Polonya-Belarus Sınırında Yaşananlar! / Rıza ÖZEN

Polonya-Belarus sınırında yaşananlarla, insanlığın kuyusunu kazanların, doğanın kuyusunu kazıp iklim krizine ve çevre felaketine yol açan emperyalist kapitalist haydutların kanlı yüzünü ve acımasızlığını, tûm dünya kamuoyu önünde, bir kez daha dehşetle izliyor ve görüyoruz!

İnsan hakları örgütlerinden, “Polonya-Belarus sınırında Cenevre Mülteci Sözleşmesine uyun” çağrısı yapıldı.

Ve,”Polonya-Belarus sınırına 350 milyon avro değerinde  ve 5.5 metre yüksekliğinde bir duvar örülüyor! Mülteciler, Polanya’nın sınıra yığdığı 12 bin kişilik bir ordunun müdahalesiyle geri dönmeye zorlanıyor” diye ifade ediliyor.

Ayrıca yine verilen bilgiye göre; bölgeye basının ve insan hakları kurumlarının girmesine müsade edilmediği, binlerce insanın açlık ve soğuktan donma tehlikesi ve ölümle karşı karşıya kaldığı ve bugüne kadar bu nedenlerden dolayı en az on kişinin yaşamını yitirdiğinin altı çiziliyor ve “Acil Müdahale” çağrısı yapılıyor.

Dolayısıyla günlerdir Belarus ‘tan Polonya sınırına ve oradan da Avrupa Birliği topraklarına geçmek isteyen binlerce mülteci iki ateş arasında hapsedilmiş durumda. Bir tarafta Polonya’nın sınıra binlerce asker yığarak yaptığı baskı ve zalimlik, diğer tarafta geri dönmelerine müsade etmeyen Belarus güvenlik kuvvetlerinin zülmü.

Havaların gittikçe soğuması ve dondurucu soğukların da başlamasıyla, bu iki ülke sınır boylarında büyük bir insanlık dramı ve trajedisi yaşanmaktadır.

Aslında mültecilik,göçmenlik sadece günümüz dünyasıyla sınırlı bir olay değil. İnsan topluluklarının ilk göçebe yaşamlarna kadar gidersek, insanın kendi tarihi kadar eskidir.

İlkel yaşam dönemini dışında tutarsak; her tarihsel ve toplumsal süreçlere göre bazı faklılıklar taşımış olsa da; sınıf farklılıkların (devletin) ortaya çįkmasıyla birlikte  meselenin esası-õzû aynıdır.

Mülkiyetçi egemenlik sisteminin tahakkum altına aldığı ezilenlerin üzerinde yürüttüğü yağmacı, talancı, katliamcı ve işgalci saldırılarının sonuçlarının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Günümüz dünyasında ise, dünyamızı cehenneme çeviren emperyalist kapitalizmin saldırı, işgal, katliamları ve soykırımları, çıkarları için organize ettikleri bölgesel ve yürüttükleri vekalet savaşlarıyla milyonlarca insanın ölümüne ve milyonlarca insanı yerinden yurdundan ederek, yoksuluk ve açlığın pençesine atarak mülteci ve göçmen durumuna düşürdü ve düşûrmeye devam ediyor.

Bugün, Belarus-Polonya sınırında yaşananlar bu egemen ve işbirlikçilerin eserinden başkası değildir. Bu insanlık dışı politikalarından dolayı bu gün dünya genelinde 80 milyonun üzerinde insan mülteci ve göçmen olarak yaşamaktadır.

Gittikleri ve yerleştikleri ülke ve bölgelerde de yabancı karşıtlığı üzerinden ırkçı ve faşist örgütlerin aşağılama ve saldırılarına hedef olmaktalar ve ağır sömürü koşullarında yaşamlarını sürdürmekteler.

Diğer yandan devletler kendi ve bölgesel çıkarları için mültecileri birbirine karşı kullanırken, aynı zamanda yabancı karşıtlığı üzerinden ırkçı, şöven politikalarla kendi tabanlarını da konsolize ederken; diğer yandan yerel işçi ve emekçilerle gõçmenleri karşı karşıya getiren politikalarla da kendilerine karşı gelişecek ortak-enternasyonal mücadeleyi engelemeye çalışmaktadır.

Aynı zamanda bugün AB emperyalistleri mültecileri ülkelerine sokmamak ve girişlerini engellemek için birlikte kurdukları özel ordu olan, FRONTEX’e büyük büççe ayırıyorlar. En büyük bütçeyi de dünyada çatışma alanlarına en çok silah satan Alman devleti ayırmaktadır.

Aslında yabancılık, mültecilik ve göçmenlik (adına ne dersek diyelim) üzerine Afrika’lı bir göçmenin ifadesi çok çarpıcıdır.

Derki,

“Biz burdayız, çünkü siz ordasınız!”

Emperyalist işgalcilere ve talancılara bunu söyler. Bunun sebebi sizsiniz der.

Hal böyleyken, hedef orta yerde dururken.

Çözüm; ezilenlerin her alanda ve her cephede örgütlenerek, özgürlükler dünyasına yelken açmasıdır.

15 Kasım 2021