“Devrimci ve ilerici güçler seçimlere damga vurdu

Erdal atas secim sonuclari roportaj 1“Mücadelenin gelişmesinde parlamento mücadelesi de diğer mücadeleler gibi bileşenlerden birisidir Tek başına bir şey ifade etmediği gibi her süreçte de mutlak olacak değildir Fakat koşulların bulunduğu süreçlerde yani işgal, iç savaş, darbe, açık faşizm, propaganda koşulunun kalmadığı, sınıfsal ya da ulusal kalkışmaların olmadığı dönemlerde söz, yetki ve kararın kitlelere ait olması temelinde sürdürdüğümüz sosyalist dönüşüme bağlı olarak ele alınıp yararlanılacak bir araç olarak gündeme gelebilir”

HABER MERKEZİ (19-06-2015)- DHF-HDP ittifakıyla İstanbul’dan HDP Milletvekili olarak seçilen Erdal Ataş ile seçim sonuçları üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Gazetemizin 101. Sayısında yayınlanan röportajı okurlarımızla paylaşıyoruz.

Halkın Günlüğü: 7 Haziran Genel Seçimleri’nin siyasal sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erdal Ataş: Bu seçimler bu coğrafyada var olan AKP iktidarının halklarımıza ve haklarımıza yönelik dayatmış olduğu tekçi zihniyete karşı bir kazanımı ifade etmektedir.

80 yıllık Kemalist faşist iktidarın politikalarının 2000’ler sürecinde çökmesiyle birlikte yeni bir konseptle iş başına getirilen AKP ‘demokratikleşme’ adı altında kitlelerin önemli bir bölümünü kendi politikalarının destekçisi haline getirdi ve kitlelerin zihinlerinde bu coğrafyanın temel sorunlarını çözecek güç temelinde önemli bir algı kırılması yarattı. Fakat çok geçmeden gerçekler açığa çıkmaya başladı ve kitleler AKP’nin de diğer burjuva iktidarlar gibi kitleleri kandırdığını, AKP’nin emperyalist ve komprador sermaye kesimlerinin temsilcilerinden biri olduğunu kavramaya başladı. 13 yıllık iktidar süreciyle, yasama, yürütme ve yargıda önemli bir hakimiyet sağlayan AKP, bazı noktalarda geçmiş Kemalist iktidarla aynı gerici zihniyeti sürdürürken bazı noktalarda onu geçen bir saldırganlıkla emekçilerin ve sosyal kimlik mücadelelerinin önüne geçmeye başladı. AKP iktidarı ile birlikte, emek cephesinin, ulusal kimliklerin, inanç çevrelerinin, cinsiyetlerin, doğa vb. temel sorunlarımızın çözülmek yerine daha da derinleştiği görülmüştür. Coğrafyamızın tüm ekonomik kaynakları özelleştirme vb. politikalarla emperyalist ve komprador tekellerin denetimine girmiş, ekonomik dağılım geçmişe oranla daha fazla adaletsiz hale gelmiş, işçi ve emekçilerin örgütlenme hakları gasp edilmiş, ücretler açlık sınırının altına çekilmiş, tarım, sanayi ve hizmetler alanları tamamen tekellere peşkeş çekilerek köylüler ve şehirlerdeki küçük üreticiler kitleler halinde iflasa sürüklenmişlerdir. Kürtler başta olmak üzere tüm ulusal kimliklerin hakları geçmişe oranla daha fazla görmezden gelinmiş ve asimilasyon derinleştirilmiştir.

Aleviler başta olmak üzere tüm inanç kesimleri üzerindeki baskı artırılmış eğitim ve yaşam alanlarında inkar ve asimilasyon politikalarına hız verilmiş, IŞİD gibi soykırımcı, tecavüzcü faşist zihniyetlerin örgütlenmelerine zemin açılmış ve destekler sunulmuştur. Kadınlar bulaşık, çamaşır ve erkeğe hizmet temelinde bin yıl önceki zihniyetle ele alınmış, kadın katliamları ve tecavüzleri meşru hale getirilmiş, LGBTİ’ler katli vacip anlayışıyla yok edilecek kesim olarak topluma hedef gösterilmiştir. Doğamız yeni ekonomik politikalar, kara dayalı üretim, HES’ler, GDO’lar, ranta dayalı şehir planlamaları ile geriye dönüşümsüz tahrip edilmiştir. Tüm bunları yapan AKP, yeni güvenlik yasaları, hapishaneler, devlet terörü ile tüm muhalif kesimlere saldırmaya ve keyfi cezalar uygulayarak yok etmeye ve susturmaya çalışmaktadır. 7 Haziran seçim sonuçlarının en önemlilerinden biri; kitleler AKP şahsında sürdürülen bu devlet politikasına karşı çıkmış ve değişim istemiştir.

HG: HDP ve ittifak güçleri bundan sonra nasıl bir siyasal hat belirlemeli?

Erdal Ataş: Bu seçimlerde dikkat çeken bir diğer nokta son on yıldır dünyada ve coğrafyamızda sol-sosyalist kesimlerin ortak paydalarda birlikte hareket etme yöneliminin daha da güçlenerek kitlelerde yankı bulmasıdır. 1900’lerde yukarıda saydığımız tüm sosyal kimlik ve emek cephesinin tüm sorunları sınıf mücadelesine bağlı olarak sosyalist dönüşümle çözülme temelinde ele alınmaktaydı fakat zayıflıklarımızdan dolayı kazanılan mevziler kaybedildi. Zamanla tüm ilerici kesimler parçalı bir şekilde kendi haklarının mücadelesine yöneldiler ve toplumsal mücadele önemli oranda parçalandı. Geldiğimiz bu süreçte parçalı hareket etmenin ne demokratik taleplerin kazanılmasında ne de toplumsal kurtuluş mücadelesinde başarı elde edemediği ortaya çıkmış oldu. Toplum geçmiş süreçteki yönelime geri döndü ve farklılıklarını yok saymadan ortak paydalarda birleşme yönelimine girdi. Seçim sürecinde ortak paydalarımızın önemli bir bölümünü yansıtan seçim bildirgesindeki talepler kitleler tarafından sahiplenildi ve destek buldu. DHF olarak, sosyalizmin bileşenleri olan tüm güçlerle sosyalist dönüşüm öncesi ve sonrası bağımsız, bayrağımızı yere düşürmeden, doğru yanlış mücadelesini ötelemeden, ilkelerimizi yok saymadan, bağımsız çalışmamızı sürdürmek kaydıyla ortak paydalarda bu güçlerle birlikte yürümeyi stratejik bir anlayışla ele almaktayız. Bu anlayışımıza bağlı olarak seçimlerde ortaya çıkan bu birlikteliği sadece meclis alanında değil toplumsal mücadelenin tüm diğer alanlarında devam ettirmeyi, ortak paydalarda bu güçlerle buluşmayı hedefliyoruz. Bu anlayışla mecliste ve tüm diğer mücadele alanlarında bizlerle yürümek isteyen tüm kesimlerle sonuna kadar ittifak anlayışımıza uygun olarak yürümeye kararlıyız ve bunun ısrarcısı olacağız.

HG: Seçim sürecinde DHF’nin yürütmüş olduğu siyasal çalışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erdal Ataş: Bana göre DHF, toplumun değişik sosyal kimliklerinden ve faaliyet alanlarının bileşkesinden oluşan ve on yıllara varan bir süreklilikle demokratik haklar mücadelesi yürüten bir kurum olarak sosyalist dönüşüm için mücadele yürütmektedir. Bu yönelimine bağlı olarak her süreçte yaşanan genel ve güncel gelişmeleri rutin çalışmalarıyla birleştirerek faaliyetlerini koordine etmektedir. 2015 Genel Seçimleri’ni de siyasal bir kampanya olarak ele alan DHF, savunduğu programatik fikirleri kitlelere taşıma, kurumsal yapısını derinleştirme, kopan kitle ilişkilerini yeniden yakalama, yeni kitlelere ulaşma, eylem birliklerini güçlendirme ve başta AKP olmak üzere tüm burjuva gerici partilerin halka yönelik uyguladıkları baskıcı, sömürücü ve ırkçı anlayışlarını teşhir ederek boşa çıkarmayı hedeflemekteydi.

Bu noktada 8 bölgede koordinasyon çalışmaları başlatarak 10 bileşen örgütlenmesiyle çalışmalarının startını verdi. Ve tüm dezavantajlarına, olanaksızlıklarına ve saldırılara karşın önemli bir çalışma yürütüldü. Bağımsız ya da dost güçlerle yoğun bir kitle çalışması yürütüldü ve seçim sonuçlarında DHF’nin de önemli payı bulunmaktadır. DHF bu süreçte yoğun bir seçim çalışması yürütmenin yanında seçim çalışmasına bağlı olarak onlarca yerde kendi programını ve sürece yaklaşımını, yapılan konferans ve toplantılarla kitlelere anlatmaya çalıştı, yeni sürece yönelik program taslaklarını hazırladı ve ön tartışmalarını başlattı. Eylem birlikleri çerçevesinde olumlu ilişkiler yakaladı ve var olan ilişkilerini güçlendirdi. Ortak yürütülen bu çalışmalarda bizim de ortaklaştığımız seçim bildirgesindeki fikirler geniş kitlelere taşındı ve bu çalışmalar sonucunda HDP barajı aşarak 80 insanı meclise taşındı. AKP önemli oranda geriletildi ve teşhir edildi. DHF açısından kazanımlar sadece bununla da sınırlı değildir. Dersim gibi DHF güçlerinin belirleyici rolü olan bir yerde DHF-HDP ve diğer güçlerin ittifakıyla büyük bir seçim zaferi kazanılarak kitleden yoğun destek sağlandı. Bu gelişme bu alandaki sosyalist temeldeki çalışmalarımızı, yerel yönetimleri, önemli oranda güçlendirecektir. Dersim, sosyalistler, Aleviler, Kürtler, çevreciler, kadınlar ve emekçiler nezdinde tüm coğrafyada ve yurt dışında önemli kapılardan biri olarak rol oynamaktadır. DHF ve diğer ittifak güçlerinin buradaki kazanımı, tüm bu kesimlere yönelik çalışmalarımızı çok daha güçlendirecektir. DHF’nin kazanımlarından bir diğeri ise adayının İstanbul’dan Meclis’e taşınmasıdır. Nasıl ki Dersim sosyalist kimliği, Alevi ve diğer inanç kimlikleriyle, Zazaca-Kürtçe ve farklı dilleriyle, kadın ve LGBTİ’lere yaklaşımıyla, Munzur vadisiyle sembolleşen doğa duyarlılığıyla, tüm Türkiye-Kuzey Kürdistan üzerinde etkili bir kapıysa, aynı şekilde İstanbul’da Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın tüm kesimlerine, dillerine, inançlarına, cinsiyet kimliklerine, doğa mücadelecilerine, kültürlere, renklere, emekçilere, şehirlere, muhalif güçlere, devrimci dinamiklere ulaşmanın kapısıdır. DHF’nin bir diğer kazanımı ise bu çalışmada ilk defa sadece bir alana sıkışmamış, hiçbir alandan diğerine kadro taşımamış, Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın tüm alanlarında gücü oranında yaygın bir çalışma yürüterek bütünlüklü bir duruş sergilemiş olmasıdır. Özetle söyleyebiliriz ki DHF bu seçimlerde önemli kazanımlarla çıkmıştır. Görev bu kazanımları devam ettirmektir.

HG: DHF Parlamento’da nasıl bir mücadele perspektifi ortaya koyacaktır?

Erdal Ataş: Parlamento ve araçlarına yaklaşımımız bellidir. Bizler bu alanı asıl mücadele alanlarının siyasal kazanıma dönüştürülmesi temelinde ele almaktayız. Asıl mücadelelerin, işçi ve emekçilerin, dillerin, kültürlerin, cinsiyetlerin, inançların, çevrecilerin ve diğer toplumsal bileşenlerin yani toplumsal yaşamın üretildiği alanlarda ve sokaklarda sürdüğünü bilmekteyiz. Bu alanda onun bir parçası durumundadır. Mücadelenin gelişmesinde parlamento mücadelesi de diğer mücadeleler gibi bileşenlerden birisidir. Tek başına bir şey ifade etmediği gibi her süreçte de mutlak olacak değildir. Fakat koşulların bulunduğu süreçlerde yani işgal, iç savaş, darbe, açık faşizm, propaganda koşulunun kalmadığı, sınıfsal ya da ulusal kalkışmaların olmadığı dönemlerde söz, yetki ve kararın kitlelere ait olması temelinde sürdürdüğümüz sosyalist dönüşüme bağlı olarak ele alınıp yararlanılacak bir araç olarak gündeme gelebilir. İlkelerimize uygun olarak, 77 milyonluk nüfus içinde hiç ayrım yapmadan emeğimize, doğamıza, cinsiyet kimliklerimize, dilimize, inançlarımıza ve her tür insani temel haklarımıza yönelik yapılan saldırılara karşı, tüm kesimlerle birlikte mücadele yürüteceğiz.

http://www.halkingunlugu.net/