Faşist diktatörlüğe karşı baharın devrimci coşkusunu kuşanalım!

“Görev, yakalanan bu politik ivmeyi ve coşkuyu baharın kızıllığı ve direngenliği ile birleştirerek daha da ileri taşımak olmalıdır Referandum sürecinde sonuç her ne çıkarsa çıksın faşist diktatörlüğün halklarımıza yönelik stratejik saldırıları artarak devam edecektir Bu bağlamda sona yaklaşılan anayasa referandumu seçimlerinde güçlü bir irade ortaya çıkartarak faşizmi frenlemek, geriletmek ve yaşamış olduğu krizi daha da derinleştirmek ve halklarımızın nefes alarak yeniden ve daha güçlü bir toplumsal mücadele hattı yaratmak açısından hayır politikasının kazanması elzem bir noktada durmaktadır.”

HABER MERKEZİ (31.03.2017)-Türkiye-Kuzey Kürdistan’da sınıf mücadelesi keskinleşerek devam etmektedir. Çeşitli toplumsal dinamikler düzleminde cereyan eden sınıf mücadelesi farklı biçim ve boyutlarda keskinleşerek yoluna devam etmektedir. Burjuva gerici sistem tarafından sömürü ve zulme uğrayan bütün toplumsal dinamikler, bütün baskı ve engellemelere rağmen faşizme karşı direnerek ve sokaklara çıkarak mücadele etmektedirler. Faşist diktatörlüğün ezilen Kürt ulusu başta olmak üzere Aleviler, kadınlar, LGBTİ’ler, emekçi memurlar, aydın ve akademisyenler, gazeteciler, gençler, yani mevcut gerici sisteme muhalif olan bütün toplumsal güçler sistematik olarak saldırıların hedefi olmaktadırlar. Her gün sistematik olarak yukarıda saydığımız toplumsal muhalefete yönelik pervasızca sürdürülen saldırılar sonucu yüzlerce, binlerce insan gözaltı ve tutuklama terörüne maruz kalmaktadır.

Yaşamış olduğu ekonomik ve politik kriz nedeni ile her anlamda teşhir olan ve tıkanan Erdoğan/AKP iktidarı, MHP vb. gerici-faşist odakları da kendi cephesinde birleştirerek halklara karşı topyekün kirli bir savaş sürdürmektedir. Anayasa referandumu ile faşizmi tek elden merkezileştirerek mevcut gerici iktidarı ve ”TC” devletini yeniden dizayn ederek garantiye alamaya çalışan Erdoğan/AKP iktidarı toplumsal muhalefetten hapishanelere oradan da gerilla alanlarına kadar bir bütün olarak devrimci, komünist ve ilerici dinamikleri bastırmaya ve yok etmeye çalışmaktadır.

Hapishanelerde artan baskılar ve açlık grevleri!

Toplumsal muhalefet ve devrimci mücadelenin en diri alanlarından biri olan hapishaneler her zaman gerici iktidarların birincil hedeflerinden biri olmuştur. Ezilen Kürt ulusu başta olmak üzere bir bütün devrimci ve ilerici toplumsal dinamikler zindanlara doldurularak ülkenin tam anlamıyla hapishaneye dönüştürüldüğü mevcut süreçte, hapishanelerde sistematik olarak sürdürülen baskı, işkence ve hak gaspları daha da tırmandırılarak bir üst boyuta taşınmıştır. Sistematik olarak hemen hemen bütün hapishanelerde çeşitli boyutlarda hak gaspları ve saldırılar yaşanmaktadır.

Bununla birlikte hapishanelerde PKK ve PAJK’lı tutsakların başlattıkları açlık grevleri ise ellili günlere dayanarak kritik bir aşamaya gelmiş durumdadır. Açlık grevleri sonucu birçok tutsağın sağlık durumunun giderek kötüleştiği ve kritik bir aşamaya geldiği avukatlar ve DKÖ’ler aracılığı ile kamuoyuyla paylaşıldı. Özellikle açlık grevlerinin olduğu hapishanelerde tutsaklara yönelik baskı ve işkence daha da artarak devam etmektedir. Gerici siyasal iktidar açlık grevlerini engellemek için her türlü kirli politika ve saldırıları devreye koymaktadır.

Başta PKK ve PAJK’ lı tutsakların başlatmış oldukları açlık grevleri olmak üzere, hapishanelerde devrimci tutsaklarla dayanışmayı, sahiplenmeyi ve sistemin devrimci tutsaklara yönelik kapsamlı saldırılarını teşhir ederek dışarda güçlü bir duyarlılık yaratmak bütün devrimci ve ilerici güçlerin birincil görevlerinden biridir.

Gerillaya yönelik imha hedefli kapsamlı saldırılar!

Faşist ”TC” devletinin ve somut uygulayıcısı Erdoğan/AKP iktidarının stratejik imha ve saldırılarının hedefindeki alanlardan biri de tartışmasız olarak gerilla güçleridir. Her türlü kirli savaş yöntemi ve araçlarını devreye koyan Erdoğan/AKP iktidarı en son savaş teknolojisini de etkin bir biçimde kullanarak gerilla alanlarına saldırmaktadır. İçişleri bakanı Süleyman Soylu’nun kana susamış bir barbarlıkla ve ağzından salyalar akıtarak ”bitireceğiz, ezeceğiz” teraneleri eşliğinde Güney Kürdistan’dan Kuzey Kürdistan’a kadar sistematik olarak havadan ve karadan gerillayı imha hedefli saldırılar yapılmaktadır. Gerilla güçlerine yönelik saldırıların pilot bölge olarak seçildiği yerler ise Dersim ve Amed’dir. Bu alanlarda faşist ”TC” ordusu, JÖH, PÖH ve korucularla birlikte her türlü kirli politikayı devreye sokarak gerilla güçlerine saldırmaktadır. Özellikle Dersim, hem tarihsel ve toplumsal mücadeledeki diri yeri ve hem de Maoist hareket başta olmak üzere, ulusal hareket ve diğer devrimci güçlerin de gerilla mücadelesinde önem arz eden bir yer olmasından kaynaklı stratejik olarak hedef alınmaktadır. Mevcut durumda Dersim, deyim yerindeyse tam anlamıyla işgal edilmiş durumdadır.

Dersim’de geçen seneden beri gerillaya yönelik imha amaçlı saldırılarına ara vermeden devam eden ”TC” ordusu baharla birlikte bu saldırılarını daha da yoğunlaştırmış durumdadır. Gerillanın hareket tarzı ve kışlık üstlenme alanlarına sistematik olarak havadan ve nokta baskınlarıyla operasyonlar yapılmaktadır. Bu nokta operasyonları kapsamında Dersim/Kutudere bölgesi Roj deresi mevkiinde bulunan PKK gerillalarının üstlendiği bir sığınağa düzenlenen baskında 14 PKK gerillası hunharca katledilmiştir.

Gerilla güçlerine yönelik bu kapsamlı saldırılar karşısında gerilla alanları başta olmak üzere bütün mücadele cephelerinde devletin gerillaya yönelik imha amaçlı saldırıları teşhir edilerek ve gerilla mücadelesi devrimci meşruluk zemininde sonuna kadar sahiplenip boşa çıkarılmalıdır.

Baharın devrimci coşkusu ve cüretini kuşanarak faşizme barikat olalım!

Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız halklarımıza ve halklarımızın örgütlü devrimci güçleri ve mücadele mevzilerine yönelik faşist diktatörlüğün stratejik saldırıları önümüzdeki süreçte daha da boyutlanarak devam edecektir. Özellikle anayasa referandumu seçiminde sona geldiğimiz bu günlerde, Erdoğan/AKP iktidarı tüm kirli politikaları devreye koyarak ve yeni katliamlar ve provokasyonlarla süreci lehine çevirmeye çalışacaktır. Çünkü Erdoğan/AKP iktidarının topyekün kirli savaş ve faşizm gerçekliğine karşın, halklarımız referandum sürecinde güçlü bir hayır iradesi ortaya koymuş durumdadır. Ki gerici iktidarın borazanlığını yapan satılık kalemşörleri dahi bu gerçekliği ifade etmek zorunda kalmaktadırlar. “Hayır” politikası noktasındaki genel ortaya çıkan irade ve yakalanan politik enerji bir yana, özellikle 8 Mart ve Newroz kutlamalarında yüzbinlerin, milyonların tüm engelleme ve saldırılara karşın sel olup alanlara akması hayır cephesinde en güçlü politik tavır ve irade olarak kendini ortaya koymuştur. Özellikle Kuzey Kürdistan’da ortaya çıkan bu irade Erdoğan/AKP iktidarını korku ve telaşa sürüklerken her milliyet, inanç ve cinsiyetten halklarımızda ise coşku ve umut yaratmıştır.

Görev, yakalanan bu politik ivmeyi ve coşkuyu baharın kızıllığı ve direngenliği ile birleştirerek daha da ileri taşımak olmalıdır. Referandum sürecinde sonuç her ne çıkarsa çıksın faşist diktatörlüğün halklarımıza yönelik stratejik saldırıları artarak devam edecektir. Bu bağlamda sona yaklaşılan anayasa referandumu seçimlerinde güçlü bir irade ortaya çıkartarak faşizmi frenlemek, geriletmek ve yaşamış olduğu krizi daha da derinleştirmek ve halklarımızın nefes alarak yeniden ve daha güçlü bir toplumsal mücadele hattı yaratmak açısından hayır politikasının kazanması elzem bir noktada durmaktadır.

Referandum sürecinin politik kazanımlarını ve yaratacağı devrimci durum ve olanakları bahar ayında simgeleşen sınıf mücadelesinin önemli tarihsel kesitleriyle daha da ileri taşımak günün ertelenemez devrimci görevlerinden biridir. Bu bağlamda 8 Mart ve Newroz’da halklarımızın ortaya koymuş olduğu mücadele kararlılığını 1 Mayıs’a taşımak ve oradan da 18 Mayıs’la taçlandırmak için cüreti kuşanalım, ciğerleri zorlayalım ve sınıf mücadelesinin o engin dehlizlerindeki yerimizi alalım!

http://www.halkingunlugu.org/