Kaytan’ın Çağrısında Egemen Güç Fikrinin Gölgesi

Dersim’in özgünlüğü dikkate alınıyor ve alınacaksa, HDP ve aynı kulvarda bulunan tüm ilgililer mevcut siyasetini yeniden gözden geçirmeli, SMF adayı sayın Maçoğlu’nun adaylığı noktasında anlaşılmaz reflekslerle sergilenen ketum tutumu terk ederek, Dersim belediyesini kazanarak kayyumu defetmek üzere SMF adayında birleşmelidirler

HABER MERKEZİ (12-03-2019) Ali Haydar KAYTAN Özgür Politika gazetesinde ‘’Dersim’i bütünlüklü mücadele içinde ele almalıyız’’ başlıklı bir makale kaleme alarak okuyucuyla paylaştı. Bu makalede, Dersim belediye başkanlığına adaylığını açıklayarak, Sosyalist Meclisler Federasyonu üyesi olarak TKP’den seçimlere girecek olan sayın Maçoğlu’nun adaylığı özel olarak eleştiri konusu yapılarak, Maçoğlu’na HDP lehine adaylıktan çekilme çağrısı yapılmaktadır… Kendi politik yönelimi açısından bu çağrıda bulunması sayın Kaytan’ın hakkıdır fakat bu çağrıyı kendi cephemizden değerlendirmek de bizlerin hakkıdır. Farklı ideolojik-siyasi kulvarlarda bulunan muhataplarımızın bizleri kendi politik çizgilerine çağırması ne kadar tabii ise, bizlerin de muhataplarımızı kendi politik çizgimize davat etmemiz o kadar tabiidir… Bunda sorun yok.

Bizlerin anlam vermekte zorlandığı husus şudur: Sayın Maçoğlu’nun adaylığı neden bu kadar büyük bir problem haline getirilmekte ve bütün mücadelenin seyrini değiştirecek kadar önemli bir yere koyularak tartışılmaktadır?! Bütünlüklü mücadele nedir, bundan ne kast edilmektedir? Tüm mücadele dinamiklerinin kendisini yadsıyarak HDP’ye tabi olması mı? Bu, siyasi irade sorunudur, kabul edilemez… Dersim’de sosyalist(SMF) aday sorunu neden merkeze oturtulup, mücadelenin bütünlüğü çerçevesine koyuluyor? Kuzey Kürdistan’ın çok daha büyük illerinde(Urfa gibi) HDP adayları değil, AKP adayları öne çıkmakta ve kazanmaktadırlar. Hatta, bu yerel seçimlerde HDP’nin, bir yerde İyi parti adayı lehine, diğer yerde Fazilet Partisi adayı lehine, birden fazla yerde CHP adayı lehine kendi adaylarını geri çektiği ya da aday göstermediği rivayet edilmektedir. Bütün bunlarda sorun görülmemekte ya da duyarlı olunmamakta ama Dersim adaylığı çok ciddi bir sorun olarak görülmektedir! Sayın Maçoğlu’nun Dersim’de aday olması, HDP’nin, hatta sayın Kaytan’ın temsil ettiği hareketin hangi plan-projesini veya bütünlüklü mücadelesini engelliyor ki, bu kadar önemseniyor bu adaylık?… Fırtına koparmanın sebebi nedir? Dersim’de demokratik-sosyalist kurumun daha da güçlenmesinden mi endişe ediliyor? Eğer ediliyorsa, bu, son derece yersiz bir endişedir. Demokratik, sosyalist güçlerin daha da büyümesi kaygı duyulacak bir gelişme değil, bilakis heyecan duyulması gereken olumlu bir gelişmedir…

Dost güçler arasındaki sorunların aşılmasında, yapıcı  ve iknaya dayalı yürütülen eleştiri-özeleştiri son derece değerli olup, başvurulması gereken tek doğru metottur. Sayın Kaytan’ın eleştirel yaklaşım ve değerlendirmelerini (katılmasak da) bu zeminde değerlendiriyoruz.

Yapılan çağrıya yanıt vermek gibi, yapılan eleştiri ve değerlendirmelere yanıt vermeyi de zorunluluktan öteye, sorumluluk ve görev sayıyoruz. Gerek adı geçen yazar, gerekse de adı geçen gazetenin temsil ettiği nitel kimlik ya da politik temsiliyetleri dikkate alındığında, makale de, makalenin muhtevası da özel bir önem kazanmaktadır. Daha önce, sayın Maçoğlu’nun adaylığına dönük, muhtelif kişi ve bazı kurumsal şahsiyetlerce saldırı, karalama ve iftira cihetinde adeta bir kampanya yürütülmüştü. Sayın Kaytan’ın eleştiri ve değerlendirmeleri bu öncekilerle aynı kefeye konulmasa da, adına konuştuğu politik perspektifi tek seçenek haline getirerek farklı politik perspektifleri gözardı ederek tek yanlılığa düşen, ben-merkezci hatalı bakış açısını yansıtan ve demokratik tutum ve anlayış açısından kusurlar taşıyan değerlendirmeleri itibarıyla, yaklaşımlarının kabul edilemz olduğu açıktır. Bu eleştiri ve değerlendirmelerin özel önemi, en üst temsiliyetten yapılan resmi açıklamalar olmasıdır ki, bizler tarafından ciddiye alınarak yanıtlanması bu zeminde zorunlu olmuştur…

Söz konusu makale dikkatlice okunduğunda, sayın Kaytan’ın hatalı anlayışları kadar, söylemlerinin bütününde kendisiyle çelişen yanlar barındırdığı da görülecektir. Sayın Maçoğlu’nun Ovacık belediye başkan adaylığı döneminde desteklenmesi ama Dersim belediye başkanlığı adaylığına karşı çıkılması gibi…

Makaledeki kusurlu anlayış ve yaklaşımların deşifre edilmesine ilişkin değerlendirmelerimize başlarken, önce, sayın Kaytan’ın ilgili açıklamalarının siyaseten amatörlük ya da özensizlik işaretleri taşıyan, yasal çalışma kurumları-partileri ve bireyler açısından hukuksal yükümlülükler doğuran  talihsizlikler taşıdığını belirtelim. Neden mi? AKP-MHP iktidarı ve tüm burjuva güruhu tarafından, HDP’nin PKK ile ilişkisinin HDP aleyhine kullanılarak HDP’nin siyasi lince tabi tutulup kapatılmasına dönük tartışmalar somut eğilim olarak gündemde iken, bu ilişkiyi kanıtlarcasına açıklamalarda bulunmak, objektif olarak bu tekçi-faşist iktidar güruhunun ekmeğine yağ sürmektedir. Siyaseten yapılan bu hata, sayın Kaytan’ın açıklamalarını siyaseten yapılmış bir amatörlük ve talihsizlik olarak değerlendirmeyi doğrular. Ki, sayın Maçoğlu’nun Ovacık belediye başkanlığına dönük, ‘’Mehmet Fatih Maçoğlu Ovacık’ta bazı projeler yapmak için demokratik güçlerden yardım istemiştir. Bunun için Avrupalara kadar gitmiştir. … Biz de Ovacık’a hizmet götürmesi açısından bu yaklaşımı olumlu karşıladık.’’ şeklindeki kimi vurguları da aynı zeminde değerlendirilmesi gereken aynı hatayı ifade etmektedir. Bu ifadelerin, ‘’belediye başkanlarını/adaylarını HDP değil, Kandil belirliyor’’ biçimindeki burjuva saldırılara malzeme sunduğu söylenebilir… Varsın burjuvazi bilsin bildiğini ama onlara koz veren ve onların saldırılarını kendilerinin kamuoyu açısından da olsa ‘’haklı’’ göstermeye hizmet eden, onların milliyetçi ırkçı-faşist demagoji ve söylemlerini adeta tastik eden beyanlarda bulunmak her bakımdan ve siyaseten de sakattır. Sakattır çünkü, ilgili söylemlerden, sayın Maçoğlu şahsında olduğu gibi, belediye başkanlarına dönük, PKK’nin(‘’biz’’ demek budur) ‘’olumlu karşılaştık’’ diyerek bu belediye başkanlarını onayladığı ya da izin verdiği algısı ortaya çıkıyor, bu algının oluşmasına yol açıyor…

Öte taraftan, Ovacık’a hizmet götüren projeleri nedeniye desteklendiği halde, Dersim’e hizmet götürecek projeleri nedeniyle neden desteklenmemektedir sorusu haklı olarak akla gelmektedir. Dersim’in Amed kadar önemli olması mı? Ama Dersim’e dair aynı önem, belki daha fazlası bizler için de geçerlidir! Bu durumda bu gerekçenin yeterli olmadığı açıktır. Dersim belediyesinin kayyum vasıtasıyla HDP’den alınmış olması gerekçesi mi? Bu gerekçenin de ikna edici olmadığı görülebilir. Belediyenin kayyumdan alınması sorunu HDP’nin ittifakı olan SMF’nin adayı vasıtasıyla da alınabilir, bu biçimde çözülebilir bir sorundur. HDP’den alındığı için HDP’nin belediyeyi almasının şart olmasına gelince, pekala Maçoğlu’nun HDP’den adaylığı ile çözülebilir bir sorundu. Ancak HDP, önerileri dikkate almayarak kendi önerisini tek seçenek olarak ileri sürüp sürecin ayrışmasını sağlamış oldu. Dahası, HDP ile faşist iktidar arasında bir çetışma yaşandı gerekçesiyle, diğer demokratik güçlerin aynı sahada faşist iktidarla çatışmaya girmesinin zemini yok sayılamaz. Özetle bu gerekçe de, tek başına diğer demokratik güçlerin aday olmamasını istemek için makul ve haklı bir gerekçe değildir. Son olarak, düşmanın yürüttüğü pisikolojik vb savaş, genel mücadele bütünlüğü içinde düşünmek mi? Evet tam da bu bütünlük içinde düşünmek gerekir. Bu savaş ve mücadelenin salt HDP’nin sorunu olmayıp bütün demokratik, devrimci ve sosyalist güçlerin sorunu da olduğunu görmek gerekir. Aynı zamanda savaş ve mücadele bütünlüğünün sadece ulusal-demokratik mücadele muhtevasıyla sınırlı olmadığı, bilakis doğrudan egemen sınıf ve faşist iktidarlarına karşı bir sınıf mücadelesi kapsamı taşıdığını görmek gerekir. Bu savaş bütünlüğü içinde, sadece HDP’nin aktör olmayıp, diğer demokratik-sosyalist güçlerin de aktör olduğu ve HDP’nin kendi perspektifiyle yürüttüğü mücadelede bu güçlerin de önemli roller üstlendiğini, dolayısıyla ilgili güçlere tahammül ederek bunlarla demokratik şartlarda bir uyum sağlamasının ihtiyacı da görülmek durumundadır. HDP kendi dışındaki demokratik-devrimci-sosyalist güçlere karşı bu anlayış ve yaklaşımla hareket etmese de, bu güçler kendi siyasal perspektif, görev ve sorumlulukları ya da siyasi iddiaları temelinde ilgili mücadelede yerlerini alacaktır.

Eklemekta fayda var ki, gerici hakim sınıflar ve faşist iktidarları altında normal koşullar aramak/bulmak genellikle olası değildir. Tersine sürekli olağan dışı şartlar, baskılar, saldırılar ve keskin mücadele koşulları hüküm sürecektir. Dolayısıyla, içinden geçilen sürecin olağan dışı  şartları gerekçe edilerek demokratik-devrimci-sosyalist güçlerin kendi siyasi yönelimlerini yedeğe alarak, HDP’nin öncelikleri üzerine siyaset yürütmesi de beklenemez. Tersi iddia, sürekli HDP endeksli bir siyasetin izlenmesini koşullayacaktır. Zira her zaman farklı olağan dışılıklarla muhatap olacağız. Kendi siyasal çalışma, örgütlenme ve mücadele hattımızı sürdürecek hangi koşulu bekleyecek, hangi şartları bulabileceğiz?…

Bir konunun daha altını çizmekte fayda var ki, sayın Maçoğlu’nun Ovacık’ta belediye başkanlığına aday olması ve kazanması doğrudan üyesi olduğu Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun iradesi, inisiyatifi, politikası ve çalışmaları temelinde gelişmiş, gerçekleşmiştir. Hem de bahis konusu demokratik güçlerle kıyasıya bir yarış içinde geçmiştir bu süreç. Elbette yerelde SMF dışında geniş bir desteğin olduğu da inkar edilemez. Ama bu destek bahsedildiği gibi ilgili kurumları içermemektedir. Sayın Maçoğlu’nun ve üyesi olduğu SMF’nin demokratik kurum ve geniş kitlelerden kendi yerel yönetim programları zemininde destek talepleri olmuş, bu talepleri seçim çalışmaları kapsamında aleni bir şekilde yapılmıştır…

Sayın Kaytan’ın makalesindeki kimi söylem ve açıklamalarına bakıldığında, ‘’Kürdistan’’/Kuzey Kürdistan üzerinde ipotekçi ve egemen güç otoriterliğini yansıtan fikrin ağır bastığı görülmektedir. Bu, en başta demokratik kültür ve anlayış açısından sorunlu bir fikriyattır. Çıkarsama yaptığımız bu fikriyatın özetini şöyle yaparsak yanlış yapmış olmayız kanaatindeyiz; ‘’Ben Kürdüm/Kürt benim, Kürdistan’da egemen benim, benim dışımda bir irade olamaz ya da meşru değildir!’’ Ki, bu fikrin arka planında ise, ‘’Bura Kürdistan’dır, sizler burada misafirsiniz!’’ şeklindeki özü yasakçı tanıdık görüş yatmaktadır… Dolayısıyla, sayın Kaytan’nın, Kürdistan hegemonyacısı egemen güç olma hakkı ve imtiyazını bilinç elinde sıkıca tuttuğunu, buradan hareketle de kendi dışında bağımsız bir siyasi iradenin olduğu gerçeğini unuttuğunu ve olabileceğini kabul etmeyerek yadsıdığını söylemek yanlış olmaz. Sınıf orijinli sosyalist ve demokratik hareketlerin sınıf perspektifiyle Kürdistan/Kuzey Kürdistan’ın bağımsızlığı, Kürt ulusunun özgürlük ve kurtuluşu için örgütlenerek mücadele etmesine kapalı olan yaklaşım kabul edilemez. Kürt ulusuna uygulanan milli baskı, zulüm ve soykırıma karşı mücadele sadece ulusal orijinli hareketlerin değil, sınıf hareketlerinin de görev ve sorumluluğudur. Sınıf hareketi veya onun demokratik kurumları Kürtlerden ya da Kürt kimliğinden tecrit edilemezler. Kürt ulusunun bağımsızlığı ve özgürlüğünü kapsayan mücadeleleri asla! Bu zeminde yürütülen sınıf eksenli mücadelelere sırt dönmek dar milliyetçilik olduğu kadar, Kürt ulusunun ulusal-demokratik mücadelesine de balta vurmaktır… Evet, bu okumalarla bir bakıma sorunu uç noktalara çektiğimiz söylenebilir fakat sayın Kaytan’ın açıklamalarındaki satır aralarına bakıldığında bu fikirlerin ip uçları görülebilmektedir. Ki, Dersim belediye başkanlığına HDP dışında demokratik/sosyalist bir kurum adayının aday olmasına izah edilen gerekçelerle karşı çıkıp yarıştan çekilmesini istemek ve bu adaylığı burjuvazi tarafından Dersim’de yaratılmak istenen bölünmüşlüğe hizmet edeceğini ifade etmek, hatta doğrudan HDP karşıtlığı zemininde değerlendirmek, söz konusu okuma ve çıkarsamalarımızı besleyen delillerdir…

Sayın Kaytan, bir taraftan sayın Maçoğlu’nun adaylığını bireysel bir tutum ve demokratik güçler dışında kişisel bir tavır olarak değerlendirirken, makalesinin ilerleyen bölümlerinde sayın Maçoğlu’nun demokratik/sosyalist bir kurumun adayı olduğunu da söyleyerek söylem bütünlüğünde kendisiyle çelişmektedir. Ağırlıklı yaklaşımı, sayın Maçoğlu’nun kişisel bir tercihle belediye başkanlığına aday olduğu yönündedir ki, bu yaklaşım sayın Maçoğlu’nun üyesi olduğu SMF’yi dikkate almayan ve iradesini yok sayan bir yaklaşıma tekabül etmektedir. Böylece sayın Maçoğlu’nun adaylığını manipüle etmektedir. Oysa, sayın Maçoğlu, HDP ile çeşitli tarihlerde seçim ittifakı yapmış olan ve hala da HDP’yi dost ve müttefik güç olarak gören sosyalist nitelikteki demokratik kurumun-SMF’nin adayıdır. Sayın Maçoğlu’nun arkasındaki irade adeta yok sayılmaktadır ki, bu yaklaşım kabul edilemez.

Sayın Kaytan, Kürt ulusunun demokratik meşru iradesine bir darbe mahiyetinde faşist iktidar tarafından HDP’li belediyelere atanan kayyumların misyon ve işlevlerini değerlendirirken, sanki SMF adayı sayın Maçoğlu’nun Dersim’deki adaylığının kayyumlara karşı mücadelenin dışında bir adaylık olduğu şeklinde bir manipülasyona düşüyor. Kayyumlar darbesine karşı mücadeleyi salt HDP’ye indirgeyen yaklaşım, demokratik, devrimci ve sosyalist kurumların faşist iktidar ve kayyum belediyelerine karşı mücadele ve duruşlarını inkar etmektir. Dersim belediyesinin kayyumdan alınması için HDP’yi tek çare ve şart olarak sunmak zorlama bir teoridir. SMF adayı belediye başkanlığını kazandığında belediye kayyumdan alınmış olmayacak mı? Şüphesiz ki, kayyumcu belediye defedilmiş olacaktır. Bundan kuşku duymak art niyetlilik değilse, akıl dışı yanılgıdır. Dolayısıyla kayyum gerçeğini gerekçe ederek SMF adayı sayın Maçoğlu’nun adaylığına keskin biçimde karşı çıkmak tutarlı yaklaşım olamaz.

SMF ve adayı Maçoğlu’unun Kayyum belediyeleri konusunda kafası net, bilinci keskindir. Aynı biçimde burjuvazinin gerek genel anlamda gerekse de Dersim özgülünde yürüttüğü kirli siyaset ve pisikolojik savaş konusunda da bilinci berrak, tavrı nettir. Elbette, hakim sınıflar ve somut iktidar Dersim üzerinde hesaplar yapmakta, kirli oyunlar planlamakta, yürütmektedir. Bunun birinci dereceden tanıkları ve muhataplarındanız. Mücadelemizin her aşamasında ve her alanında bunu doğrudan yaşamaktayız. Dersim’de oynadığı oyunlarla Dersim’i bölüp içten fethetme, demokratik ve devrimci güçleri etkisizleştirerek yozlaşma ve yabancılaşmayı derinleştirme, dolayısıyla Dersim’e egemen olma ya da Dersim’i kimliksizleştirme amaçlı sinsi ve kirli politikaları yürütmektedir. Bizlerin mücadele hedefelerinden birini de bunlara karşı mücadele oluşturmaktadır. Mücadele tarihimiz de bunu doğrulayan bir pratik kanıttır, bunun kanıtlarını sergilemiştir. Tartışma götürmez ki, burjuvazi demokratik, devrimci ve sosyalist güçleri bölmek, zayıflatmak vb vs için siyasetler geliştirip yürütmektedir, yürütecektir. Ne var ki, burjuvazinin oyunlarına, kirli savaş ve pisikolojik savaş yöntemlerine karşı, tek taraflı olarak yalnızca bizler yükümlü kılınamayız; aynı sorumluluk ve duyarlılığın bütün demokratik güç ve kurumlarca da gösterilmesi doğru olandır. Öte taraftan burjuva oyunlara gelmeyecek kadar siyasi tecrübeye sahibiz. Lakin üzülerek söyleyelim ki, Özgür Politika’nın kimi yazarları, kimi HDP milletvekilleri ve HDP çevrelerinden kalabalıklar düşmanın istem ve provakasyonlarına son derece uygun zemin sunan açıklamalardan sakınmamıştır! Bunlara karşı yaklaşımımız da aynı tarzda olmamış, aksine düzeyli yaklaşımlar sergilenmiş, hatta en kaba iftira ve karalamalarına yanıt verilmemiştir… Çünkü bizler, sayın Kaytan’ın temsil ettiği gelenekle, daha da önemlisi Kürt ulusuyla dostluk ve birliğimizi bu hafiflerle ölçmüyoruz.

Bizler için burjuvazinin neler yapmaya çalıştığını görmek önemli olmakla birlikte, son tahlilde önemli olan kendi bağımsız siyasetimizi takip etmemizdir. Bizler her şeyden bağımsız olarak doğru sınıf siyasetimizi yürütmekteyiz ve kendi bağımsız siyasetimizden kuşkumuz yoktur. Lakin tam da burada dikkat çekmek isteriz ki, burjuvazinin pisikolojik savaş metotlarından vb bahsedildiği bir dönemde, burjuvazinin provakasyonlarına zemin sunacak tartışma ve açıklamalardan sakınmak, hatta provakatif temelde yürütülen kimi karalama kampanyalarına karşı da gerekli hassasiyeti göstermiş olmak gerekirdi. Ne yazık ki, HDP’li milletvekilleri ve HDP’li kimi çevreler, yazarlar vb tam bir karalama, iftira ve damgalama temelinde kampanyalar yürüttüler ki, bunlara gerekli olan müdahaleler yapılmadı. Maçoğlu’nun adaylığı bir proje olarak değerlendirildi, Kemalistlikle, kayyumculukla vb vs damgalandı… Ne yazık ki, sayın Kaytan bunlara dönük tek bir kelime etmedi, makalesinde de etmiyor!   Dahası şimdi, sayın Kaytan, Maçoğlu’nun, dolayısıyla da SMF’nin, HDP lehine adaylıktan çekilerek HDP’yi desteklemesini istemektedir. Bunca saldırı, karalama, iftira, suçlama ve damgalamadan sonra, SMF ve tabanı ve adayı Maçoğlu nasıl hiç bir şey olmamış gibi bu çağrıya uyup HDP’yi desteklesin? Sayın Kaytan’ın bu çağrısının gerçekçi ve samimi olmasının dayanaklarını ya da iyimser ihtimal olarak olumlu karşılık bulmasının şansı, HDP milletvekilleri, Özgür Politika yazarları ve HDP genel çevresince yapılan ağır hakaret, iftira ve saldırılarla ortadan kaldırılmıştır…

Sayın Maçoğlu’nun adaylığının manipüle edilmesine dönük çabanın bir benzeri de, Dersim’in özgün kimliği üzerinden yürütülen tartışma ile de yapılmaktadır. Oysa, SMF ve adayı olan sayın Maçoğlu’nun bahis konusu Dersim kimliği noktasında yeterli duyarlılığa sahip olduğu, Maçoğlu’nun katıksız biçimde Dersim’in bu kültür ve kimliğini üzerinde taşıyarak temsil ettiği tartışma götürmez gerçektir. Ancak, sayın Kaytan bütün bu tartışmaları tersten yürüterek Maçoğlu’un adaylığını boşa düşürmeye ve Dersim’in özgün kimliğini sadece HDP adaylarının temsil edip geliştireceğini vb vs kastetmektedir.

Halbu ki, Dersim’in bahsi edilen özgün kimliğinin daha da ötesinde demokratik, politik, devrimci ve sosyalist kimliğe yatkın ileri bir kimliği vardır. Dersim’in kimliği ve özgünlüğü kavranıp izah edilecekse, salt dil lehçesi ve inançsal özgünlüğü ile değil, aselen direnişçi, demokratik, devrimci ve sosyalist eğilimli sınıf hareketine yatkınlıkta karşılık bulan kimliği öne çıkarılıp anlaşılmak durumundadır. Bunu atlayan her yaklaşım Dersim’le bütünleşme şansından yoksun kalır. SMF’nin Dersim’de köklü bir damar olarak kalıcılaşıp güçlenmesinin sırrı da, Dersim’in politik gelenek ve kimliğiyle bütünleşmesinden ileri gelmektedir. Kuşkusuz ki, Dersim’in ulusal kimliği de vardır, bu onun ulusal duyarlılığını besleyen zemindir. İnançsal kimliği de aynı biçimde demokratik yönelimini beslemektedir. Ancak hepsinin ötesinde sınıf hareketlerinin de katkısıyla aydınlanmış, politize olmuş, demokratik, devrimci kimliği vardır. Esas olan budur. Sayın Kaytan, fiilen Dersim’de Dersim kimliğiyle ancak HDP adaylarının örtüşebileceğini ima ederken, aynı zamanda Dersim’deki demokratik, devrimci, sosyalist kurum ve güçlerin olduğu gerçeğine/bu kimliğine dikkat çekerek, ileri sürdüğü gerekçeleri çürütmektedir.

Şayet HDP ya da sayın Kaytan’ın dediği gibi, sorun belediyenin kayyumdan alınması sorunu ise, bu neden sadece HDP adayı şartına bağlanmaktadır?

Demokratik, sosyalist bir kurum olan SMF adayının belediyeyi kayyumdan almasını neden sayın Kaytan bir kazanım olarak; demokratik güçlerin ve kendisinin de bir kazanımı olarak görmemektedir?

Demokratik güçlerin kazanımına neden tahammül gösterilememekte ve bu güçlerin kazanımı neden demokratik bir kazanım olarak görülmemektedir?

Sorun belediyenin kayyumdan alınması ise, neden HDP ile ittifak içinde SMF adayının HDP’den girmesi kabul edilmemiştir?

SMF’nin gösterdiği adayın ittifak adayı olarak kabul edilmesi durumunda, bu aday HDP adayı olmuş olacaktı. Bu neden kabul edilmedi?

Bugün HDP’nin diğer demokratik devrimci kurum ve güçlerle sağladığı ittifakta Dersim’in ilçelerinde HDP’li olmayan ittifak adayları HDP’den gösterildiği halde, neden aynı yaklaşım SMF adayı Maçoğlu için Dersim’de benimsenmedi, kabul edilmedi?

Dersim halkının tercih ve iradesi esas ise, neden SMF’nin Dersim adaylığı için ön seçimle Dersim halkına sorularak buradan çıkacak sonuca göre adayın belirlenmesi kabul edilmedi?

Dersim halkına güven noktasında bir problem yoksa ve onun HDP adaylarından yana tercihini kullandığı iddia ediliyorsa, o halde neden ön seçimle Dersim halkına sorulması önerisi kabul edilmedi?

Sonuç olarak; Dersim’in özgünlüğü dikkate alınıyor ve alınacaksa, HDP ve aynı kulvarda bulunan tüm ilgililer mevcut siyasetini yeniden gözden geçirmeli, SMF adayı sayın Maçoğlu’nun adaylığı noktasında anlaşılmaz reflekslerle sergilenen ketum tutumu terk ederek, Dersim belediyesini kazanarak kayyumu defetmek üzere SMF adayında birleşmelidirler.