Politik Süreç Okumasıyla Seçimlere Genel Yaklaşım

Taktik mücadeleler ve politik süreçler bağlamında seçimler sürecinin demokratik ve devrimci kazanımlar doğrultusunda değerlendirilmesi devrimci siyasettir. Bu siyasetin elde edilmiş kazanımları da bilinmektedir.

Genel seçim-ler tarihi son gününe kadar tüketilse bile, seçimlere aylar kaldı. İktidar cephesinde yürütülen çalışma ve yapılan hazırlıklardan anlaşıldığı kadarıyla seçimler esas olarak zamanında yapılacak. Erken ya da baskın seçim olasılığı, kalan zaman ve seçimlere dönük yapılan hazırlıklar dikkate alındığında, objektif olarak ortadan kalkmıştır. Değilse bile, yapılacak en erken seçim, zamanında yapılacak seçim tarihi göz önüne alındığında özel bir değer taşımayıp bir anlam ifade etmeyecektir.

Ayrıca, ulusal ve uluslararası sermaye güçlerinin de genel eğilimi ve baskısı başta olmak üzere, açlık ve yoksullukla boğuşan toplumsal kitlelerin talebi haline gelmesi ve toplumsal kitlelerdeki beklentinin yarattığı baskı ile birlikte, her iktidarın muhtaç olduğu genel (ulusal-uluslararası) burjuva meşruluk açısından anayasal bir gereklilik olan seçimlerin yapılması mecburiyetine uyma zorunluluğu vb. bağlamında, seçimin yapılacağını söylemek yalın gerçeği ifade etmektir.

Komprador tekelci burjuva cephede yaşanan bütün bu gelişmeler, çıkarılan yasalar, yürütülen düello ve dalaşlar, siyasetin ilgili gündeme odaklanması, karşılıklı hamleler, itişip kakışmalar, seçim yatırımı olarak bol keseden verilen vaatler, rüşvet içerikli sözler, transferler ve hatta emperyalist güçlerden alınan icazetler vb. zemininde izlenebilen bütünlüklü tablo, seçimlere dönük ciddi hazırlıkların yapıldığını göstermektedir; bu bir.

İki; mevcut iktidarın kendine özgü de olan komplocu, provakatif, katliamcı ve ‘‘her şey pahasına iktidar, mutlak iktidar, tek adam sultası iktidarı” tasavvurunda anlam kazanan, tekçi, ırkçı, şoven, açık faşist karakteri ve somut pratiklerine dayanarak hiç de sebepsiz olmayan komplo teorileri çerçevesinde, en iyimser olasılık olarak ileri sürülen, “seçimler yapılmayabilir” olasılığı esas olarak devre dışı kalmış görünmektedir.

Zira;

Üç; seçimlerin yapılıp yapılmaması, iktidarın keyfiyeti ve inisiyatifini aşan bir zemine kaymıştır. İktidar, yeterince denenmiş, yolsuzluk-hırsızlık-rant-soygun-çetecilikle nam salmış ve bilumum suçları nedeniyle toplumsal kitlelerin tepkisini kazanarak teşhir olmuştur. Dayandığı toplumsal kitle desteği ve gücünü önemli oranda yitirmiştir. Dahası, büyük sermaye sınıfları tarafından çıkarlarının bekçiliğini yapma görevi kendisinden geri alınmış ya da alınmaktadır. Dolayısıyla bu iktidar artık tek başına karar verme vasfını yitirmiştir. İktidardan menfaati olup da iktidarı belirleyen bilcümle büyük sermaye odakları seçimleri ve dolayısıyla sömürü ve karlarını, sistemlerinin kaderini iktidarın salt keyfiyetine terk etmeyecek, etmezler. Bu anlamda iktidarın ufkundan görünen şey “tünelin sonu” dur.

O halde;

Dört; yapılacak seçimlerde ‘‘Cumhur İttifakı” orijinli Erdoğan komutasındaki mevcut AKP/MHP koalisyon iktidarının mevcut koşullardaki olgular bütünlüğünün gösterdiği zeminde yeniden iktidar olma ihtimali zor gözükmektedir; buna karşılık iktidarın yeni “adayı”, CHP’nin dominant olduğu ‘‘Millet İttifakı” altında kümelenen “altılı masa” müşterekleriyle biçimlenen odak olarak görünmektedir. Bu denklemin hayat bulması halinde kurulacak yeni iktidar; a) Eskinin yenisi ya da yeninin eskisini aşamayacak nitelikte bir iktidar alacağından; b) Kurulacak iktidar da düşen iktidar gibi komprador tekelci burjuva sınıfların iktidarıdır ve c) iktidar değişimiyle birlikte, kısmi olarak siyasi sürecin belli bir yumuşama eğilimine girmesinden başka, bu değişiklik halk kitleleri açısından esasta bir şey değişiklik anlamından tümüyle yoksun bir “değişim” olacaktır.

Dolayısıyla;

I)- Mevcut iktidarın düşmesi halinde kurulacak iktidarın alacağı “yeni iktidar” ifadesi sadece bir yanılsama olacaktır. Yeni iktidarın “yenilgi” en fazla sistemin yeni yürütmesi olur. Yani, mevcut “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”nden veya “Türk tipi başkanlık sistemi”nden, tekrar “parlamenter sisteme” veya “güçlendirilmiş parlamenter sisteme” geri dönüşü ifade eder.

II)- Komprador tekelci burjuva kliklerden biri iktidardan düşecek, onunla aynı siyasi ve sınıf karakterine sahip diğer klik iktidara gelecektir. Bu, burjuva klikler arasında iktidarın el değiştirmesi anlamına gelir ki, yine bu, işçi sınıfı ve halk kitleleri açısından esasta hiçbir şeyin değişmeyeceği anlamına gelir: Bu seçimlerin ve iktidar değişiminin esas içeriği budur…

III)- Bu esasa rağmen, mevcut iktidarın ağır faşist baskılarına, ekonomik-siyasi politika ve uygulamalarına karşı muhalefet ederek, demokrasi-hak-hukuk-adalet ve hatta yoksulluğa son verme gibi vaatlerle halk kitlelerinden oy isteyen ve bu vaatleri nedeniyle kitlelerden oy alıp iktidara gelecek olan müstakbel iktidarın, mevcut iktidarın ağır faşist baskı şartlarını kısa bir süreliğine de olsa olduğu gibi tekrar etmeyeceği “değişimin” doğası gereğidir ama, sistemin doğasının ürettiği faşizm devam ettirilecektir. Başka bir ifadeyle bu yumuşama eğilimi yeni iktidar dönemiyle kısa ömürlü ve biçimsel de olsa gündeme gelebileceği gibi, mevcut AKP-MHP iktidarının da aynı taktik politikayı, seçimi almanın aracı olarak seçim öncesi devreye sokamayacağını kimse iddia edemez. Zira egemen sınıfların en temel politikası olarak “sopa ve havuç” bütün süreçler boyunca kâh biri kâh diğeri kullanılmış ve kullanılmaktadır.

Seçimler ve sonuçları itibarıyla iktidar değişiminin en genel manada işçi sınıfı ve halk kitleleri açısından esasta bir şey değiştirmeyeceği doğrusundan hareketle, devrimci sınıf cephesi bu sürece kayıtsız mı kalmalı? Ya da nispi siyasi yumuşama eğilimi nedeniyle, bunu mübalağa edip seçimlerden ve iktidar değişiminden ciddi beklentilere mi girmeli? İkisine de hayır!

Seçimlerden ve komprador tekelci burjuva klikler arası iktidar değişiminden ciddi beklentilere girilemeyeceği veya büyük değişim ve iyileştirmelerin yaşanacağını bekleme ahmaklığına düşülmeyeceği gibi, esasta burjuva klikler arası iktidarın el değişiminden ibaret de olsa, toplumsal kitleleri kuşatarak içine alan, yoğun politik süreç olarak işleyen, devrimci ajitasyon-propagandaya olanaklar sunan ve elbette demokratik mücadelenin gelişmesi ve bu zeminde belli mevzi ve kazanımların elde edilmesi gibi nedenler toplamında seçimler sürecine kayıtsız kalınamaz. Taktik mücadeleler ve politik süreçler bağlamında seçimler sürecinin demokratik ve devrimci kazanımlar doğrultusunda değerlendirilmesi devrimci siyasettir. Bu siyasetin elde edilmiş kazanımları da bilinmektedir.

Bu bağlamda;

Beş; bilumum burjuva genel seçimler dahil, yapılacak olan 2023 genel seçimleri de, tekçi-ırkçı faşist devletin yönetim biçiminin yeni siyasi iktidar veya yeni yüzlerle tahkim edilmesi, bu zeminde hangi kliğin iktidar ederek halk kitlelerini ezip sömüreceğinin karara bağlanması için gerçekleştirilen, öte taraftan seçimlerin demokratik ve seçmenin bağımsız iradesinin yansıdığı safsatasıyla halk kitlelerini demokrasi adına manipüle ederek iktidar dalaşlarına manivela ettikleri ve en önemlisi de bu yolla devlet ya da sistemlerini biçimsel olarak meşrulaştırdıkları ya da meşrulaştırmaya çalıştıkları bir mekanizma ve bir demokrasi oyunu olarak, tüm işlevi ve sınıf temsiliyeti itibarıyla tamamen gericidir.

Altı; seçimlerin gerçek sahipleri ya da seçimleri temsil eden başat sınıf, iki ana eksene oturup iktidarı burjuva muhalefetiyle çok partili ittifaklar biçiminde bloklaşan komprador tekelci burjuva karakterli klikler ve siyasi partilerinden oluşan gerici hâkim sınıflardır.

Yedi; bütün burjuva seçimlerde olduğu gibi, yapılacak olan seçimlerde de, işçi sınıfı ve geniş halk kitleleri seçimlere esasta salt oy potansiyeli olma özellikleri ya da burjuva klikler arası iktidar paylaşımının onlar eliyle resmileştirilip meşrulaştırılması için işletilen prosedür gereği ve elbette mücadelelerle kazanılmış olan oy (seçme-seçilme hakkından sadece seçme hakkını kullanmak üzere) haklarını kullanmak için katılmaktadır. Çünkü, gerici egemen sınıfların belirlediği ya da yasa ve anayasalarının tayin ettiği sınırlılıklar içinde, aynı zamanda sistemlerini meşrulaştırıp egemen tanıyan ölçüler içinde ve bunun için, dahası seçim sistemleri ve dayatmaları çerçevesinde bağımsız ve özgür olmayan koşullamalar içinde halkın oy kullanmasını sağlamaktadırlar. En önemlisi de kendi devletleri, sistemleri ve iktidarları için seçimleri düzenleyip gerçekleştirmektedirler ki, bu seçimlerin hepsi burjuva düzene çıkar; halkın iktidarına değil…

Sonuç olarak;

Biz proleter devrimciler, seçimlerin burjuva ve gerici nitelikte tamamen göstermelik bir prosedüre dayalı politik bir süreç olup, komprador tekelci burjuva klikler arası iktidar paylaşımı mizanseni olarak sahnelenen ve burjuva sınıf ve sistemlerine ait olan seçimler gerçeğine rağmen; yine demokrasi aldatmacasıyla kitleleri manipüle ederek ve hatta zorunlu kılarak onların katılmalarını sağlayan, dolayısıyla kitlelerin dahil olduğu, bizlerin de kitlelere ajitasyon-propaganda yaparak örgütlenme olanağı bulduğu ve burjuva yasal zemini kullanarak bunu demokrasi veya devrim doğrultusunda değerlendirme imkanı kazandığı, elbette bu zemini kullanma olanağının mücadelelerin bir sonucu olarak elde edildiği vb.  gerçeğine rağmen, seçimlerde nasıl pozisyon almalı, nasıl bir taktik gütmeliyiz sorusunu doğru cevaplamalıyız.

Bu anlamda bizler, prensip olarak kitlelerin olduğu her yerde olmalı, onları burjuvaziyle baş başa bırakmamalıyız. Kesinlikle en gerici kurum da olsa orada örgütlenmekten imtina etmemeli, her yeri devrimci mücadelenin mevzisine dönüştürmeliyiz. Burjuvazi bu alanları yasaklamadığı müddetçe ve devrim yararına kullanmamız mümkün olduğu sürece buralarda sesimizi yükseltmeli, burjuvaziyle çatışmalıyız. Seçimler tarihsel olarak mücadelelerle kazanılmış bir haktır. Kazandığımız bu hakkı sonuna kadar kullanmalıyız…

Taktik mücadele biçimlerinden biri olan seçimlere taktik siyaset bağlamında girmeliyiz. Girdiğimiz seçimlerin mahiyetini unutmamalı, ondan devrimci örgütlenmemiz için yararlanmayı esas almalıyız. Burjuvaziyle kendi minderinde mücadele ederken, bu minderden devrimci olanaklar yaratmayı esas almalıyız. Girdiğimiz seçimlerin demokratik ve özgür olmayıp bir oyun olduğunu, gerçek işlevini, oynadığı rolü, hangi düzen ve sınıflara hizmet ettiğini açıklayarak teşhir etmeliyiz. Burjuva seçimlerin kurtuluş olmadığını en yalın dille kitlelere açıklayarak propaganda etmeliyiz. Kurtuluşun devrimde, dolayısıyla devrimci sınıf mücadelesinde olduğunu keskin biçimde ortaya koymalı, bu bağlamda devrimci- sosyalist programımızı çıkararak en yaygın biçimde ve etkili olarak propaganda etmeyi ihmal etmemeliyiz. Halk kitlelerini sınıf örgütlerine davet ederek örgütlenip mücadele etmeleri çağrısında bulunmalıyız.

Somut olarak, seçimlere salt girmiş olmak için girmemeli, mücadelemizi ve örgütlenmemizi geliştirmeye hizmet eden somut kazanımlar elde etmeyi hedeflemeliyiz. Seçimlerde kazanımlar elde etmeyi ve yeni mevziler elde ederek mücadelemizi ilerletmeyi benimsemeliyiz. Kazanımların büyütülmesi için ittifak siyasetini uygulamalıyız. Demokrasi ve devrim mücadelesi adına elde edilmiş her kazanım, proletarya ve halklarımızın yararınadır. İttifaklar gerçekleştirmek bile yeterince anlamlı olup başlı başına bir kazanımdır. Demokratik ve devrimci güçlerin ortak mücadelesi ve ortak zeminlerde buluşmaları son derece değerlidir. Burjuvaziye karşı mücadelede bu buluşma fevkalade değerlidir.

Bütün bunlar için, “sol Komünizmin çocukluk hastalığını” tekrar eden, dar görüşlü sol sekter eleştirilere itibar etmeden, seçimler sürecini önemsemeli, en geniş biçimde çalışmalar yürütmeli, en geniş kitlelere ulaşarak devrimi propaganda ederek örgütlemeliyiz. Politik faaliyetlerin canlanması ve çalışmaların daha yoğun olarak yürütülmesi bile devrimci mücadele adına yeterli kazanımdır. Kendimizi kitlelerden ve politik süreçlerden men etmeden ciddiyetle çalışmalıyız. Mahalle mahalle, köy köy, fabrika fabrika, sokak sokak çalışmalıyız. Başarı buradan çıkar ve başarının küçüğü, büyük başarıya giden yoldur…

Gazete Patika