Yaşamdır, Umuttur, Yarındır 17’ler

17 lerTürkiye-Kuzey Kürdistan komünist-devrimci tarihi açısından ideolojik donanımın, devrimci mücadelede bedel ödemenin, kavgada kararlılığın, coşkun bir halk sevgisinin, özgürce bir yaşam için ölümü küçülterek yenmenin adıdır 17’ler

HABER MERKEZİ(17-06-2015)-17 Haziran 2005 tarihinde Maoist Öncü’nün 2. Kongresini gerçekleştirmek üzere Dersim’e hareket eden ve içlerinde MKP genel sekreteri Cafer Cangöz ve sekreter yardımcısı Aydın Hanbayat’ında bulunduğu 17 komünist-devrimci, Faşist Türk Devleti tarafından kurulan alçak bir pusu neticesinde ölümsüzleşti. 17’ler kuşkusuz sadece Maoist Öncü, Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci hareketi açısından değil, Uluslararası Komünist Hareket(UKH) açısından da oldukça önemli bir kayıp olarak tarihe geçti. Maoist Öncü saflarında her biri uzun yıllara yayılan ve devrimci mücadelenin her alanında nice bedeller ödenilerek yaratılan, uluslararası komünist-devrimci hareket tarafından tanınan, güven duyulan bir tarihtir aynı zamanda 17’ler.

Türkiye-Kuzey Kürdistan komünist-devrimci tarihi açısından ideolojik donanımın, devrimci mücadelede bedel ödemenin, kavgada kararlılığın, coşkun bir halk sevgisinin, özgürce bir yaşam için ölümü küçülterek yenmenin adıdır 17’ler. Tüm bu gerçeklikler 17’lerin ve 17’ler şahsında Maoist Öncü’nün stratejik olarak Faşizm tarafından hedef seçilmesinin, tehdit olarak görülüp bir an önce yok edilmesi gerektiğinin cevabıdır aynı zamanda. 42 yıl önce Amed zindanlarında komünist önder Kaypakkaya tarafından stratejik olarak yenilgiye uğrayan Faşist T.C devletinin 43 yıllık tarihimizde gerçekleştirdiği nice katliam, işkence, baskı ve manipülasyonlara rağmen, içten-dıştan yaratılmak istenen her türlü saldırı ve oyunlara rağmen Maoist Öncü’nün Anka kuşu misali her defasında küllerinden yeniden doğarak sınıf mücadelesi içerisindeki yerini alması ve komünist-kızıl bayrağı asla yere düşürmemesi, sınıf düşmanlarımızı daha da saldırganlaştıran, çaresizce fiili darbelerle Maoist Öncü’yü yok edebilecekleri algısına kaptıran sebeptir. Dünya halklarının muazzam direniş tarihinden devraldığımız ve komünist ustalarla bilimsel bir senteze ulaşan, Kaypakkaya yoldaş tarafından Türkiye-Kuzey Kürdistan gerçekliğine en doğru şekilde uyarlanan Marksist-Leninist-Maoist ilkeler ışığında sebatla mücadele ettiğimiz, köklerimize sıkı sıkıya tutunup, tarihsel olanla günceli birleştirdiğimiz ve bin bir taktik manevrayla stratejik yönelimimizden bir an dahi sapmadan devrimci mücadeleyi yükseltmeye çabaladığımız içindir Faşizmin bu azgın saldırıları. Bu saldırı furyası içerisinde başta kurucu komünist önderimiz Kaypakkaya olmak üzere, onlarca kadro, üye ve savaşçımızı devrimci mücadele içerisinde kaybettik, binlerce yoldaşımız faşizmin zindanlarında her türlü işkence ve baskıyla karşı karşıya devrimci direniş çizgisini bayraklaştırarak, Ölüm Oruçlarında, Açlık Grevlerinde ölümü küçülterek yenmenin tarihini yazdılar birer birer. Toprağa düşen her bir şehidimiz bizlere onurlu komünizm bayrağını devralma ve bu kızıl bayrağı burjuvazinin burçlarına dikme görevini devretti aynı zamanda. Bu şanlı tarih içerisinde 17’ler, umutsuzluğun, kararsızlığın, karamsarlığın bilinçleri ve yürekleri sarmaladığı, türlü bahaneler etrafında kavga kaçkınlığının doruklarda seyrettiği, ‘’barış, demokrasi, AB standartları’’ vb. burjuva-liberal safsataların havada uçuşup, sınıf mücadelesi yerine sınıf uzlaşmacılığının, ideolojik-siyasi-örgütsel teslimiyetin dayatıldığı bir atmosferde, bu soysuz karanlığa vurulan bir neşter, kızıl bir meşaledir. 17’leri anlamak, onlardan öğrenmek ve bizlere miras bıraktıkları şanlı komünizm yolunda ilerlemek bir an dahi geciktirilmeden her gün yeniden yeniden üretmemiz, öğrenmemiz, ilerlememiz gereken yolun adıdır.

  1. ölümsüzlük yıldönümünde 17’leri anarken, onların fikirlerini, yaşamlarını, mücadele pratiklerini bilince çıkartarak kendimize rehber edinmeli ve başta kendi taraftar kitlemiz olmak üzere, geniş emekçi kitlelere bu komünist mirası taşıyarak, yeni Caferler, Aydınlar, Bernalar yaratmalıyız. Aksi her yaklaşım ve pratik adı ne olursa olsun kuru slogancılıktan öteye geçmez. Tıpkı komünist önder Kaypakkaya’nın yarattığı mirası yüzlerce şehidimizin kanlarıyla milyonlara taşıdığımız gibi, 17’leride bilinçleri ve pratikleriyle sınıf mücadelemizin her daim parlayan kızıl meşalelerine çevirmeliyiz. Özellikle Maoist Öncü’nün 5. Genel sekreteri olan Cafer Cangöz yoldaşın mücadele süreci ve bir bütün yaşamı yeni kuşaklara aktarılmalı, adeta bir eğitim sürecinin parçası haline getirilmelidir. Elbette şehitlerimizi anarken, onlardan öğrenirken diyalektik yöntemi elden bırakmayacağız. Şehitlerimizi bütünlüklü bir şekilde doğruları, yanlışlarıyla anacak, bu bütünlük içerisinde öğreneceğiz. Bu genel kural her meselede itinayla ele alınması gereken bir olgudur. Şehitlerimizi anmak, onlardan öğrenmek, özellikle bugün açısından, tarihi birer anma, şehitleri yad etmenin ötesinde daha büyük anlamlara sahiptir. Her türlü tasfiyeciliğin özgürce kol gezdiği, sınıf uzlaşmacılığı ve teslimiyetin parlak cilalar altında dayatıldığı bir tarihsel süreçten geçmekteyiz ve bu süreci ancak devrimci köklerine sıkı sıkı sarılanlar başarılı bir şekilde atlatabilirler. İşte 17’ler en önemli köklerimizdendir. Sıkı sıkıya sarılıp, devraldığımız bayrağı daha yükseklere, daha nitelikli bir şekilde çıkartmanın talimatıdır Onların bize devrettikleri. İbrahim`den Cafer`e bizlere devredilen bu onurlu mirası sahiplenmek, ondan öğrenmek, geliştirip ilerletmek ve özgür-sömürüsüz bir dünya yaratmanın manivelası haline getirmek için daha fazla cüret daha fazla inançla sınıf mücadelesinin her bir alanında devrimci mücadeleye var gücümüzle yüklenelim, kazanacağız, mutlaka kazanacağız…

http://www.halkingunlugu.net/