5 kurumdan kimyasal silah saldırılarına ilişkin açıklama: Türkiye insanlığa karşı suç işliyor!

DTK, TJA, DBP, HDP, Federe Kürdistan’a yönelik kimyasal silah saldırılarına ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada, ‘Türkiye’nin insanlığa karşı suç işlediğini’ belirterek, kamuoyuna harekete geçme çağrısı yaptı.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Tevgera Jinan Azad (Özgür Kadın Hareketi-TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP), Kürdistan Komünist Partisi (KKP), Türkiye’nin Federe Kürdistan’a yönelik saldırılarına ait görüntülere yansıyan kimyasal silah kullanımına ilişkin açıklama yaptı.
DBP’nin Diyarbakır’daki Genel Merkez Danışma Bürosu’nda yapılan açıklamada, siyasi parti temsilcileri konuştu.

DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, ‘Türkiye’nin işgal saldırılarında kimyasal silah kullanıldığını’ belirterek, bu savaşın İmralı’da tecrit sisteminin derinleştirilmesiyle 2015 yılında başladığını söyledi. AKP-MHP iktidarının savaş konseptini derinleştirdiğini dile getiren Öztürk, “İktidar insanlık suçu işliyor. Her türlü yasaklı ve kimyasal silah Kürdistan’da kullanılıyor. Birleşmiş Milletler içinde yer alan devletlerin Türkiye’ye bu silahları veriyor” dedi.

‘Sesiz kalarak demokrasiyi savunamayız’

Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre; BM’nin 1925’te Cenevre Sözleşmesiyle kimyasal silah kullanımını yasakladığını ve insanlık suçu olarak kabul ettiğini hatırlatan Öztürk, “Birçok kez çağrılar yapıldı ancak BM başta olmak üzere hiçbir kurum harekete geçmedi, sessiz kalmayı tercih etti. Görüntülerle artık insanlık suçu tüm kamuoyu tarafından görülüyor. İnsan haklarını savunanların sessizliği, Türkiye’yi cesaretlendiriyor. Demokrasi ve özgürlüğü savunanlara sesleniyoruz, insanlık onuru Kürdistan’da ayaklar altına alınıyor. Buna sessiz kalarak, insanlık onurunu, demokrasi ve özgürlüğü savunamayız. Bu kabul edilemez. İnsanlığa karşı suç işleyenlere karşı demokratik tepkimizi her alanda göstermeliyiz. Açıklamalarla sınırlı kalarak, sessiz kalarak, bu suça ortak oluyoruz” ifadelerini kullandı.

Irak hükümetinin de sessizliğine tepki gösteren Öztürk, “Irak hükümeti Türkiye’nin işgali ve kimyasal silah kullanımına karşı adım atmalı” diye seslendi.

Türkiye’de insan haklarını savunanlara kesimlere çağrıda bulunan Öztürk, şunları söyledi: “Artık herkes harekete geçmeli. Kürtler Rojava’da insanlığı savundu, insan onurunu korudu ve kazandı. İnsanlık Kürtlere borçlu, bunu ödemek için sessizliği bozmak gerekiyor. İnsanlık onurunu savunmak için bugün harekete geçmeli. Kürtleri bir laboratuvar olarak görenlere karşı harekete geçmeli. Saddam da Halepçe’de yaptı. O gün tepki gösterilseydi, bugün Türkiye buna cesaret edemezdi. Öncelikle Güney Kürdistan halkımız, bu saldırılara karşı sesini çıkarmalı. AKP-MHP iktidarı mutlaka savaş suçlarının hesabını verecektir.”

‘İnsanlığa karşı savaştır’

HDP Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun da, AKP’nin 30 Ekim 2014 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında karar altına aldığı “Çöktürme Planı” ile İmralı Adası’nda tecridi derinleştirdiğini ve savaş konseptini devreye koyduğunu söyledi. Tosun şöyle konuştu: “Kürtlerin soykırımı amaçlanıyor. Dünya kamuoyu bu vahşete sessiz kalmamalı. İnsanlık ahlakı ve insanlık vicdanı bu suça sessiz kalmamalı. Bu dünya kamuoyunun utancıdır. Bugün Kürtlere karşı kullanılıyorsa, yarın diğer halklara kullanılacağı tehlikesi olduğunu unutulmamalıdır.”

KKP Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, Türkiye’nin 100 yıldır Kürtlere karşı kimyasal silah kullandığını belirterek, “Uzun zamandır Güney Kürdistan’da nizamsız bir savaş sürdürülüyor. Bu kanunsuz savaşı kınıyoruz. Bu çare değil, Türkiye bu yasaklı silahları yüz yıldır kullanıyor, Saddam da kullandı, ancak özgürlük mücadelesinin önünü alamadı. Bu insanlığa karşı bir savaştır” dedi.

DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz de, şunları söyledi:

“Türkiye’nin kimyasal silah kullanma mazisi uzun yıllara dayanıyor. Onlarca defa Türkiye Kürtlerin özgürlüğünü yok etmek için kimyasal saldırıları denedi. Uluslararası hekimler heyeti, nükleer savaşın önlenmesi için rapor açıkladı. Bu raporda da kimyasal silahın kullanıldığına dair tespitlerde bulundular. Bugün yine Türkiye bugün NATO’nun desteğiyle, uluslararası devletlerin sessizliğiyle, kamuoyunun, insan hakları mücadelesi yürütenlerin duyarsızlığından güç alarak, bu suçları işlemektedir. Hem desteği sunanlar, hem duyarsız kalanlar, hem sessiz kalanlar bu suçun ortağıdır. Heyetlerin Güney Kürdistan’a gitmesini engelleyen, kimyasala karşı maskelere el koyanlar, Güney Kürdistan topraklarını Türkiye’nin işgaline açanlar, onlarca askeri üssün oluşmasına yol açan KDP ve Barzani ailesi, bu suçun ortağıdır. Güney Kürdistan halkının ve siyasi partilerinin, dört parça Kürdistan’ın sesini yükseltmesi gerekiyor. Bu halkın evlatlarını vahşice katledenlere karşı, savaş suçlarını işleyen AKP-MHP faşist iktidarına karşı, Türkiye muhalefetinin sessiz kalması da kabul edilebilir değil. Biliyorsunuz, 23 Ekim’de Erdoğan Amed’e geliyor. Bu kadar savaş suçu işleyen iktidarın başı olan Erdoğan, hangi yüzle Amed’e, Kürdistan’a geliyor. Erdoğan’ın Kürdistan’a, Amed’e gelmesini de Kürt halkı olarak istemediğimizi de ifade etmek istiyoruz. Halk iki gündür basında yayınlanan görüntülerin de hesabını soracaktır, özgürlüğüne sahip çıkacaktır.

Birçok kentte eylem düzenlenecek

OPCW, WHO, BM, Avrupa Birliği’ne, sağlık örgütlerine, LAHEY’e, buna ilişkin çalışma yürüten bütün kurumların kimyasal silah kullanımına dair girişimlerde bulunması gerekiyor. Eğer bu tarihi süreçte halen sessiz kalınıyorsa, bu kurumlar halen üzerine düşeni yerine getirmiyorsa, bu kurumlar kendi politikalarına ters düşüyorlardır. Kimyasal ve yasaklı silahlara karşı bizler her gün mücadelede olacağız. Her kesimin, demokrasiyi savunanlar, insanlık suçuna karşı sesini yükseltmesi gerekenler, bu suça ortak olmamak için birlikte mücadele etmelidir. Bu gündemle yarın birçok kentte açıklamalar yapılacak. Buna sessiz kalmaması gerektiğini, her kesimin, en başta Kürt halkının her yerde açıklamalara güçlü katılarak, buna karşı sesini yükseltmeli. Bizler hiçbir zaman bu savaş suçlarına, bu katliamcı zihniyete karşı sessiz kalmayacağız. Bu faşizmin istediği de sessizlik, korku yayarak kendini kurumsallaştırmaktır.”

Gazete Patika