Sıkışan Erdoğan/AKP iktidarı Rusya ve İsrail’e sarılmıştır

erodan putin ilikilerPeki, İsrail Siyonizm’iyle olduğu gibi, Rusya emperyalizmi ile sağlanan anlaşmalar süreci Erdoğan-AKP iktidarına nefes mi olacaktır? Soruya ikili yanıt verilebilir, verilmelidir Birincisi, elbette maruz kalınan tecridin kırılması anlamında belli bir rahatlama ve nefes almadan söz edilebilir Rusya’nın ekonomik yaptırım ve tavrının ortadan kalması hem ticari ilişkilerde ve hem de turizm sektöründe etki gösterecektir Siyasi olarak üzerindeki basınç da Rusya açısından ortadan kalkacaktır. İsrail açısından Heron gibi araçların onarımı, parçası ve alım-satımı giderme gelecek, bir dizi askeri araç ve teknolojinin alımı vb gündeme gelecektir… Bu bir rahatlama zeminidir. Fakat ikinci yanı da göz ardı edilemez. Anlaşma kapsamında Rusya emperyalizmine verilen ödünlerin daha ağır yükünün olacağı sır değildir. İsrail’le anlaşma açısından da aynı şey söylenebilir… Dolayısıyla esasta verilen ödünlerin, yapılan pazarlıkların ne olduğudur. Hemen söyleyelim ki, yapılan pazarlık veya anlaşmalarda ”özür dileme” şartı esasen göstermeliktir, anlaşma ve pazarlıkların önemi diğer şartlarda yatar. Dolayısıyla anlaşma zeminindeki pazarlıklarda Rusya emperyalizmine verilen ödünlerin ne olduğu işin özüdür. Ki, Erdoğan-AKP iktidarının yapılan anlaşmada esasta daha ağır yükümlülükler altına girerek geçici rahatlamaya karşın uzun vadede veya stratejik olarak daha ağır şartlar altına girdiği söylenebilir. Bu anlaşmayı zorlayan, isteyen taraf esasta Erdoğan iktidarı olmuştur, Rusya değil. Bu anlamda anlaşmaya muhtaç ve mecbur kalan taraf Erdoğan iktidarıdır ki, ödün veren de bu taraftır

HABER MERKEZİ (01.07.2016)-Bilindiği gibi ”TC” devletinin Suriye hava sahasında Rusya’nın uçağını düşürmesinden sonra bu iki ülke ilişkileri kopma düzeyinde sorunlu bir sürece girdi. Rus uçağının düşürülmesi bir kaza ya da şimdilerde söylendiği gibi ”bir pilotun hatası” değil, bilakis Esat iktidarı ve Suriye politikasında tarafların gerici çıkarı ekseninde aldıkları pozisyonu ve oynadıkları rolün ürünü olarak bilinçli bir eylem-saldırı olarak gündeme geldi. Ki, uçağın düşürülmesi sürecinde Erdoğan-AKP iktidarı bir taraftan ”ilişkilerin gerilmesini istemiyoruz” açıklamalarıyla sürecin aleyhlerine gelişmesini engellemek için diplomasi yaparken, diğer taraftan da ”egemenlik haklarımızı koruruz”  söylemleriyle böbürlenip iç kamuoyuna güçlü devlet imajı vermeye çalışıyorlardı vb vs… Rusya’nın açıklamalarına karşı geri adım atmayacaklarını dile getirerek adeta rest çekiyorlardı. Elbette, uçağın düşürülmesinin arka planında olduğu gibi bu rest çekmelerin arka planı da, Rusya’ya karşı ABD ve AB’li emperyalistlerden aldıkları destekti.

Bu süreç, Rusya’nın ”TC”ye ticari ilişkiler esasında uyguladığı kapsamlı yaptırımlarla birlikte, siyasi baskılanma ve sınırlamalara kadar uzanan ve Erdoğan-AKP iktidarının ciddi zorluklarla karşı karşıya kalmasına tanık olan ağır bir süreç oldu. Türk iş adamları ve işletmelerine Rusya’daki çalışmalarında getirilen sınırlamalar, ithal ve ihracatta alınıp uygulanan yaptırımlar, turizm sektörünü felç eden yaptırımların uygulanması, Suriye’de geliştirilen adımlarla Erdoğan-AKP iktidarının bölgede boşa çıkarılması veya etkisizleştirilmesi gibi siyasi alanda devreye sokulan politikalar vb vs ulusal ve uluslar arası alanda ”TC” devletini zor duruma soktu…

Erdoğan-AKP iktidarı Rusya ile bu sorunlu ilişkiler dönemine girmeden önce, ”Mavi Marmara” gemisi olayı ile birlikte İsrail’le de ilişkileri kopmuş durumdaydı… Bu iki ülkeyle ilişkilerin normalleşmesi zemininde yürütülen süreçte tablo şuydu: Rusya ”TC”den özür dileme dahil istenen şartların kabul edilmesini istiyordu, ”TC” ise İsrail’den benzer istemlerde bulunarak ileri sürdüğü şartların kabul edilmesini istiyordu. Burada şunu da ekleyelim ki, her iki ülkeyle ilişkilerin sorunlu olduğu süreçte, Erdoğan-AKP iktidarının bu iki ülkeye karşı tavrı son derece sertti. Misal İsrail düşman ilan ediliyordu. Rusya’ya karşı sarf edilen sözler de rest düzeyinde sertti…

Bugün gelinen aşamada bu iki ülkeye karşı sarf edilen sözlerden eser kalmadı tabi. İsrail Siyonizm’i dost, müttefik ve kendisine muhtaç olunan bir ülke olarak tarif edildi Erdoğan iktidarı tarafından. Hakeza Rusya için de benzer biçimde bir U dönüşü mevcut… İsrail’le uzun süre sürdürülen gizli pazarlıklar sonunda anlaşmaya varıldı. Ama ileri sürülen ve yerine getirilmeyen şartlar yerine getirilmediği halde İsrail’le ilişkilerin normalleşmesi vb vs zemininde anlaşma sağlandı, anlaşma imzalandı. Rusya’nın ileri sürdüğü şartlar gizli pazarlıklarda kabul edildi ve Rusya’ya cumhurbaşkanı ile başbakanın gönderdiği mektuplarla bu şartlar kabul edildi… Diplomatik zeminde uygun kılıflar bulmak üzere görüşmeler yapıldı. Ve yapılan ilk görüşmede anlaşmaya varıldığı, görüşmenin olumlu geçip yüz yüze görüşmelerin sürdürüleceği vb vs açıklandı cumhurbaşkanlı kaynaklarınca… Rusya’nın geri adım atmadığı ve atmayacağı açık, ki atmasının nedenleri de yoktur. Taki istediklerini kabul ettirinceye ya da daha fazla ve ağır ödünler koparıncaya kadar Rusya’nın şartlarından vazgeçtiği düşünülemez. Nasıl ki, İsrail’e karşı ileri sürülen şartlarda geri adım atılarak ilişkilerin normalleşmesi için anlaşma imzalandı, öyle de Rusya’ya karşı da geri adım atılarak Rusya’nın şartları fazlasıyla kabul edildi…

Bu sürecin böyle gelişmesinin arka planı Erdoğan-AKP iktidarının ülke içinde olduğu gibi uluslar arası alanda da karşı karşıya kaldığı zorlanma ve yaşadığı tecrit gerçeğidir. Erdoğan iktidarının Suriye, IŞİD ve Kürt politikasında ABD, AB gibi ülkelerle tezat düştüğü, Kürt ulusuna karşı yürüttüğü soykırım saldırganlığına rağmen Kürt direnişi karşısında aciz ve açmaza düştüğü, dolayısıyla her alanda sorun ve sıkıntılarla yüz yüze kaldığı izlenebilen bir gerçektir. Bu durumunu gören Erdoğan iktidarı ”Denize düşen yılana sarılır” misali, ”dost-müttefik” gördüğü ilgili uluslar arası güçlerle ters düşünce, düşman dediği İsrail ve Rusya ile ilişkileri normalleştirmek için her türlü ödünü vererek bu ülkelere sarıldı. Elbette Kürtlere karşı yürüttüğü gerici savaş saldırganlığı da Erdoğan iktidarının müttefik aramaya iten önemli bir sorun zeminidir… Kısaca, Rusya ve İsrail’le ilişkilerin normalleşmesi süreci bu koşullardan bağımsız değerlendirilemez, bizzat bu tablonun dayattığı sonuçtu. Sırtını belli güçlere dayamadan ayakta kalması, nefes alması zordu. Nitekim geçici de olsa Rusya’ya sırtını dayamaktan, İsrail Siyonizm’ine yaslanmaktan imtina etmedi, edemezdi de…

Şimdi, ”one münit” oyunundan sonra İsrail Siyonizm’ine dostluk ve muhtaçlık durumuna gelinmiştir. ”Egemenlik hakkımızı kullanırız” noktasından ”bir pilotun hatası” noktasına gelerek pilotu vb yargılama noktasına gelinmiştir…

Peki, İsrail Siyonizm’iyle olduğu gibi, Rusya emperyalizmi ile sağlanan anlaşmalar süreci Erdoğan-AKP iktidarına nefes mi olacaktır? Soruya ikili yanıt verilebilir, verilmelidir. Birincisi, elbette maruz kalınan tecridin kırılması anlamında belli bir rahatlama ve nefes almadan söz edilebilir. Rusya’nın ekonomik yaptırım ve tavrının ortadan kalması hem ticari ilişkilerde ve hem de turizm sektöründe etki gösterecektir. Siyasi olarak üzerindeki basınç da Rusya açısından ortadan kalkacaktır. İsrail açısından Heron gibi araçların onarımı, parçası ve alım-satımı giderme gelecek, bir dizi askeri araç ve teknolojinin alımı vb gündeme gelecektir… Bu bir rahatlama zeminidir. Fakat ikinci yanı da göz ardı edilemez. Anlaşma kapsamında Rusya emperyalizmine verilen ödünlerin daha ağır yükünün olacağı sır değildir. İsrail’le anlaşma açısından da aynı şey söylenebilir… Dolayısıyla esasta verilen ödünlerin, yapılan pazarlıkların ne olduğudur. Hemen söyleyelim ki, yapılan pazarlık veya anlaşmalarda ”özür dileme” şartı esasen göstermeliktir, anlaşma ve pazarlıkların önemi diğer şartlarda yatar. Dolayısıyla anlaşma zeminindeki pazarlıklarda Rusya emperyalizmine verilen ödünlerin ne olduğu işin özüdür. Ki, Erdoğan-AKP iktidarının yapılan anlaşmada esasta daha ağır yükümlülükler altına girerek geçici rahatlamaya karşın uzun vadede veya stratejik olarak daha ağır şartlar altına girdiği söylenebilir. Bu anlaşmayı zorlayan, isteyen taraf esasta Erdoğan iktidarı olmuştur, Rusya değil. Bu anlamda anlaşmaya muhtaç ve mecbur kalan taraf Erdoğan iktidarıdır ki, ödün veren de bu taraftır.

Erdoğan iktidarı düşürdüğü uçak ve ölen pilotlar için tazminat ödeyecektir. Rus pilotları öldürenleri Rusya’ya vermese bile, en azından yargılayacaktır. Hatta kendi pilotunu da görevden almayla karşı karşıya kalacaktır. Mevcuttaki açıklamalarıyla yapıldığı gibi, özür de dilenecektir, dilenmiştir. Bütün bunların sonucu olarak siyasi yükümlülüklerle karşı karşıya kalacak ve siyasi prestijini kaybedecektir. En önemlisi de uluslar arası alan ve ilişkilerde geçici de olsa belli politika ve uygulamalarda Rusya’nın istemi doğrultusunda bir siyaset güdecek, ilişkiler sürdürecektir. Yani, Rusya lehine bir ilişki süreci yaşayarak, ABD ve AB’li emperyalistlerin politikalarıyla daha fazla çatışacaktır. Bu da AKP-Erdoğan iktidarının daha ağır şartlar altına girecek sürecin başlangıcı olacaktır. Dahası, anlaşma sağlayan taraflar arasındaki güç dengeleri ve eşitlik meselesi, taraflardan güçlü olanın avantajları temelinde gelişecektir, gelişir. Bu anlaşmada kazançlı olan Erdoğan-AKP iktidarı değil, tabiatıyla Rusya olacaktır. Rusya’nın imtiyazları esas olmakla birlikte, talan ve sömürü nüfuzu daha da artacaktır. Fakat ”TC”nin Rusya ile ilişkileri, ABD ile ilişkileri gibi derin ve stratejik olmayacak, geçici veya belli biz düzeyde olacaktır. Yani son tahlilde ABD ile işbirlikçilik ilişkileri esas olacaktır. Şimdi yaşanan durum siyasi sürece bağlı olup geçici bir eğilimi ifade etmektedir. ”TC”nin Rusya’ya yanaşması veya ilişkileri bir zorunluluktan ileri geldiği gibi, siyasi süreçte ABD vb emperyalist güçlerle yaşadığı geçici uyumsuzluk sürecinin ürünüdür. Günün dengeleri Rusya ilişkilenmesini öne çıkarmıştır fakat değişen siyasi süreç ve dengeler yeniden diğer stratejik ilişkilere dönmesine tanık olacaktır. Ki bu ilişkiler tamamen kopmuş ve Rusya ile ilişkiler stratejik derinlik temelinde Rusya emperyalizmine bağımlılığın esas olduğu zeminde değildir…

http://www.halkingunlugu.net/