TL’nin değer kaybetmesi üzerine-Mazlum Ceylan

Her ekonomik krizin faturası emekçilere çıkarıldığı gibi içinde geçtiğimiz döneme özgü ekonomik kriz faturasıda işçi ve emekçilere çıkarılacağı açıktır Onlarca kişi iş bulamadıkları için, kendini intihar etme ve yakma eğilimleri, faturayı kendi canlarıyla ödemedir 22-09-2018 tarihli gazete küpüründe ‘”İşsizim ve açım” diyen gencin kendini yakması hakim sınıfların bu güne kadar uyguladığı ekonomik politika sonucudur

Mazlum Ceylan (22-09-2018) Türk Lirası dolar ve euro karşısında değer kaybetmesi, toplumun tüm dikkatlerini Türk lirası ve dolara yönelti. Türk lirasının dolar karşısında değeri halen ne kadar düşeceği ucu açıktır. Dolaysıyla Türk para birimin değeri sürekli tartışılacaktır.

AKP iktidarı, faiz lobisinin spekülatif sermaye üzerinde oynadığı, TL’nin düşüşü reel olmadığı, AKP hükümetine kurulmuş tuzak olduğu vurgusu yaparken, CHP ve diğer düzen partiler ise hükümet’de çoğunluk oluşturunca kısa süre içinde uygulayacakları ekonomik politikayla, TL gücünü Uluslararası kur sistemi içinde artıracaklarını beyan ediyorlar.

Türk komprador tekelci burjuvazinin siyasi temsilcileri kendi sınıf bakışlarıyla bu gerçek dışı ipe sapa gelmeyen beyanlarda bulunmaları ekonomik krizin siyasi sonuçlarını gizlemenin telaşıdır. Ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını nasıl sattıkları, ülkeyi dış Emperyalistlerin denetimine nasıl ekonomik ve siyasi olarak soktukları gerçekleri gizledikleri gibi, bu günde tl’nin değer kaybetmesinin sebeplerini gizlemekteler, son dönemde tartışılan Türk telekomdaki satış bu gerçeklerden yalnızca bir tanesidir.

TL’nin değer kayıpetmesinin arka planında yatan ekonomik ve siyasi sebepler, bir avuç kesimin üretim üzerindeki özel mülkeyeti sonucu kaynaklanan siyasi düşünce ve fikirleri doğaldır ki, üretim içinde kendi saltanatını sürdürmeleri gereği kur sistemi üzerindeki tartışmaları kendi cephesinde bakarak gerçek olmayan demeçlerde bulunurlar. Tl değer kayıpetmesi spekülatif sermayenin pazarda dolaşımda geri çekilmesi sonucu olmadığı gibi CHP veya diğer partilerin iktidara gelmeleriyle tl değer gücünü atırmıyacağı gerçektir. Emperyalist sistemin elinde oyuncak olan Türk devletin ekonomisi, CHP’nin iktidara gelmesi, Türk para birimin gücünü artıracak kapasitede değildir. Gerçek realiteyle sorun masa başına koyulup düşünürlerse, Türk ekonomisi bir çıkmaz içindedir, bu çıkmazı yaratan Tekelci koprador burjuvazi ve onların efendileridir. Bu asalakların siyasi ve ekonomik sistemdeki etki gücü yok edilmeden, TL para birimi dolar karşısında değer kayıpetmesine mahkümdur. Bu isteye bağlı deyildir, gerçek realitedir. TL’nin Uluslararası kur sistemi içinde değeri düşmesi bunun sonucudur.

Kur sisteminde kırılgan olan TL para biriminin değer kaybetmesi çok yönlü etmenler söz konusudur, bizler bu geniş etmenler üzerinde durmayacağız. Konumuz bazında bugün tl’deki kırılgan yönüne değineceğiz. Zira Türk devletin parası değer kayıpetmesi bugünün sorunu olmadığı  gibi Türkiye’nin tarihsel gelişimi sürecinde artma ve düşmeler oduğunu görmekteyiz.

Tüm ülkelerin para değeri dolar ölçüt alınarak kur bazında tesbit edilmektedir. Ülkenin Enflasyon oranı, Cari açık, Kamu borcu, İhracat ve İthalat dengesi, siyasi istikrar v.s duruma bağlı para birimi değeri düşer veya artar. 1970 sonrasi uluslararası ticaret dolar üzerinde olmaktadır. Dolar baz alınarak ticaret antlaşmaları yapılmaktadır, devletler arası ihracat ve ithalatın esası dolar üzerinde olduğu için para değerinin düşmesi bağlamında basit bir örnek vermek istiyoruz.

Türk devleti dış ülkelere yaptığı ihracat, ithalattan az olması burada sürekli cari açık ortaya çıkar ve dolara talep büyür, Türk lirası dolar karşısında değer kayıpeder veya faizlerin yükselmesi dış sermayenin ülkeye girmesini sağlar ancak dış borçlar ve ülke içinde dolar üzeri yapılan ödemeler karşısında tl zayıflanır, özelikle faiz yükselmesi akibinde enflasyon artar. Enflasyon artması alım gücünü düşürür, TL parası değer kayıpeder, bu durumda genel olarak TL para birimin değeri uluslararası kur değeri hesaplamasıda değişir, dolar karşısında değer kayıpeder. Türk lirasının değer kayıpetmesi iç ve dış borç ödemeleride artar.

Türkiye Cari açığı 2017 yılı 47,1 milyar dolarla kapatmıştır, 2017 yılında ithalat ve ihracat arasındaki açık 76,8 milyar dolar olmuştur. Yıllık enflasyon ise yüzde 17,90 yükselmiştir. Bu kısa verilerin akibinde Tl para birimi değeri kayıpetmeyeceğini söylemek imkânsızdır.

Bu güne kadar değerini belirli seviyede tutması ekonomiye yansıyan bazı etmelerin var olmasıydı. Bunlar, Türk ekonomisi AKP döneminde hizmet sektörü ve inşaat sektörü bazında büyümesi mevcutdu, bu iki sektör’de yabancı sermaye Türk ekonomisine sıcak paranın girdisini sağladı, Türk devleti bünyesinde topladığı bu sıcak parayla ithalat ve ihracat karşısında dengeyi korudu ve pazarda bir şişme göründü.

İthalat ve ihracat arasındaki dengenin sağlanması bu iki sektörün payı büyüktür. Arap sermayesi bu alana aktığı bilinmektedir. Türk toprakları satın alan petrol kralları sıcak parayı Türkiye’ye akıttılar. Ancak hiztet sektörü ve inşaat sektörü üretimin yeniden genişletilmiş üretim dışında rol oynamaktaydı. Milli hâsılaya katkısı olan bu iki sektör üzerinde ülkenin ekonomik temeli kurulamazdı. Yeniden üretim temeli üzerinde ekonomisini kuramayan devletlerın para birimi sürekli kırılgan olur. Türk ekonomisi bu suni teneffüsle bu güne kadar geldi.

Türk ekonomisini şişiren diğer etmen ise, KİT’lerin satılmasıydı. ( ‘1995’te Türkiye’de kamu işletmelerinin sayısı 278’di. Özelleştirmelerle birlikte 2000’li yılların başında bu sayı 240’a, AKP döneminde ise devlete ait ya da devletin ortak olduğu yalnız 71 kurum kaldı.‘ Cümhurıyat gazetesi.) Satılan KİT’lerde gelen gelir ülke ekonomisi içine canlılık sağlamaktaydı. Yani dolaşımda olan para, dış ülkelerde gelen ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri satılarak ekonomiye aktarılan paradır. Bu kurumların da kendi yandaşlarına nasıl pazarlandığı açıktır.

Bu gelişmeler sonrası Türk ekonomisindeki gerçek realitenin ortaya çıkması ekonomideki kredi notunun düşmesi ve TL‘nin değer kaybetmesini sağladı. Doların artmasını engellemek için Türk para birimi güçlendiren bazi önlemler alınması için Merkez bankası faizleri yükseltmiş, ülke içine taşınan ve taşınmayan mal varlığı TL üzeri hasaplanması yasal statüyü kavuşturmuştur.

Faizlerin artması ile enflasyon biribirine ters iki etmen olması TL değerin daha fazla düşmesini sağlayacaktır. Tüketim ve üretim maddelerinde fiat artışı yükselecektir. Dış ve iç borçlar tl düşmesine orantılı olarak yükselecektir. Eğer yeni borçlanmaya gitmemesi halinde, merkez bankası faizleri yükseltmesi akibinde iç ve dış kredi faizi verme olasılığı yoktur. Merkez bankası rezervi 30,6 milyar dolardır. ‘9.6 milyar dolarını altın rezervi oluşturuyor. Yani şu durumda net döviz rezervi olarak geriye 21 milyar dolar kalıyor.‘

Bu rezerveyle ekonomik krize müdahale edemez. Dış ülkelerde kredi karşılığında merkez bankasındaki rezerveleri gösteremez. Emperyalistlerde alacağı yeni kredi karşılığı yeni ekonomik politikalarla işçi ve emekçileri daha fazle sömürerek Emperyalislerin çıkarları esas alan politikalar uygulanacaktır. 24 Ocak kararları uygulanması 12 Eylül darbesiyle mümkün olmuştu. Yeni ekonomik paketin uygulanması daha vahşi katı askeri ve siyasi baskı devlet tarafında uygulacaktır. Yani yeni borçlanma ise işçi ve emekçilerin sosyal ve ekonomik yaşantısında kemer sıkma biçiminde ve faturayı bu sınıflara çıkaracak, arka bahçe sağlama alınması, denetimde tutulması için muhalif olanları tutuklama, zindana atılma korku atmosferini genişletme, katliam yaparak kitlelerin dikatlerini başka alanlara çekme gibi tutum sergileme durumu ihtimal içindedir.

Merkez bankası Faizleri üste çekmesi çok kısa süre tl‘nin değeri yükselmesi üzerinde kısa etki yapabilir ancak uzun sürmez, Türk ekonomisi güven veren durumda değildir. Kırılgan dışa dayanan ekonominin oluşu yükselen faizler tl değerini düşürmesini sağlayacaktır.

Bu gün gelinen süreçte merkez bankasındaki rezerveler (altın ve dolar) tükenmeye doğru gitmesi, sancılı dönemin başladığı belirtisidir. Tüm bu gelişmeler sonucu, ekonomik kriz üretimde durgunluk ve şirketlerin kapanmasıyla gazete manşetlerinde daha fazla yerini almaktadır.

İthalat ve ihracatdaki durgunluk, pazarda mal el değişmesinde yavaşlama yani alım gücün düşmesi, akibinde şirketlerin kapanması haber sitelerinde yer almaya başladı. Türkiye ekonomisinin büyümesine katkı sağlayan inşaat sektöründe kendisini açık ve berak gösterdi, daralma ve durgunluk yaşanmaktadır. İhracat mallarına getirilen bazı ek vergiler sonucu ihracat yapamaz duruma düştü. Dolar azalması sonucu ithalat yapamaz oldu. Pazarda durgunluk ve daralma görünmektedir.

Kapanan sirketler, binlerce işçiyi kapı dışarı ederek, işsizler ordusuna dahil edildi. İşsizlik sorunu dahada Türkiyede kendisini ağırlıklı olarak hisettirecektir. Her krizin akibinde gelen dalga hemen görünmez. Belirli bir süre sonra daha net enflasyonun etkisi ve dış emperyalistlerle yapılan antlaşmanın sonuçlarını göreceğiz.

Her ekonomik krizin faturası emekçilere çıkarıldığı gibi içinde geçtiğimiz döneme özgü ekonomik kriz faturasıda işçi ve emekçilere çıkarılacağı açıktır. Onlarca kişi iş bulamadıkları için, kendini intihar etme ve yakma eğilimleri, faturayı kendi canlarıyla ödemedir. 22.09.2018 tarihli gazete küpüründe ‘”İşsizim ve açım” diyen genç kendini yakması hakim sınıfların bu güne kadar uyguladığı ekonomik politika sonucudur.

Türk ekonomisinin düzelmesinin yanlızca bir yolu vardır

Türk ekonomisi bir avuç kesimin mülkiyeti ve arka planda dış Emperyalist ve kapitalist güçlerin etki ve denetimi altındadır. Azami kär sonucu işçi ve emekçileri sömürerek köle durumuna düşürmüşlerdir. İşçi ve emekçi üretim üzerinde söz sahibi değil kendi ürettiği nesneye uzaktır.

Dolaysıyla işçi ve emekçilerin üretim içinde söz yetki kararı hakkı yoktur. Türkiye tarihinde de olmamıştır. Bu sistem içinde de söz karar yetki hakını işci ve emekçilere vermeyeceklerdir.

İşçi ve emekçiler üretiği nesne üzerinde tüm haklara sahip olmaları zorunludur. İşçi üretiyorsa üretimede sahip olması gerekmektedir.

Üretim araçlarına sahip olunması,  Emperyalistlerin ülke ekonomisi üzerindeki tüm antlaşmaların yırtılıp çöpe atılması, ülke ekonomisinde gelen gelirin, Emperyalist ve onların bir avuç işbirlikçi kesimi akmasını engelleyen, zenginlik kaynakları toplumun malı olacak biçimde işleyen, üretim ve tüketim arasındaki planlama ve dengeyi sağlayan, işçi ve emekçilerin devleti ancak ezilen halkı ekonomik bunalımda kurtaracaktır. Toplumun bünyesinde fışkıran zenginlik kaynakları her kesimin refah içinde yaşamasını sağlayacaktır.

Bu bir ruya değildir, gerçekleşecek ve gerçekleşmesi zorunlu olan gelecek toplum tasaavuru olacaktır.