Yeni Yıla Girerken / Rıza ÖZEN

Klasik bir deyimle ifade edecek olursak, koca bir yılı geride bırakırken, yeni bir yıla başlamaya, girmeye sayılı birkaç gün kaldı.

Deyim yerindeyse yaşam kendi mecrasında ve devinimi içinde akıp gidiyor. Adeta zamanın ve yılların arka arkaya birbirini nasıl kovaladığını yaşıyoruz. Ayların, yılların ve zamanın insan hayatında, siyasal ve toplumsal yaşamda bu kadar hızlı akışı ve akmış olması insanı çoğu zaman şaşırtıyor.

Ve tabiki yaşamın bu denli hızlı akışı; ekonomik, siyasal, toplumsal, kültürel ve teknik alandaki baş döndüren gelişmeler, değişim ve dönüşümler,yaşamın bu kargaşası ve hengamesi içinde, yılların nasıl da hızla akıp gittiğinin farkında bile olmuyorsun.

Farkında olduğunda da ister istemez, geçmişin tarihselliği  bağlamı içinde kendi dünyanda düşünmeye,tartışmaya; analizler yapıp sentezler ve sonuçlar çıkarmaya, bugünün  dünyasına getirip,değişim ve  dönüşümler ekseninde güne, yaşama ve geleceğe dair öngörüler ve perspektifler çıkarmaya çalışarak yol-yöntem oluşturmaya ve bulmaya çalışıyorsun.

Bireylerin bu davranış ve düşünüş biçim ve tarzı yanyana ve bir araya geldiğinde,ortak kollektif bir bilince ve duruşa dönüşüyor. Yani sadece düşünme,teorik olarak söyleme ve tarif etme degil, doğru ve bilimsel temelde oluşan bilinç somutunda yaşama müdahale etmek, değiştirmek ve dönüştürmek eylemine giriliyor ki, bu da kurum, kurum bilincini, organize olmayı ve örgütlenmeyi beraberinde getirir, getiriyor.

Günümüz dünyasına gelinen süreç böyle oldu ve bundan sonra da böyle olacak ve insanlık böyle yol alacak.

Hak, özgürlük ve eşitlik peşinde koşan insanlığın yaşam kavgası ve serüveni bu yolu izledi. Ve bundan sonra da altın çağa yürüyüşü  kesintisiz sürecektir. Mülkiyetçi ve tahakkumcu insanlık dışı bu sisteme karşı ezilenler ordusunun bunun dışında başka bir çıkış yolu yoktur.

İnsanlığı ve yaşadıgımız gezegeni yıkımın ve felaketin eşiğine getiren ve kanlı yüzünü her geçen gün daha da barbarca gösteren bu sisteme karşı hak ve özgürlüklerin egemem olduğu, egemen kılındığı bir dünya ve yeni bir yaşam, insanlığın ve bağrında yaşadığı doğanın tek kurtuluşu,alternatifi ve seçeneğidir.

Çünkü, doymak bilmez bu soyguncu ve talancı sistemin tek mantığı insanlığı ve doğayı soyup soğana çevirmektir. Gördüğümüz,tanıklığını yapıp bizzat yaşadığımız süreçte olduğu gibi,geçmiş tarihsel ve toplumsal süreçlerde de egemenlerin,tiranların ve desbotların ezilen emekçilere ve halklara karşı izledikleri siyaset aynıdır,aynı olmuştur.

Halklara sundukları açlık ve yoksulluk,sömürü ve zulüm,göz yaşı ,katliamlar ve soykırımlar olmuştur. İnsanlık tarihi buna tanıktır.

Öyleyse, ezilen ve baskı altında olan insanlık,insanca yaşamak için,kendi kaderini kendileri belirlemeli ve kendi ellerine almalı, eşitlik,özgürlük ve adalete  dayalı devrimci tarihlerini kendileri yazmalı ve geleceğin muştulu yaşamına kapı aralamalıdır.

Geride bırakmaya hazırlandımız 2021 yılı işçiler, emekçiler,ezilen halklar,uluslar, kadınlar ve LGBTİ’ler, yani başka bir ifadeyle, bu dünyanın ötekileri, madurları ve gadre uğrayanları açısından çok kötü geçti diyebiliriz.

Adeta zülmün kol gezdiği,şöven milliyetçilik ve ırkçılığın,cinsiyetçi ve dinciliğn,militarizmin tavan yaptığı, çevre felaketlerinin çok yaygınlaştığı bir yıl yaşadık. Korona salgınını fırsata çeviren egemen sınıflar ve kapitalistler, yüz milyarca dolarla kasalarını doldurarak ve büyük bedeller uğruna kazanılmış ekonomik, demokratik, siyasal ve sosyal haklarımıza saldırmaya ve budamaya devam ettiler.

Emperyalist dünya gericiliği ve işbirlikçilerinin küresel çapta bu saldırılarına karşı elbette dünyanın dört bir yanında büyük mücadele ve direnişler de oldu. Yüzbinler ve milyonlar baskı ve sömürüye, emperyalist işgal ve katliamlara karşı sokaklara döküldü.

Özellikle kadınlara yönelik ayrımcı,cinsiyetçi,şiddet ve kırıma karşı, kadınlar cephesinde milyonları bulan büyük kitlesel hareketler ve gösteriler küresel boyutta öne çıktı. Keza yine iklim krizi ve çevre  felaketleri nedeniyle yüzbinler sokaklara döküldü.

Burada esas ve temel sorun;dünya çapında ezenle-ezilenler arasındaki çelişki ve uçurum bu kadar derinleşmişken, derinden ve çok güçlü birikmiş bir enerjiyi bağrında taşıyan,patlamaya hazır ve “nefes alamıyoruz” diyen bir fay hattı oluşmuşken, yüzbinlerin ve milyonların ayağa kalkıp sokaklara dökülüp,devrimcilere, sosyalist ve komünstlere, yani sınıf mücadelesine büyük olanak ve fırsatlar sunarken, güçlü bir siyasal, politik, zemin ve iklim yaratırken; politik öznelerin örgütsel yetersizliği ve zayıflıgından dolayı bu hareketlere önderlik etme durumundan hayli uzak olmasıdır.

Ve dolayısıyla butür kitlesel kalkışma ve hareketlerin zaman ve süreç içinde kalıcı, güçlü mevziler elde edemeden ve başarılara ulaşamadan sönümlenmesi ve düzeniçiliğine evrilmesidir.

Bugün uluslararası arenada esen-estirilen sağ tasfiyeci rüzgar tüm (bazı istisnalar olabilir, vardır da) devrimci demokratik, sosyalist kurumlardan tutalım da komünist partilerine kadar değişik biçim ve oranlarda etkemiştir. Genellikle sağa savruluş, sağa kayış söz konusu ve somut su götürmez bir gerçekliktir.

Radikal mücadeleden uzaklaşmanın yarattığı bu boşluk ve zeminden hareketle, reformist ve düzeniçi, düzen sınırlarını aşmayan, zorlamayan örgütlenmeler çok yaygın ve ağırlık kazanmıştır.

Bugün için bu sağa kayış, temel tezlerimiz ve değerlerimizden uzaklaşma,  devrimciler, sosyalisler ve komünistler açından büyük bir tehlikedir. Ve bünyemizi içten içe kemirmektedir.

Sol, sosyalist ve komünistler içine düştüğü bu krizden, içine düştüğü bu girdap ve türbülastan mutlaka kurtulmalı ve tarihi bir çıkış yapmalıdır!

“Hazine kaybedildiğ yerde aranır!” hedefine kilitlenmelidir!

Bu duygu ve düşüncelerle,

2022 yılının, tüm dünya halkları açısından güçlü devrimci mücadela ve başarılara vesile olması dileği, özlemi, umudu ve kararlığıyla, tüm dost ve yoldaşlarımın da şimdiden yeni yılını kutluyorum.

25.12.2021