17’ler Katliamı ve Bir Önderliğin Anatomisi…

Partimiz gerçekleştirdiği 1. Kongresiyle köklü adımlar atıp bir dönüm noktasına girerken, düşmanın dikkatlerini bir kez daha üstüne çekmişti. Kısa sürede sağlanan örgütsel toparlanma ve gerilla savaşı başta olmak üzere, Halk Savaşı’nın somut planlaması ve Parti 2. Kongresinde bir dizi askeri siyasi yönelimini sonuçlandırma kararlılığı, kaçınılmaz olarak sınıf düşmanlarını da karşı tedbirlerde yoğunlaştırdı.  Sisteme yönelişi stratejik olan 1. kongre hamlelerine karşın düşman da aynı düzeyde yaptığı hazırlıkla 2. Kongreye yöneldi. 2005 yılının Haziran’ında Parti 2. Kongremizin gerçekleştirilmesinin arifesinde 17 yoldaşımız Munzur dağlarında düşmanın stratejik saldırısıyla hunharca katledilirlerken, “17ler”, uzun mücadele hayatlarında biriktirdikleri direnişler feda ruhu ve bükülmez iradeyle parlak bir miras olarak yaşamda kaldılar. Partimizi sarsan ancak, yoldaşlarımızın bayrağı devralmadaki kararlılığında, ülke devrimci hareketinin sahiplenmesinde ve Uluslararası Komünist Hareketin dayanışmasında ezilenleri öfkeli bir sınıf tutumuna uyandıran bu faşist saldırının tarih kaydına geçişi de “17’ler katliamı” olarak not edildi.

Ölümsüzleşmelerinin 17. yılında 17’lerin Komünist mücadele anısı önünde saygıyla eğilirken, devrimci atılım ruhuyla işaret ettikleri ve inşa ettikleri bilimsel doğrultularından öğrenmeyi sürdürüyoruz. Parti önderliğimizi de ifade eden 17’ler, yaparak ve yaşayarak yarattıkları ve bizlere bıraktıkları mücadele ve direniş tarihiyle bir bellektir. Kent, zindan ve kırsal alan mücadele hattındaki mücadelelerde deneyimleyerek sınıf savaşının her alan ve cephesinde pişerek yetkinleşen, 5 nolu zindanında direnen devrimcilere, işkencecilere ‘‘Caferleşme‘‘ dedirten, Kaypakkaya yoldaşın Komünist çizgi doğrultusunda ilerleyen bir mücadele belleğidir 17’ler… Tam da bundandır ki, Partinin kısa tarihsel sürecine göz atarak, 17’lerin bu süreçte oynadığı tarihsel role dikkat çekip bilimsel hattını rehber almak elzemdir…

Nisan 72’deki kuruluşundan kısa bir süre sonra aldığı örgütsel yenilgiyi atlatan partimiz, merkezi yapısını yeniden inşa etme sürecinde (1976) Halkın Gücü ve Halkın Birliği olarak bilinen ilk ayrılıkla tanıştı. Bu sürede merkezileşme perspektifi ve devrim ısrarı temelinde gösterdiği bilinçli irade ve planlamayla kısa bir dönem Bölgesel Süreç işletti ve Bölgesel Dönem altında merkezileşme hedefiyle yürütülen çalışmaları tamamlayıp 1978 yılında ilk Parti Konferansını başarıyla sonuçlandırdı.  Demokratik-merkeziyetçi örgütlenme ilkesini hayata geçirdi…

Partimiz, 2002 yılına gelene kadar birçok konferans gerçekleştirerek, bu konferanslarda seçtiği dönemsel önderliklerle tesis ettiği kurumsal önderliklerle merkezi yapısını sürdürürdü.  Aynı konferanslarda aldığı kararlarla devrimci görevlerini sahiplenerek sınıf mücadelesini yürütürken,  siyasi iktidar perspektifi temelinde yürüttüğü  gerilla savaşında tarihsel önemde ilerleme ve başarılar; bazen de ağır kayıplar verdi.

Ne ki, konferansların parti programı veya partinin devrim programına dönük tartışmalar yürütüp bu düzeyde köklü kararlar alma yetkisi ve değişimlere gitme hakkını ortadan kaldıran ya da bu hak ve yetkiyi men eden zaaflı bir kavrayışı, uzun bir süre parti iradesinin sınırlamakla işlevli kalmadı, hem partinin demokratik işleyişiyle iç içe gelişen teorik politik potansiyelinin gelişmesini sınırladı hem de somut koşulların talep ettiği değişimlere bağlı olarak yenilenmeyi zaafa uğrattı.  Parti içi sorunların çoğu kez tasfiyecilikle sonuçlanmasının esas nedeni bu düşünüş biçiminin sonucu olsa da bu durum da görülemedi. Örgütsel sorunları adeta sürekli hale getiren bu kavrayışsızlık hukuk sorunlarının yanı sıra, nesnel gelişmeler karşısında geliştirilmesi şart olan strateji ve siyasetlerin yenilenmesinde Konferansların ve dolayısıyla parti iradesine vurulmuş kilit işlevi gördü. Zira, bu süre boyunca benimsenmiş anlayışa göre, parti programı ve bu kapsamdaki temel meseleler ancak Kongrelerde tartışılıp karar altına alınabilirdi… Konferanslar ise, esasta kuruluşta saptanan devrim niteliği, stratejisi, mücadele ve örgütlenme biçimleri ve programatik görüşlere bağlı kalarak, bunların hayata geçirilmesi ya da bu çerçevenin sorunlarına çözümler üretip geliştirmekle sınırlı- yetkiliydi…

Bu durum, özellikle belli bir tarihten sonra, Partinin önüne bir yığın sorun ve ihtiyaç çıkarıyor, mücadele ve örgütlenme biçimleriyle daha güçlü pozisyon almasını engelliyor, gelişimini frenleyerek örgütsel sorunların birikmesine yol açıyor, görev ve sorumlulukları karşısında etkisiz-zayıf kalmasına vesile oluyor, ihtiyaç haline gelen sorunları tartışıp kararlar almasını ve yenilenmesini öteleyerek Partiyi dar döngüye hapsediyordu…

Partimiz, kararlılıkla devrimci savaşta ısrar ediyor, kahramanca çarpışma ve eylemlerde bulunuyor, ağır bedeller ödeyerek Devrime samimiyetle kitlinmiş önder kadrolarını, sayısız  üye ve savaşçılarını devrime armağan etmekten tereddüt etmeden devrim eksenini koruyarak yürüyüşünü ısrarla sürdürüyordu… MLM ideolojisine bilimsel sadakat, bilimsel sosyalizm teorisine sağlam inanç,  Kaypakkaya çizgisinde somutlanan tarihsel miras ve ideolojik-siyasi perspektife bağlılık, devrim kavrayışında gösterdiği keskin devrimci duruş, samimiyet ve dürüstlük, siyasi iktidar hedefi temelinde savaşla birleşen mücadele bilinci ve demokrasi geleneği ve kültürü gibi özellikler, Partimizin üstün yanları olarak onu ayakta tutan ve son tahlilde yarım asrı geride bırakırken devrim doğrultusunu yitirmeyerek ilerlemesini sürdüren kuvvetli temellere sahip olduğu içindir ki, her defasında örgütsel yenilgi ve ağır darbeler alarak, ideolojik-teorik mücadele birikimi ve örgütsel tecrübesini büyük oranda yitirerek adeta başa dönüp yeniden başlangıç noktasına dönse de, sınıf mücadelesi sahasında ısrarla var olması bu sağlam temellere tutunması oldu.

Bu süre boyunca yaşadığı sorunların temellerine inmeyerek, önderlikleri veya önderlik çizgilerini mahkum ederek süreci açıklamaya çalışıyor ya da çareyi bunda arıyordu. Ne ki, bir önceki önderliği mahkum eden her yeni önderlik de kendisinden önceki önderliğin kaderini yaşamaktan kurtulmayarak, aynı mahkumiyet yargısına maruz kalıyordu… Bu döngü aynı zamanda partide örgütsel kan kaybına da yol açıyor;  ayrılıklar, kopmalar, koparılmalar veya bölünme ve bölmeler kültürüne de zemin sunuyordu… İdeolojik kırılmalar, dar tartışma ve sorunlarla boğuşma, daralmaların yol açtığı sekter çizgiler, strateji ve taktikler tartışması ve sağ-sol eğilimler temelinde sakat anlayışların gelişip boy vermesi de kaçınılmaz olarak partiyi içten içe kemiriyordu… İlke meselelerine varan kimi aşınmalar baş gösteriyor, objektif olarak tasfiyecilik bir kültüre dönüşüyordu. Yaşanan sorunlar temelinde, Parti, merkezi yapısını koruyup sürdürmede sancılar yaşıyor, dağınıklık günbegün derinleşiyordu… Marjinalleşme tehlikesi tespiti nesnel temele oturarak ciddi bir sorun olarak partinin önüne çıkıyordu…

I.Kongrenin Tarihsel Önemi Ya da Bir Önderlik Anatomisi Olarak “17’ler”

Nitekim onlarca yıl sonra 2002 yılında, Partimiz, Cafer Cangöz ve Aydın Hanbayat yoldaşların tayin edici rolü ve önderliği altında, tabuyu parçalayıp kırmızı çizgi edilen eski kabukları kırarak yeni ufuklara yükselen bilimsel bayrakla 1. Kongresini başarıyla gerçekleştirdi. Bu cüretli bilimsel sıçrayışla dokunulmaz kılınan her şeye dokunuldu ve yukarıda özetlemeye çalıştığımız Partinin temel sorunlarına neşter vurma eylemi, 17’ler katliamıyla özdeşen ilgili önderlik tarafından gerçekleştirildi…

Parti 1. Kongremizin örgütleyicisi olmakla birlikte, seçilmiş önderliği de olan 1. Kongre önderliği, doğru tarih bilinciyle olumlu-olumsuz tüm parti geçmişini sahiplendi, hataların özeleştirisini yaparak tüm parti tarihini sorumlulukla üstlendi, tarihini muhasebe ederek ayrıntılı sorunlara ışık tutup köklü eleştiri yürüttü, ideolojik kırılmalara işaret ederek hatalı çizgi ve anlayışlara karşı mücadele ekseninde yepyeni bir ufuk oldu; bilimsel kültür ve kavrayışı derinleştirmenin öncüsü oldu.

Bilim sorununda hiçbir korkuya yer olmadığını, eski tarz ve kültürü, hatalı anlayış ve çizgileri, ideolojik kırılma ve ayrılıkçı kültür ya da ayrılık-birlik meseleleri, kitleselleşme sorunu ve marjinalleşme realitesi, salt askeri bakış açısı ve sekter anlayışları, ciddi ilkesel hata ve muhasebe ederek eleştiriye tabi tuttuğu dogmatizm, kendiliğindenlik, taktik siyasetle strateji ilişkisi, sürekliliği sağlanmamış askeri eylem çizgisi ile devrimci zor ilişkisi, ve partinin nicel-nitel olarak geliştirilmesi sorununa kadar  attığı bütüncül adımlar ve yeni tarzla bir kez daha kanıtladı…

Stratejik yönelim ve planlama temelinde, partinin kurumsallaştırılması ve teorik ideolojik derinleştirilmesi, Halk Savaşı‘nın somut planlamalar temelinde geliştirilerek sürekliliğinin sağlanması ve merkezi göreve bağlı mücadele araç ve biçimlerinin tamamlayıcı olarak yürütülmesine dönük saptadığı temel görevleri temkinli ilerleme siyaseti içinde yürütme kararıyla bilimsel tutumunu berrak biçimde ortaya koydu…

Eleştiri-özeleştiri mekanizması, ideolojik mücadele ve demokratik-merkeziyetçi ilke temelinde demokrasi ve disiplini yeniden tarif ederek partinin niteliğini ve parti içi sorunları bilimsel zemine oturttu; azınlığın hakları ve farklı fikirlerin baskı altına alınamayacağına işaret etti, farklı fikirlerin demokratik ve meşru mekanizmalar içinde özgürce kendisini ifade edip savunma hakkını yeniden hüküm haline getirerek partide siyasi yaşamın canlanmasını sağladı…

Partiyi geliştirip ilerletmede sorunlu olan eski hatalı anlayış, kültür, kavrayış ve örgütsel tarz köklü eleştiriye tabi tutularak, bilimsel ideoloji ve siyasete uygun yeni yönelim benimsenerek egemen kılındı… Dedikoducu, sekter, yıkıcı, dogmatik, klikçi, kısımcı, adamcı ve dar sorunlarla meşgul olan sığ tartışma kültürü mahkum edilerek, parti-örgüt bilinci geliştirilerek parti birliği bilimsel temellere oturtulurken bütün bunlar toplamında Partide gözle görülür bir ilerleme, toparlanma, güçlenme ve örgütlenme dinamizmini ortaya çıkardı.

Partinin programatik görüşleri esas alınarak ve fakat eksik ve hatalı yanları düzeltilerek bir programın oluşturulması ise parti önderliğinde devrim motivasyonunun dinamik hale gelmesi ya da getirilmesinin stratejik temeli olarak yeni sürecin en ileri kazanımı, güç kaynağı oldu…

Parti, devrim programı zemininde daha güçlü, daha somut ve daha bilinçli bir örgütlenme ve mücadele pratiğine girerek dikkate değer gelişmelere adım attı. Kısa sürede Gerilla güçlerinde bir nicelik ve nitelik açığa çıkarken, demokratik alan mücadele ve örgütlenmesinde de gözle görülür bir kitleselleşme ve canlılık meydana geldi…

Parti (1. Kongre) önderliği, sağlanan mevcut gelişmeler zemininde 2. Kongreyle daha ileri bir savaş ve örgütlenme hedefine kilitlenmiş, bunun hazırlıklarını önemli oranda başarmıştı. Hedeflenen atılım, Parti 2. Kongresi ve burada yapılacak yeni planlama ve belirlenecek somut görevlerle, alınacak kararlar ve bunların hayata geçirilmesiyle ileri bir hamleye dönüşecekti… Bu bilinç ve kararlılıkla 2. Kongreyi gerçekleştirmek üzere Munzurlara yürüyen parti önderliğimiz, düşmanı yeterince ciddiye almayan hatalı eğilim ve iradesi dışında gelişen diğer olumsuzlukların bir sonucu olarak düşman tarafından katledilerek fiziken tasfiye edildi…

Partimizin Sınavı

Evet, önderliğinin bu fiziksel tasfiyesi nedeniyle bir kez parti ideolojik-teorik-siyasi birikim ve örgütsel tecrübe yönüyle zayıf düştü.  Ne ki, Onların bizlere bıraktığı siyasi mücadele pratiği ve ideolojik-teorik miras, stratejik gücümüz oldu ve olmaya devam etmektedir. Tam da bu zeminde, partimiz bütün sınırlılık ve örgütsel zayıflıklarına karşın, 17’lerin açtığı çığırda gelişerek ilerlemesini sürdürdü. Onların miras ve kazanımlarını sahiplenerek yarım bıraktıkları 2. Kongresini gerçekleştirmeyi başardı. Bu sürede örgütsel geri çekilme taktiği benimseyen partimiz, zaman kaybetmeden 2. Kongre çalışmalarına girişerek bu görevi başarıyla tamamladı; düşmana gerekli yanıtı vererek kararlılığını ortaya koydu. 2. Kongre sürecinin örgütsel sorun ve sancılarına rağmen, merkezileşen partimiz devrimci savaşın örgütlenmesine girişerek gerilla güçlerini savaş mevzilerinde konumlandırdı, devrim ısrarı ve iradesini pratikleştirerek mücadele görevlerini kaldığı yerden omuzladı. Ve bu mücadele pratiği içinde 3. ve 4. Kongrelerini gerçekleştiren partimiz, 17’lerden devraldığı görevleri ete kemiğe büründürdü. 3. Kongrede toplumsal yapının tahlili, buna bağlı devrimin niteliği, programı ve devrim stratejisi gibi temel meselelerde aldığı radikal kararlarla köklü değişim ve ilerlemelere imza attı… Sosyalist devrim programı ve Sosyalist Halk Savaşı Stratejisini kararlaştırdı… Emperyalizm üzerine tartışmalardan Sosyalizmin Sorunlarına, mücadele ve örgütlenme biçimlerine kadar bir dizi kararlar aldı… 4. Kongresini örgüt ve örgütlenme sorunlarını esas alan ve buna odaklı muhtevanın yanı sıra, başka meselelere dönük bir dizi karar aldı, siyaset yönelimi olarak ‘‘Kazanma Siyasetini‘‘ kararlaştırarak siyaset ve taktikler geliştirdi…

Düşmanın üstün teknik araç-gereçlerle geliştirdiği teknolojik savaş, geçici de olsa devrimci savaşın eski tarzda yürütülmesini adeta olanaksız hale getirdi. Bu durum, devrimci mücadeleyi devrimci savaşı belirgin sorunlarla karşı karşıya getirdi; mücadele ve savaş biçiminde yeni bir dönemi gündeme getirerek henüz aşılmamış ve ama aşılması kaçınılmaz olan bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Sürecin ruhuna uygun olarak olanaklı ve yürütülebilir mücadele biçimlerine girişen partimiz belli gelişmeler kaydederek önemli kazanımlar elde etmeyi başarmıştır. Devrimci savaşın yeni şartlarda alacağı biçim ve bu şartlarda yürütülerek geliştirilmesi stratejik bir görev ve bir sorun olmaya devam ederken, mevcut şartlarda yürütülmesi veya başarılması olanaklı olan mücadele ve örgütlenme biçimlerine dönük iradenin ortaya koyulması rasyonel olandır ki, partimizin bunda belli bir irade ve çalışmayla belirli sonuçlar aldığı söylenebilir.

Buna rağmen, henüz sorun ve yetersizlikler aşılmış değildir. Devrim ve mücadele görevlerindeki zayıflıklar ve genel devrim sorunu, buna bağlı sorunlar yakıcılığını korumaktadır. ‘‘Yetinilecek‘‘ ya da zorunlu olan bir mücadele, örgütlenme ve savaş gerçekliğinden; bunların ihtiyaçlarına dönük bir örgütlenme ve pratikten bahsedilemez. Şartları zorlayarak değiştirme ve sorunları aşarak devrimi geliştirme stratejik ödev olarak bakidir. Partimizin kararlılığı, yönelimi, perspektifi ve tüm doğrultusu buna dönüktür… Aşamamış olduğumuz sorunlar aşacağımız sorunlardır. Henüz aşmamış olmamız, aşamayacağımız anlamına gelmez. Aşmakta kararlıyız; başka bir alternatifimiz yoktur! Nesnel koşullar devrimden, devrimci mücadeleden yanadır. Devrimci durum mücadelenin gelişmesine elverişlidir. Örgütlü kuvvetimiz yetersizdir ama gelişerek büyümektedir. Halk kitlelerine, kendimize güvenmekteyiz! Halk kitleleri açlık ve acı çekmekte, değişim istemektedir. Buna yanıt olmakta ısrarlı ve kararlıyız.

Değiştirecek yegane kuvvet değişim isteyerek değiştirme iradesi ortaya koyan proletarya önderliğinde geniş halk kitleleri ve kuşkusuz ki onların eseri olan proleter devrimdir! Devrimden başka bir yol yoktur!

Komünist kararlılık ve mücadele pratiklerinden ilham aldığımız ölümsüz yoldaşlarımız şahsında 17’lerin, 17’ler şahsında Parti 1. Kongre önderliğimizin Kızıl anıları önünde bir kez daha eğiliyor, Komünist mücadelelerini selamlıyoruz!…