Tüm gerici klikleriyle halklara karşı konumlanan mevcut gerici siyasal iktidara karşı devrimci çizgiyi ve halkların çıkarını merkeze koyan bir anlayışla mücadele etmek devrimcilerin temel görevlerinden biridir. Burjuva klikler arasındaki çatışmalarda hakların hiçbir çıkarı olamaz. Bu bağlamda AKP’siyle, CHP’siyle, MHP’siyle, ordusuyla, dincisiyle, Kemalist’iyle ve bir bütün tüm gerici türevleriyle hiçbir gerici burjuva odak bizlerin tercihi olamaz. Halklarımızın en devrimci ve doğru tutumu tüm türevleriyle mevcut gerici siyasal iktidara karşı mücadele etmek ve savaşmaktır.
Bu perspektifle tüm halkımızı Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) çatısı altında örgütlenmeye ve burjuva gerici siyasal iktidara karşı insanlığın özgürlük ve kurtuluş projesi olan sosyalizm bayrağını yükseltmeye çağırıyoruz
HABER MERKEZİ (16.07.2016)- Son yaşanan gelişmelere dair demokratik Haklar Federasyonu(DHF)’un kamuoyuna dönük yaptığı açıklamayı olduğu gibi yayınlıyoruz.
Varlığını tamamen halklara karşı gerici bir zeminde inşa eden ‘’TC’’ devleti, tüm tarihsel süreci boyunca halklara karşı kendisini bir sömürü ve zorbalık diktatörlüğü olarak konumlandırmıştır. Varoluş nedenini tamamen halklara karşı zor üzerinden biçimlendiren ‘’TC’’ devleti, kendi gerici iktidarını hâkim kılmak adına her türlü kirli siyaseti ve burjuva oyunu devreye koymaktan kaçınmamıştır. Ki onun faşist ve gerici karakterinden bunun ötesinde bir yaklaşım beklemek de safdillikten başka bir anlama gelmez. Varlığını zorbalık üzerinden inşa eden ve hiçbir şekilde demokratik meşru bir nitelik taşımayan burjuva faşist bir iktidardan onun doğasına aykırı bir biçimde ‘’demokratik’’ vb nüveler beklemek, ancak burjuva liberallerin ve tescillenmiş reformistlerin aymazlığı olabilir. Fakat devrimciler açısından açıktır ki, gerici siyasal iktidarın niteliği her tarihsel kesitte biçimsel farklılıklar içerse de, öz itibariyle burjuva faşist bir muhtevaya sahiptir. ‘’TC’’ tarihi aynı zamanda hem kendi içinde hem de halkalara karşı darbeler tarihidir.
Kuruluşundan bugüne faşist ‘’TC’’ devleti iktidar dalaşı ve halklara karşı savaşta birçok darbeye imza atmıştır. 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri bunların başlıcalarıdır. Keza aynı gerici iktidar dalaşı düzleminde irili ufaklı birçok darbe ve darbe girişimi gerçekleştirilmiştir. 27 Nisan E Muhtırası bunlardan biridir. Osmanlı’nın meşhur gerici oyunlarını ve iktidar kavgasını kendisine referans alan ‘’TC’’ devleti, tüm tarihsel süreci boyunca kendi gerici siyasal iktidarını bu klik çatışmaları, darbeler ve çeşitli biçimlerde tezgâhlanan kanlı kirli kapışmalar düzleminde hâkim kılmaya çalışmıştır.
Bu tarihsel gerici miras düzleminde varlığını devam ettiren ‘’TC’’ devleti yeni bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmıştır. Erdoğan/AKP iktidarını devirmek için ordu içindeki bir kanat harekete geçerek darbe gerçekleştirmek istemiştir. Bu darbe girişimi sonucu Türkiye-Kuzey Kürdistan’ da dün itibari ile olağanüstü gelişmeler yaşandı. Tanklarla meydanlara inen askerler birçok devlet kurumunu ve medya kuruluşunu işgal ettiler. Bununla birlikte havadan da uçak ve helikopterlerle başta MİT Müsteşarlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü olmak üzere birçok devlet kurumu da silahlarla ve bombalarla kuşatılmaya çalışıldı. İç savaş görüntülerine sahne olan dün gece boyunca yaşanan kanlı çatışmalarda yüze yakın sivil insan yaşamını yitirirken, onlarca polis ve asker de yaşanan kanlı hesaplaşmada hayatını kaybetti.
Erdoğan/AKP iktidarının Kürt ulusu başta olmak üzere bütünlüklü ilerici ve devrimci muhalefet karşısında yaşadığı kriz ve tıkanıklıklarla birlikte, Ortadoğu ve uluslararası düzlemde yaşadığı siyasal kriz ve derinleşen çelişkiler yumağı, bu süreci koşullayan nedenlerin başlıcalarıdır. Erdoğan/AKP iktidarının gerek ulusal gerekse de uluslararası alanda yarattığı siyasal sonuçlar düzleminde derinleşen iktidar dalaşı ve toplumsal çelişkiler yumağı mevcut gerici iktidarı siyasal krize sokmuş ve klik çatışmalarının keskinleşmesini objektif olarak beraberinde getirmiştir.
Somutta yaşanan darbe girişimi özgülünde Erdoğan/AKP iktidarı, “demokrasi, millet iradesi, darbe karşıtlığı” gibi toplumda karşılığı olan politik argümanları manipülasyonlar eşliğinde ustaca kullanarak yaşanan darbe girişimini bastırmıştır. Bu sürecin ve yaşananların her halükarda Erdoğan/AKP’yi güçlendirdiği ve ustaca kullandıkları mağduriyet siyaseti üzerinden yaşadıkları siyasal krizi ve güçlenen güvensizlik iklimini, nispi de olsa görece bir siyasal iktidara ve güven düzlemine dönüştüreceği aşikârdır. Ki yaşanan gelişmeler her bakımdan bu zemini güçlendirmiştir. Fakat oluşacak olan bu görece güçlenmiş siyasal iktidar süreci kesinlikle uzun sürmeyecektir. Erdoğan/AKP iktidarının bütünlüklü yürüttüğü siyasal düzlem ve derinleştirerek tüm toplumsal dinamikleri ezmeye dönük gerçekleştirdiği topyekûn savaş, kaçınılmaz olarak mevcut siyasal iktidarın krizini ve iktidar merkezli klik dalaşını iyiden iyiye derinleştirecektir.
Devrimciler hiçbir koşulda gerici iktidar dalaşının bir tarafı olamazlar
Yaşanan gelişmeler tamamen burjuva gerici bir düzlemde biçimlenen burjuva klikler arasındaki iktidar çatışmasının bir tezahürüdür. Bu bağlamda devrimciler kesinlikle bu gerici iktidar dalaşının ve çatışmasının bir tarafı değillerdir, olamazlar. Özü aynı olan gerici burjuva kliklerin iktidar dalaşında hiçbir burjuva klik hiçbir gerekçeyle bir diğerine tercih edilemez. Devrimci siyasetin bu noktalardaki tutumu dün olduğu gibi bugün de oldukça berrak bir içeriğe sahiptir. Bizler açısından burjuva gerici egemenlik sistemi bütün klikleri, odakları ve bileşkeleriyle hiçbir koşulda meşru değildir. Mevcut siyasal iktidar gibi onunla çatışma halinde olan diğer bütün burjuva kliklerin ve odakların da bizler açısından hiçbir meşruluğu yoktur. Özel mülkiyet dünyası düzleminde sermayenin iktidarı için halklara karşı tamamen kendini zorbalık üzerinden ifşa eden bir siyasal iktidar, hiçbir koşulda bizler için meşru olamaz. Devrimcilerin temel görevi gerici burjuva klikler arasındaki çatışmada taraf olmak değil, aksine yaşanan krizi halklar lehine dönüştürme perspektifi ile daha da derinleştirmektir.
Proleter devrimcilerin meseleye yaklaşımda kendilerine referans aldıkları komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın iktidar çatışmasına yönelik berrak devrimci tutumunu bir kez daha kitlelerle paylaşmak istiyoruz:
‘’Bir komünist hareket için elbette iki gerici klikten birini tercih etmek söz konusu olamaz. Komünist hareket, ikisini de düşman olarak görür; ikisini de devirmek için mücadele eder; ama bunlar arasındaki mücadeleye de gözlerini yummaz; bu boğuşmadan kendi hesabına azami derecede fayda sağlamak için, bunların birbirine göre durumunu iyi tespit eder, en gerici olanı tecrit eder, ilk ve en şiddetli saldırılarını ona yöneltir, bu arada diğer gerici kliğin mahiyetini teşhir etmekten, onunla kendi arasındaki düşmanlık çizgisini sıkı sıkıya muhafaza etmekten de geri kalmaz. Bilir ki, hakim sınıflar arasındaki bu boğuşma her an halka karşı bir birleşmeye dönüşebileceği gibi, bugün en gerici olan kliğin yerini, yarın diğeri de alabilir. Bu, gericiler arasında durmadan değişen güç dengesine, iktidara hangi kliğin hakim olduğuna, iktisadi ve siyasi buhranın mevcut olup olmamasına ve benzeri şartlara bağlıdır.’’
Topyekûn burjuva faşist sisteme karşı halkların topyekûn devrimci mücadelesini büyütelim!
Tüm gerici klikleriyle halklara karşı konumlanan mevcut gerici siyasal iktidara karşı devrimci çizgiyi ve halkların çıkarını merkeze koyan bir anlayışla mücadele etmek devrimcilerin temel görevlerinden biridir. Burjuva klikler arasındaki çatışmalarda hakların hiçbir çıkarı olamaz. Bu bağlamda AKP’siyle, CHP’siyle, MHP’siyle, ordusuyla, dincisiyle, Kemalist’iyle ve bir bütün tüm gerici türevleriyle hiçbir gerici burjuva odak bizlerin tercihi olamaz. Halklarımızın en devrimci ve doğru tutumu tüm türevleriyle mevcut gerici siyasal iktidara karşı mücadele etmek ve savaşmaktır.
Bu perspektifle tüm halkımızı Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) çatısı altında örgütlenmeye ve burjuva gerici siyasal iktidara karşı insanlığın özgürlük ve kurtuluş projesi olan sosyalizm bayrağını yükseltmeye çağırıyoruz.
Demokratik Haklar Federasyonu
16 Temmuz 2016