ADEF: Demokratik Kamuoyuna Zorunlu Açıklama!

Son bir kaç aydır sosyal medya üzerinden ve özellikle de Muzaffer Oruçoğlu şahsında manipülatif bir kampanya sürdürüldüğüne tanıklık ediyoruz. Kampanyanın organizatörleri şaşırtıcı bir çeşitlilik gösteriyor. Kimileri, sıkı “Kaypakkayacı!” öyle ki, kendileri ve kafadarları dışında “Kaypakkayacı” tanımıyorlar! Kimileri ise halis muhlis “Dersim orijini” kişi ve yapılar. Lakin, söz konusu Devrimci değerler olunca; saldırı konusunda ortak bir koalisyon oluşturmaktadırlar.

Bu tuhaf ittifakın kıymeti kendinden menkul kafadarları bir gün bir bahane uydurup Dersim Belediyesi’ne saldırıyor, başka bir gün doğrudan Kaypakkaya geleneğine ya da onunla özdeşleşmiş kurum ve kişilere… Saldırı hedefi ve kirli amaçlar konusunda ortaklık kurulunca, haliyle pek çok şey kolayca önemsiz hale gelebiliyor bunlar açısından. Yapıp ettiklerini, basbayağı provokasyonlarını, yalanla bezenmiş düpedüz kara propagandalarını, hakaretlerini, haysiyet cellatlığına soyunuşlarını “eleştiri,” ya da “ifade özgürlüğü” diye maskelemeleri de cabası…

Ne kadar tanıdık bir yol! Muhalifmiş gibi görünüp, muktedirlerden böylesine rol kapma halleri neye delalettir acaba? Bu güne kadar Dersim için elle tutulur tek olumlu iş yapmamış olan bu tuhaf ittifak sahiplerinden bir kısmı hiç utanıp sıkılmadan bir de, Dersim’in son elli yılık siyasal tarihini ve o siyasal tarihe damga vurmuş devrimci öznesini arızalı bir kafayla “yeniden dizayn” etmeye kalkışıyor! Bu ilkesiz, sorumsuz, gayretin özüne bakınca, sadece kapsamlı bir ideolojik-siyasal-kültürel çürümenin, yozlaşma ve yabancılaşmanın değil, aynı zamanda muazzam bir etik fukaralığın da revaçta olduğunu görmek gerçekten de üzücüdür. Hikmetinden sual olunmayan bu vicdansızların iddialarına bakılacak olursa; Dersim bunların tapulu mülküdür ve dolayısıyla o mülk üzerindeki her şey bunların tasarrufundadır.

Bu yaklaşım da çok tanıdık değil mi? Muktedirlerden bunu da mı kaptınız siz? Tam bir akıl tutulmasıdır bu! Öyle ki, tam bir düşmanlıkla “Devrimcilerin, komünistlerin, Kürt Hareketinin Dersim’e sadece terör, asimilasyon ve yıkım” getirdiği iftirası da bu koro tarafından aynı anda ve açık bir utanmazlıkla iddia edilebilmektedir. Kurumumuz ADEF, dost olarak gördüğümüz ADHK ve kardeş kurumuz DEDEF’e çeşitli vesilelerle bu karanlık çevrelerin saldırılarına maruz kalmıştır, kalmaktadır. Yer yer ihbarcılık da yapılarak, kurumları devletlerin hedefi haline getirilmektedirler.

Halkın Günlüğü adlı gazetede yayınlanmış bir eleştiri yazısını, ADHK paylaştığı için bu kara propagandacıların anında hedefi olmuştur. Daha vahimi; ADHK düpedüz dezenformasyona, ihbara uğramıştır.

ADEF ve DEDEF de zaman zaman aynı muameleyi görmüşlerdir. ADHK, Avrupa’nın en köklü göçmen örgütlerinden birisidir. Dersimden, çeşitli nedenlerle göçüp Avrupa’ya gelenlerin çoğunlukla ADHK içinde yer edinmiş, Avrupa’daki haklarını bu kurum içerisinde örgütlenerek kendi varlıklarını sürdürmeye çalıştıkları bir gerçekliktir.

Haklar mücadelesinde Avrupa’daki ezilenlerin sesi, tarihsel birikimi ve ısrarlı mücadele pratiği ile halklarımıza umut olmuş ADHK’ ya saldırı oklarının yöneltilmesi düşündürücü degilmidir?

Çok “Dersimci” geçinenler bu kurumlara neden saldırır, neden bu kurumları illegal yapılarla ilişkilendirip devletlere zımmen gammazlar acaba? Bu çevrelerin diline doladığı, sık sık linçe yöneldiği değerlerimizden biri de Muzaffer Oruçoğlu’dur.

Oruçoğlu, İ. Kaypakkaya’nın en yakın yoldaşıdır. Dersimde kısa süre kalmış ve bu süre zarfında toplumuzun, kültürünü, tarihini en iyi işleyen yazardır. Bu vesile ile Oruçoğlu, Dersim halkının ezici çoğunluğun gönlünde yer edinmiş bir AYDINDIR.

Altmış yıla uzanan devrimci pratiği herkesin gözü önünde olan Muzaffer Oruçoğlu’nun bu kesimler nezdinde tam bir nefret kaynağı haline getirilmesi ve artık rutine bağlanmış provokatif, karanlık kampanyaların hedefi olması elbette bir tesadüfü olmadığını düşünüyoruz. Bu karanlık ittifak odağı son bir kaç aydır Oruçoğlu’nun elli yıl önce kontrgerilla merkezlerinde aylar süren ve işkenceli sorgular sonucu elde edilen ifadelerine bir tür “ganimet” muamelesi yapmış, hiç utanıp sıkılmadan bunu bir kara propaganda aracı haline getirmişlerdir. Her şey bir yana, kontra gerillanın kanlı sorgulardan elde ettiği, karanlık dehlizlerde kafasına göre ekleme çıkarma yaptığı bu belgelere “Çok önemli keşifmiş” gibi sarılıp bir linç kampanyası başlatmak neresinden bakılırsa bakılsın, utanç vericidir.

Bu bakımdan bile, kendilerini “Dersimli Aydınlar” olarak tanıtan bu muhterisler ve onların şaibeli müttefiklerinin düştüğü haller içler acısıdır.

Evet, yineliyoruz: Kaypakkaya’nın, “Oruçoğlu’nun ifadesi” nedeniyle katledildiği iddiası düpedüz özel harp propagandasıdır ve buna “ganimet” diye sarılmak ahlaksızlıktır. Günlerdir süren bu itibar suikastinin kendini bilmez çevrelerde ne tür sonuçlar doğurduğu, nelere yol açtığı ise küfürler, hakaretler ve iftiralarla ortadadır. Kimse bu provakatif, onursuz gayreti “Yüzleşme” falan diye sunmaya kalkmasın. Oruçoğlu pek çok insanla birlikte yargılanmış, uzun yıllar hapis yatmış, rüştünü fazlasıyla ispatlamış önemli devrimci bir figür olarak tarihe mal olmuştur.

O aynı zamanda 40’a yakın kitap yazmış, yüzlerce tablo yapmış, sayısız makaleye imza atmış değerli bir kültür-sanat insanıdır. Oruçoğlu siyasal, ideolojik, kültürel varlığıyla dostlarına, yoldaşlarına her zaman güven vermiş bir komünisttir.

Bilerek ya da bilmeyerek yapılsın; Oruçoğlu üzerinden sürdürülen kara propagandaya dayalı bu feveranın asıl hedefinin Kaypakkaya’nin devrimci mirasını ve devamcılarının birikiminin tasfiyesi olduğu çok açıktır. Bunu en çok kimlerin, hangi güçlerin, yapıların arzuladığı da ayan beyan ortadadır. Yıllardır, aylardır, günlerdir kara propaganda, haysiyet cellatlığı, devrim düşmanlığı yapanlar hiç utanıp sıkılmadan, kendilerine verilen iki cevabı, biri gazete yazısıdır- bahane ederek yeni bir saldırı başlatılmıştır.

“Dersimli aydınlar ölümle tehdit ediliyor muş!” Yani, “mağduriyetten” yararlanma ikiyüzlülüğü! Siz aklınız estiğince insanlara, siyasal yapılara ve kurumlara iftira atacaksınız, her düzeyde kara propagandaya başvuracaksınız, önünüze geleni düelloya davet edeceksiniz, ama size siyasal bir yanıt verildiğinde, yalan yanlış kara çalmalarınıza yönelik bir eleştiri ve uyarı yapıldığında ise bunu “Ölüm tehditti alıyoruz” diye feveran edip mağdura oynayacaksınız!

Devrimciler, Komünistler hiç bir zaman halka karşı şiddet uygulama pratiği içinde olmadılar. Halk arasındaki çelişkilerin nasıl çözüleceğine ilişkin onlarca makale, yazı ve düşünce Elli yıllık mücadele pratiği içinde ortaya konuşmuş iken, bilakis, eleştiri ve dostça önerileri baş göz üstünde kabul edip, bunların çoğaltılması için teşvik edici bir koca pratik ortada dururken, düşmanca ve arkası belli olmayan saldırılara karşı meşru uyarılarda bulunan yaklaşımlarını tehdit olarak lanse etmek açık bir iki yüzlülük değil de nedir? Kim sizi ölümle tehdit etmiş? Siz her türlü rezilliği, devrim ve halk düşmanlığını “eleştiri” ya da “düşünce özgürlüğü” palavrasıyla perdeleyeceksiniz, ama aldığınız sadece iki siyasi cevabı, uyarı ve eleştiriyi anında “Ölüm tehditti” diye tanımlayıp yeni bir kara propagandaya tahvil edeceksiniz! Bu yöntem size kimi, kimleri hatırlatıyor acaba? Eski devrimciliğinizden, muhalifliğinizden hatırlıyor olmanız lazım bu yöntemi kullanan güçleri…

Bir çift sözümüz de, yıllardır süren bu provokasyona tek laf etmeyen, ama sinsice kışkırtıcılıktan da geri durmayan “yaman demokrat” DEZA-PAR ve kendini Dersim’in “yegane sahibi” sanan “Dersim Kongresi” birden bire birleştiler. Kıymeti kendinden menkul bu iki oluşum “Dersimli Aydınlar Ölümle tehdit edilemez!” türünden bir açıklama ile manipülasyon yapıyor. Kendini bulunmaz Hint kumaşı addeden “Dersim Kongresi” adına yapılan açıklama tam bir sorumsuzluk ve yeni bir provokasyona açık kapı bırakan niteliktedir.

Halkın Günlüğü adlı gazetede çıkan bir eleştiriyi bahane ederek yasal kurumların adını verip “Yazarlara, Aydınlara, Sanatçılara ve Siyasetçilere! Sosyalist Sol Partilere, İnsan Hakları Derneklerine ve Tunceli Barosuna Sesleniyoruz!” diye çağrılar yapan ikiyüzlüler… Siz önce kendi hesapçılığınız, ilkesizliğiniz, tutarsızlığınız ile yüzleşseniz daha doğru olur kanaatindeyiz. “Kaypakkaya dahil, sosyalistler, Kürt Hareketi Dersim’e terör, asimilasyon ve yıkım getirdi” diyecek kadar bağnazlaşan üyeleriniz varken ve onlara tek laf etmemişken, hangi yüzle sol-sosyalist partilere, aydınlara çağrılarda bulunuyorsunuz?

Sizler mi yazarlara, sanatçılara çağrılarda bulunuyorsunuz? Dil, üslup konusunda bu kadar hassassınız da, aylardır süren o provokatör, iğrenç kampanyaya neden tek laf etmediniz? Bir siyasal eleştiri ve uyarı içeriğinden “Kendi Halinde yaşayan Dersimli Aydınlar ölümle tehdit edildi’ sonucunu çıkaran iki yüzlülügünüzü neyle kapatmayı düşünüyorsunuz? Bütün devrimci değerlere ve kanı-canı pahasına toprağa düşen devrimci-Komünistlere yönelik olarak yapılan düşmanca saldırı ve kara çalma, iftira serbest, buna karşı tavır alan ve bu değerleri can bedeli savunanların uyarı ve eleştirileri ise “tehdit” oluyor her ne hikmetse. Size önerimiz; önce aynaya bakın. Gerçekten Adalet ve fikir özgürlüğü konularında samimi iseniz, yazınız içeriğinde neden bu düşmanca açık saldırı yapan kesimlere karşı en ufak bir eleştiri dahi yürütmüyorsunuz.

Bir örnek vermek gerekirse; sizlerin kurum temsilcileri ADEF 3. Kongresine katılmıştınız. Her türlü açık eleştiri ve fikri en uç biçimi ile ifade etmiştiniz. Kongre bitiminde katılımcı olan arkadaşlarınız kendileri övgüyle “bu kadar rahat fikirlerimizi ve eleştirilerimizi yürüttüğümüz bir kongre daha görmedik, büyük bir olgunluk içinde eleştiri ve önerilerimiz dinlendi, hiç bir müdahale olmadı” şeklinde ifadelerde bulunanlar sizler değimliydiniz?

Dost da Düşman da çok iyi bilir ki; bu topraklarda Devrimciler fikir özgürlüğünün, Adaletin, Eşitliğin ve Haksızlığın teminatıdırlar. Sizlere yapılacak her türlü haksızlığın güvencesi de yine devrimciler olacaktır. Hiç bir kara çalma ile bu gerçek örtülemez, gizlenemez. Güneş Balçıkla Sıvanamaz! Sizlere önerimiz “Dersim’i sahiplenme” adına yaptığınız aşiretçiliği, Kürt ve devrimci düşmanlığını terkedin.

Samimi iseniz Devletin Ezilen bütün toplum kesimlerine karşı mücadelenin içinde olun ve devrimcilerle uğraştığınızın yüzde onu kadar Devletin saldırıları ile meşgul olun.

Bitirirken şunu bir kez daha ilan ediyoruz; Devrimciler, Komünistler nasıl ki, diğer toplumların en ilerileri ve yüz akıdırlar. Biz, Dersim’inde yüz akı ve onurudurlar. Çünkü, sosyalist ve komünistler; ileriyi temsil ederler. Bu amaçla öldüler, idam edildiler, kurşunlandılar.

Onlar; Şeyh Bedreddin’in, Pir Sultan’ın, Baba İsak’ın Ali Şerin, Zarife Ananın, Seyit Rıza’nın Zalime karşı yükselttikleri isyan bayrağını devralan ve zalime karşı mücadeleyi yükselten, onların bilimsel ve aydınlanmış tarzda devamcıları ve yoldaşlarıdır. Bu vesile özgürlüğe sevdalı o yiğit devrimcileri bir kez daha selamlıyor, ölümsüz anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.

Sizlere bir kez daha ifade ediyoruz; Dersim toplumunu germekten, bölmekten vazgeçin. Ortalığı karıştırarak, kendinizi sözde “DERSİMİN SİVİL TOPLUM” örgütü görme rüyalarından kurtulun. Bunların tümü beyhude bir çabadan ibarettir. Dersim Halkının yanında hiçbir karşılığınızın olmadığını kamuoyu da sizde, bizde çok iyi biliyoruz.

Bu açıklamayı; Dersim federasyonu olarak sorumluluğumuz geregi kamuoyunu doğru şekilde bilgilendirmek için kaleme almak durumunda kaldık. Dersim ve Dersim halkının, dostlarının bu konuda duyarlı olacağını ve “çamur at izi kalsın…” zihniyetin sahiplerine gereken cevabı vereceğine inanıyoruz.

Saygılarımızla.

  1. 06 2022

AVRUPA DEMOKRATİK DERSİM BİRLİKLERİ FEDERASYONU

https://www.facebook.com/ADEF-Avrupa-Demokratik-Dersim-Birlikleri-Federasyonu-440548869809924