Volkan Yaraşır (18-09-2014) ” Makinalar, tüm diğer mülkiyet türleri kadar yasanın koruması
altındadır.” Yargıçlara cezai yaptırımların artırılması
için yollanan genelge (1830- İngiltere).
” En büyük güçlük, isyancıların hareketleri ve niyetleri
üstünde bilgi toplamanın hemen hemen imkansız olmasıdır.
Herşeyleri gayet iyi düzenlenmiş ve kararları o kadar büyük
gizlilik içinde yerine getiriyorlar ki…
Yakalanmaları mümkün olmuyor.” (Newcastle dükü)
İşçi sınıfının mücadele tarihi, küçük muharebelerin yanında muthiş isyanların, öfke patlamalarının, sarsıcı ayaklanmaların ve büyük ve hüzünlü yenilgilerin tarihidir. Bu tarih bir anlamda diyalektiğin tezahürüdür ve diyalektik zenginliğin açığa çıkışını simgeler.
Sınıf gerçek bir yapıcıdır. Sınıf eyleyerek yapar. Sınıf bir tarih yapıcısı olarak otonomisinden beslenir. Sınıfsal antagonizma, bir tarihsel süreçteki “yaşayan” diyalektiktir. Sınıf antagonizmanın bir tarafı olarak, otonomisini “kurar” ve otonomisinden beslenir. Antagonizmanın varlığı, nasıl ki sınıfın varlık koşulunu yarattıysa, sınıfın yaratıcı, yıkıcılığını da ortaya çıkarır.
Sınıf, çıplak yenilgi dönemlerinde bile yıkıcı kimyasını biriktirir. Göstermez, hissettirmez ama sabırla patlayacağı günü bekler. Sınıf bünyesinde diyalektiğin yaratıcılığını taşır. Sınıflar mücadelesi antagonist bir muharebedir. Sınıf her an ve her şart altında bu muharebenin tarafı ve yürütücüsüdür. Buradan kendini yeniden ve yeniden kurar, muharebenin içinde, ateşinde öznel ve nesnel olarak şekillenir.
Tarih sınıfın muazzam çıkışlarına ve isyanlarına sahne oldu. Bu büyük eylem repertuarı içinde sarsıcı bir iz bırakan ve burjuvaziyi şiddetle korkutan, ona yok olma hissi yaratan ve sınıfın olağanüstü yıkıcı öfkesini ve estetik “şiddetini” gösteren eylem biçimi/ isyan hali Makina Kırıcıları’dır.
Bu muhteşem eylemcilerden çok söz edildi ama yine en anlaşılan onlar oldu.
MAKİNA KIRICILARI, SINIFIN İLK GERİLLALARI
Gerilla eylemi muazzam bir güce karşı, iyi, konsantre olmuş, sayıca az, moral, motivasyon ve hareket kabiliyeti yüksek bir güçle, makro gücün acıyan yerine vuran, onun icazetini ve zaifetini açığa çıkaran ve yığınlara gücün aslında kendileri olduğunu eylemin içeriğinde gösteren, etkisini ve efsanesini vur- kaç’tan alan bir savaş tarzıdır. Gerillanın yalnızca vurması yetmez, hem vuracak, hem ” kaçacak” bir kabiliyete haiz olması gerekir. Gerilla savaşının ezilenlerin, yoksulların ve proletaryanın savaş tarzı olması boşuna değildir. O güce karşı kafa tutma, asla pes etmeme ve gücü dize getirme yöntemidir.
Makina kırıcıları sınıfın ilk gerillalarıdır. Burjuvazinin acıyan yerine vuran ve “kaybolan”, “gerçek” bir efsaneye dönüşen gerillalardır. Tıpkı ilk grevleri örgütleyen, köy köy dolaşarak grev çağrısı yapan seyyar ve mobilize militan grevciler gibi…
Makina kırıcılığı, 17. yüzyılın ilk çeyreğinde İngiltere merkezli başlayan, 18. yüzyılda Fransa’da da etkisini gösteren 100 yıla yakın (1830’lara kadar) süren bir işçi hareketi ve bir eylemler zinciridir. Makine kırıcılığı, yalnızca sanayide değil, tarımda da gerçekleşen radikal ve militan çeşitli eylem biçimlerini içeren bir ayağa kalkıştır.
Sanayi devrimi öncesi ve sanayi devriminin ilk dönemine damgasını vuran makina kırıcıları, sınıfın ilk büyük öfke hareketidir. Yanlış anlaşılmasın öfke makinaya değil, sınıfın yaşadığı vahşi ve ölümcül şartlaradır. Koşulların yokediciliği ve sınıfın en temel ihtiyaçlarını karşılama ve (başta çalışma hakkını) koruma refleksi, hareketin spontane bir şekilde ortaya çıkmasını ve spontane bir şekilde yayılmasını sağlamıştır.
Her şeyden önce 17. ve 18. yüzyılın, bir alt üst oluş dönemi olduğu unutulmamalıdır. “Sıradan insanların” kaderlerine müdahale etmeleriyle tarih başka türlü akmaya başlar. Makina kırıcılar, artık her sanayi şehrinde ve hemen hemen her kapitalist çiftlikte varlığını gösterir.
Makina kırıcılığı, bir sınıf olmanın ve korkusuzca kafa tutmanın eylemler zinciridir. Makina kırıcıları, sınıfın yıkıcı bir isyan hareketidir.
Hareket, hem içi dönük bir hamleyi içerir ( sınıf dayanışmasının güçlendirilmesini ve korku kıskacının parçalanmasını amaçlar), hem de sermayeye karşı muazzam bir sınıfsal öfke ve kinin dışavurumudur. Hareket, genellikle Ludizm olarak anılsa da, Ludizm makina kırıcılarının içinde sadece bir oluşumun adıdır.
Makine kırıcıları bünyesinde tarım işçilerinin, denizcilerin, maden işçilerin ve dokuma işçilerin yer aldığı, malikane, ambar, ürün yakma ve tarım aletlerini imha etme gibi eylemlerin yanında, maden ocaklarının girişlerinde makinelerin parçalanması, madenlerin havaya uçurulması, farklı sabotaj teknikleriyle madenlerin işlemez kılınması, dokuma tezgahlarını kırma, dokuma, iğ makinalarını parçalama, hammaddeye zarar verme gibi eylemlerle kendini gösteren, gemilerde farklı sabotaj yöntemleriyle kendini dışavuran, ayrıca malikane sahiplerinin evlerini, depolarını ateşe verme, tehdit etme gibi eylem tarzlarını da içeren, yaklaşık bir asır süren, farklı işkollarında dalgasal olarak gerçekleşmiş; bazen yükseliş, bazen de düşüş aşamaları yaşamış yaygın ve etkili bir eylemler bütünselliğidir. Ludizm bu bütünselliğin içinde, 1800 başlarında İngiltere’de ortaya çıkmış, belirli bir bölgede etkisini göstermiş makina kırıcılarına verilen addır. Efsanevi Led Ludd’dan adlarını alırlar.
MAKİNA KIRICILIĞI, BİR DOĞRUDAN EYLEMDİR
Doğrudan eylem, (kolektif ya da birey) bir öznenin kendi iç potansiyeliyle hedefe kilitlenmesi, karşısındaki gücün direkt odağına, bütün varoluşsal imaj, yapı ya da işleyişine yönelerek, o gücü felç edecek hasar vermesi ya da bloke olmasını sağlamasıdır. Etkili ve kudretli bir eylem tarzıdır.
Doğrudan eylem sınıfın en önemli ve yıkıcı silahlarından biridir.
Makina kırıcıları sabotaj ve doğrudan eylemle özel mülke yönelmiş, ona zarar vermiş, tahrip yada imha etmiştir. Özel mülk kapitalizm ontolojini oluşturur. Hele bu özel mülk, üretim aracıysa sermaye açısından yaşadığı sarsıntı daha da yıkıcı olur. Zaten de öyle de olmuştur.
Doğrudan eylemin en önemli yanlarından biri alt üst edeci olması ve etkisinin şiddetidir. Sınıfın doğrudan eylemle yıkıcı gücünü, doğrudan demokrasiyle de kurucu niteliğini açığa çıkardığı unutulmamalıdır. Doğrudan eylem sınıfın özneleşme sürecini besler.
Makina kırıcıları, doğrudan eylemcilerdir.
Makina kırıcıları uzun, çok boyutlu ve kompleks bir süreç olan işçi sınıfının oluşum sürecinin ayrılmaz parçasıdır. Makina kırıcıları her şeyden önce son derece radikal (çokca ifade edildiğinin tersine, hedefini iyi bilen ve iyi hesaplanmış) sınıfsal bir tepki ve hak alma bilincinin en sert dışavurumudur. Sınıfın eylem gücünü gösterdiği gibi, örgütlenme kapasitesini ortaya çıkarmış, sınıf kimliği ve sınıf bilincinin gelişmesine ciddi kattılar yapmıştır.
MAKİNA KIRICILIĞI, SADECE MAKİNALARI KIRMAK DEĞİLDİR
Makina kırıcılığı salt makinaları kırmak degildir, o bir ruh, başeğmezlik ve isyandır.Sınıfın özgürlük tutkusudur. Ayrıca sınıfın en “tabii” hali ve içindeki enerjinin en sert biçime bürünmesidir. Kinetiğe dönüşmesidir.
Makina kırıcılığı bir hareket olarak biçimlendiği yüz yıllık süreçte, ağırlıkta iki yönelimde gelişti. Birincisi ve hareketin genel yönelimi olan tarzı, çok geniş (yukarıda belirttiğimiz) makina kırma eylem repertuarı olan ve sermayedarlara sınıfın gücünü ve kudretini göstererek, onları dize getiren, söke söke hakların alınması ve korunmasını içeren eylemler dalgasıdır.
Makinaları kırma iyi ayarlanmış, sarsıcılığı hesaplanmış, karşıdaki gücün zaafları iyi görülmüş eylemler sinsilesidir. Her ne kadar çok sert ve radikal eylemler olsa da sermayedarları dize getirme, hakkını koruma ve hakkını geliştirme ve sınıfa güven ve güç verme, dayanışma ruhunu geliştirme esastır.
Sınıf, burjuvaziye kısaca şunu demiştir,”senin acıyan yerini biliyorum”. Eylemlerin, barışcıl olmaması zaten eylemlerin gerçek kudretidir.
İkinci yönelim ise yine doğal bir refleks şeklinde ve korunma amaçlı gelişen ve varoluşuna yönelik saldırılara (emek piyasalarındaki daralmalara, işten atılma, işini kaybetme ve ücretlerin katlanılmaz seviyeye düşürülme riskine) karşı makina karşıtlığı temelinde gelişen, makinaları kırma ve parçalama tarzındaki eylemlerdir.
Hedef makinalar kırılarak gösterilmiştir. Kırma eylemi bir hesap sorma ve öfkenin somut olarak simgeleşmesidir.
Bu yönelimde son derece makul, anlaşılır, haklı ve gerçekçi bir yönelimdir. Sınıf hissettiği varoluşsal tehdite, son derece meşru ve militan bir karşılık vermiştir. Eylemler söylendiği üzerine bilinçsiz değil, tam tersine son derece iyi hesaplanmış ve iyi hedef gözetilmiş ve başarıyla uygulanmıştır.
Aslında iki yönelimde benzer saikler, duygu ve eğilimlerden doğmuştur. Ortada son derece vahşi bir şekilde hükmünü sürdüren bir sömürü sistemine vardır, sınıf otonomisinin aldığı güçle varlık mücadelesini en net ve en sert, hatta “doğasına” en uygun bir tarzda göstermektedir. Burada doğasına uygunluk, sistemin sınıfı dizginleyecek hiç etkisinin olmaması, hatta her hamlenin daha büyük öfke patlamalarına yol açması anlamındadır. Sınıfsal antagonizmanın sınıfta yarattığı yıkıcılık anlaşılmak isteniyorsa, makina kırıcıları bakmak yeterlidir. Hareket, tarihsel olarak sınıfsal öfke ve kinin en muhteşem kristalizasyonudur.
Kapitalizm “modern” adledilen gelişim sürecinde, aşsağı yukarı 180 yılda 9 nesil tükenmiş, yoğun çocuk işgücü (2 yaşındaki çocukların bile) çalıştırılmış, makinaların çarkları ömür, alınteri ve acı öğütmüştür. Böylesi sistem ve koşullarda işçi sınıfından “nezaket” beklemek, son derece ahlaksız bir tutumdur. Sınıf otonomisinin zenginliğiyle, varoluşsal bir şekilde ayağa kalkmış ve bu “canavarın” acıyan yerine, gerçek anlamda acıyan yerine vurmuştur. Ona ontolojik bir korku yaşatmıştır. Ayrıca sınıfın bu sistemi alt üst edecek, tek devrimci sınıf olduğunu makina kırıcıların eylemlerinden ve yarattığı auradan görebiliriz. Makina kırıcıları, erken dönem bir eylem manifestosudur. Makina kırıcıları, sınıfın radikal ve militan ruhunun çıplak bir dışa vurumudur.
“İLERLEMECELİK” KAPİTALİST RASYONALİZASYONUN PARÇASIDIR
Makina kırıcıları 1718 ve 1724’te Batı İngiltere’de (Wiltshire, Devon, Gloucestershire gibi kentlerde) dokuma işçilerinin işyeri tahrip etme,yıkma ve patronların evlerini yakma gibi hak eylemleriyle kendini göstermeye başladı. 1726 ve 1727’de dokuma işçilerinin ayaklanmaları sürdü. Grev kırıcılarını fiilen engellemek, patronların evlerini basmak, yünleri kullanılmaz hale getirmek, dokuma tezgahlarını kırmak, makinaları parçalamak gibi eylemler gerçekleşti. 1738’de yine Batı İngiltere’de dokuma işçileri ayaklandı.
Dokuma tezgahları tahrip edildi. İşçiler ücret düşürülmesine, işsizlik tehlikesine, ağır çalışma koşullarına karşı ayaklanarak, bir nevi fiili toplu pazarlık yapıyorlardı. Bu fiili, militan hak alma, haklarını koruma ve sert korunma refleksi makina kırıcı hareketin genel yönelimi olarak gelişti. Aslında sınıfsal kinin ve öfkenin saf, arı, en doğal ve en çıplak (ya da en yıkıcı) haliydi, makina kırıcıları…
Makina kırıcıların geniş, yaygın, spontane bir karekterde gelişen ve uzun bir tarihi kesiti kapsayan eylemleri içinde kısaca öne çıkanlar şunlar oldu:
1740’da maden işçileri, Northhumberland’da ayaklandı. Ocakların girişindeki makinaları tahrip edip, yaktı. İsyan ücretlerde önemli iyileşmelerin yapılmasıyla sonlandırıldı. Bu isyan dalgasını 1765’teki maden havzalarına yayılan yeni bir isyan izledi. Makinalar hemen her ocakta maden işçileri tarafından parçalandı. Çıkarılan kömürler sabote edilerek, ateşe verildi.
1778 isyanlarında bu sefer dokuma işçileri, ücretlerin indirilmesine karşı yaygın makina, dokuma tezgahlarını kırma eylemleri yaptı. Ayrıca 1778 isyanları, Ludizmin tarihsel öncülü kabul edilmektedir.
Diğer büyük isyan dalgası,1812-1813 yılında gerçekleşti. Tarım krizi, ayaklanmayı tetikleyen gelişme oldu. Tarım krizi, bankaları etkiledi, iflaslar birbirini izledi. Makina kırıcıları işsizliğe, ücretlerin düşürülmesine, patronların baskılarına karşı harekete geçti. Ludizm diye de anılan, bu ayaklanma büyük bir askeri güçle ve şiddetle bastırıldı. Çıkarılan yasayla (1812), makinaları kırma eylemi, “suçu”, ölümle cezalandırılmaya başlandı. Binlerce ludist asıldı. Katledildi, mahkum edildi, sürgüne yollandı. Ludist hareket, 1816’ya kadar etkisini gösterdi.
Ölüm cezalarına, sürgünlere rağmen makina kırıcılarının öfke ve cesaretleri engellenemedi. Her şeye rağmen, Makina kırıcıları müthiş konspirasyon ustalıklarıyla mücadelerini ve etkili eylemlerini sürdürdü. İdamlara, ağır mahkumiyetlere ve sürgünlere rağmen 1830’lara kadar varlıklarını korudular. Ve sermaye sahiplerinin korkulu rüyaları olmaya devam ettiler. Hareket bu tarihten sonra yavaş yavaş sönümlenmeye başladı.
Makina kırıcıları, bir hareket olarak tarih sahnesinden çekilirken, sınıfın kollektif hafızasına inanılmaz izler bıraktılar.
Uluslararası düzeyde işçi hareketinin, sınıf mücadelesinin olağanüstü momentlerinde bu silahı kullanması şaşırtıcı ya da tesadüf değildir, bu kolektif hafızanın ve sınıfın otonomisinin muhteşem dışavumudur. Tarihin bügün olmasıdır.
1811-1812 isyanları ve isyanın gerçekleştiği dönem, makina kırıcıları üzerine yapılan yorumların merkezinde yer almaktadır. Hatta makina kırıcılığı deyince genel olarak bu dönem öne çıkarılır. İsyanın hızlı ve sert gelişmesi ve büyük bir şiddetle bastırılması, hareketin aldığı darbeler sonrası toparlanamaması beraberinde palyatif ve spekülatif yorumları getirmiştir.
Yorumların ağırlığı “ilerlemeci” ve endüstrialist içeriktedir. Makinalar bu yorumlara göre, Walter Kiaulehn’in ifade ettiği gibi “demir melekler”di. Bir tarihsel ilerleme ve kudreti simgeledikleri gibi, geleceği işaretliyorlardı. Makina(lar) gelecekti. Ona direnme, boş bir çabaydı. Makina kırıcılığı anlaşıbilir bir reaksiyondu. Ama arkaik bir tavırdı ve yenilgileri kaçınılmazdı. Öyle de olmuştu. Zafer, endüstrinin ya da yeni toplumsal formasyonun, kaçınılmaz “ilerlemenindi”.
İşin ilginci bu yorumların çeşitli versiyonlarının Marksist kesimler tarafından da yapılmasıdır. Makina kırıcılık işçi sınıfı tarihinde bir sapma ya da daha yumuşak bir ifadeyle geçmişe özlemdi. Bu yorumların ağırlıktaki ele aldığı deneyim (hareketin bir dönemine tekabül eden) Ludizm’dir. Ludist hareketin büyük bir şiddetle ve hızla yenilmesi ve ardından makinaların zaferinin gelmesi ya da kapitalist ilişkilerde görülen hızlı gelişme bu yorumlara güç kattı. Yine aynı süreçte sınıf hareketinde görülen yeni örgütlenme arayışları, Çartizm ve sendikal örgütlenmelerin güçlenmesi gibi gelişmelerin yaşanması, bu örgütlenmelerin kitleselliği ve makina kırıcılığı gibi son derece meşru şiddet yerine, daha “barışcıl” yöntemlerle hareket etmeleri ve bu eğilimlerin giderek güç ve etki kazanması, makina kırıcılarını tarihin labirentlerine hapsetmeyi kolaylaştırdı.
SINIF ONTOLOJİSİYLE BUGÜNE MÜDAHALE EDER, GELECEĞİ FETHEDER
Makina kırıcılarına yönelik genel kabul gören, ortodoks yaklaşım ise eylemlerin kapitalizmin ön dönemine (manifaktür kapitalizm dönemine) ait bir hareket olduğudur. Eylemler, proleterleşme sürecinin yansımaları olarak değerlendirilir. Hatta sınıf mücadelesinin gerçek boyutlarının daha ortaya çıkmadığına vurgu yapılarak, “gidenin”, yani ara katman ve tabakaların reaksiyonu olarak görülür.
Makinaların ortaya çıkması sonucu, üretimde verimliliğin artması ve bir düzeyde standardizasyonun sağlanmasıyla, usta, kalfa ve zanaatkarların yaptığı işlerin niteliksizleşmeye başladığı belirtilir. Bu durum karşısında hızla ücretli işçiye ( bazen işsiz yığınlara) dönüşen bu kesimlerin sert reaksiyon vererek, makina kırıcı eylemlere giriştikleri açıklanır.
Yine ağırlıkta, 1812 ve 1813 Ludizm deneyimi baz alınarak yapılan bu yorumlara, aynı kesimlerin “altın çağ” yitimine uğradığı ve toplumsal statü ve konum kaybetmelerinin getirdiği faktörlerde eklenir.
Daha önceden kendilerinin belirlediği çalışma saat ve koşullarının ortadan kalkmasıyla, bir nevi bu kesimlerin yaptığı işlerinin değersizleşmesi ve niteliksizleşmesi hareketi tetikleyen faktörler olduğu belirtilir. Bu bağlamda makina kırıcıları, daha gerçek çelişkilerin ortaya çıkmadığı (yoruma göre, sınıf mücadelesinin sınırlılığından dolayı) bir ara dönemin hareketi olduğu, kapitalist formasyondaki gelişmeye bağlı olarak, sınıfın “gerçek” örgütlenme ve eylem biçimlerinin doğduğu vurgulanır. Yine de Ludistlerin, bir sınıf dinamiği taşıdığından anlayışla karşılanmaları gerektiği ama hareketin bir tarihsel döneme ait, (örtük ve açık bir biçimde) arkaik karekterli olduğu açıklanır. Kapital ve Komünist Manifesto’dan yapılan alıntılarla bu yorumlar güçlendirilir.
Böylesine bir bakış ve değerlendirme, en başta sınıfı bir nesneler yığını olarak görmektir. Sınıfı dolaylı ya da direkt edilgenleştiren, tarihin nesnesi yapan bir içeriğe sahiptir. Kapitalist transformasyondan (ilerlemeci bir perspektifle) tarihi okuma, yönelimler ve sonuçlar çıkarmayı koşullar.
Kapitalist sistemde sınıfsal antagonizma, sınıfın otonomisinin beslendiği temel noktadır. Sınıf antagonizmanın bir tarafı olarak kendini kurur, kendi diyalektiğini inşa eder. Bu süreç aynı zamanda otonomisini şekillendirir. Sınıf otonomisinin yaratıcı, yıkıcılığıyla hareket eder. Tarihsel özneliği, otonomisinin içinde saklıdır.
Sınıf, sınıflar mücadelesinin içinde çok boyutlu ve çok katmanlı özellikler kazanır. Sınıflar mücadelesi sınıfın yıkıcı gücünü ve devrimci kimyasını açığa çıkarır/besler. Sınıfsal antagonizma ve antagonizmanın tarafı olma sınıfa diyalektik bir zenginlik ve güç kazandırır. Otonomi, sınıfın kendiliğinden ve kendisi için sınıf olma potansiyelinin nesnel zeminlerini oluşturur.
Sınıfı antagonizmanın pasif bir tarafı (“öznesi”) olarak değerlendirme, sermayeyi tarihi devindiren bir aktif özne olarak ele alma ve evrimini aktif bir süreç olarak değerlendirme pozitivist, determinist ve evrimci bir yaklaşımın ürünüdür.
Böylesi bir anlayış, son tahlilde sınıfın devrimci bir sınıf olma özelliğini reddeder. Bu anlayış özünde metafizik bir yaklaşım yada en fazla metafizik materyalist bir anlaşıyın dışavurumudur. Bu aynı zamanda bir metafizik, pozitivist bir tarih anlayışıdır.
Makina kırıcıları, her şeyden önce bir asır süren militan ve radikal bir işçi hareketidir. Sınıfın yıkıcı öfke ve muazzam özgürlük tutkusunun çıplak göstergesidir. Bu hareketi farklı biçimlerde tek boyutlu, anokronik ya da arkaik bir eylem olarak görmek, buradan kalkarak sendikal ya da benzeri oluşumları daha gelişmiş sınıf örgütlenmeleri olarak değerlendirmek, eksik ve yanlış bir yorumdur ve sınıf dinamiklerini kavramamaktır. Sınıfın yıkıcı gücünün beslendiği çıplak, doğal ve alt üst edici yönlerini anlamamak ya da küçümsemektir.
Bunun yanında kapitalizmin absorbe etme gücünü hafife almaktır. Kapitalizm müthiş ve çok boyutlu bir absorbe etme gücüne sahiptir. Sistem olağanüstü supleks yapısıyla, kendi karşıtını etkisizleşmeyi, kontrol etmeyi hatta karşıtından beslenerek, dönüşebilmeyi başarır.
Sendikalar sınıfın özörgütlenmesidir. Anarşist, komünist, sendikalist militanların muazzam fedakarlık, özveri ve üstün mücadeleleriyle inşa edilen, harcında kan , gözyaşı ve ölümlerin olduğu sahici bir sınıf örgütüdür.
Bu radikal, kitlesel ve sınıfsal dinamik, başından itibaren çatalağzı bir gelişme özelliği gösterdi. Bir taraftan sendikalar, kendi bağımsız dinamiğiyle gelişti, diğer taraftan tek tek patronların katı ve rijit tutumlarının dışında, sermayenin kolektif çıkarlarını ve gücünü temsil eden bir aparat olarak kapitalist devlet tarafından enterne edilmek ve taşıdığı devrimci potansiyel eritilmek istendi. Bu yönde korporatist, kliyentalist ve klerikal taktikler uygulandı. Süreç içinde düzen sınırları içine çekilme, ehlileştirilme anlamında ciddi başarılar elde edildi. II. Enternasyonal’in politik çizgisini ( düzen içilik, sınıfın devrimci kimyasının bozulması ve kendini evrimsel sosyalizm olarak gösteren kapitalist tranformasyona duyulan hayranlık, reformizmin öldüren cazibesi ve bunun yarattığı politik çizgiyi) bu yönde okumak gerekir. Sendikal hareketin tarihi bu iki yönelim içinde gelişti.
Kısaca sermaye tarihi gelişimi içinde emeği tahakküm altına almaya, tüm dinamiklerini köretmeye çalıştı.
Emeğin ücretli emek- işgücü haline dönüşmesi, her ne kadar sermayenin tahakkümünü koşullasa da aynı süreç paradoksi bir şekilde sınıfsal öfke ve kinin biriktiği zeminleri yaratır.
Makina kırıcıları bu tahakküme karşı, G.P Thomson’un ifadesiyle toplumsal isyan odağı olan (o dönemin) fabrikalarda ( yani manifaktürlerde, madenlerde, tarımda, gemilerde) muazzam bir ayağa kalkış, sınıfın özgürlük tutkusunun çıplak bir dışavurumu, militan bir ruhun silahlanması, sınıfsal öfke ve kinin en doğal ve en radikal biçim alışıdır.
100 yılı aşan bir işçi hareketi olarak, sınıfın dizginlenemeyen yıkıcı gücünün ve yıkıcı öfkesinin en konsantre ifadesidir. Makina kırıcıları, militan, radikal, alt üst edici, sınıfın dizginsiz doğasını açığa çıkaran kitlesel bir isyan hareketidir.
Sendikal hareketin özellikle ilk dönemi benzer dinamiklerle gelişti. Sınıfın çıplak öfkesi ve kini, hareketin mayası oldu. Hareketin kurucu ve taşıyıcı kadroları olan komünist, anarşist, sendikalist, devrimci militanlar bir dava , bir kavga adamları ve kadınları olarak son derece radikal pratikler ve örgütlenmeler gerçekleştirdi. Kapitalizmin acıyan yerine vurdular. Onlarda şiddeti estetik bir biçimde kullandı. Sermayeyi felç edici eylemler (farklı sabotajlar, üretimin bloke edilmesi, barikat ve sokak çatışmaları gibi) gerçekleştirdi.
SINIF TARİHSEL SİLAHLARINI UNUTMAZ
Sınıflar mücadelesinin her momenti zengin deneyimler ve pratiklerin doğmasını beraberinde getirir. Geçmişin birikimleri, yeni momentte ışık tutar. Yol gösterir. Ruhunu belirler.
Sınıf eylemle öğrenir, eylem muhteşem bir yaratıcılıkla sınıfı kavrar, ruhunu kuşatır.
Sınıfın her eylemi, enternasyonal bir mahiyet taşır. Bu sınıfın doğasının dışa vurumudur.
Sınıfın ontolojini belirleyen temel yön enternasyonalizmdir. Enternasyonalizm sınıfın kapitalist sisteme karşı gerçekleştirdiği mücadelenin özünü oluşturur. Devrimci kimyasının beslendiği temel zemindir. Enternasyonalist eylem sınıfı, yıkıcı bir güç ve kollektif bir özne haline getirir.
Enternasyonalist eylem sınıfın kolektif hafızasını besler, silinmez izler bırakır. Aslında sınıfın her eylemi ( küçük ve dar düzeyde, yerel görünümde bile olsa da) enternasyonal içeriktedir ya da enternasyonal içerikte gelişir.
Sınıflar mücadelesi bir biriktirme sürecidir. Her eylem bu süreci besler. Ve her eylem dolaylı ve direkt enternasyonal ruhu şekillendirir. Özellikle makina kırıcılığı gibi bir isyan hareketinin, tarihsel boyutunun dışında sınıflar mücadelesinin kritik momentlerinde yeniden doğması, her ülkenin sınıf tarihi pratiğinde yeniden ortaya çıkması tesadüfi değildir.
Enternasyonalizm sınıfın ruhunu silahlandırdığı gibi kolektif hafızasını da besler. Sınıf mücadelesinin seyri, yüksek konjonktür dönemleri sınıfın tarihsel silahları yeniden eline almasına yol açar. Kısaca makina kırıcılığı içeriği, eylem repertuarı ve sınıfın kolektif hafızasının dışavurumu olarak “aktüeldir”
Kapitalizmin genel bunalımın yaşandığı konjonktürde makina kırıcılığı gibi sınıfın saf öfke ve kininin açığa çıktığı, konsantre ve sarsıcı militan eylemlerinin önü açılmaktadır. Bir anlamda efsane geri dönebilir.
Kapitalist sistemin ruhu olan özel mülkiyete ve onun en konsantre biçimine yönelik saldırıların gerçekleşeceği bir konjonktürün içindeyiz. Sınıfsal antagonizmanın küresel düzeyde keşkinleştiği ve derinleştiği koşullarda, sınıfsal öfke ve kin birikir.
Artık yıkıcı patlamalar dönemine girdik. Çıplak ve yıkıcı öfke patlamaları gündemdedir.
Yakın dönemde farklı ülkelerde militan öfke patlamaları yaşanırsa şaşırmamak gerekir. Sınıf açısından “zamanın ruhu” değişmeye başladı. Artık umut, onur ve haysiyet ayaklanmalarınının ve isyanların gerçekleştiği bir konjonktüre girdik. Bu konjonktürde “tarih geri gelir”, tarih bugün olur, tarihsel silahlar “gömüldüğü yerden” çıkartılır.
Kolektif hafıza, sınıflar mücadelesine tüm birikimlerini sunar
Sınıf bu birikimlerin ışığında hareket eder, yolunda yürür. Makina kırıcıların ruhu ve eylem repertuarı bir hazine gibi sınıfın ruhunda, doğasında, reflekslerinde ve kollektif belleğinde saklıdır. Mücadele ve mücadelenin ihtiyaçları bu hafızayı, refleksleri harekete geçirir, tetikler.
Bolivya madencilerin sokak ve barikat savaşları, İspanya madencilerin sokak savaşçılarına dönüşmesi, Güney Kore otomobil işçilerinin fabrika işgali ve polisle her eylemde molotoflarla çatışmaları, Güney Afrika elmas madeni işçilerin mermilere çıplak vücutlarıyla direnmesi, herşeye rağmen muhteşem grevleri ve Topkapı Şişecam işgali, Greif işgali, Fen-İş fabrika işgali gibi pratikler yeni bir döneme girişin ilk işaretleridir.
Kapitalizm genel krizi küresel düzeyde (sınıfsal antagonizmanın şiddetlenmesi ve sınıfın otonomisine bağlı olarak) sert ve şiddetli sınıf savaşlarının önünü açıyor. Sınıfın en yıkıcı ve en sarsıcı eylemleri artık, aktüeldir. Makina kırıcılığı yıkıcı bir isyan hareketidir. Sınıfın otonomisi muazzam eylem biçimlerinin ve isyan dinamiklerinin rahmidir. Artık sarsıcı “doğumlar” zamanına girdik.
Tarih bügüne dönüşüyor. Tarihin diyalektiği olağanüstü zenginliğiyle kendini dışavuruyor.
Volkan Yaraşır
Kaynaklar:
– Eric Hobsbawn, Sıradışı İnsan; Bulut Yay
.- Volkan Yaraşır, Uluslararası İşçi Hareketleri; Tümzamanlaryayıncılık, 1997.
– E.P. Thompson, İngiliz İşçi Sınıfın Oluşumu; Birikim Yay., 2004.
– ( Ed.) Ira Katanelson, İşçi Sınıfının Oluşumu; TanYay., 2012
– Jurgen Kuczynski, İşçi Sınıfı Tarihi; E Yay., 1968.
– Volkan Yaraşır, Sendikalı İşçinin Ders Notları; Tez. Koop. İş Sendikası.
– Dirk J. Struik, Komünist Manifesto’nun Doğuşu; Sol Yay., 1976.
– Karl Marx, Kapital I; Sol Yay., 1993.
– Walther Kiaulehn, Demir Melekler; Remzi Kitabevi, 1971.
– F. Engels, İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu; Sol Yay., 1997.
– G. Lucacs, Lenin’in Düşüncesi- Devrimin Güncelliği; Belge Yay., 1998.