ADHK ve ADKH’den dayanışma için açlık grevi!

Almanya’nın Hamburg kentinde ADHK ve ADKH tarafından tutuklanan akademisyenlerin serbest bırakılması başta olmak üzere OHAL ve KHK’ların kaldırılması için iki günlük açlık grevi başlatıldı

Hamburg (26-05-2017)-Ankara’da Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutuklanması başta olmak üzere, OHAL ve KHK’ların kaldırılması talepleri ile Almanya’nın Hamburg kentinde Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu(ADHK) ve Avrupa Demokratik Kadin Hareketi(ADKH) iki günlük açlık grevi başlattı. Açlık grevi saat 15.00’te yapılan basın açıklamasıyla devam ettirildi. Daha sonra ATIF temsilcisi de söz olarak bir konuşma gerçekleştirdi. Etkinlik yapılan müzik dinletileri, Şiir ve yapılan sohbetlerle canlı bir şekilde devam ettirildi. ATİF“in destek verdiği ve birçok kurum ve insanin ziyaret ettiği açlık grevi canlı bir atmosferde devam etmektedir. Açlık grevi eylemine dair ADHK ve ADKH tarafından okunan basın açıklaması şu şekilde;

‘’ Mayıs ayı içerisinde yitirdiklerimiz şahsında  insanca bir yaşam için sokak ve hendek başlarında, barikatlarda ve dağ doruklarında ölümü küçülterek yenenleri anarak sizleri selamlıyoruz.

Emperyalist-kapitalist egemenlik sistemi uyguladığı sınırsız ve dizginsiz sömürü politikalarını yoğunlaştırarak saldırılarını tırmandırmaktadır. Bu emperyalist saldırganlık genelde tüm dünyada olmakla birlikte, özellikle Ortadoğu’yu adeta kan gölüne çevirmiş durumdadır. Ortadoğu’daki yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürebilmek için İŞİD gericiliği tarafından burayı kan gölüne çevirenler birçok insanı göç yoluna sürüklemiş yerlerinden yurtlarından etmiştir.

Köklerimiz olan Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yaşanan saldırılar da bu emperyal politikalardan bağımsız değildir. Katliamcı ve soykırımcı geleneğini Osmanlı’dan devralan ırkçı, tekçi faşist TC devleti, bugün en basit ve en ufak demokratik hakları bile askıya alıp başta Kürt Ulusu olmak üzere tüm toplumsal güçlere ve dinamiklere karşı topyekün bir saldırıya geçmiş durumda. Deyim yerindeyse kendinden olmayan ve kendisine karşı olan tüm kesimlere yönelik bir sürek avı başlatmıştır. Özellikle 7 Haziran seçimleri süreciyle başlatılan ve 15 Temmuz sözde darbe girişimi sonrası fütursuzca arttırılan saldırılar, uygulamaya koydukları OHAL ve KHK’larla birlikte başta Kürtler olmak üzere devrimci, sosyalist ve ilericilere saldırıların artması, insanların sokak ortasında katledilmesi, Alevi mahallelere saldırılması, eğitim emekçilerinin görevlerinden alınması, devrimci tutsaklara uygulanan baskı, aydın yazar gazetecilerin tutuklanması, halk tarafından seçilmiş belediye başkanlarının tutuklanması ve yerlerine kayyumların atanması, yine halk tarafından seçilen milletvekillerinin tutuklanması, demokratik dernek ve kurumların kapatılması ülkemizde var olan faşizmin geldiği boyutu göstermektedir. Son olarak tek adam diktasının hayata geçirilmesi için anayasanın 18 maddesinin değiştirilerek kurulduğu günden günümüze devam eden saldırı, katliam ve ölümleri yani özcesi var olan açık faşizmi meşrulaştırılarak yollarına devam etmekteler.

Bu haksız ve hukuksuzluğa karşı ülkenin çeşitli yerlerinde protestolar ve eylemler büyüyerek devam etmekte. Akademisyen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın  haklarını geri kazanmak için başlattıkları 120 gün boyunca Ankara’nın Yüksel Caddesinde İnsan Hakları Anıtı önünde onlarca gözaltı ve işkencelere rağmen sessiz oturma eylemleri de bunlardan biri. Daha sonra işlerini geri istedikleri için mücadele yöntemlerini değiştirerek bedenlerini süresiz açlık grevine yatırdılar. Açlık grevlerinin 75.gününde sözde grevin ölüm orucuna dönüştürülmesi, tekel ve gezi eylemleri gibi yaygınlaşmasını önlemek için gözaltına alınarak tutuklandılar. Şüphesiz korkuları yersiz değil, dayanışma eylemleri  ülkenin ve dünyanın her yerinde dalga dalga yayılarak büyümektedir. Son olarak ülkenin birçok yerinde Kaypakkaya anmaları öncesi ev baskınları yapılarak ve yapılan eylemliliklere saldırılarak   birçok yoldaşımız ve dostumuz işkence yapılarak gözaltına alınmıştır.

Ama nafile bundan önce bu saldırılara karşı nasıl direnip mücadele ettiysek bugün de yaşanan baskı, zulüm ve ölümlere karşı direnerek ve mücadele ederek  insanca bir yaşam için mücadeleyi yükselteceğiz.  Bunun bilinciyle bulunduğumuz her alanda yaşanan bu baskı, zulüm ve ölümlere karşı mücadele alanlarında olacak ve  bu köhne düzen yıkılana kadar mücadele edeceğiz. Bu bilinçle hakları  ve gelecekleri  için direnen başta eğitim emekçileri olmak üzere  tüm ezilen halkların haklı ve meşru direnişlerini  selamlıyoruz’’ İfadelerine yer verildi.

 Nuriye Gülmen ve Semih Özakça onurumuzdur!

Devrimci tutsaklar onurumuzdur!

Yaşasın devrimci dayanışma!

Devrim mücadelesinde düşene dövüşene bin selam!