Sınıf Teorisi Dergisi: Kaypakkaya Yoldaşın 50’nci Kavga ve 49’uncu Ölümsüzlük Yıldönümü Vesilesiyle

Kaypakkaya yoldaşın, komünist ideoloji-teori ve ilkelerle biçimlenen komünist çizgi mirası somut tahlil-tespit ve tarihsel geçmişe hapsedilerek dondurulamaz. O, ölü-donuk bir yığın değil, dinamik, yaşayan, gelişen canlı bir bilimdir. O, dünün görevlerine yanıt verirken, düne saplanıp kalan bir dar döngü mekaniği değil, geleceğin görevlerine yanıt verme yeteneğinde devrimci bir kaynak, bir eylem kılavuzudur.

Komünist mücadele ve direniş manifestosuyla devrimimize ışık tutan kurucu önderimiz Kaypakkaya yoldaşı 49’uncu ölümsüzlük yılında anıyor, ölümsüz anısı önünde sonsuz saygıyla eğiliyoruz! Meşale olmaya devam eden komünist yürüyüşünü selamlıyor, ondan öğrenerek ilerliyoruz! Kavgası sürüyor, O yaşıyor!…

Kavgası sürüyorsa kavganın ortasında düşenlerin, bu ne bir rastlantının ne de tanınmış imtiyazla seçilmiş olmalarının eseridir. Bilakis, kor ateşten sınıflar savaşı arenasına teori-pratikleriyle bıraktıkları O, silinmez iz ve devrimci savaş eylemiyle tarihe düştükleri O nottur, Onları yaşatarak kavgalarını sürdüren… Süren ve sürecek olan kavgalarıyla koparılıp alınacak zafer ve kazınarak güneşin alnına yazılacak O büyük tarih! Tarih yazanlar yenilmez!…

İlkel komünal toplumun bağrında yeşerip büyük toplumsal işbölümleriyle mayalanıp tarihin derinliklerine uzanan, köleci topluma dönüşerek köle İsyanlarıyla Feodal Topluma yürüyen, feodal toplumun bağrında filizlenerek gelişen burjuvazinin işçi sınıfı ve köylülüğü arkasına alarak gerçekleştirdiği burjuva devrimlerle feodalizmi tasfiye edip Kapitalist toplumu kurması, kapitalist sistemin gelişerek mezar kazıcısını da geliştirmesiyle işçi sınıfı mücadelelerinin siyasi partileriyle buluşup sınıf bilinçli harekete dönüşerek komünist ilga ve Komünist Manifesto ile gösterdiği sırçayla proleter sınıf devrimini gerçekleştirip ilk işçi sınıfı iktidarı olan Paris Komünü deneyimiyle toplumlar tarihinde yepyeni bir çığır açan ve Rusya’daki Bolşevik devrimle sosyalist toplumun kurulmasına, oradan Proleter Kültür Devrimiyle yeni nitel evreye taşıyan sınıflar mücadelesinden ibaret olan toplumlar tarihinin ilerlemesi durdurulamaz. Gerici sınıfların kösteğiyle tarihin akışı durdurulamaz. Devrimci sınıfların eylemi ise tarihi değiştirerek ilerletir. Tarihin ilerleyen çarkı geriye döndürülemez, komünist tarih yenilmez…

Her sınıf kendi tarihini yazar. Sınıflar tarafından yazılıp, sınıf damgası taşıyan tarih yekpare değildir. Gerici ve devrimci olmak üzere, birbirinin varlık gerekçesi olarak, hem birbirini yadsıyan hem de geliştiren iki türlü tarih vardır. Gerici sınıfların kan dökerek yazdığı tarih gerici, devrimci sınıfların kanlarıyla yazdığı tarih devrimcidir. Her niteliğiyle tarihi sınıflar yazar ve bütün bu tarih sınıf mücadelelerinin ürünü olarak kan bedeliyle gelişir. ‘’Kanla Yazılan Tarih Silinmez!’’

Kaypakkaya, komünist bir önder niteliğiyle coğrafyamız sınıflar mücadelesi tarihine yeniden yön veren çığır açıcıdır!

Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci sınıf hareketi ve mücadeleler tarihine bakarken, bir dizi halk hareketleri ve Kürt ulusal isyanlarının damga vurduğu tarihsel kesitler karşımıza çıkar. Bu tarihin daha modern siyasi hareketleri sayfasında ise, sınıf eksenli devrimci orijin taşıyan dinamikler olarak Paramazlar Hareketi ve Suphilerin Komünist Parti çıkışı yer tutar. Bağlaşık ve daha yakın tarihi kesitte ise, TİP, TİİKP, Dev-Genç gibi siyasi parti ve örgüt oluşumları öne çıkar. Bu oluşum ve mücadeleler içinde ve elbette devrimci kopuş sağlayarak Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya önderliğinde THKO, THKP-C ve TKP(ML)’nin doğuşuna tanık olunur. 71 devrimci çıkışının yarattığı bu doğumlar, coğrafyamız komünist ve devrimci hareketinin aktörleri olarak günümüz hareketinin yelpazesini oluştururlar. Ve elbette geçmiş tarihi mirastan bağımsız olarak gelişmezler…

Bu tarihte, Deniz ve Mahir’in devrimci önderliği, kahramanca mücadele pratikleriyle yarattıkları değerler ve devrimci hareketin biçimlenerek devrimci yörüngeye girmesinde oynadıkları rol, tartışmasız yerde durup asla küçümsenemez siyasi bir olgudur. Coğrafyamız devrimci hareketi Onların önderlikleri ve mücadelelerinin eseridir. Bunda hiçbir tartışmaya yer yoktur. Ancak, Kaypakkaya yoldaş, komünist teori ve ilkelere oturan ideolojik-siyasi çizgisiyle bu tarihin komünist mevzisi olarak en ileri nitel kulvarını temsil eder; bu yönüyle Deniz ve Mahir’den ayrışır. Kemalist hareket, ulusal sorun ve komünizm tasavvuru, uluslararası çizgi bağlamında sosyal-emperyalizm ve bu eksende yaşanan saflaşmalarda alınan tavırlar, izlenen ideolojik kulvar gibi temel meselelerde Kaypakkaya yoldaş, Deniz ve Mahirlerin taşıdığı hatalara karşın, komünist çizgiyi temsil eder. Direniş ve devrimci kahramanlıkta Deniz, Mahir ve Kaypakkaya ayrıştırılamazken, komünist teori ve ideoloji hattıyla açık bir ayrımla göze batar Kaypakkaya!…

Devrimci önderleri birbiriyle yarıştırma tavrı hatalı olduğu kadar yararsızdır da, bu anlamda benimsenemez. Lakin Onların ideolojik-teorik-siyasi rotalarını anlayarak devrimimize rehber etme tavrı da yadsınamaz. Bu tavır devrim kaygısına dayanan ve devrimin geleceği ile ilgili bir mesele olup, doğrudan bir bilim sorunudur. Devrimciliğin niteliklerde farklılıklar gösterdiği bilimsel bir gerçektir. Marksizm’in gelişim aşamaları bu zeminde kaydedildi ve bu nitel farklılıkları ifade ederler. Marksizm aşamasında kalamayacağımız, Leninizm ve Maoizm gelişmesini görerek bunları devrimimize kılavuz alacağımız aşikardır. Bu, Marksizm’i reddetmek değil, O’nun bilimsel özüne uygun olarak gösterdiği gelişim halkalarını yakalamak ve sınıf teorisinin ulaştığı ileri seviyeyle sınıf devrimlerini yönetip ona önderlik yapmasını benimseyen bilimsel tutumdur. Devrimci önderler arasındaki nitel farkları tespit ederek altını çizmek de aynı bilimsel tutumdur. Bu anlamda Kaypakkaya yoldaşın Deniz ve Mahirlere oranla ileri ideolojik-teorik seviye ve komünist çizgiyi temsil ettiğini söylemek Onları yarıştırmak değil, bilimsel gerçeği saptamaktır.

Kaypakkaya yoldaşın, coğrafyamız toplumu ve burada egemen olan üretim ilişkileri ile üretim tarzına dayalı toplumsal sistemi somut bilimsel ölçülerle tahlil etmesi, sınıfları ve sınıflar arası ilişki ve çelişkileri analiz etmesi, devrimin niteliğine bağlı olarak devrim stratejisi ve temel taktiklerini, devrimin ittifakları, önder ve temel güçlerini saptaması, büyük bir hayranlık taşınan Kemalist hareket ve iktidarın değerlendirilmesi, adeta bir tabu olan Kürt ulusal sorununda keskin kopuşlar ortaya koyması, reformist-revizyonist görüş ve çizgilerle bilimsel olarak keskin mücadeleler yürütmesi, silahlı mücadele çizgisinde ortaya koyduğu teori-pratik gibi bir dizi somut tahlil, tespit ve tavır meselesinde ortaya koyduğu performans anlamsız olmayıp büyük bir değer taşır. Ne ki, Kaypakkaya yoldaşı bu tabloya sıkıştırmak, O’nun komünist çizgisini somut tahlil-tespit ve siyasi olgudaki tavrına indirgeyerek özünü kavramamaktır. O’nun komünist çizgisi bu tablodan tecrit olmasa da özü evrensel MLM ideoloji ve komünist teori normlarında karşılık bularak proletarya enternasyonalizmine oturan çizgisinde tam anlamını bulur…

O, salt ülke devrimine hapsolan ulusalcı-lokal bir devrimcilik anlayışından uzaktı. Ülke devrimine getirdiği çözüm ve perspektifler O’nu devrimci bir önder yapabilirdi fakat komünist bir önder yapmazdı. Ülke devrimi somut görev olarak enternasyonalist görevin somut biçimiydi. Ve bu devrim proleter dünya devriminin bir parçası olarak biçimlenirken, proleter dünya devrimi perspektifine sahip olmalıydı. Somut devrimin bütün görev ve içeriği buna uygun biçimlenmeli, MLM ideoloji temelinde komünist teori ve ilkeleri kılavuz almalıydı. O’nun devrim kavrayışı, kurgusu ve en genel perspektifi buydu. Ve O’nu diğer devrimci önderlerden ayıran, dolayısıyla komünist niteliğini tamamlayan esas yan da buydu… Nitekim O’nun keskin kopuşlar göstermesi gibi, hızlı gelişim kaydetmesinin de bütün sırrı buradadır. O, komünist teori ve ideolojide billurlaşan keskin bilinciyle öne çıkar, komünist bir önder niteliğiyle coğrafyamız sınıflar mücadelesi tarihine yeniden yön vererek çığır açar…

Kaypakkaya’nın yarattığı kopuş rastlantı olmayıp, bilimsel mücadeleci özelliğinin ürünüdür

Öğrencilik yıllarında katıldığı politik mücadeleler süreci O’nu bileyerek keskinleştiren yıllar oldu. Dünya ölçeğinde gelişen 68 Gençlik Hareketi dalgalanmaları coğrafyamızda da paralel bir seyir izleyerek etki gösteriyor, öğrenci gençliğin anti-emperyalist mücadeleleri ve politik örgütlenmelerinin yoğunlaşmasına bağlı olarak büyük eylemliliklere sahne oluyordu. Ki, bu yıllar 15-16 Haziran büyük işçi direnişi başta olmak üzere, yoğun işçi direnişleri ve köylü ayaklanmalarına da tanıklık yapıyordu. Aynı yıllar Uluslararası Komünist Hareketin dinamik olduğu, yeni devrim tipleriyle büyük çalkantıların yaşandığı ve ideolojik-siyasi saflaşma ve tartışmaların derin tesir gösterdiği büyük devrimci şartlar barındırıyordu. Bu şartlar, yeni devrimlerin patlak vermesine ve yeni siyasi partilerin kurulmasına da kaynak oluyordu. Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci hareketi, Mustafa Suphi’ler TKP’si kısa döneminden 50 yıl sonra, işte bu yıllarda ve bu şartlarda yeniden biçimleniyor, giderek devrimci niteliğe oturuyor ve yeni hareketlerin doğması ile yeni önderlerin çıkmasıyla mayalanıp yol alıyordu. Nitekim 71 devrimci çıkışı ve partimizin 72 kuruluşu bu şartların bir ürünü olarak bu şartlar zemininde ifade buluyordu…

Kaypakkaya yoldaş bu dönemin önderlerinden olup, analitik metoda sahip, araştırmacı ve incelemeci özelliği olan, bu özelliği pratikçi özelliğiyle paralellik gösteren ve teori-pratik birliği zemininde tutarlı bir siyasi çizgiye sahip bir önderdi. Bu tutarlı çizgi, derin araştırma ve incelemelerde, dönemin devrimci önderleriyle yürüttüğü polemiklerde ve son tahlilde içinde yer aldığı TİİKP içinde yürüttüğü ideolojik-teorik mücadelelerde elde ettiği birikimin ürünü olarak pekişti. H. Kıvılcımlı, M. Belli, Sadun Aren, Behice Boran, Şefik Hüsnü, Halil Berktay gibi isimlerin oportünist çizgileriyle girdiği polemikler ve elbette Perinçek ve şürekasının revizyonist çizgisine karşı yürüttüğü ideolojik mücadele Kaypakkaya’nın ideolojik-siyasi çizgisinin netleşerek sağlamlaşmasında rol oynayan süreçlerdir.

Kaypakkaya yoldaşın kavrayışının daha ileri niteliğe sıçraması ise, ‘’eseriyiz’’ dediği Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ideolojik-teorik etkisi ve benimsediği bu ideolojik-siyasi akımın eseri olmuştur. Kaypakkaya yoldaşın bu kadar kısa zamanda komünist çizgiyle sivrilip öne çıkması, O’na has bir yetenektir ki, izlediği metot bunda belirleyici olmuştur. O’na has olan yetenek, bilimsel mücadeleci, ısrarcı, inatçı ve kararlı kişilik olmasında karşılık bulurken, araştırma-inceleme, tahlil-tespit düzleminde izlediği metot bu kişiliğine zenginlik katan yetenek olmuştur…

68-69’ların öğrenci gençlik hareketi esasta anti-emperyalist nitelik taşıyordu. Ve bu yıllar Kemalizm hayranlığına da tanık oluyordu. Diğer gençlik önderleri gibi, Kaypakkaya yoldaş da Kemalizm hayranlığından muaf değildi bu yıllarda. Ancak kısa bir zaman sonra 71-72’li yıllarda Kaypakkaya yoldaş, keskin bir kopuş sağlayarak Kemalist hareket ve iktidarı faşist diktatörlük olarak değerlendirmekten geri durmadı. Buna karşın diğer devrimci önderler bu kopuşu gösteremedi, Kemalizm hayranlığı ve ulus devrimciliği izlerini önemli oranda taşıya geldiler. Kaypakkaya yoldaşın hızlı gelişmesi ve bu gelişmenin kopuşlar niteliği rastlantı olmayıp, bilimsel mücadeleci özelliğinin ürünü olarak O’na anlam yükler.

Kaypakkaya yarım asırdır eskimeyen bilimsel doku, ışıyan meşaledir!

24 yaşına kadar süren kısa mücadele yaşamına büyük gelişmeler sıkıştırmayı başaran ender isimlerdendir Kaypakkaya yoldaş. O’nu 20’li yaşlarda tarihi bir kimlik olarak öne çıkaran ve Amed zindanlarında katledilmesine götüren işte bu komünist çizgisiydi. Kaypakkaya yoldaşın işkencedeki tarihi direnişi başlı başına saygı değer olup, sınıf tavrı ve komünist duruşunun ürünü olarak elbette anlamlıydı. O’nu bu direnişe götüren proletarya ve halkların kurtuluş davasına taşıdığı yüksek bağlılık ve komünizme olan bilimsel inancından başkası değildi. Ki, O’nu yenilmez kılan kuvvet de budur.

O, muazzam derece hızlı gelişti, çığır açarak büyük yol kat etti. Bu, O’nun bilime tutunan yaratıcı zekasının, zamanla yarışan komünist irade ve azminin ürünüydü. Kaybedecek zaman yoktu O’nun için ve tarihi görev ertelenemezdi. Bu bilinçle göndere çekti proletaryanın bayrağını! Bir taraftan devrimci savaş pratiğini yükseltirken, diğer tarafta savaş içinde inşa edilecek partinin kuruluşuyla başlattı komünist yürüyüşü…

O, halka ve yoldaşlarına duyduğu güven gibi, kendine güvenin de cüretkar yüreğiydi. O’nun tarihsel mirası arkasına alıp hızlı gelişerek erken yol kat etmesinde cüret ve güvenin payı büyüktür. Bu cüret ve güvendir ki, O’nu keskin ideolojik mücadelelerde meydan okumaktan geri tutmamış, revizyonist şeflerle yüzleşmek için dağlara yürütmüş ve komploları aşarak geride bırakmasına yol açmıştır. Bu güvendir ki, yoldaşlarına güven vermiş ve az sayıdaki kadroyla komünist partinin doğuşunu gerçekleştirmiştir. Ve bu cürettir ki, O’nun Amed zindanı işkencelerinde düşmana karşı tavizsiz duruşunu yükseltmiştir.

O, tüm güven ve cüretini komünist fikirlerinden ve komünist fikirlerine olan bilimsel inancından alıyordu. Bundandır ki, düşmanın korktuğu şey, O’nun “Komünist devrimin ihtilalci firikleriydi.” O’nun direnişi işkencecileri yenerken, komünist fikirleri egemen sınıfları korkutmuş, onların kâbus olmuştur. Trajik olan ise şuydu; düşman kendisine tehdit gördüğü O’nun komünist fikirlerini “anlamıştı” fakat ne yazık ki devrimci hareket bu fikirleri anlayamamıştı…

Ne yazık ki, bugün de esasta anlamış değildir. Öyle ki, bugün hala O’nun Çin Devrimini kopya ettiği şeklindeki güdük eleştirilerle önyargılarını sürdürmekte, bu düzeydeki cılız eleştiriyle O’nun komünist çizgisine temkinli yaklaşılmaktadır. Çin devrimini kopyalama eleştirisini tamamen doğru varsaysak bile, bu, O’nun çizgisinin çok cılız bir kısmını oluşturarak çizgisinin komünist olmadığını kanıtlamaz. Kaypakkaya yoldaşın fikir ve çizgisine dair yürütülen elle tutulur başka bir eleştiri de yoktur. Bütün eleştiri Çin Devrimini taklit etme ve Mao’nun etkisinde kalma iddiaları etrafında dönüp durur. Mao’dan etkilenme bir eleştiri olarak yürütülemez, olsa-olsa O’nun bir üstünlüğü ya da avantajı olarak yorumlanabilir. Çin devrimini kopyalama eleştirisi ise, somut devrimin ele alınması olarak somut durumun tahlil edilmesiyle alakalı bir sorundur. Bunda yanılgı olsa bile, bu genel siyasi çizgisine veya bu çizginin esasına tekabül etmez. Zira, O’nun çizgisi komünist devrim çizgisi olarak, komünist teori ve ilkeler esasında biçimlenip anlam kazanır. Komünist çizgiyi somut bir tahlil meselesine indirmek büyük bir yanılgıdır. Bu yanılgı Kaypakkaya geleneği yelpazesinde yer alan kimi güçlerce de taşınmaktadır. Kaypakkaya yoldaşın yaşadığı toplumsal şartlarda objektif gerçeğe uygun olarak yaptığı bilimsel tahlil-tespitleri, 40-50 yıl sonrası için geçerli kabul eden bu anlayışlar, Kaypakkaya yoldaşı da tarihsel süreci de durduran, gelişmeyi inkar eden tutucu anlayıştır.

Kaypakkaya yoldaşın, komünist ideoloji-teori ve ilkelerle biçimlenen komünist çizgi mirası somut tahlil-tespit ve tarihsel geçmişe hapsedilerek dondurulamaz. O, ölü-donuk bir yığın değil, dinamik, yaşayan, gelişen canlı bir bilimdir. O, dünün görevlerine yanıt verirken, düne saplanıp kalan bir dar döngü mekaniği değil, geleceğin görevlerine yanıt verme yeteneğinde devrimci bir kaynak, bir eylem kılavuzudur. Yarım asırdır eskimeden sınıflar mücadelesine nüfuz eden aktüel gücüyle bilimsel bir doku, ışıyan bir meşaledir.

Komünist kavganın parlayan yıldızı Kaypakkaya yoldaşın ölümsüz anısı önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor, O’nun şahsında tüm parti ve devrim mücadelesi şehitlerini anıyoruz.