz biçimde haklı görüyor. [7]
Öte yandan, kayırmacılık ve hemşerilik kültürü ki buna yalakalık yapmak da dâhil bu “onurlu” Parlamentoyu destekliyor, buna en güzel örnek şu: Devlet Hazine Müsteşarlığı, 2008-2011 yılları arasında özel emeklilik ödemesi olarak 16.455.000 lira toplam ödeme tahsis etti.
Sadece karşılaştırmalı bir veri olarak şunu belirtmekte fayda var: Rahim ağzı kanserini önlemek üzere öngörülen 4 yıllık programı finanse etmek için 13 milyon gerekiyordu (halbuki dikkat ediniz aynı dönemde özel emeklilik için ayrılan para yaklaşık 16,5 milyondur) yani halkın parası çarçur edilmiştir hem de 3.5 milyon fazlasıyla kötüye kullanılmıştır.
Son yıllarda Paraguay’ın siyasi hayatında meydana gelen en önemli olay 2012 yılının 22 Haziran tarihinde mecliste yapılan darbedir: Solcu Fernando Lugo hükümeti, milletvekili ve senatörler tarafından, iktidardan indirildi; keyfi ve yargısız kararlar verdiği şeklinde yaşamı ve siyasal görüşünün asla müsaade etmeyeceği ithamlarla suçlanarak, devlet kademelerinde kendi özel çekirdek kadrolaşmasını oluşturduğu daha da ötesinde ülke ile ilgili kararlarda Ulusal Kongre’nin kararlarını tanıdığı için iktidardan düşürüldü. Bu olay, Paraguay’ı uluslararası ilişkiler alanlarından izole etti tıpkı Güney Amerika Ortak Pazarı ve diğer ticari ilişkilerden izole ettiği gibi..
İnsan haklarının sistematik ihlali: Paraguay’ın “sözde demokrasi” sinin karanlık yüzü
Paraguay’da “Demokrasi’nin” eşitsizliği, yolsuzluğa bulaşmış olması ve baskıcı karakteri, doğrudan doğruya sorumlu yetkililerin ve egemen ekonomik sistemin aktörleri olarak tanımlanmaktadır, ortak nokta ise sistematik olarak insan haklarına karşı yapılan ihlallerdir.
Chokokue [8] raporunda şöyle belirtiyor: 1990-2004 yılları arasında geçen 15 yıl içinde yaşanan demokratik geçişte, 895 toprak anlaşmazlığı meydana geldi; bunlardan 571’i kitlesel halk gösterilerinin olduğu başkaldırmaydı ve bazı eylemlerde yollar halk tarafından kesildi; 370 tanesi bir tek kişiye ait olan büyük çiftlikleri işgal etmek oldu bunlardan 357 tanesinde işgali tahliye etmek için kamu güçleri tarafından şiddet uygulandı, ayrıca, 7.296 köylü yol kapatma ve toprak işgaline karıştığı, yardım ve yataklık ettiği suçlamasıyla tutuklandı.
Aynı çalışma verilerine göre bu bağlamda en azından 75 kişi keyfi biçimde infaz edildi ve kırsal kesim örgütlenmesine mensup 2 kişi faili meçhul olarak ortadan kaybedildi. Tüm bu katliamlar 3 Şubat 1989 ile 26 Haziran 2005 yılları arasında yapıldı.
2006-2012 yılları arasında meydana gelen sayısız olay arasında, Curutuguaty bölgesinde 11 köylünün katledilmesi bulunmaktadır bu olayın hemen ardından diğer birçok olay arasından Vidal ve Benjamin Lezcano adındaki köylülerin infaz edilmesi dikkati çeken olaylardır ki bunların hiçbiri için soruşturma açılmamıştır.
Son olarak, İnsan Hakları Örgütü [9] Paraguay hükümetinden katliamları, işkenceyi ve diğer insan hakları ihlallerini sona erdirmesini istedi. Özellikle de köylülere ve yerlilere karşı yapılan katliamların son verilmesini istedi ve bu istek durumun uluslararası alanda bilindiği fakat baskıcı devlet tarafından gizlendiğinin bir göstergesidir.
Paraguay toplumunun yapısal dönüşümü için silahlı mücadelenin ortaya çıkışı
Söz konusu gerekçeleriyle ortaya koyulan durum ve daha önceden dayandığı toplumsal sebepler, Paraguay’da, silahlı toplumsal devrimci mücadelenin ortaya çıkışını anlamaya yardım edecektir; yapılan bu araştırma, bu yöntemi benimsemek veya kınamak amacında değildir. (Bu karar, okuyucunun kendi kişisel değerlendirmesine bırakılmaktadır.)
Paraguay’ın tüm tarihi boyunca ve “demokrasi” bağlamında yaşadığı son 20 yıllık gerçekliği biraz daha farklı olarak ele aldığımızda çok net bir biçimde Gral’ın diktatör yönetimine karşı mücadele eden gerilla gruplarının her daim var olduğunu görürüz. 1954-1989 yılları arasında bölgede hüküm süren geniş çaplı diktatör yönetimine karşı 14 Mayıs Hareketi’nin (M14) ve Ulusal Kurtuluş Birliği Cephesi(FULNA) ‘nın başlattığı direniş hareketleridir.[10]
Dayatılan sosyo-ekonomik panorama ve iktidarı ele geçiren egemen güçlere karşı somut bir cevap verecek tüm siyasal hareketlerin önünün kesilmesi, yolsuzluğun artması ve ülkeyi kendi amaçlarına alet ederek peşkeş çeken devletin vurdumduymazlığı, devrimci mücadele başlatan silahlı grupların neden ortaya çıktığını anlamaya yardım edecektir. Bunun son zamanlarda gördüğümüz en güçlü örneği “Paraguay Halk Ordusu” dur. (EPP)
Hiç kuşkusuz ki, daha önce sözü edilen devrimci silahlı gruplar arasındaki farklılıklar sadece ve sadece Paraguay’da halk başkaldırısını gerçekleştirme ortak hedefi etrafında oluşan görüş farklılıklarıdır. İlk mücadeleler; yozlaşmış, keyfi yönetim sürdüren ve Kral’ın etrafında kült haline getirilen kişileştirilmiş diktatörlüğe karşı başlatılmıştır, Bugün, kimi formalitelere dayanarak “demokratik” olduğu söylenen ancak gerçekte halkın çıkarlarına ve demokrasi kavramına aykırı olan ve mevcut rejim tarafından ancak diktatörlük rejimlerinde var olan kimi unsurları ve aktörlerle desteklenen bu adaletsiz, haksız ve sürdürülemez toplumsal duruma karşı mücadele etmeye dayanmaktadır.
Resmi olarak sahneye çıktığı 2008 yılından bu yana, toplumun çeşitli kesimlerinin, özellikle köylü ve kırsal kesimin desteğine sahip olan Paraguay Halk Ordusu son yıllarda, ulusal olduğu kadar uluslararası ölçekte öncülük etme niteliğini kazanmıştır.
Latin Amerika tarihinde silahlı devrimci grupların ortaya çıkmasının muhtemel sebeplerinin sosyolojik analizinden yola çıktığımızda, Paraguay Halk Ordusu’nun varlığı, ortaya koyduğu referanslarla kültürel değişim önermesi ve mevcut devlet yapısına yönelttiği eleştirilerin hiç de yersiz olmadığı görülecektir.[11]
Yani, diğer ülkelerde de ortaya çıkmış olan nedenler ve unsurlar ve tarihsel bağlam bugün Paraguay’da devam etmektedir, toplumsal patlama yaratmayı besleyen cansuyu ister kısa ister orta isterse uzun vadeli olsun genel olarak öncülük yapan silahlı gruplar tarafından yürütülmüştür.
Yetkili makamların kılını kıpırdatmamasından, verilen sözlerin tutulmamasından bıkmış usanmış sürekli hayal kırıklığı yaşayan ve hiçbir başka alternatife sahip olmayan halk kitleleri silahlı mücadeleye başvurarak kendilerini tanıtlamaktadırlar; silahlı mücadeleyi kendi içinde bir amaç olarak değil yolsuzluğa bulaşmış ekonomik-politik yapıyı, zulmü ve baskıcı iktidarı yıkmak için en etkili mücadele aracı olarak kullanmaktadırlar. [12]
Farklı halklar içinde gerçekleşmiş olan devrimler ya da silahlı girişimler üzerine yazılı literatüre bakıldığında, halkların silahlı mücadeleyi içine gömüldükleri sefaletten kurtulmak ve özgürlüklerini elde etmek için kullandıkları bir araç olduğu görülecektir.
Tüm durumlarda, silahlı mücadelenin kendi içinde bir amaç olmadığı ifade edilmiştir, topluma karşı işletilen adaletsiz düzeni değiştirmek için halkın başvurduğu bir araçtır, silahlı mücadele yasal ve resmi tüm sivil çarelerin tükendiğini veya en azından halkı bu durumdan kurtarmak için hiçbir yasal koşul kalmadığını göstermektedir. Halkın isyanıyla bağlantılı en geniş kavram burada yatmaktadır ve bu ana tema Platon, Akino’lu Thomas ve diğer filozoflar tarafından öğreti konusu olmuştur.
Ayrıca, Paraguay’ın durumunda olduğu gibi gerilla hareketi yeni başlamış olsa da hatırlamak gerekir ki Uluslararası Hukuk, savaş konsepti kapsamında, belirli durumlar için bazı silahlı grupların meşruiyetini kabul eder.
Gerilla: Toplumsal Dönüştürücü müdür?
Devrimci silahlı gruplar genellikle baskıcı devlete karşı ortaya çıkarlar, sadece ve sadece halkın kurtuluşu için taahhüt altına giren, kendi kişisel çıkarları için hiçbir maddi çıkar veya benzeri beklentisi olmayan tüm insanların genel refahı için mücadele eden insanlardan oluşur.
Bu bağlamda, Ernesto Che Guevara “Gerillanın Savaşı” adlı çalışmasında gerillayı şöyle tanımlar: Neden gerilla savaşı? Kaçınılmaz olarak şu sonuca varırız: Gerilla toplumsal bir dönüştürücüdür, baskıcı egemenlere karşı öfkeli halkın protestosunu silahı elinde yükselten kişidir ve silahsız kardeşlerini sefalet ve utanç içinde yaşamaya zorlayan toplumsal rejimi değiştirmek için mücadele eder.
Ayrıca, “Gerilla kimdir?” adlı makalesinde şunu savunur: Gerilla özgürlük savaşçısıdır; halkın arasından çıkar, kurtuluş için verdiği savaşa aynı zamanda öncülük eder. Çünkü gerillaların savaşı sanıldığı gibi küçük çaplı bir savaş değildir, küçük ve azınlık bir grubun güçlü ve kalabalık bir orduya karşı verdiği savaş değildir, hayır gerilla savaşı bu değildir. Gerilla savaşı, baskıcı ve egemen rejime karşı tüm halkın savaşıdır. Gerilla silahlı bir öncüdür; sahip olduğu ordu bir bölgede veya bir ülkede yaşayan tüm halklardan oluşur. İşte bu gücünün en önemli nedenidir, başarısının en önemli sebebidir, uzun veya kısa sürsün, onu ezmek isteyen herhangi bir güç odağına karşı oluşturulmuştur: yani, gerillanın temel ve alt-tabanı halkın içinde bulunur.
Paraguay örneğinde, kurtuluş ve adalet hedeflerine ulaşmak için şiddet yolunun bir araç olarak kullanılması Alcides Oviedo tarafından, Paraguay Halk Ordusu programında şöyle tanımlanmaktadır: “İki tür siyasal ve toplumsal şiddet vardır: bunlardan birincisi karşı devrimci, halk düşmanı ve adalet karşıtı şiddettir diğeri ise devrimci, halkçı ve adalet taraftarı şiddettir. Bizler, sosyalistler olarak, tüm şiddet türlerini, tüm zorlamaları, bir kesimin diğer insanlara boyun eğdirmesini ortadan kaldırmak istiyoruz. Ancak, bu hedefe ulaşmak için tek yol vardır; karşı devrimci şiddete devrimci şiddetle karşılık vermek, ezen sınıfların şiddetine ezilen sınıfların şiddetiyle karşılık vermek ve zafere ulaşmak. Baskıcı rejime ve zulme karşı verilen kurtuluş mücadelesinde kullanılan şiddet haklı bir sebebe dayanmaktadır. Eğer meselenin ahlak boyutuna gelirsek baskı ve sömürü yaratmak için başvurulan tüm şiddetler haksız ve ahlak dışıdır; yasalara aykırı veya yasadışı olsa da bütün devrimci şiddetler haklıdır; yasal veya burjuva yasalarına uygun olsa da bütün karşı devrimci şiddetler haksızdır. Bizler, haklı şiddeti destekliyoruz ve adaletsizliğe karşı çıkıyoruz. Bizler, egemenlere ve zalimlere karşı hafif ve zayıf bir mücadele değil tersine kökten ve şiddetli bir mücadele öneriyoruz. Oligarşinin ve onun politik aygıtlarının halka karşı uyguladığı şiddete aynı yoğunlukta sert şiddetle karşılık verilmelidir. Bizler, kararlı devrimciler olarak şunu söylüyoruz: Oligarşiye ve onun politik egemenliğinin aygıtı bürokrasiye karşı verdiği savaşta yoksul halk neden şiddete başvurmasın ve silah kullanmasın?
Yani, mevcut bu devletten ve zengin sınıflara ve statükonun korunmasına hizmet eden bu ekonomik sistemden tamamıyla kurtulmak için, silahlı mücadele yoluna başvurmak kendisini toparlamaya en fazla ihtiyacı olan halk kesimlerinin verdiği cevap olarak güçlü bir konum elde edilmesini sağlayacaktır, gerekli, acil ve radikal değişim için mücadelenin en yakın olanağı budur.
Silahlı mücadele mi seçim yolu mu? Seçim mi yoksa ekonomi-politik sistemin halka dayatılması mı?
Paraguay’da, özgürlük ve eşitlik ülküsüne ulaşmak yolunda, yıllardır dışlanan bazı toplumsal kesimler için, seçim alternatifinin uygulanabilir ve geçerli bir yol olmadığı açıkça görünüyor, yolsuzlukla kol kola girmiş oligarşinin tahakkümünde bugüne kadar yapılmış bütün seçimlerin bir çare olmadığı kesin olarak ortaya çıkmıştır; geçerli, yasal ve toplumun her kesimi tarafından kabul edilen seçimler olmamıştır, bunun sebebi Paraguay seçim sisteminin eşitsiz ve adaletsiz yapısıdır.
Eğer konunun sadece bir yönünü bile ele alarak düşünürsek ki bu açı muhtemelen en önemli noktadır, seçimlerin eşitliksiz oluşudur. Seçim sistemi yapısı, toplumun bir kesiminin dayattığı eşitliksiz rekabeti, örgütlenmeyi, siyasal parti yapılanmasını ve genel olarak halka dayatılan koşulları garanti altına alma görevi yerine getirdiğini görebiliriz: Mevcut para ve finans sisteminin yine kendi aktörleri tarafından seçim sürecinde gerçekleştirilmesidir.
Yani, Paraguay yargı kurumlarının, içinde bulunduğu bu baskı koşullarında, meşruiyetinden ve tarafsızlığından şüphe etmek hiç de zor değildir, bu yozlaşma seçim sürecini ele geçirmiştir, ülkeye göz diken dış çıkar gruplarının ve onların içerideki işbirlikçilerinin kullandığı bir araç durumuna dönüşmüştür.
Bu amaca sistem açıklarını ve eksikliklerini de ekleyebiliriz, “çarşaf liste” ile parlamentoya giren milletvekillerinin halk tarafından seçilmediği açık bir gerçektir, bu durumda kamunun irade eksikliği söz konusudur, halkı ilgilendiren politikaların planlanmasında vatandaşların katılımı ve uygulamasında iradesi aşağıya çekilmektedir, kadınlar siyasi alanlardan koparılmaktadır, politikaya giren aktörlerin finansmanı vergi ödeyen vatandaşlar üzerinden iradeleri yok sayılarak karşılanmaktadır, medyanın gücü ve iletişim araçları kötüye kullanılmaktadır, seçim sistemi sağcı ve muhafazakâr partilerin işine yaramaktadır. İşte tüm bu gerçekler, “Paraguay’da sözde demokrasi” olup olmadığı sorusuna verilecek somut cevaplardan bazılarıdır.
Öte yandan, bir halkın, özgürlük ve kurtuluşa ulaşmak için silahlı mücadeleye başvurmasının en belirgin sebepleri analiz edildiğinde şunu görürüz: farklı halk kesimlerinin oluşturduğu ulusal bir anayasaya kavuşmak; belirli koşullar göz önüne alındığında bu eylem uluslararası antlaşmalar ve/veya anlaşmalar kapsamında meşru isyan hakkı olarak kabul edilir.
Paraguay örneğinde bu durum, Ulusal Anayasanın 138. maddesine göre son derece anlamlıdır, yasa şöyle der: Her bir yurttaş, vatandaşlık haklarını gasp edenlere karşı direnmek hakkına sahiptir, bu hak arayışı her türlü mevcut yol ve aracı kapsar”. Bu kapsamda direnen kişileri veya bir grubu varsayarsak, Anayasada öngörülen herhangi hiç bir ilke veya temsil hakkına aykırı davranmış değildir, onlar anayasayla kendilerine tanınmış olan kamu gücünü kullanmaktadırlar ama onların eylemleri geçersiz ve hükümsüz ilan edilir, bağlayıcı olmadığı söylenir bu nedenle, “halk, baskı ve zulüm rejimlerine boyun eğmek kadar başkaldırma hakkına da sahiptir”.
Bu bağlamda, Paraguay yasalarının pratiği hukukçular tarafından tartışmalı olsa da, bu hakkın yadsınamaz olduğu bütün dönemler boyunca hükümetler tarafından insan onuruna saygı ilkesi çerçevesinde öne çıkarılmış ve Anayasa ile kabul edilen vazgeçilmez insan hakları olduğu söylenmiştir. Bu ikiyüzlülük ve yalanlar artık sürdürülemez hale gelmiş ve toplumsal yarılmaya yol açmıştır, bu artık apaçık bir gerçekliktir, ülkede oluşan gerilla gruplarının var olmasının en önemli nedeni artık tahammül edilemez toplumsal koşulların yarattığı haksızlıklardır.
Son tahlil
Bu makale, Paraguay’da sürmekte olan toplumsal, ekonomik ve politik durumu genel hatlarıyla ortaya koymak, en önemli yönleriyle ele aldığında çıkan özeti aktarmayı hedeflemektedir, öte yandan silahlı mücadeleye başvurmanın detaylı analizine, toplumsal bağlam ve belirleyicileri ile ilişkisini göz önünde tutarak, ulaşmaktır.
Yukarıda tartışılan gerçekler ve göstergeler ışığında, en azından şu görüşe varmak mümkündür ki, Paraguay’da toplumun en savunmasız ve yoksul kesimlerinin genel ekonomik gidişata kurban edildiği sonucuna varılabilir, yoksulluk içinde sürdürecekleri bir hayata, yozlaşmış ve taraflı adalet anlayışına terk edildikleri, köylüler üzerinde baskının devam ettiği, emekçi kesimlerin sömürüldüğü, ulusal zenginlik kaynaklarımızın yağmalandığı, diğer dayatmalar yanında neoliberal politikaların önünün açıldığı bir sistemin sürdüğü açıktır.
Bu koşullar altında hiçbir sivil başvuru kaynağı kalmamıştır, hukuk ve eşit rekabet şartları mevcut değildir, Paraguay’ın en acil toplumsal sorunlarına çözüm üretmek amacıyla bir araya gelecek toplumsal örgütlenme ve yeni yönetim şartlarını filizlendirecek oluşumların önü kesilmiştir. Bu olgunun adaletsizliğini bütün gerçekliğiyle okuyamayanlar gelişimin gerisinde kalır, silahlı mücadele gruplarının ortaya çıkmasının nedeni bu vurdumduymaz düzeni ve baskıyı sona erdirmek içindir. Her durumda, silahlı mücadelenin ulusal ve uluslararası düzeyde belirli durumlarda kabul edilen yasal mücadele aracı olduğunu hatırlatmak gerekir.
Meşruiyetin ötesinde, Paraguay’ın sosyal olgu analizi yani silahlı mücadele yöntemine başvurması gözden kaçırılmamalı ya da hafife alınmamalıdır, toplumsal değişim anlamında nefer üretme görevini yerine getiren bir devrimci hareket olarak, koşullar göz önüne alındığında, süreç içindeki rolü yeri doldurulamaz derecede önemlidir. Mesele gayet açıktır, bu analize yol açan nedenlerin daha geniş bir açıklamaya ihtiyacı yoktur.
Bir sonraki adım olarak, ülkenin sorunlarının üstesinden gelmek, alternatif ve etkin çözümler bulmak için somut problemlere sihirli çözümler aramak akılcı değildir. Paraguay’ın kendi kaynakları bir bütün olarak toplumun siyasi ve ekonomik örgütlenmesine yeterli kaynak sağlayacak zenginliktedir, bunun için gereken sadece bireysel ve toplu kararlılık göstermektir, kabul edelim veya etmeyelim bu gerçekliği her seferinde bize hatırlatan Paraguay Halk Ordusu ve onun eylemleridir.
Paraguay’da neden silahlı devrim? Güçlü bir ihtimal ki bu durum, Devlet ve yetkili organları tarafından yıllardır dışlanan, halkın hiçbir talebine etkin cevap vermeyen, en temel insan haklarına bile saygı göstermeyen, Paraguay nüfusunun çok büyük bir bölümünü oluşturan yoksul halkın içine terkedildiği durumu değiştirmek için en küçük bir çaba sarfetmeyen siyasal yapı yüzündendir. Yine güçlü ihtimaldir ki, insanlar çok uzun süre sabrettiler, beklediler ama hiçbir şey değişmedi, özellikle yapısal anlamda hiçbir değişiklik olmadı, devleti yönetme şeklinde hiçbir reform yapılmadı, daha önceden de diktatörlük dönemini yaşayan halkın post-diktatörlük dönemi yaşamasından ileri gidemedi.
Somut gerçek şu ki, gerçekçi biçimde doğru sorulan sorulara aklın ve sağduyunun ötesinde cevaplar bulmak mümkün değildir. Siyasal damar yollarını kesmek, kırsalda toprakları işgal etmek şehir merkezlerini ele geçirmek işe yaramaz, toplumun haykırdığı yürüyüşleri engellemek ve sosyal taleplere kulak tıkamak hiçbir şeyi çözmez; Paraguay yetkili organlarının anlamak ve görmek istemediği şey, 23 yıldan bu yana devam eden “sözde demokrasi” ye karşı halkın başkaldırısıdır.
Daha önceki zamanlarda tarihin ortaya koyduğu gibi, toplumsal sorunlar, Paraguay devletinin yaptığı şekilde sadece bir çıkar grubuna hizmet ederek çözülemez.
Yazının ilk bölümüne buradan ulaşabilirsiniz…
Kaynak: http://www.cedema.org/uploads/Ibanez_R-2013.pdf
Notlar
1. | ⇧ | Informe sobre los derechos humanos de las personas privadas de libertad en las Américas. Comisión Interamericana de Derecho Humanos. 2012. |
2. | ⇧ | www.paraguay.com/nacionales/lopez-perito-pide-la-renuncia-de-ministro-de-la-corte-sindulfo-blanco |
3. | ⇧ | El 21 de octubre de 2011, el Ministerio de Agricultura y Ganadería, dirigido por el liberal Enzo Cardozo, liberó ilegalmente la semilla de algodón transgénico Bollgard BT de la compañía norteamericana de biotecnología Monsanto, para su siembra comercial en Paraguay. |
4. | ⇧ | Artículo periodístico Diario Digital E´a: www.ea.com.py/dia-del-agua-el-caso-dasani-y-una-semana-donde-las-multinacionales-mostraron-su-poder-en-paraguay/, 22 de marzo de 2013. |
5. | ⇧ | Artículo periodístico Diario Ultima Hora: www.ultimahora.com/notas/575394-El-diputado-Tuma-admite-que-trafica-con-sus–influencias |
6. | ⇧ | www.noticiaspia.com.ar/escandalo-en-paraguay-por-coimas-a-diputados/ |
7. | ⇧ | Perspectiva desde el Barómetro de las Américas 2012. |
8. | ⇧ | Informe Chocokue. Ejecuciones y desapariciones en la lucha por la tierra en Paraguay. CODEHPY, 2007 |
9. | ⇧ | Informe sobre Derechos Humanos, Ginebra, ONU. 2012 |
10. | ⇧ | Más información sobre estos temas pueden ser encontrados en obras como: Letras de sangre: Diarios inéditos de la contrainsurgencia de la historiadora Milda Rivarola o el recientemente publicado libro “Las guerrillas del Alto Parana” del autor Andrew Nickson |
11. | ⇧ | Alcides Oviedo Britez, (2011). Programa Político del Ejército del Pueblo Paraguayo. |
12. | ⇧ | Ejemplos de experiencias similares relacionado a la lucha armada por la liberación de los pueblos en varios países de Latinoamérica, puede investigarse en www.cedema.org |
http://isyandan.org/