ADHK; Belleklerimize Kazınan Devrimci Tutsakların Çığlığı Unutulmadı!

Bizler; ADHK ve bileşenleri olarak, tüm duyarlı insanları; Türk faşist diktatörlüğünün uygulamalarına karşı çıkmaya ve faşizme karşı mücadele ve devrimci tutsaklarla dayanışmaya çağırıyoruz!

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Aralık ayı toplu katliamların yapıldığı aydır. 19 Aralık 2000, Türkiye çapında 20 hapishaneye aynı gecede devrimci tutsaklara karşı yapılan kanlı “Hayata Dönüş” operasyonu tarihidir. 19 Aralık gününün bir geçmişi vardır: 19 Aralık 1978 günü başlayıp 26 Aralık 1978 gününe kadar süren Maraş Katliamı. Ve 2011 yılının 28 Aralığında; Kürt ulusal demokratik hareketine saldırının bir parçası olarak; ekmek kavgası için yollara düşen, içinde çocukların da olduğu 34 yoksul  Kürdün yaşamına son veren Roboski katliamı.

Özel mülkiyeti, sömürü ve zulüm çarkını korumakla yükümlü sistemin şiddet aygıtı devlet; ekonomik ve siyasal krizlerle başa çıkamayınca; ezilen ve sömürülen emekçilere, farklı ulusal kimliklere ve inançlara sahip topluluklara, dönemin öne çıkan direniş odaklarına karşı her kirli oyunu, hileyi, kirli propagandayı ve nihayetinde  katliamlarla sonuçlanan barbarlığı uygulamaya sokar.

1978 yılında derin ekonomik ve siyasal krizin derinleştiği, Uluslararası Para Fonu(IMF) tarafından dayatılan ekonomik politikanın uygulamaya sokulmasının şartlarının yaratılmasının planlandığı, egemen sömürücü sınıflar arasındaki çelişkilerin şiddetlendiği, ordunun yönetime elkoymasının ön hazırlıklarının yapıldığı bir dönemdi. Diğer yandan devrimci-komünist örgütlerin etkilediği/örgütlediği ve sisteme karşı etkinliklere yönlendirebildiği kitle on binleri buluyordu, egemen sömürücü sınıflar için bu ürkütücüydü. Bir türlü kontrol altına alınması gerekiyordu. Dikkatlerin başka tarafa çekilmesi, Maraş ve çevresinde gelişen devrimci ve yurtsever örgütlenmenin de önünün kesilmesi gerekiyordu. Ticari rekabetin  Aleviler ve Sunniler arasında yol açtığı çelişkilerin şiddetlendiği Maraş, kirli oyunun oynanabileceği yer olarak uygun bulunmuştu.

Ve 19 Aralık 1978 günü, ırkçı bir filmin sinemada oynatılması ve ardından patlatılan bomba ile Alevi mahalleleri, devrimci demokrat çevrenin kaldığı mekanlar hedef gösterilerek katliamın startı verildi. Resmi verilere göre: 120 ölü, 176 yaralı. Ama resmi olmayan verilere göre ölü ve yaralı sayısı daha fazla idi. Katliam saldırısı 26 Aralık 1978 gününe kadar sürdü. Aynı gün 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi.

19 Aralık 2000 öncesinde devlet, toplumun bütün örgütlü kesimlerinin dağıtılması, kontrol edilebilir hücrelere bölünmesini hedeflemiş ve öncelikli olarak da, toplumun köklü siyasal ve ekonomik dönüşümünü hedefleyen ve bu uğurda her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olan devrimcilerin hedeflenmesi kaçınılmazdı. Özellikle esaret altında olan devrimci tutsakların hem birbirleriyle ve hem de kendi yakınlarıyla ilişkilerinin kesilmesi, izolasyon/tecrit hücrelerine konularak zamana yayılmış teslim alma veya ölüme mahkum etme politikası gündeme sokuldu.  Bülent Ecevit’in başbakanlığındaki DSP-MHP ve ANAP koalisyon hükümeti ile yapılan görüşmeler sonuç vermeyince; Tutsaklar 20 Ekim 2000 yılında F Tipi hapishaneler uygulamasına karşı Ölüm Orucu kararı aldı.

“Eğer cezaevlerini kontrol altına alamazsak IMF programlarını uygulayamayız”. Diyordu dönemin başbakanı Bülent Ecevit.

Hapishanelerdeki devrimci tutsaklar toplumun en aydınlık  ve her türlü fedakarlığa hazır insanlarıdır. Onlar teslim alınır, sindirilirse toplumun diğer muhalif kesimleri ürker ve geri çekilirler. Bu strateji on yıllar öncesinden belirlenmiş ve hala da uygulamaya devam etmektedir. 19 Aralık günü devrimci tutsakların bulunduğu hapishanelere saldırı yapıldığında yine kirli propaganda gündeme sokuldu: “teröristleri kendi terörlerinden kurtarmak”!, “Hayata Dönüş Operasyonu”! gibi.

İnsanlık, katliamla tutsakların “Hayata Dönüş”üne” tanık oluyordu. Kimyasal silahların da kullanıldığı bu katliamda, “bizi diri diri yaktılar” diye çığlık atarak katliamın vahşi boyutunu kamuoyuna duyuran tutsağın sesi hala kulaklarımızda.Ve belleklerimize kazınan bu çığlık, katledilen 28 tutsak unutulmayacaktır!

Günümüzde; infaz yakmalarla daha uzun süre tutsak bırakma, hasta tutsakları tedavi ettirmeme, “hapishanede kalamaz” doktor raporlarına rağmen serbest bırakmayarak ölümlerine sebep olma. İşkence, taciz ve tecavüz saldırıları, süngerli izolasyon hücre uygulamaları teslim alma veya ölüme zorlama politikası sınır tanımaz bir şekilde sürmektedir.

Alevilere, Kürtlere, emekçilere, işçilere, kadınlara, LGBTİ’lere, devrimci, demokrat, yurtsever, komünist tutsaklara saldırılar durmadı, duracağa da benzemiyor.

Bizler; ADHK ve bileşenleri olarak, tüm duyarlı insanları; Türk faşist diktatörlüğünün uygulamalarına karşı çıkmaya ve faşizme karşı mücadele ve devrimci tutsaklarla dayanışmaya çağırıyoruz!

Kahrolsun Faşizm!

Yaşasın Kapitalizme Karşı, Sosyalizm Mücadelemiz!

ADHK (Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu)