1973 18 Mayıs’ında Ölümsüzleşen Komünist Önderimiz Kaypakkaya Yoldaş Şahsında Tüm Parti ve Devrim Şehitlerini Anıyoruz!

Sonuna kadar devrim, zafere kadar savaş şiarıyla toprağa düşen onur abidesi yoldaşlarımız devrimin yol işaretleri, birer Kutup Yıldızı’dırlar Onlara sözümüz, devrim, Sosyalizm ve Komünizm mücadelesinde zafere kadar ısrardır Şehitlerimize tam bağlılıkla, bir kez daha Kaypakkaya yoldaş şahsında Parti ve devrim kahramanlarımızın ölümsüz anısı önünde saygıyla eğiliyoruz!

MKP (18-05-2020) Sökülüp atılacak sınıflar, sömürüsüz ve sınırsız kılınacak Cihan… Böyle özgür olacak Alem… Karamsarlık zehir, karanlık geçicidir; ha doğdu, ha doğacak, batışı doğuşu için Güneşin… Yürüyorsa devrime doğru kervan, uzak değil büyük ütopya, mutlaka kazanılacak ve kurulacak Yeni Dünya… Çünkü, “Biz başka alem isteriz. Bizi hiçe sayanlar bilsin. Bundan sonra herşey biziz” denmiştir bir kez… Durmak yok, dönmek asla!… Yaşanan ve yaşanacak kavgada yazılacak, insanlığın özgürlük destanı…

Nasırlı ellerde karılıyordu tarihsel eylemin harcı… Özgürlük tutkusu mayalıyordu büyük meydan okuyuşu… Yazgısını değiştirmeye göz dikmiş kölelerin kalkışmasıydı prangaları ilk kıran… İnsanı makinalaştıran makinalaşmayla başladı özgür kölelerin yeni serüveni… Komünist Manifestoyla doğdu yeni şafak… Dolaşıyor kıtayı heyula… Işık tutarak aydınlatıyor, gösteriyordu değiştirilecek olandan gelecek olanı… Artık uyanmıştı uyanacak olan, ve durdurulamazdı Marksizm’i takip eden…

Büyük insanlığın büyük ütopyasıydı yörünge… İlk hücumun hançeriydi Parisli işçilerin ellerinde burjuvazinin bağrına saplanan… Dünya Komünü içindi, Paris Komünü… Çaresi yok, serpilecekti devrimler dalgasıyla O büyük düş… Ve, devasa hamlesiydi, Lenin komutasında şanlı Ekim Devrimiyle ütopyamızın damarlarına sım sıkı sarılan Sovyetler… Stalin yarıyordu kuşatmayı, eritiyordu “Buz’dan dağları”… Marks, Engels, Lenin ve Stalin‘in zaferini perçinlemek üzere Mao tarih sahnesindeydi… “Batı rüzgarını alt ediyordu Doğu rüzgarı” 1949 Çin Demokratik Halk Devrimiyle… Büyük Proleter Kültür Devrimiyle kopuyordu kasıp kavuran yeni fırtına… “Kağıttan kaplanların” kabusu, kapitalist yolcu yeni burjuvazinin panzehiri…

Salt lokal bir iktidar savaşı değildi, dünyanın iki kutbu arasındaydı sorunun özü… Sosyalist kutuptan emperyalist kutba iltihak rotasıyla en tehlikeli sularda gerçekleştiriliyordu “sosyalist” maskeli yeni bürokratik burjuva kapitalist yolcuların kapitalizm inşası… Sosyalist kutbu içten çökertme saldırılarıyla sosyal emperyalistler eklenecekti emperyalist kutba…

Son tahlilde netice bu olduysa da, modern revizyonist güruhun iktidarına karşı siyasi mücadele karakterinde yeni ufuk açılıyordu devrimlere… Sosyalist iktidar altında, dışarda değil, içerde aranmalıydı burjuvazi… Bombalanarak yıkılmalıydı, sosyalist iktidarı gasp etmiş yeni bürokratik burjuva/kapitalist yolcu modern revizyonist karargahlar… Kitlelerin eliyle hücum geliştirmeli, Kültür Devrimleriyle düşürülmeliydi “Sosyalist” maskeler ve yenilmeliydi iktidardaki yeni burjuvalar… İktidarı gasp eden içteki yeni burjuvaziyle daha keskin, daha acımasızdı sınıflar mücadelesi… Bunun içindi, proletarya diktatörlüğünün Proleter Kültür Devrimi hamlesiyle sağlamlaştırılması, güçlendirmesi ve durmaksızın ilerletilmesi… Elbette Kitleler eserine sahip çıkmalı, partiden iktidara kadar kader belirleyen inisiyatif olmalı…

Tekçilik, gerici sınıf iktidarlarında en iyi haliyle zulümdür, şovenizmdir, ırkçılıktır, faşizmdir… Sosyalizm ve devrimci saflarda ise, ben-merkezci anti-demokratiklik ve kabız demokrasiyle demokrasi bağnazlığıdır tekçilik… Halk sınıf katmanlarının temsilcisi olan siyasi partilere, sosyalist anayasa ekseninde örgütlenme ve ifade özgürlüğü, açık muhalefet etme hakkı tanınmalıydı. İktidardaki Komünist Partinin yozlaşması mümkündü. Artık olguydu… Komünist partinin dışındaki devrimci sınıfların siyasi partilerinin varlığı, en önemlisi de kitlelerin inisiyatifi sosyalizmin korunması için vaz geçilmez ihtiyaçtı. En büyük güçtü… Sosyalist Demokrasi, devrimci halk katmanları ve onların siyasi partilerini yasaklayamazdı… Demokrasi gelişiyor, devrim ilerliyor, yeni devlete varıyordu… Artık Marksizm-Leninizm bilimi yeni nitel bir aşaması olan Maoizm ile tanışıyor, bilimsel sosyalizm teorisi ve sınıflar mücadelesi bu silahla yeni bir nüfuz ediniyordu…

Marksizm bilimi, sınıflar mücadelesi yasası ve sınıf savaşları evrenseldi. İki dünya görüşü, iki kutup dünyasal olguydu. Sınıflar mücadelesi tüm acımasızlığıyla devam ediyordu. Kimin kazanacağı henüz karara bağlanmamıştı. Bilim ve ideoloji sınır tanımıyor, sınıf mücadeleleriyle tesir ediyordu kıtalara…

SUPHİ önderliğinde Komüntern koordineli ilk Komünist Partinin Kemalist iktidar tarafından katledilen önderlerinden sonra kırılan dümenle başlayan uzun sessizlik dönemi 50 yıl sonra kırılacaktı… 68 Gençlik hareketi Kültür Devriminden etkilenerek sürdürüyordu dünya çapındaki yükselişini… 71 devrimci çıkışı sarsıyordu zincirin zayıf halkasını… Sovyetler Birliğinin revizyonist çizgisi ile ÇKP’nin Komünist çizgisi arasındaki mücadelede yaşanıyordu saflaşma…. Aynı revizyonist çizginin ÇKP içindeki temsilcilerine karşı yükseliyordu Büyük Proleter Kültür Devrimi…

Mahirler ve Denizler Sovyet eksenli çizgiyle atılırken devrime, BPKD’nin ideolojik-teorik ürünü olarak Maoist nitelikte Kaypakkaya önderliğinde doğuyordu 72 güneşi… Tabuları yıkıyor, sorgulayarak ve yargılayarak yükseliyordu Kaypakkaya…

SUPHİ’ler bilinçli tarihsel mirasın önceli oldu. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi dersleriyle, TİİKP revizyonizmiyle mücadele eğiterek hasıl ediyordu büyük yürüyüşü… DABK Şubat kararları çakıyordu fitili… Revizyonist çizgiyle kaybedilecek zaman, ideolojik mücadele için olanak da yoktu… Kemalizm lekeli tüm sosyal şoven eğilimlerin ve yanılgıların kökten reddiydi büyük kopuş… 24 Nisan 72’de yükseldi Komünist devrim manifestosu…

Munzur hırçın dalgalarla akıyordu, mor dağlara paralel… Hırsla vuruyordu sol yanı, devrime sevdalı… Örs ile çekiç arasında tava gelmiş dövülen demir… Meral bir yanda, Ali Haydar diğer yanda…

Ve, ‘73 18 Mayıs’ında ölümsüzleşen Kızıl kavganın silinmez adı, devrimin kılavuzudur İbrahim Kaypakkaya!… O’nu Anıyoruz!

Eski Dünya’ya Karşı Yeni Dünya Tasavvuruyla Şehitlerimizden Devraldığımız Kızıl Kavga Sürüyor!

Çok uluslu tekeller niteliğiyle sömürgeci hegemonik nüfuzunu kitlesel kıyımlar ve küresel çapta felaketler aşamasına taşımış olan emperyalist-kapitalist barbarlık sistemi ve siyasi aktörlerinin emaneti altındaki dünya ve insanlığın karşı karşıya bırakıldığı tehdit geri döndürülemez tahribat ve yıkımlarla bugün çok daha çarpıcı ve çıplak biçimde gözler önündedir. Tamamen asalak ve tüketici olan emperyalist-kapitalist burjuvazi ve bilumum gerici sınıfların insana ve doğaya sunacağı bundan başka bir gelecek yoktur, olamaz da. Fakat, sürdürülemez olan köhnemiş emperyalist gerici dünya sisteminin alternatifi vardır; yaşanamaz hale getirilen dünyanın yeni bir dünya tasavvuruyla değiştirilip yaşanabilir hale getirilmesi tamamen mümkündür. Bunun yolu, Zorunluluklar Dünyasından Özgürlükler Dünyasına sıçrayan proleter devrimlerdir, devrimlerin gerçekleştirilmesidir.

Mevcut dünya şartlarında esas akım devrimdir. Burjuva aydınlanmacı anlayışlar ekseninde medeniyet, çağdaşlık ve modernite kavramlarıyla süslenip yoksul dünya halklarının önüne sahtekarca sürülen burjuva varsıl sınıflar barbarlığının hepsine karşıyız. Yoksul dünya halklarının kaderine hükmeden emperyalist kapitalist haydutluğun kanlı hegemonyasına kayıtsız kalamayacağımız gibi, bu hegemonyanın paslı prangalarını kıracak olan sınıf devrimleriyle toplumlar tarihinin ilerletilmesine de kayıtsız olamayız, değiliz!

Kendiliğinden ilerlemediyse tarih, tarihin akışını hızlandıran devrimci müdahaleden yoksun gelişemez devrim ve gelişemez sınıf mücadelelerinden ibaret olan toplumlar tarihi…

Öyleyse;

Sınıf devrimleriyle tüm insanlığın özgürlüğü için savaşmak ve dünya devrimine kilitlenerek ütopyamız uğruna kalkışmada bulunmak tarihsel zorunluluktur. Kanlı zinciri zayıf halkalarından koparmak şarttır ve bu parça devrimlerini gerçekleştirmek demektir. Devrim, iki sınıf arasındaki iktidar savaşına dayanan tarihsel nifakın proletarya ve emekçi sınıflar lehine sonuçlanıp, egemen burjuvazi ve tüm gerici egemen sınıfları alaşağı ederek baştan sona sınıf karakteri kuşanan toplumsal değişim hareketidir. MLM bilimsel ideoloji komutasından feyz alan ve proletarya önderliğinde sosyalist demokrasi, devlet ve toplumu somut görev edinen sınıf devrimimizin nihai amacı Komünizmdir. Devrimimiz, savaş kurmayının öncü-önder güç olarak çizdiği ideolojik-siyasi-örgütsel hatta emekçi sınıfların proletarya önderliğinde birleşerek gerçekleştireceği toplumsal ölçekli siyasi eylemidir…

İşte, bugün biz Komünist ve devrimcilerin ağır bedeller pahasına omuzladığımız sınıf savaşları ve devrim mücadeleleri, özetle tarif ettiğimiz bu kokuşmuş emperyalist gerici dünya sistemi ve siyasi sınıf egemenliklerinin devrimci yoldan tasfiye edilerek sosyalist topluma geçmek ve sosyalizm şartlarında devrimlerin sürdürülerek Komünist dünya toplumuna ulaşmak içindir…

Devrimci sınıflar ve nihayetinde tüm insanlığın özgürlüğü ve geleceği için omuzladığımız bu tarihsel sorumluluk serüveni, ne sınıf mücadeleleri ve devrimlerini reddeden neo liberal burjuva akımlarla, ne sivil toplumcu devrim dışı post-modern politik türevlerle ve ne de MLM’nin ideolojik hasmı reformist-revizyonist bilumun oportünist ve özü sınıf işbirlikçisi üretici güçler teorisine yaslanan anlayışlarla temsil edilemez. Bir kez daha, devrim esas akımdır! O, MLM ile kuşanmış proletaryanın sınıf bilinçli eylemiyle mümkündür…

Tam da bunun içindir ki, biz Komünist ve devrimciler, siyasi sınıf düşmanlarımıza karşı devrimci savaş zemininde siyasi mücadele başta olmak üzere, her renk ve türden MLM dışı akımlarla mücadele içinde proleter sınıf devrimini gerçekleştirme sorumluluğunu omuzlamaktayız. Bu tarihsel sorumluluk içinde devlet biçiminde örgütlenmiş olan egemen sınıflardan düşmanlarımıza karşı siyasi iktidar perspektifiyle yürüttüğümüz siyasi mücadelenin amansız doğasında en değerlilerimizi ölümsüzlüğe uğurlamaktayız. Devrim, sosyalizm ve Komünizm uğruna mücadelede sayısız devrimci ve Komünisti fiziken yitirdik…

Devrim, toplumların ve insanlığın ilerleyişine karşı taşınan tarihsel bir sorumluluk ise, devrim uğruna ölenleri anmak da bu sorumluluğun kopmaz bir parçası olarak asli görevdir!

Bu sorumluluk ve görev bilinciyle, pratiğin kılavuzu Marksist teorinin devrimci özü olan sınıflar mücadelesi yasasıyla tarihin akışını değiştiren enternasyonalist proletarya ve emekçi dünya halklarının büyük öğretmen ve ölümsüz önderleri Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Zedung yoldaşları, Onlar şahsında her ulus ve ırktan tüm dünya devrim ve Komünizm şehitlerini sonsuz saygıyla anıyoruz!

Proleter dünya devriminin bir parçası olarak partimiz önderliğinde somut enternasyanalist görev temelinde biçimlenip Türkiye-Kuzey Kürdistan siyasi coğrafyasında gelişen bağımsızlık, devrim, Sosyalizm ve Komünizm mücadelesinin önderleri Mustafa Suphi ve İbrahim Kaypakkaya yoldaşları, Onlar şahsında TKP(ML)‘den MKP’ye yüzlerce Parti şehidini saygıyla anıyor, kızıl anılarını selamlıyoruz!

Partimizin kurucu Komünist önderi olmanın ötesinde, Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimine kapsamlı tahlil ve tespitleriyle ışık tutan Komünist çığırın ölümsüz siması Kaypakkaya yoldaşı bir kez daha sonsuz saygıyla anıyor, kızıl direnişiyle sembolleşen Komünist çizgi rehberliğini selamlıyoruz…

Coğrafyamız bilinçli devrimci hareket önderlerinden Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve ulusal kurtuluş hareketi önderlerinden Mazlum Doğanları, onlar şahsında on binlerce bağımsızlık, kurtuluş ve devrim şehidini saygıyla anıyoruz!

Yine, aynı devrimci damardan beslenip farklı politik perspektiflerle sınıflar mücadelesinde konumlanıp ağır bedeller ödeyen isimlerini veremediğimiz devrimci parti ve örgütlerin mücadele şehitlerini şehitlerimiz olarak sahipleniyor, büyük saygıyla anıyoruz!

Tüm dünya ve Türkiye-Kuzey Kürdistan devrim, sosyalizm ve Komünizm mücadelesinin ölümsüz kahramanları ortak değerlerimizdir. Onlar, mücadele rehberlerimizdir!

Ölümsüzler Ordusu Mücadele Belleğimizdir!

Onları anmak, emperyalist dünya gericiliği ve onun yerel uzantılarına karşı, toplumsal yaşamın her alanında, legal-illegal, silahlı-silahsız bütün mücadele biçimleriyle gerçekleştirilecek devrimci eylem ve çalışmaları gerçekleştirmek, son tahlilde Komünist toplum amacına bağlı sosyalist devrimimizin görevlerini Sosyalist Halk Savaşı perspektifiyle yürütmekle anlamlıdır.

Partimiz, bu kavrayış ve ideolojik-siyasi yönelimine uygun olarak, içinde doğduğu ve ısrarla yürüttüğü silahlı savaş içinde büyük kayıplar verdi, ağır bedeller ödedi. Verdiği kayıplar O‘nu zayıflatan değil, bilakis bileyerek geliştiren oldu. Defalarca “bitirdik, bittiler” hezeyanları içinde sevinç nidaları atılmasına karşın, Partimiz her saldırıya merkezileşme adımları ve Kongre hamleleriyle yanıt verdi, vermeye devam ediyor. Stratejik saldırılar temelinde defalarca yenilgiler ve ağır darbeler almasına, örgütsel bölünme ve kan kayıpları yaşamasına rağmen, teorik-pratik zeminde ortaya koyduğu devrim ısrarı ve iradesi bir rastlantı değil, ideolojik-siyasi dokusundan, MLM bilimini kılavuz almasından ileri gelmektedir. Bu sürecin başarısızlıkları ise, stratejik faşist saldırıların olumsuz etkilerinden daha çok, ve ama bunlardan tamamen bağımsız da olmayan, esasta dönemsel somut önderliklerin çizgi hataları ve izlenen sağ-sol siyasetlerin ürünü olmakla birlikte, özellikle de bu hatalı çizgilerin yol açtığı anlamsız ayrılık ve bölünmelerin eseri olarak gündeme gelmiş, anlam kazanmıştır…

Coğrafyamız devrimci ve Komünist hareketi faşizmin azgın saldırıları altında büyük fedakarlıklarla yürüttüğü devrimci sınıf mücadelesinde askeri faşist darbelere maruz kalarak örgütsel yenilgiler aldı, sürekli faşizmle biçimlenen devlet ve yönetim biçimi altında ağır katliamlarla tanıştı. Kürt ulusal kurtuluş hareketi de, ırkçı-faşist, tekçi paradigmalarla karakter edinen Türk hakim sınıflarının Kürt ulusuna uyguladığı soykırım ve katliamlar paralelinde azgın saldırılara maruz kalarak ağır bedeller ödedi. Mahirler, Denizler, Kaypakkayalar, Mazlumlar bu mücadelelerin sembolü olmakla birlikte, ulusal ve devrimci hareket önderleri olarak ölümsüzler kervanında yerlerini alan önder simalar olarak tarihe geçtiler. On binlerce ölümsüzümüz devrimin yediverenleri olarak tarihin aydınlık sayfalarına kazılarak yazıldılar.

Onların yazdığı tarih, açtıkları devrimci çığırda ilerlemekte, devrim uğruna mücadele örgütsel zayıflıklar gösterse de aynı kararlılıkla devam etmektedir. Ağır bedel ve tüm zorluklara karşın devrim siperleri boş kalmıyor, devrimin ayak sesleri kesilmiyor. Geleceği işaret eden ve kazanacak olan gelişme budur. Proletarya ve emekçi halkların devrimci dinamizmi bitirilemez bir kaynaktır. Devrim onların eseridir. Kitlelerin devrimde kullandığı üç temel silahtan biri örgüt/partidir. Proletarya ve geniş halk kitleleri kendi sınıf örgütleri olmadan bu savaşı yürütemez, zafere taşıyamazlar. Partimiz ideolojik-siyasi-örgütsel önderlik rolüyle proletarya ve emekçi halkların burjuvaziye karşı mücadelesinde kullandığı yegane silah, stratejik değerde zorunlu bir araçtır. Maoist nitelikte Komünist Parti devrimlerde olmazsa olmaz bir siyasi kurum ve savaş kurmayıdır. Partimizin coğrafyamız devrimindeki rolü, görevi ve sorumluluğu budur. Devrimdeki konumlanışı bu rol ve sorumluluk esasına göre biçimlenmektedir.

Parti ve Devrim Şehitlerini Anmak, Devrimi Zafere Taşıma Israrıdır!

Partimiz, devrim, sosyalizm ve Komünizm mücadelesinde ölümsüzleşen ve her biri devrimimizin köşe taşı olan parti ve devrim şehitlerini anma görevini, onların özgür toplum ve özgür dünya kurma idealine bağlı olarak devrimci ve Komünist kulvarda nitelik verdikleri mücadelelerine ve mücadele anılarına bağlılık bilinciyle yerine getirir.

Ölümsüzlerine karşı sorumluluğunu devrime karşı sorumluluğun kopmaz bir parçası olarak gören Partimiz, tarihine sahip çıkamayanların gelecek hakkında söz sahibi olamayacakları gerçeğinden hareket eder. Partimiz, tarihimizin yapı taşları olan ölümsüzlerini ve devrim tarihinin ortak bedelleri olan devrim şehitlerini anmayı, Onların harcına çimento oldukları devrimci tarih ve bu tarihi anlamlandıran değer ve miraslarına sahip çıkarak devrimi zafere taşıma ısrarında buluşturur.

Ölümsüzlerimizden devraldığımız görev omuzlarımızdadır. Ölümsüzlerimizin taşıdığı bayrağı burçlara dikme sorumluluğuyla, onların ideallerine bağlı kalarak devrimi zaferle taçlandırma cüretini kuşanıp devrimci pratiğe daha sıkı sarılmak ertelenemez görevdir.

Bedelsiz Tarih Yazılmaz, Kanla Yazılan Tarih Silinmez!

Partimiz MKP‘nin tarihi, Kaypakkaya yoldaşın tayin ettiği ve Parti Kongrelerimizde toplumsal siyasi gelişmelere uygun olarak geliştirilen Komünist atılım doğrultusuna bağlı siyasi iktidar uğruna mücadelede, silahlı devrimci zor ilkesi kılavuzluğunda Halk Savaşı‘ndan Sosyalist Halk Savaşı’na politik-devrimci savaş ruhu ve bilinciyle keskinleşen Komünist yürüyüşün tarihidir. Bu tarih, başta kurucu önderimiz İbrahim Kaypakkaya yoldaş olmak üzere, partimizin genel sekreterleri ve genel sekreter yardımcıları, onlarca önder kadro ve komutanı, yüzlerce militan üye ve savaşçı yoldaşımızın kızıl kanıyla yoğrulan, kan-can bedeli mücadeleler içinde yazılan büyük bir “destanın” tarihidir. Bu tarih, yaralarını sarmaya vakit bulmadan Onlara basa-basa yürümeye cüret edenlerin; çetin çarpışmalarda sıraya girip tereddüt etmeden ipi göğüsleyenlerin; kızgın korlar üstünde yürümekten sakınmayan devrim neferlerinin; Komünist devrim için kefensiz yatan kahramanların ve aman tanımayan kavgacıların kavga tarihidir!

Nihayetinde bu tarih, enternasyonalist proletaryanın coğrafyamız bölüğü tarafından burjuvaziye karşı yürüttüğü proleter devrimci mücadele tarihidir…

O tarih ki, tüm acımasızlık ve amansızlıklara meydan okumuş, tepeden tırnağa kanla yazılmış! O tarih ki, 72 manifestosuyla parlamış, 73‘ün 18 Mayıs‘ında kızıllaşmış. O tarih ki, faşist darbeler tanımış, örgütsel yenilgilerden geçmiş, bilumum baltalanmaları aşarak ilerleyişini sürdürmüş. Ve o tarih ki, egemen sınıflara kabus olarak doğmuş, silahlı savaş ve silahlı-silahsız eylemler belleğiyle burjuvaziye korku salmış-salmaktadır… Kaypakkaya bu tarihin nitel basamağı, devrimin önderi ve ilerleyen içeriğidir…

Burjuvaziye korku, halklara umut veren, nihai amaca kilitlenen yürüyüştür bu tarih… Yenilgisinden yengisine kadar tüm kavgasıyla halklardan yana ısrarla savaş siperlerindedir… “Bir kıvılcım bütün bir bozkırı tutuşturabilir” diyerek yola çıkanlardadır… Vartinik/Mirik‘te ölümsüzleşen Ali Haydar Yıldızın bombalarında, karlar içine yaralı düşen Kaypakkaya’dadır… İstanbul’da Meral Yakar’da, Ahmet Muharrem’dedir… Amed işkencehanelerinde Kaypakkaya ile Kızıl direnişte işkencecilere diz çöktürendedir… Sonra, “en tehlikeli ihtilalci fikirler” olarak MİT raporlarına geçen korku sebebindedir…

Ve, Mahirlerde, Denizlerde, Hakilerde, Kaypakkayalardadır… Kaypakkaya’nın Maoizmle anlamlı Komünist yürüyüşündedir…

Mahpuslarda Ölüm Oruçlarında, zindanlarda firarlardadır… Sinan Cemgillerin ihbarcısı Mustafa Mordeniz’i cezalandıran proleter devrimci yargıdadır… Silahını kırıp düşmana vermeyen granitten iradededir… Diyarbakır/Lice’de kuşatma altında günlerce süren çatışmadadır… Hürmek‘te dokuzlarda ve Kamile’dedir. İzmit/Kandıra‘da Alay baskınındadır…

Çimişgezek/Kalecik‘te panzerlerin üzerindeki gerilladadır… Ovacık/Haxaçur’da Helikopter düşüren savaştadır… Bingöl/Kıl karakoluna baskınla hücumdadır… Yeldağı‘nda karları yararak azgın soğuk ve buzlar içinde ilerleyendedir… Kulaksız yüzbaşı Aytekin katilini onlarca yıl sonra hesaba çekendir… İşkenceci Fehmi faşistini saklandığı ininde bulup, unutmadan kurşunlayandır… Yüzlerce çatışmada ve pusulardadır… İstanbul’da polis otobüsünü kleşlerle mezar edendir… Yargısız infaz ve “faili meçhul”lerdedir… Munzur dağlarında 17’lerdedir… İHA ve SİHA’ların bombardımanı altında cüret edenlerdedir… Dersim’in her vadisinde pusuda, direniştedir… ‘‘Bir Dersim Yetmez, Hedef Bin Dersim olmalıdır!‘‘ şiarıyla Karadeniz diyarındadır, Suphilerin sularındadır… Çeliğin suyu, bizzat kendisidir ölümsüz yoldaşlarımızın cüretkar savaşı… Ve, Bu çelik aldığı suyu unutmadı!

TKP(ML)’den MKP’ye ilerleyişimiz ve ilerleme çizgisinde dinamik olan ideolojik-teorik-pratik irademiz, Kaypakkaya doğrultusundan feyz alan ve yadsıma-olumlama helezonunda ifade bulan diyalektik yasanın tezahürüdür. Mütevazı ilerleme ve kazanımlarımız bunun ürünü ve aynasıdır…

Kaypakkaya yoldaşın MLM ilkelerle tayin ettiği Komünist yönelim ve ona endeksli siyasi iktidar perspektifi, Komünist toplum yürüyüşünde Sosyalizm, Sosyalizm için Sosyalist Halk Savaşı çizgisiyle gelişmektedir. Kazanmaya kalkışanların değişip değiştirmekten, ilerleyip ilerletmekten başka bir yolu yoktur… Bugün komprador tekelci burjuvazi ve onların faşist iktidarlarına karşı toplumsal yaşamın her alanında ve değişik mücadele biçimiyle büyük zorluklar içinde omuzlanan devrimci sınıf savaşı ve bu uğurda verilen bedeller, dayandığımız tarihsel mirasın kararlılıkla sürdürülmesinden başka bir şey değildir. Yüksek teknolojik savaş kapasitesine, ağır eşitsiz şartlarda Komünist iradeyle göğüs geren mücadele pratiği kararlılığımızın tanığıdır. Son söz daha söylenmedi! Mutlaka ama mutlaka sınıf savaşının kızgın namlularıyla söylenecek! Tekçi-ırkçı faşist sınıflar siyasi saldırganlığı ve her türden egemenlik biçimleri, proletarya önderliğinde halkların devrimci savaşıyla tarihin karanlığına gömülecek!

Sonuna kadar devrim, zafere kadar savaş şiarıyla toprağa düşen onur abidesi yoldaşlarımız devrimin yol işaretleri, birer Kutup Yıldızı’dırlar. Onlara sözümüz, devrim, Sosyalizm ve Komünizm mücadelesinde zafere kadar ısrardır. Şehitlerimize tam bağlılıkla, bir kez daha Kaypakkaya yoldaş şahsında Parti ve devrim kahramanlarımızın ölümsüz anısı önünde saygıyla eğiliyoruz!

*Parti ve Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!

*İbrahim Kaypakkaya Ölümsüzdür!

*Biz Kazanacağız, Halk Kazanacak, Sosyalist Halk Savaşı Kazanacak!

*Yaşasın Partimiz Maoist Komünist Parti!

Maoist Komünist Parti

MK / SB

18 Mayıs 2020