Sınırlar sizin olsun, gelecek bizimdir!

göcmenlerADHK (19-06-2015) Kapitalizmin yarattığı sonuçlar insanlık ve doğanın geleceğini tehdit etmeye devam ediyor İnsanlar, yaşadıkları coğrafyaları terk etmek zorunda bırakılmanın yanısıra, kendi topraklarını ve yaşamlarını talan eden ve zorunlu olarak geldikleri ülkelerin „güvenlik kordununa“ takılarak sınırdan içeri alınmamaktadırlar.

Özellikle son yıllarda çeşitli uluslararası antlaşmalarla kimi Avrupa ülkelerine göçe karşı tedbir niteliğinde olan bu antlaşmalar (Dublin-Schengen gibi) reel durum karşısında çökmek durumuna gelmişlerdir. Schengen-Dublin antlaşmasındaki, ‘güvenceli’ ülkeler statüsünün tanınması, mültecinin ilk başvurusunun olduğu ülkenin dosyasındaki muhattaplığı gibi antlaşma maddeleri adeta batı avrupa ülkelerini rahatlatan maddeleriydi. Keza kimi ülkelerde kurulacak belli merkezi kamp sisteminin, Avrupa ülkelerince tesis edilmesi ve finans edilmesi yine Avrupa’ya gelişlerin azaltılmasını amaçlamaktaydı. Her ne kadar işliyormuş gibi görünse de, antlaşmanın işletilmesi için sunulan ekonomik olanaklar göçün yoğunluğu ve ayrılan bütçenin „yetersizliği“ sözkonusu olunca, bazı ülkeler antlaşmanın kimi maddelerinin iptali ve içeriğinin yeniden ele alınmasını istemektedirler. Bu ülkelerin başında Yunanistan, İtalya ve İspanya gelmektedir. Söz konusu ülkeler, Avrupa’nın sınır boylarında olmasından kaynaklı mültecilerin Avrupa’ya ilk giriş ülkeleridirler. Kapitalist emperyalizmin kâr hırsı için yarattığı haksız savaşlar, doğada meydana gelen ve bizzat emp.-kapitalist sistemin sebebi olduğu doğal olmayan gelişmeler gibi birçok gelişme sebebiyle, başta Ortadoğu olmak üzere, Afrika ve Asya’nın birçok ülkesinden yılda milyonlarca insan Avrupa ülkelerine göç ettirilmektedir.

Öncelikli olarak sunmuş oldukları maddi olanaklarla sorunu çözebileceklerini düşünen Avrupa ülkeleri, ne diğer ülkelerde kurmuş oldukları merkezi mülteci kampları ne de uluslararası antlaşmalarla ülkelerine toplu göçleri durduramadılar. Sınırların fiili askeri denetimler ve kontrollerle giderilemeyecegi aşikârdır, zira bu sonuçların sermayenin ortaya çıkardığı gerçekliğiyle yüzleşilmeden giderilmesi düşünülemez.

Toplu katliamlar gerçekleştiriliyor

Özellikle Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi ülkelere deniz yolu ile ulaşmaya çalışan göçmenler bu ülkelerin sınır koruma birliklerince engellenmekte, göçmenleri toplu ölümler pahasına geri çevirmektedirler. Sözkonusu ülkeler Schengen-Dublin antlaşmasının gerekliliklerini yerine getirmektedirler. Bu anlamıyla antlaşmada imzası bulunan ülkeler bu sonuçların yaratıcıları ve sorumlularıdırlar. Katliamların hesabını vermelidirler.

‘20 Haziran Dünya Mülteciler günü’

Tamamen bir yanılsatma ve çarpık tarih anlayışına sahip egemen kapitalist sistem, 20 Haziran gününü 2000 yılında ‘dünya mülteciler günü’ olarak ilan etmiştir. Amaçlarının dünya genelinde mültecilerin sorunlarına dikkat çekmek olduğu beyan edilse de gerçek durum bunun tersinedir. Yani sonuçları ortaya çıkartan kapitalist sistemin sorgulaması yerine (ki bunu yapmalarını beklememekteyiz) sonuçlar üzerinden mültecilerin sorunlarına eğildiğini gösteren bir safsatadan ibarettir.

Mülteci kardeşlerimiz,

Sosyal, siyasal, ekonomik ve askeri saldırılar sonucu bizlere reva görülen yaşam, kapitalizmin sermaye ve kâr hırsı için insan ve doğaya olan düşmanlığından kaynaklanmakta ve yine aynı sistem kendisinin yaratıcısı olduğu bu sonuçları bizlerin yaşam tercihi olarak kabullenmemizi istemektedir. İtirazımız genel hatlarıyla bu sisteme yönelmeli ve yaşadığımız bütün sorunların bizlerin „kaderi“ olmadığını haykırmalıyız. Bütün ezilen kesimler için zorunlu olduğunu haykırdığımız başka bir dünya, ancak biz ezilenlerin, renk, din, dil, cinsiyet, ırk ayrımı yapmaksızın gerçekleştireceğimiz doğru birlikteliklerle yürüteceğimiz mücadelelerle mümkün olacaktır.

Yeni bir dünya Mümkün!

Sınırlar sizin, gelecek bizimdir!

Kahrolsun Kapitalizm ve Emperyalizm!

Yaşasın dünya halklarının tam hak eştiligi ekseninde kardeşliği !

Birlik-Mücadele-Zafer !

19 Haziran’15

AVRUPA DEMOKRATİK HAKLAR KONFEDERASYONU (ADHK)