Bu yılın Ocak ayı sonunda yapılan ve ‘‘Radikal Sol Koalisyon” (Syriza)’nun 1 Parti olarak parlamentoya gittiği Yunanistan seçimlerinin ardından geçen beş aylık zaman diliminde Syriza, seçim süresince kitlelere verdiği sözlerden dönerek adeta Troyka’nın oyuncağı haline geldi
HABER MERKEZİ (05-07-2015) – “Sosyal devlet ve demokrasi beşiği” olgusu etrafında yaratılmaya çalışılan Avrupa Birliği (AB) rüyası, şu sıralar tarihinin zorlu dönemlerinden birisini yaşıyor. AB içerisinde birkaç emperyalist ülkenin tahakkümü ve çevre ülkelerin bağımlılık durumu, özellikle 2008 krizinden sonra Portekiz, İzlanda, İspanya, Yunanistan gibi ülkelerin yaşadığı derin kriz ve Troyka olarak anılan, Avrupa Merkez Bankası (AMB), Uluslararası Fonu (IMF), Avrupa Komisyonu (AK) üçlüsünün uygulatmaya çalıştığı “kemer sıkma” ve borçlandırma politikaları, söz konusu ülkeleri iflasın eşiğine getirmiş durumda. AB ülkelerinde yaşanan krizler, büyük düşüş yaşayan yaşam standartları, sürekli hale getirilen kemer sıkma politikaları, siyasi çalkantılar vb. durumlardan dolayı toplumsal muhalefet ve halk hareketlerinde ciddi bir yükseliş meydana gelmiş durumda. Emperyalist-kapitalizmin köklü, radikal bir kalkışmadan duydukları korku Syriza, Pademos vb. işbirlikçi burjuva partilerin sol olarak pazarlandığı bir sonuca yol açıyor. Yunanistan’da yükselen toplumsal muhalefeti seçim marifetiyle kontrol altına alıp, sönümlendirme göreviyle hareket eden Syriza, popülist bir şekilde seçimlerden önce kitlelerin ihtiyaç duyduğu söylemleri gündemleştirip, sözde programına alarak seçimlerden büyük bir kazanım ile birinci parti olarak çıktı. Seçimlerden hemen sonra içersine girdiği yönelim ve şimdiye kadar hayata geçirdiği politikalar ise gerçek anlamda Syriza’nın niteliğine dair önemli veriler sunmakta. Syriza seçim süresinde açıkladığı “Selanik Programını” rafa kaldırmış durumda. Troyka üçlüsü ve AB’ye çekilen bütün restler, halka verilen bütün sözler birer birer rafa kaldırılarak, tıpkı kendisinden önceki hükümetlerin yaptığı gibi Syriza’da borcu borçla kapatma politikası ekseninde pazarlık masasına oturmuş ve birçok konuda geri adım atıp, verdiği sözlerden dönmüştür. Fakat Syriza verdiği bütün tavizlere rağmen Troyka’yı memnun edemediği için, yeni bir kriz hali ortaya çıkmış durumda. Beş aydır devam eden görüşmeler, Yunan devletinin Mayıs ayında ödemesi gereken borç taksitini ödeyecek parasının kalmaması nedeniyle tıkanmış durumda. Troyka’nın önceki hükümetle vardığı anlaşma ve programı aynen devam ettirme dayatması ile Syriza’nın yeni bir program oluşturulmasında ısrar etmesi krizin ana sebebi. Seçim öncesi Troyka’ya olan borçları tanımayıp ödemeyeceklerini ifade eden Syriza, seçimlerden hemen sonra bütün borç yükünü kabul ederek, daha esnek bir ödeme programı talep etmişti. Yapılan her toplantıda daha büyük tavizler vermek durumunda kalan Syriza, 22 Haziran tarihinde yapılan Euro Grup toplantısında birçok tavizin içerisinde yer aldığı yeni bir mali program önerisi yapmış fakat bu öneri dahi Troyka tarafından kabul görmemişti. Yapılan bütün görüşmelerin sonuçsuz kalması ve Syriza’ya dönük Yunan halkının artan hoşnutsuzluğu sonrası Syriza lideri Çipras 26 Haziran tarihinde olağanüstü topladığı Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası söz konusu mali programı 5 Temmuz tarihinde referanduma sunacaklarını açıkladı. Şimdi bütün gözler 5 Temmuz tarihinde yapılacak referandumda. Troyka dayatmalarına karşı sandık başına gidecek olan Yunan halkı ise, AB’den çıkartılma ve daha büyük bir krizin kapıda olduğu şantajıyla korkutulup programın tek kurtuluş olduğu yönlü baskı ve tehdidi altında bir oylama yapacak. Syriza, sandıktan çıkan sonucu esas alacaklarını belirtseler de, sandıktan mali programa dönük ret sonucu çıktığında söz konusu ikilemi nasıl aşacakları belirsizliğini koruyor.
Kapitalizmin çarklarında kapitalizme karşı durmak
Emperyalist-kapitalist sistemin dünya halklarına kan kusturan varlığı, radikal-devrimci bir dönüşüm yaşanmadıktan sonra o ya da bu şekilde devam edecektir. Sistem sınırlarını aşmadan, sistem içi mücadele ve reformlar yoluyla süreci kotarabileceğini zanneden safdil “sosyalistlere” Syriza örneğini bir kez daha incelemelerini öneririz. Aslında Syriza gerçekliği sadece Yunanistan’a özgü değil. İspanya’da Podemos ve ülkemizde HDP’ye yüklenen misyonlar da benzer özellikler taşıyor. Kapitalizmin vahşi saldırılarına karşı gelişen halkın öfkesi ve yeni arayışlar, burjuvaziyi büyük bir korkuya sevk etmiş durumda ve bu korku neticesinde Syriza gibi örgütlenmeler adeta bir kurtarıcı işlevi görmekte. Syriza, seçim öncesi verdiği tüm sözleri ve Selanik Programı’nı dahi hayata geçirememiştir. Yaşanan krizi çözmek bir yana kriz daha da derinleşmektedir. Syriza, seçimlerden hemen sonra izlediği politikalarla nasıl bir Yunanistan tahayyül ettiğini de göstermiş oldu. Troyka politikaları neticesinde Yunanistan’da yaşanan derin kriz ve borç durumu, daha önceki hükümetler tarafından imzalanan ve büyük vurgunlarla halkın sırtına yüklenen ağır borç miktarını -ki bu miktar 350 milyar doları aşan bir borçtur- kabul ederek en büyük tavizi vermiştir. Seçim öncesi söz konusu borcu kabul etmeyeceklerini kükreyen Syriza, seçimlerden hemen sonra ise borcu kabul ettiklerini ama ödeme planının esnetilmesi gerektiğini söylemeye başladı. Yine Syriza, AB ve Avro bölgesinde kalacaklarını ifade ederek aslında AB burjuvazisine bağımlılıklarının olduğu gibi devam edeceklerini beyan etmiş oluyordu. Aslında bu iki mesele Syriza’nın hedefini de ortaya sermektedir. Syriza, AB ile bağımlılık ilişkileri devam ettirip, borcu borçla ödeme politikasıyla günü kurtarmanın peşindedir. Bu ikili politika ise, Yunan halkının büyük tepkisiyle karşılaşmaktadır. Syriza’nın Troyka’ya verdiği tavizler neticesinde kitlesel protesto gösterileri yapılmakta. Bu ekonomik-siyasi duruşun bir başka önemli göstergesi ise Syriza’nın emperyalizmin en vahşi askeri örgütlerinden biri olan NATO’ya olan saygı ve desteğidir.
Syriza’ya dair ifade edilen şu sözler iyi bir özet sunuyor olmalı; “Yasadışı borcu ödemeyi kabul ederek, aşırı sağ ile dans ederek ve Troyka’nın emirlerine boyun eğerek Syriza daha en başında AB’ye teslim oldu, seçmenlerine verdiği bütün sözlere ihanet etti ve seçmeninin ekonomik külfetini daha da arttırdı. (1) Emekli maaşlarında düzenlemeye gitmemesi; (2) asgari ücreti yapılandırmaması; (3) özelleştirmeyi gözden geçirmemesi; (4) kemer sıkma programlarını sonlandırmaması; (5) eğitim, sağlık, barınma ve bölgesel gelişme için fon ayırmaması Syriza’nın en kötü ihanetleri.” (James Petras, La Haine, 15 Haziran)
Sonuç olarak Syriza, seçimleri kazanmasına vesile olan ve burjuva sınırları aşmayan programı ile Yunan halkına verdiği sözleri dahi yerine getiremeyecek bir duruma düşmüştür. Bu durum Yunanistan’da süren krizin daha derin bir şekilde devam edeceğinin göstergesidir. Syriza’nın kazandığı seçimlerden bu yana vaat edilenin aksine halkın yaşam koşulları daha kötü hale gelmiştir. Kemer sıkma politikaları, mezarda emeklilik, özelleştirmeler, işsizlik, pahalılık vs. Yunan halkı tam bir ekonomik ve siyasi mengenededir.
Seçim sonrası Syriza tarafından hayata geçirilen politikaları kısaca şu şekilde aktarabiliriz; “Daha da kötüsü Syriza gerici politikalarını derinleştirdi ve yaygınlaştırdı. (1) Syriza özelleştirmeyi durdurma sözü vermişti ama şimdi 3,2 milyar Euroluk Yunan toprağını özel sektörün hizmetine sundu. (2) Syriza zaten sınırlı olan kamu kaynaklarını orduya devretmeyi kabul etti; buna Yunan Hava Kuvvetleri’ni yenilemek için ayrılan 500 milyon Euroluk yatırım da dahil. (3) Syriza, ulusal emekli maaşı fonunun ve kamu haznedarlığının bir milyar avrosunu Troykay’ya ödeyeceği borç için kullandı. (4) Syriza, Toryka’ya belirlediği tarihe kadar yapılması gereken ve altyapı projeleri yaratan istihdam yatırımlarını azaltıyor. (5) Syriza, bu sene yüzde 0,7 olan bütçe açığı olan ülkenin yüzde 0.6 bütçe fazlalığına onay verdi; bu da geçen yıldan daha az demek. (6) Syriza KDV’yi yiyecek gibi temel ürünlerde azaltmayı vadetmişti fakat KDV şu an yüzde 23.” (James Petras)
Evet, Yunan halkı mengeneye alınmış durumda ve bu mengeneden kurtuluşun yegane yolu; sistem sınırlarını aşan, gerçek anlamda halka dayanan devrimci bir kalkışma ile emperyalist-kapitalist sistemle olan bağı kopartmaktır. Aksi her söylem ve duruş, hangi sosa bulandırılırsa bulandırılsın eticede Yunan halkının daha fazla sömürülmesinden başka bir şeye hizmet etmeyecektir.
http://www.halkingunlugu.net