Emperyalizm= Covid-19 ve Getirdikleri

Önder YILDIZ (29-03-2020) Varlığını; kan, kin, yıkım ve emek sömürüsü üzerine inşa eden, gücünü ise bir bütün olarak tarihsel katliamlardan alan emperyalist-kapitalist sistem gün geçtikçe daha da azgınlaşarak yaşamı yok etmeye, doğaya ve insanlığa dair ne varsa zor yoluyla (Burjuva DEVLET Aygıtı) bütün değerleri onursuzlaştırıp kendisi ile bütünleştirmektedir. Bu bütünleştirme halkları atomize ederken onları kendisine, emeğine, doğaya ve düşmanına yabancılaştırmaktadır. Kitlelerde yabancılaştırma derinleştikçe suçluluğun ürpertisi azalmakta toplum, toplumlar ve toplumu oluşturan her bir birey bu sistemden rahatsız olsa bile bilinçli direnç gösterme tembelliğinin girdabında kaybolarak hantal hasta bedenin zincirlerinden kurtulamamaktadır. Genel anlamda halkların komünist bilinç perspektifinden yoksun oluşları bireyselliğin karşısında örgütsüzlüğü de beraberinde getirmiş ve paralel olarak bahsi geçen zincirlerin esareti altında gerici sistemin yürütmüş olduğu savaşların ve bu savaşlar sonucunda oluşan yıkım ve doğa tahribatının istemeyerek de olsa bir parçası durumuna gelmişlerdir. Bu da gerici egemen güçlerin tekelleşerek neo-liberal küresel sermaye düzeni ve bu düzenin yarattığı hiçliğin zirveye taşınmasına olanak sunmuştur. Bununla birlikte dünyanın birçok yerinde başta komünistler ve ezilen ulus-devrimcileri bu vahşeti durdurmak için mücadeleler vermekte ve her türlü ağır bedeli ödemekten bir an olsa bile tereddüt etmemektedirler.

Genel anlamda devrimci durumun zayıf olduğu söylenilenilebilinir ama geçmişten kalan müthiş bir tecrübe var. Bu tecrübelerden olumlu, olumsuz derslerin çıkarılması devasa bir gücün harekete geçmesi anlamına gelmektedir ki işte o zaman Mao yoldaşın dediği gibi ‘’Bir kıvılcım bütün bozkırı tutuşturabilir’’ sözünün Sovyet ve Çin devrimlerinde olduğu gibi tekrardan hayatla buluşmasının olanağını taşıması kaçınılmazdır. Bunun bilincinde olan egemen güçler içeride ve dışarıda en ufak bir halk hareketini durdurmak için ciddi önlemler almaktadır. Doğaya ve insanlığa yok oluştan   başka hiçbir şey vermeyen emperyal kapitalist sistem bütün olanaklarına rağmen korkmaktadır. Korkmaktadır çünkü biriken öfkenin dip dalgasını hissetmektedir. Bunun için de halklardan gasp ettikleri bütün olanakları silaha yatırmakta sonucunda ise her gün binlerce ton kimyasalın toprağa, suya ve havaya karışmasını sağlayarak doğayı yok etmektediler. Onlar için doğanın, insanın, hayvanın yaşam hakkı önemsizdir. Önemli olan tek şey ise kârlarıdır. Kaçınılmaz olarak da gözden çıkarmadıkları, çıkarmayacakları hiçbir şey yoktur. Bunun son örneğini yaşanan virüs salgınında açıkça görebiliyoruz. Gerek salgın karşısında izlemiş oldukları yol   yöntemler gerekse de sağlık sistemlerinin durumu ortadadır.

Bir düşünelim 21.yüzyılda uzay çağındayız, devasa bütçeler ayrılarak uzayda keşifler yürütülüyor, uzaya insanlar gönderiliyor ve   yaşanılabilir gezegenler aranıyor.Bu da yetmiyor Mars’ta koloniler kurmanın planları yapılıyor dahası ise hareket halindeki göktaşlarında bulunan madenlere bile nasıl sahip olurum diye çalışmalar yürütülüyor. Ama ne hikmetse bir salgın durdurulamadığı gibi bu hastalıkktan korunmak için tıbbi araç gereçler bile sorun olabiliyor. Bu da yetmiyor emperyal güçler işi gücü bırakmış milyarlarca insanın önünde basit bir maskenin yokluğunu tartışır olmuş. Bu bize şunu göstermekte, amaç salgını durdurmak değil, tam tersine salgının yayılmasını sağlayarak yaratacakları yeni düzenin altyapısını oluşturmaktır. Bu mesele için fazla söze gerek yok lakin görülmesi gereken temel noktalar şunlardır.

1-) Şu an için hedeflenen şey bir yük olarak görülen yaşlı nüfusun ortadan kaldırılması, bu yapılırken toplumun buna verdiği ve ileride vereceği tepkiyi gözlemleyerek daha sonradan isteklerine bağlı olarak farklı yaş grupları ve cinsiyetler üzerinden durumu şekillendirerek noktayı koymak.

2-) Yapılan araştırmalara göre salgına yakalananlarda ileride kısırlık tehlikesi baş gösterebilinir. Bu da ileriki yıllarda ciddi bir nüfusun azalması demektir.

3-) Salgına yakalanan hastalar daha sonra iç organlarında ciddi sorunlar yaşamakta. Bu da ilaç ve tedavi ihtiyacı demektir ki bu sağlıksız ve kendine bağımlı bir nüfus anlamına gelmektedir.

4-) Ve en önemli şey virüs alttan alta halklara gösterilen bir tehdittir. Bir nevi ileride halklara karşı kullanacakları yeni silahı bize tanıtıyorlar, aslında bir nevi gözdağı…

5-) bir bütün olarak insanların evine kapanmasını sağlayarak hem yaşam tarzlarındaki değişim hem de psikolojik durumları incelemektedirler.

Yani aslında toplumlar şu anda bir denek olarak kullanılmaktadır. Salgın için ayırdıkları bütçeler de kimseyi yanıltmasın, o bütçeler onlar için bir hiçtir. Ayırdıkları bütçeleri bile salgından sonra gerek ilaç satışlarından gerekse de vergilerden fazlasıyla çıkaracaklardır. Bu da ciddi ekonomik krizlerin geleceğine işarettir. Peki bütün bunlar ne anlama gelmektedir.Toplumlar ciddi bir nüfus planlamasıyla karşı karşıya. Teknolojinin her yerde kullanıldığı bir dönemdeyiz. Çoğu şey bilgisayar ve robotlar üzerinden şekilleniyor. Bu da insan gücü ve emeğine olan ihtiyacın azaldığı anlamına gelmekte. Fazla nüfus, sisteme hem yük hem de bir tehdittir.

Geçinmek için iş, iş bulamadığı zaman isyana gidecek olan insanın yok edilmesidir amaçlanan. Bunlar tabii ki çoğaltılabilinir ama önemli olan bir başka şey ise bizlerin ne yapacağıdır? Cevabını 170 yıl önce Marx vermişti. Diyordu ki ‘’Proletaryanın zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi yoktur’’. Unutulmamalı ki kendi kendisine saygı duymaktan başka hiçbir şeye ihtiyacı olmayan bir halkın varlığı, egemen sınıfların en büyük korkusudur. Çünkü o halkın egemenlere ihtiyacı kalmamıştır. Kendisini ezen sınıfın (Devletin) asıl düşman olduğu gerçekliğini kavramış, devlet tarafından ezilen onurunu (özgürlüğünü) mücadeleyle geri kazanmak için o adımı atmış ve ölüm döşeğinde can çekişen cesaretini ayaklandırmıştır artık. O cesareti ayaklandırabilen halkların özgür olabileceği gerçekliği artık ete ve kemiğe bürünmüştür. Geriye ise bu et ve kemiğe taşınacak olan kızıl kanın kendisidir.

Gerici egemen düzeni kaldıracak olan güç budur. Komünistlerin kuracağı sınıfsız ve sınırsız yeni dünya düzeninde tabiatın çıldırtan güzelliği ve yaratıcılığı ile bütünleşen insan özgür kalmanın vermiş olduğu sevinç sarhoşluğunu yaşayarak bilimi İnsanlık ve doğa için ileriye taşıyacaktır. Bu insanların mutlu doğanın ise özgürlüğü anlamına gelmektedir. Bu asıl virüs olan emperyalist, kapitalist sistemden kurtulmanın tek yolu ve yöntemidir.