HER YERE KOṢTURMAK DEḠİL, HEDEFE KOṢMAK….

Tüm Federasyonlarımıza, Derneklerimize ve Komitelerimize!

HER YERE KOṢTURMAK DEḠİL, HEDEFE KOṢMAK….

Sevgili Arkadaşlar

23. Dönem Kongremizin başarıyla sonuçlandığı kamuoyunun ve hepimizin bilgisi dahilindedir. Her kongre doğal olarak geçmiş çalışmalarının bir değerlendirmesini yapar ve yapabildiklerinin ya da yapamadıklarının sebeblerini ortaya koyar ve böylelikle kongrede seçilen yeni konseyin önüne belirlediği sorunları çözmek, aşmak ve daha başarılı yönelimlere girmek amacıyla görevlendirir. İşte 23. Dönem Genel Konseyimiz 1. toplantısında kongrenin belirlediği sorunlar üzerinde tartışmış ve bazı sonuçlara ulaşmıştır.

Konseyimiz, 23. Kongre sırasında açığa çıkan sorunların kaynakları üzerinde tartışmış ve çözüm için ulaştığı bu sonuçları sizlerle paylaşma kararı almıştır.

23. Dönem konseyimiz, bazı bölgelerimizde; örneğin Almanya Biefeld, Bremen, Kassel, Mannheim, Hannover, Saarbrüken, Berlin, Ravensburg, Kirchheim, Nürnberg gibi yerlerde, ya da başka bazı diğer yer veya ülkelerde küçümsenmeyecek kitle ilişkilerimizin olduğunu: ama ADHK olarak bazı yerlerle örgütsel ilişkilerimizin olmadığı ve bazı yerlerde ise ilişkilerimizin sağlam temellere oturmadığı anlaşılmıştır. Bazı bölgelerimizin ise sorunlu olduğu görülmüşür. Almanya’da adı geçen bölgelerle Almanya Federasyon’umuzun, hemen, bir şekilde ilişki kurmasını ve komiteleşmeye gitmesini, karar altına almıştır. Hangi ülke ve bölge olursa olsun, ilişkisi olmayan ama ilişki kurmak isteyen taraftar kitlemizle ilişkilenmek acil bir görevdir. İlişkilerimizin zayıf olduğu, bağlarımızın sağlam temellere oturmadığı bölgelerde ise, bağlarımızın sağlam temellere oturtulması ve güçlendirilmesi karara bağlanmıştır.

Bütün bu görevlerimizi başarıyla yerine getirebilmemiz ve aldığımız kararları layıkıyla hayata geçirebilmemiz için; kaçınılmaz olarak pratik işlerimiz arasında bazı ayrımlar yapmak, bazı işlerimizi ertelemek, bazılarını ise iptal etmek gerekmektedir. Hepimiz hayatın canlı ve de oldukça hızlı değiştiğini gözlemleyebiliyoruz. Dünyada olsun, yaşadığımız ülkelerde ya da Türkiye-Kuzey Kürdistan’da olsun artık sınıf mücadelesi bakımından gündem eskisinden çok daha hızlı değişmekte ve bu hızlı değişim neticesinde halk kitleleri politik hayatın içine girmek durumunda kalmaktadır. Değişen ülke ve dünya gündemi, ister istemez bizi yeni pratiklere, değişik eylem biçimlerine çekmektedir. Görüşümüzce kitlelerin politik eylemlere girmesi gayet olumlu bir durumdur. Bu olumlu duruma müdahale etmeyi şayet bilinçli, planlı ve doğru ele almaz isek; kaçınılmaz olarak sadece eylemlerin arkasında sürüklenir ve örgütlenmeyi, toparlanmayı bir yana bırakır ve böylelikle de geleceğe önderlik edebilme imkan ve şansımızı asla yakalayamamış oluruz.

Biliyoruz ki, bir kitle örgütü, gelişen olaylara ve gündeme giren meseleler üzerinde bir tutum geliştirmek, eylemler örgütlemekle mükelleftir. Ve elbette bizim ADHK olarak, bu görevlerimizi yapmak gibi bir zorunluluğumuz vardır. Görevlerimizi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışacağımız mutlak ve kesindir. Ancak biz, bütün bu işlerimizi daha planlı ve daha derli-toplu ve dahası, daha bilinçli yapmak göreviyle karşı karşıyayız. Bu noktada sorun, görevler icra edilirken uzun vadeli bir planlama ile mi hareket edeceğiz, yoksa günü kurtarmak üzere olayların arkasında gelişi güzel koşacak mıyız? Elbette yapmak istediğimiz çalışma kendiliğindenci, olayların arkasında rastgele koşmak değildir. Ne varki pratikte önemli derecede kendiliğindenci davrandığımızı görüyoruz. Biz konsey olarak, bu kendiliğindenciliğin önüne geçmek istiyoruz. Konsey olarak kararımız şudur: Pratik mücadeleden kesinlikle kopmadan, bizimle ilişki kumak isteyen, örgütlenmek isteyen kitlelerimizle bağ kuracağız ve komiteleşerek, dernekleşerek vs bu alanlarda derlenip toparlanacağız.. Bunu başarabilmek için günlük pratiklerin tümünün arkasından koşmayı bırakmak zorundayız. Çoğu kereler bölgelerimizde her olayda bayraklarımızı alarak koşturmak, gösterilere katılmak durumunda kalıyoruz. Bu iyi bir niyet olmakla beraber, doğru bir çalışma tarzı değildir. Biliyoruz ki; bir çok iş ve görev her bölgedeki belli sınırlı sayıda fedakar arkadaşların üzerinde yürümektedir. Bu ise, yapılacak işleri zevk ve şevkle yapmak yerine, bu fedakar arkadaşlarımızı ağır derecede yormakta ve yıpratmaktadır. Peki ne yapacağız ya da ne yapmalıyız? Biz, hak ve özgürlükler mücadelesinin üzerimize yüklediği görevlerden kaçacak mıyız? Elbette hayır!

Biz, bu görevlerin daha fazlasını yapmaya çalışacağız. Bunu başarmak için her olayın arkasında bayraklarımızı, flamalarımızı alıp koşmayacağız. Koşmamızın bir yararı yoktur. Her olayın arkasında koşmak yerine, gelişen ve kamuoyunda büyük gündem oluşturan olaylara katılırken ya da örgütlerken; nispeten etkisi zayıf olaylarda ise, koşturmamız hiç de gerekmeyebilir. Bu,o eylemi küçümsediğimizden değil, bize ilerde daha etkin işler yapmamızı sağlayacak işlere zaman ayırmak içindir. Bir etkinlik örgütlerken en iyisini yapmaya çalışmalıyız ama benzeri etkinlikleri aynı bölgede, çok gerekmedikçe, birden fazlasını yapmamalıyız. Şayet güncel olaylar yada etkinlikler arasında doğru ayrımlar yapabilirsek ve kalan zamanlarımızı elimizdeki faaliyetçilerimizin, aktivistlerimizin eğitimine ayırırsak ya da ilişkisiz bölgelerimizle bağlar kurmaya ayırırsak, daha verimli, planlı, ve programlı pratik içinde olmuş oluruz. Dahası, bu doğru çalışma tarzı sayesinde yeni yeni faaliyetçiler örgütlemiş, yeni insanlarla ilişkilenmiş oluruz ve doğal olarak da, önümüzdeki dönemlerde daha etkili ve kitlesel eylemlere imza atmış oluruz.

Sevgili Arkadaşlar,

Bazı yerlerde bulunmamamız boşluk yaratır gibi bir izlenim verebilir hatta kısmen boşlukta yaratabilir. Ama bunu göze almamız gerekir. Politik sahalara daha güçlü ve kitlesel dönebilmek için, bazen bazı eylemlerden feragat etmek ve bu eylemlerden geri adımlar atmak gerekli olabilir. Yeni yeni alanlarla ve bu yeni alanlardaki taraftar kitlemizle sağlıklı bağlar geliştirirsek ve toparlanırsak, emin olunuz ki, çok daha etkili ve sağlam eylemlere ve etkinliklere imza atmış oluruz. Bazı eylemlerden geri adım atmamız demek tüm eylemlerden geri çekilelim şeklinde anlaşılmamalıdır. Bir örnek verelim. Yakın zaman önce başbakan Tayyip Erdoğan Almanya’ya ziyarette bulundu ve buna karşı güçlü bir protesto gerekliydi ve bu gösteri yapıldı. Bu tip bir eylem sırasında merkezi olarak bütün gücümüzü bir merkezde harekete geçirmek ve gerçekten kitlesellikle göz doldurmak için militanca çalışmak gerekirken; bir başka eylemde, biz de olsak iyi olur ama olmasak bile, sorun olmayacak eylemlere katılmak yerine yukarda saydığımız işlerimizi veya başka işlerimizi ve görevlerimizi yerine getirmek ve tamamlamak üzere o eyleme katılmamak gerekli olabilir. Kuşkusuz bu genel yaklaşımımızı her bölge kendi somut durumuna göre ele alacak ve uygulayacaktır. Her bölgenin durumu kendine has özellikleri olduğundan dolayı, bu genel anlayışımızın bir bölümü, bir ya da birkaç bölgeye uygun düşmeyebilir, ya da kısmen denk düşebilir. Bu bakımdan, her bölgenin konseyimizin bu kararını, somut ele almasının önemini özellikle hatırlatıyoruz.

ADHK çevresinde bulunan mevcut kitle ilişkimizi sağlamlaştırmaya ve bize yakın duran ama örgütsel olarak uzak olan kitlemizi toparlamaya çabalarken; bu faaliyet içinde öne çıkan ve gelişme vaad eden arkadaşlarımızı, her bölgedeki sorumlu arkadaşlarımızın belirleyeceği bazı önemli konular üzerinde eğitim çalışmaları içine çekmek ve yeteneklerine göre görevler vermek, çok çok gereklidir diye düşünüyoruz. Sağlamlaşmak, bilinçli bir pratik yürütmek, kalıcı sonuçlar almak, ancak böyle mümkün olabilir. Kitle örgütleri kendiliğindenci ve yapabildiği kadar iş yapar mantığıyla asla büyüyemezler. Bir kaç fedakar arkadaşın çabalarıyla istenilen verimli sonuçlar alınamaz. Çalışan arkadaşlara yapabildikleri kadar ve yeteneklerine göre iş vermek, faaliyeti zevk haline getirmek, çok önemlidir. Kollektif bilinç ve girişim geliştikçe yeni yeni faaliyetçiler ortaya çıkar ve daha çok iş yapma imkanlarımızın önünü açar. Aksi halde, az sayıdaki faaliyetçimize, bütün işleri yükleyerek her yere yetişmelerini beklersek, hem arkadaşlarımızı aşırı ve gereğinden fazla yorarız ve verimlerini düşürürüz, hem de, o arkadaşlara haksızlık etmiş oluruz. Ve böylelikle de, olayların arkasında sürüklenir dururuz! Değişik gruplarla eylem birliklerimizin olduğunun farkındayız. Platformlarda o gruplarla birlikte yer aldığımızı biliyoruz. Doğal olarak; beraber olduğumuz her yapı kendi gündemlerine uygun eylemler, pratikler öneriyor. Ya da kendisince önemli gördüğü eylem kararları veya önerileri ileri sürüyorlar. Biz, bütün bunların farkındayız. Ancak biz her önerileni, her ileri sürüleni kabul etmek zorunda değiliz. Bilinçli bir faaliyet, ne yaptığını bilen bir örgüt ve önderliği, planlı ve aktif çalışmaların bizi geliştireceğini asla aklımızdan çıkarmamalıyız. Biz bu gruplarla eylem birliğindeyiz. Aynı örgüt içinde değiliz.

Arkadaşlar,

Dünyaya, ülkemize, bulunduğumuz ükelere baktığımızda etrafımızda büyük olayların döndüğünü görürüz. Bazı yerlerde ve zamanlar da aktif ve militanca hareket etmemiz gerekirken bazı zamanlarda ve yerlerde görüntüde “sessiz” ve “atıl” kalabiliriz. Bu sessizlik bilinçli ve planlı ele alınmış ise, bu hiç sorun değildir. Ya da bazılarının bayrakları var “biz neredeydik” diyerek gereksiz baskılanmalar altında kalmamıza hiç gerek yoktur. Anlatmak istediğimiz, biz örgütlenerek, toparlanarak, ne yapacağımızı anlayarak en doğrusunu yapmış olacağız. ADHK olarak biz, Avrupa’da geniş kitlelere yön verme, önderlik edebilme zeminimiz fazlasıyla var. Avrupa’da geniş bir kitleye sahip olduğumuz açıktır. Ama kitlemiz önemli ölçüde atıl ve dağınık durumdadır. Kitle çalışması yapmak, evlere gitmek, bazı olayların arkasından koşmaktan daha devrimci eylemler değil midir? Ya da en az sokak pratiği kadar devrimci özelliği yok mudur?

Bu noktada tekrar tekrar vurgulayalım ki; biz, pratik eylemlerde yer almayalım, gösterilere katılmayalım demiyoruz. Bizim dediğimiz, eylemler içinde seçim yaparak yer almak olmalıdır. Yeni ilişkilerimizle sağlam bağlar kurdukça büyürüz. Kitlemizi eğitmeye çok önem vermeliyiz. Değişik konular üzerinde tartışmalar düzenlemeliyiz. Mesela her bölge kendi özgülünde haftada bir eğitim çalışması neden yapmasın? Bu da, bir tür kitle çalışması değil de nedir? Kitle çalışması içinde ise öne çıkan arkadaşlarımızı ileri çekerek görevler veririz. O zaman göreceğiz ki, yer aldığımız her eylemimiz daha kitlesel ve daha etkili olacaktır. Böyle bir durumda hem moralimiz yüksek olur, hem de etkimiz büyük olur. Bu durumumuz dost yapılanmalara da moral ve motivasyon kazandırır!

Bir kararımızdan hareketle üzerinde durduğumuz ҫalışma tarzına ilişkin bu önermemiz, kısa zamanlı bir önerme değildir. Uzun ve genel bir çalışma ilkesi olarak kafamızda bir kültüre ve tarza kavuştuğunda, biz ADHK olarak, hiç de tahmin etmediğimiz olumlu noktalara ulaşmış oluruz. Bilinçli ve programlı bir faaliyet ile bu görevlerimizi başarabiliriz. Yeterince bilgi ve tecrübemizin olduğuna inanarak söylüyoruz bunları.

Sevgili Arkadaşlar,

Bu kararımız, kimi bölge veya yerlerde bazı faaliyetçilerimiz arasında yanlış ve kendilerine göre yorumlanma durumu çıkabilir. Kararımızı bir tembellik gerekçesi haline getirmek riskinin farkındayız. Buna meyil vermemeye özellikle dikkat edilmelidir. Biz bir sorumsuzluktan, rahavetten söz etmiyor ve bunları salık vermiyoruz. Tam tersine biz, Konsey olarak, doğru bir çalışma tarzını yakalamak, kitlelerimizle bağ kurmak, ilişkilerimizi derinleştirmek ve derinden örgütlenmek üzere; yeni bir davranış ve çalışma hattından söz ediyoruz ve kararlarımızın özü de, biçimi de tamamen budur. Dışımızda kimi dost kitle örgütleri yana yana kitle örgütlemenin arayışında iken biz, hazır bizi bekleyen potensiyel kitlemiz ile bağ kurmuyorsak bu bir suç değil midir? O halde neden çalışma tarzımızı amatörlükten kurtarmayalım? Neden bilinçli bir faaliyet yerine olayların arkasından sürüklenelim? Hiç bir taraftarımızın, faaliyetçimizin yan gelip yatma ya da işi ağırdan almaya asla ve asla hakkı yoktur ve zaten buna izin de vermeyeceğiz. Başta konseyimiz olmak üzere, bütün arkadaşlarımız enerjileriyle çalışacaklardır. Ama planlı, ama sonuç alıcı olmak zorundayız. Bütün derdimiz budur. Ve öyle bir plan ile çalışalım ki, az sayıdaki arkadaşlarımızı bıktırmak, boğmak yerine, görevlerini yerine getirmekten zevk almalarının şartlarını yaratmalıyız. Saflarımıza yeni aktivistler katalım ve kitlesel olarak ise; mümkün olduğu kadar genişleyelim.

Ayrıca, her federasyonumuz, her derneğimiz, her komitemiz kendi çalışmalarının raporunu ADHK konseyinde yer alan temsilciler üzerinden Konseyimize iletmelidirler. Zayıf ve güçlü yanlarını raporlarda ortaya koymalıdırlar. Eleştiri ve önerilerini belirtmelidirler. Böylelikle konseyimiz, bölgelerimizin sorunlarını, zayıf yada güçlü yanlarını kavrayabilir ve gelen raporlar ışığında çözümler sunabilir. Bu raporlar, uzun olmamak kaydıyla konsey toplantısında hazır olmalıdır.

Son olarak; her bölge, kendi somut durumunu ele alır, nasıl uygulayacağını tartışır ve pratiğe geçirir. Anlamakta zorlandığı noktalar üzerinde konseyimizle tartışabilir. Biz daha iyisine layık bir kitle örgütüyüz ve daha iyisini yapabileceğimize gönülden inanıyoruz. Dost düşman karşısında neden güçlü bir atılıma girmeyelim?

BİRLİK-MÜCADELE-ZAFER!

ADHK 23. Dönem

Genel Konseyi

Haziran 2014