19-22 Aralık aynı zamanda destansı bir direniş manifestosudur. Devletin havadan ve karadan gerçekleştirmiş olduğu katliam saldırısına karşı devrimci ve komünist tutsaklar can bedeli bir mücadeleyle 4 gün boyunca barikat barikat direnerek devrim ve komünizm bayrağını dalgalandırmışlardır. Devrimci direniş ve teslim olmama geleneğini kuşanan devrimci ve komünist tutsaklar siper yoldaşlığı ruhuyla vahşi saldırı ve katliama karşı halaylar, marşlar ve sloganlarla karşılık vererek tarihi bir direnişe imza atmışlardır. Bu tarihi gerçeklikten ötürüdür ki, 19-22 Aralık bir katliamdan öte, esas olarak dünya halklarının mücadele tarihine kanla yazılmış olan bir direniş manifestosudur. Bu vesile ile 19-22 Aralık katliam saldırında ölümsüzleşen devrimci ve komünist tutsakların devrimci hatırları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz.
Köhnemiş ceberut devletin devrimcilere yönelik stratejik imhaya dayalı politikaları her tarihsel kesitte niteliğini koruyarak farklı formatlarda güncellenerek karşımıza çıkıyor. Kuruluşunu katliamlara ve baskıya dayalı inşa eden ‘’TC’’ devleti Osmanlı padişahlarının pas tutan kılıcını kuşanarak tek devlet, tek bayrak, tek millet yaratma çabasını zora dayalı olarak halklarımıza dayatmaktan bir an olsun vazgeçmemiştir.
Köhnemiş sistemini zoru ve şiddeti devreye koyarak ayakta tutmaya çalışan hakim sınıflar yaşamın tüm alanlarını zapturapt altına alarak egemenliğini perçinleme gayesini taşımaktadır. Coğrafyamızın tarihi katliamlar ve direnişler tarihidir. Sayısız katliamın altında imzası bulunan ‘’TC’’ devleti devrimci ve komünistler başta olmak üzere toplumsal muhalefetin bir bütününe karşı pervasız saldırılarıyla ün salmış bir devlettir. Seceresi baskı zorbalık ve katliamlarla doludur. Hapishaneleri, kanunları yasaları orduları vb. sadece küçük bir azınlığın çıkarına uygun biçimlenmiştir. Bu araçların bir bütünü ‘’milli’’ çıkarlar ‘’devlet bekası’’ ‘’ulusal güvenlik’’ ‘’vatan bölünmezliği’’ argümanıyla kılıfa sokulmuş ve meşrulaştırılmıştır. Tüm araçları mazlum halklar, ezilen inanç ve milliyetleri, işçi ve emekçileri prangalamak görevi görmektedir. Hapishanelerde bu realiteye göre şekillenmiş ve iktidarı elinde bulunduran küçük bir asalağın en önemli silahlarından birine dönüşmüştür. Sömürüye ve zulme karşı isyanı kuşananların diğer bir adresi olan hapishaneler egemenlerin soluk borusu olması sebebiyle önemli bir noktada durmaktadır. Bundandır ki kollar sıvanarak yeni hapishaneler inşa edilmiş ve bu durumdan memnuniyetleri her seferinde tekrarlanmıştır.
Gerici burjuva siyasal iktidarların toplumsal kurtuluş mücadelesini engellemek ve bastırmak için devreye koydukları stratejik saldırı ayaklarından biridir hapishaneler. ‘’TC’ ’devleti de toplumsal ve ulusal kurtuluş mücadelesini bastırmak için hapishaneler saldırısını en etkin biçimde kullanan devletlerin başında gelmektedir. ‘’TC’’nin kuruluşundan günümüze dek binlerce, on binlerce aydın, yazar, sanatçı, gazeteci, devrimci ve komünist hapishanelere doldurularak en vahşi saldırı ve işkencelere uğrayarak susturulmaya çalışılmıştır. Yine ‘’TC’’nin 90 yıllık tarihi boyunca hapishanelerde gerçekleştirilen vahşi katliamlarda yüzlerce devrimci, komünist ve yurtsever tutsak hunharca katledilmiştir.
‘’TC’’ tarihin en kapsamlı ve vahşi katliam saldırılarından biri de 19-22 Aralık 2000 hapishaneler katliamıdır. F Tipi tecrit saldırısına karşı devrimci ve komünist tutsakların başlattıkları açlık grevi ve ölüm orucu direnişini bastırmak ve bunun üzerinden bir bütün tüm toplumu susturmak ve gözdağı vermek için 19 Aralık 2000 günü 20 hapishaneye aynı anda yapılan katliam saldırısında 28 devrimci ve komünist tutsak vahşice katledilmiş ve yüzlercesi ise yaralanmıştır. Adına “Hayata dönüş operasyonu” verilen vahşi katliam saldırıları altında yüzlerce devrimci ve komünist tutsak, barbarca işkenceler eşliğinde F Tipi hücrelere götürülmüştür.
19-22 Aralık aynı zamanda destansı bir direniş manifestosudur. Devletin havadan ve karadan gerçekleştirmiş olduğu katliam saldırısına karşı devrimci ve komünist tutsaklar can bedeli bir mücadeleyle 4 gün boyunca barikat barikat direnerek devrim ve komünizm bayrağını dalgalandırmışlardır. Devrimci direniş ve teslim olmama geleneğini kuşanan devrimci ve komünist tutsaklar siper yoldaşlığı ruhuyla vahşi saldırı ve katliama karşı halaylar, marşlar ve sloganlarla karşılık vererek tarihi bir direnişe imza atmışlardır. Bu tarihi gerçeklikten ötürüdür ki, 19-22 Aralık bir katliamdan öte, esas olarak dünya halklarının mücadele tarihine kanla yazılmış olan bir direniş manifestosudur. Bu vesile ile 19-22 Aralık katliam saldırında ölümsüzleşen devrimci ve komünist tutsakların devrimci hatırları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz.
19-22 Aralık göndere çekilmiş bir direniş sancağıdır
Bedenlerini ateş topuna çevirerek özgürlüğü muştulayanların devrimci militan hattı rehberimiz olmaya devam ediyor. Tarih 19-22 Aralık 2000’i gösterdiğinde iki sınıf tekrardan karşı karşıya gelmişti. Bir yandan tankları, toplarıyla kuşatılmış yeminli halk düşmanları diğer yandan ise bilincin kor ateşiyle halka, devrime sadakatin adı olan devrimci ve komünistler. Günlerce süren muharebede devlet aklı tüm imkânlarını seferber ederek toplumsal muhalefetin öznesi olan devrimci komünistleri etkisiz hale getirip iktidarını perçinlemeye çalışıyordu. Asıl amaç belliydi, içerinin sesini kısarak dışarının direncini kırmak. Tüm gayretleri iktidarının daha rahat ve ‘’huzurlu’’ ortamda sürdürebilmekti. Çıbanbaşı olarak görülen devrimci ve komünistler başı derhal ezilmeli sükûnet sağlanmalıydı. Demir aletlerin ağzından çıkan ateş eşit adil yaşanılır bir dünyayı hedef almıştı. Bedenlere doğrulan namlular yakılan hücreler zifiri karanlığın sürdürülebilmesine dairdi. Hakim sınıfların topyekûn saldırısı imha esas almış, ambulanslar, morglar, ceset torbaları önceden hazır kıta bekletilerek kanlı senaryo devreye sokulmuştu.
19- 22 Aralık, iktidarı elinde bulunduran asalak sınıfın teknik imkânsal üstünlüğüne rağmen, devrimci iradenin duvarına çarparak tersyüz olmuştur. Özel mülkiyete dayalı burjuva gerici devlet mekanizmasına son vermeyi amaçlayan devrimci komünistler nasırlı elleriyle yaşamı ilmek ilmek örerek ve bedenini siper ederek yenidünyanın inşasına harç olmuşlardır. İmkânsızlıklara ve birçok dezavantaja rağmen devrimci cüretti kuşanan devrimci ve komünistler küllerinden doğrulmanın adı olarak tarihsel rolünü oynamış ve adını tarihin en güzel sayfasına iliştirmiştir.19-22 Aralık sadece Türkiye/ Kuzey Kürdistan halklarına bir umut meşalesi olmamış, kendi sınırlarını da aşarak dünya devrimci hareketine büyük bir miras devretmiştir. Bu tarihsel deneyimden öğrenilmesi ve rehber edinilmesi zaruridir. Bedenlerini barikata çevirerek faşizme geçit vermeyenlerin devrimci hatırası rehberimiz olmaya devam ediyor/edecek. Kutup yıldızı olarak aramızdan ayrılan yoldaşlarımızın devretmiş oldukları özgürlük meşalesi ellerimizde umut yaymaya devam edecek.