Karanlığı Yararken

Egemen olan gerici sınıflar ve çürümüş sistemleri her gün yeni salgın, virüs, kriz, kaos ve felaketler üretir, üretmeye devam eder O halde bilimsel ve radikal mücadele hastalıkların kaynağı olan sistemi ortadan kaldırmayı görev edinmek durumundadır

BAKIŞ CAN (24-03-2020) Çelişkiyi doğru tespit etmek bilimsel bakış açısıyla mümkündür. Çelişkiyi çözmek de bilimsel bakışa dayanan soğukkanlı yaklaşım ve doğru yöntemlerle mümkündür. Çözülemez tek bir çelişki ve aşılamaz tek bir sorun yoktur. Soruna/sorunlara geniş pencereden bakmak ve soğukkanlılıkla yaklaşmak can alıcı önemdedir. Aceleci, tepkisel/duygusal, ön yargılı, tek yanlı, öznelci, yüzeysel ve dar bakış açısı gibi bütün yaklaşımlar bilimsel bakış açısını yadsıyan hatalı yöntemlerdir. İstisnalar dışında hepsi başarısızlık getirmeye mahkumdur. Geniş ve soğukkanlı bakış açısı ve buna bağlı yaklaşım ise ekseriyeten başarı getirir, getirmiştir. Bilimden beslenen yöntemde başarının geç ya da erken elde edilmesi olasılıklardır ve ayrı bir konudur ama bu yöntemde başarı mütalaasız bir sonuçtur.

Temel ya da esas sorun nedir? Belirleyici-temel çelişki nedir? Bunlarla birlikte baş çelişki nedir? Yakıcı çelişkiler nelerdir, hangi çelişkiler tayin edicidir, önceliklidir? vb vs… Her mücadele, her strateji, her yol-yöntem veya her başarı mutlak biçimde bu sorulara verilen uygun yanıtlar ve bu sorulardaki önem sırasının dikkate alınmasıyla yapılacak plan ve benimsenecek yönelime bağlıdır. Radikal çözüme varmak veya palyatif çözümlerle yetinip oyalanmak iki farklı netice olarak ciddi bir ayrımdır ki, bu ayrımda bilimsel cephe veya başarı kanadında durmak ya da tersi kulvarda durmak tamamen yukarıdaki sorular temelinde izlenecek yöntemle orantılı-alakalıdır.

Temel-belirleyici çelişki ya da esas sorun nedir? Sınıf orijinli çelişki esas çelişki ve esas sorundur. Emperyalist gericiliğin temsil ettiği çelişki, emperyalist kapitalist sistem çelişkisi esastır. Emperyalist gericilere bağlı gerici sınıf iktidarlarının oluşturduğu çelişki, bilumum egemen gericiliğin temsil ettiği çelişki esastır. Buna karşın, emekçi sınıf ve halkın arasındaki çelişkiler talidir. Devrimci sınıflar ve güçler arasındaki çelişkiler, siyasi partilerinin içindeki çelişkiler talidir. Toplumlara-insanlara tehdit oluşturan salgın hastalıkların oluşturduğu çelişki talidir; emperyalist gericiliğin temsil ettiği çelişkiden önde değildir, esas değildir. Gerek toplumdaki siyasi-sosyal çelişkiler ve gerekse de salgın hastalıkların temsil ettiği çelişkilerin kaynağı gerici sistem ve sınıflardır. Öyleyse, hiç bir çelişki emperyalist gericilik sisteminin temsil ettiği çelişkiden daha önde ve önemli-esas değildir, olamaz.  O halde yaşanan veya yaşadığımız bütün çelişkiler siyasi düşmanlarımızla olan çelişkilerimizden daha önemli ve önde değildir. Çelişki ve sorunlara yaklaşırken bu gerçeği unutmak büyük yanılgı ve hata olur. Hiç bir çelişki ve sorunu esaslaştırarak sınıf çelişkisinin önüne çıkaramayız, yöntemimizde de bu gerçeği unutamayız. Kuşkusuz ki, her sorun ve her çelişki belli bir mücadeleyi gerektirir, şart koşar. Fakat her çelişkiye uygun bir mücadele ve mücadele yöntemini benimsemek de şarttır. Siyasi düşmanlarımızla olan çelişkimizi içimizdeki çelişkilere feda edemez, aramızdaki çelişkileri esas mücadele konusu haline getiremeyiz. Siyasi mücadele haline hiç getiremeyiz. İşte burada soğukkanlı, uzun soluklu ve bilimsel metoda dayalı mücadele yöntemi önem kazanarak öne çıkar. En ağır iç çelişkimizi bile düşmanla aramızdaki çelişkiyle kıyaslayamaz, mücadele metodunda aynı yöntemleri benimseyemeyiz. Esas ve öncelikli olan siyasi düşmanımızla aramızdaki çelişki ve sorundur. İçimizdeki çelişki ve sorunları çözme ve bu anlamda mücadele etme tutumunu yadsıyamaz, bilincini karartamayız. Fakat bu esas hale gelirse veya sınıf düşmanımızla çelişkinin önüne geçerse, işte esas tehlike orada başlar. Öncelikli ve yakıcı olan siyasi düşmanlarımız ve bunlarla savaşımdır, bunu zaafa uğratmadan içimizdeki çelişki ve sorunlarla mücadele yadsınamaz bir gereksinimdir. Zorunlu ve kaçınılmazdır.

Salgın hastalık kitlesel ölümlere sebep olarak  tehdit yaratmaktadır. Buna kayıtsız kalmak varlık gerekçelerimizle çelişir. Mevcut tehdide karşı mücadele etmek gerekli, zorunludur. Ama bu mücadelede siyasi düşmanlarımız olan sınıflar ve sistemlerini hedef dışında tutamayız. Şayet tutarsak mücadelemizde de yöntemimizde de hataya düşmüş oluruz ki, gerçek başarı elde edemeyiz. Zira ister salgın hastalıklar olsun ve isterse doğal afet denilen gelişmeler olsun, bütün bunların müsebbibi mevcut gerici sınıflar ve sistemleridir. Bu sınıf ve sistemleri yenilip tasfiye edilmeden, bunların ürünü olan tehlike ve tehditleri de toplumların ve insanlığın gündeminden çıkaramayız. Egemen olan gerici sınıflar ve çürümüş sistemleri her gün yeni salgın, virüs, kriz, kaos ve felaketler  üretir, üretmeye devam eder. O halde bilimsel ve radikal mücadele hastalıkların kaynağı olan sistemi ortadan kaldırmayı görev edinmek durumundadır. Çelişki ve sorunların doğru tespit edilmesi bu kadar önemlidir. Aynı biçimde çelişkilerin çözülmesi için doğru yöntemlerin izlenmesi de. Aramızdaki sorunları esaslaştırırsak veya mevcut durumda acil olan tehdidi kaynağından kopuk biçimde ele alırsak geçici başarılar elde edebilir ama stratejik başarıları yakalayamayız.

Kitlesel ölümler ciddiyetiyle karşı karşıya olduğumuz ölümcül salgına karşı mücadele etmek ötelenemez bir gereksinim ve hatta zorunluluktur. Bu gerçeği inkar edemez, yok sayamayız. Ancak salgına karşı bu mücadele, sınıf mücadelesi ve siyasi görevlerini rafa kaldırmamız anlamına gelmez. Aksine onu daha da önemli kılar, kılmaktadır. Andaki çelişki veya soruna karşı mücadele gereksinimdir ama bunu stratejik mücadeleyi zaafa uğratacak ve temel sorunu unutturacak bir mücadele derekesine çıkaramayız. Bu bir taktik ya da yöntem meselesidir. Siyasi düşmanımızla mücadele ederken, onun yaratarak önümüze çıkardığı sorunlarla da mücadele etmek, tüm engelleri yol üstünden kaldırmak durumundayız. Dahası bütün bu nüanslarda ki mücadeleyi esas mücadeleye tabi kılar ya da onun bir parçası olarak ele alırız. Asla anlık çelişki ve mücadele konularını esas mücadele ve görevlerin önüne koyamayız. Tıpkı aramızdaki bir yığın çelişki ve sorunu çözerken siyasi mücadele ve amaçlarımızı unutmadığımız gibi.

Hiç bir salgın hastalık ya da pandemik durum dahil Koronavirüs salgını/pandemi de emperyalist saldırganlıktan daha ölümcül değildir. Emperyalist haydutluk en ölümcül virüsten daha korkunç, daha yıkıcı, daha ölümcüldür. Sıra dışı virüs ve bulaşıcıların kapitalist sistemin ürünü olduğu düşünüldüğünde ise, bu gerçek çok daha keskin kanıtla kesinleşmiş olur. İnsanlığın gerçek virüsü emperyalist kapitalizmdir; egemen gericiliktir, iktidarlarıdır, sistemleridir. Özcesi, insanlık için esas tehlike emperyalist kapitalist sistemdir. İnsan ve tüm canlılar doğasının tahribat düzeyi, eko-sistemin geri dönülmez nitelikte tahribatı ve küresel ısınma ile dünyanın getirildiği felaketler eşiği, esas ve gerçek tehdidin ne olduğunu göstermeye yetmektedir. Bugün de yarın da insan toplumunun esas düşmanı Koronavirüs ve salgın hastalıklar değil, gerici egemen sınıflar ve özel mülkiyetçi sistemleridir. Emperyalist ve tüm gerici savaşlar, işgal ve ilhak saldırganlıkları, hegemonya ve nüfuz dalaşları, Pazar çatışmaları ve Pazar paylaşımlarının her niteliği insanlığa virüs ve hastalıklardan çok daha büyük felaketler getirmiş, çok daha tahripkar sonuçlar doğurmuştur. Bunun kanıtı şudur; salgın hastalıkların yol açtığı kıyımların toplam bilançosu ile emperyalist saldırganlığın yarattığı kıyımların bilançosu kıyaslanıp bir  panorama çıkarıldığında, salgın hastalıkların yol açtığı ölümlerin katbe kat daha fazlasını emperyalist saldırganlığın yarattığı görülecektir, görülmektedir.

Daha da çarpıcı ve önemli olan şudur; virüs ve virüslerin yol açtığı salgın hastalıklar ve bunların yol açtığı ölümler veya kitlesel ölümler, daha fazla bedel ödemeyi gerektirmeyen çabalarla tamamen önlenebilir tehditlerdir. Bu ölümlerin önlenmesi kesinlikle mümkündür, hatta kolaydır da diyebiliriz. İnsanlık ve insanlığın bilimsel gelişmişlik düzeyi, özellikle de günümüzün tıbbı her türden salgın hastalıkla mücadele edip onu kolaylıkla yenebilecek düzeydedir. Yani, insanlık mevcut gelişmişlik düzeyi ile virüs ve salgınların her türünü kolayca yenip aşacak yetenektedir. Lakin emperyalist gericilikle mücadele ve başarı bu kadar kolay ve bedelsiz değildir. Ve, emperyalist karanlık yarılırken ödenen bedeller tarifsiz ağırlıkta olacaktır. Ama karanlık mutlaka yarılacaktır.

Özellikle bilimsel gelişmeler veya bilimin özgürce ve sınırsızca gelişmesi önünde köstek görevini gören, yani bilimsel gelişmeyi kendi bencil çıkar ve egemenlik ihtiyaçlarına göre düzenleyip frenleyen, dolayısıyla bilimin özgür gelişmesini gerici kaygı ve bencil menfaatleri temelinde kontrol ederek engelleyen emperyalist kapitalist(burjuvazi) sistem şartlarından kurtarıp, bilimsel gelişmenin önündeki her türlü engelin kaldırılarak tamamen özgür şartlara kavuşturulması demek olan Sosyalist sistem şartlarına taşıdığımızda bilim ve insanlığın devasa yetenekte olduğu, dolayısıyla virüs ve salgın türleriyle çok daha etkin bir mücadele ve başarı düzeyi elde edeceği kesindir. Özcesi, insanlık mevcut gelişmişlik düzeyi ile virüs ve bulaşıcı hastalıklara karşı mücadelede aşılamaz engellere, yenilemez sorunlara sahip değilken, emperyalist kapitalist sistem ve bilumum gerici egemen sınıflara karşı mücadelede, bu mücadelenin başarısında ve elbette bu mücadelede ödenecek bedeller bakımından çok daha ağır ve ciddi sorunlara sahiptir. Çok daha zorlu mücadelelere, çok daha çetin savaşlara ve yürünecek azametli yollara maruzdur, uzun tarihsel serüveni yaşamaya mecburdur.

Ne var ki, emekçi sınıfların ve nihayetinde tüm insanlığın düşmanı olan emperyalist gericilik virüsü ve onun bulaşıcı türevi olan bilumum gericilikler de özgürlüğe tutkun insanlık tarafından alt edilerek tarihin karanlığına kesinlikle gömülecektir. Bunun için çelişkilerin doğru tespit edilmesi, yöntemlerin veya mücadelenin isabetli yürütülmesi, bilimsel, soğukkanlı, uzun vadeli ve geniş bakış açısına sahip olmak şarttır. Özellikle dar ‘‘kavgalara‘‘ hapsolmuş, mücadele veya hedef tespitinde esas ile taliyi karıştırmış, yöntemde hataya düşmüş, öncelik ve sonralık ayrımını gözden kaçırmış, anlık düşünüp stratejik düşünmekten uzaklaşmış, ‘‘kendisiyle‘‘ mücadele darlığına saplanıp esas mücadele yönelimini silikleştirmiş, ‘‘kendi‘‘ sorun veya çelişkisini abartarak esaslaştırmış ve dolayısıyla siyasi yönelimini zayıflatırcasına ikincil plana atmış olan belli gerçeklikleri tasavvur ettiğimizde geniş bakış açısı ve soğukkanlı yaklaşıma dikkat çekmenin gerekli olduğu açığa çıkmaktadır.

Devrimci sınıflar ve nihayetinde insanlık emperyalist gericiliği aşarak ilerleyişini sürdürme dinamiğine sahiptir. Proleter devrimcilerin yapması gereken tarihsel sorumluluklarına uygun bilinçle dinamik rollerini doğru yöntemlerle devreye sokmaktır. Siyasi mücadele hedefinden sapmadan bunu her şartta koruyup sürdürmek, tarihin ilerleyişini omuzlamaktır. Emperyalist barbarlık yalnızca silahlı güç veya siyasi saldırganlıkla sınırlı bir barbarlık değildir. Canlı-cansız tüm dünyayı yok etme potansiyeli taşıyan en korkunç yabanilik ve değersizliktir. İşte biz böyle bir düşmanla savaşıyoruz. Savaşmalıyız, savaşacağız!.