Kaypakkaya ve öğrettikleri!

MKP şimdi yeni bir başlangıçta, Sosyalist Halk Savaşı için barikat-mevzi ve amaca bağlı her araçla tarih sahnesinde olma kararlılığındadır Beyanlarını örgütsel nitelikle buluşturma uğraşındadır Kaypakkaya devrimi esas alarak, öncü-sınıf ve halkları birleştirme, gelecek için kenetlenme, devrim için özne olma yolunu gösteriyor.. Devrim-Komünizm için birleşin halkları seferber edin kazanın diyor. Öğrenmeye-kazanmaya çalışıyoruz. Buzu kırdık, geleceğe yürümeye çalışıyoruz. Kandil’de, Şengal’de, Rojava’da, Dersim’de ve her yerde, egemen güçlerin tasfiye-bitirme planlarına, kapitalist hegomanya yedekçikliğine vb karşı, Kaypakkaya güzergâhının ölümsüzlüğünü anlıyoruz… Dünyanın gerçekleri devrime çağrı yapıyor. Zaten görevimizde budur! Karamsar umutsuzluğun şikâyetçi ağlama duvarları içinde tüketilecek zamanımız yok. Kazanabileceğimiz yeni bir dünya var!

HABER MERKEZİ(25.05.2017)-Türk egemen sınıflarının Faşist diktatörlüğü tarafından katledilmesinin 44.yılında, Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryası ve her milliyetten halkların proleter enternasyonalist komünist önderi İbrahim Kaypakkaya’yı açtığı tarihsel yürüyüşün savaşçıları olarak saygıyla anıyoruz! O’nun ihtilalci komünist ideolojisi-teorisi -stratejisi-örgüt-devrim ve tarih anlayışı ve genel siyasi çizgisi karşısında stratejik olarak yenilen Türk egemen sınıflarıydı. Görüşlerinin Türkiye-Kuzey Kürdistan ezilenleri ve emekçileriyle buluşmasını önlemek için, yenilginin telaş ve korkusuyla “çare”yi komünist önder Kaypakkaya’yı katletmekte aradılar. Ama nafile! Vartinik ve 18 Mayıs, Komünizm’i kazanma için devrimi doğru temelde sürdürme manifestosu olarak, yol gösterdi. Milyonlarca emekçinin saflarında komünist tohumlar olarak büyüdü, tesis edildi, kazandı, kazanacaktır. Devrimin zaferine olan bilimsel inancımızın temeli budur. Bu temelde, parti ve yığınlara güveniyoruz. Doğru ve yanlışın ispatlandığı bir denek taşı olan pratiğin öğrettiği de budur..

Kaypakkaya, başta Türkiye-Kuzey Kürdistan olmak üzere, Ortadoğu devrim ve komünizm tarihi açısından da yeni bir aşamayı, yeni nitel bir çığırı, hatalardan ve özellikle egemen ulus şovenizmi, Türk-Arap-Pers resmi tarih yorum ve etkilerinden radikal komünist köklü bir kopuştur. Sadece Türk egemenlerinin Türk-İslam tarih anlayışına, tekçi inkârcı-katliamcı-soykırımcı yapısal özelliklerinin, Kemalist ideolojinin yıkılması değil, Baas’çı (şöven-milliyetçi Arap Rejimleri) “Sosyalist” maskeli Rus Sosyal emperyalizmi güdümlü paradigmasının da deşifre edilmesiydi! Sadece Kuzey-Kürdistan parçası değil, Lozan antlaşmasıyla genelde parçalanması burjuva hukuk kılıfıyla meşrulaştırılmaya çalışılmış Kürdistan gerçekliğindeki tekçi-inkârcı-ilhakçı konsepte meydan okudu. 1972 MKP kuruluşunda, bu durumu ve soykırımla bir ulus olma özelliklerine “son verilmiş” Ermeni kırımını keskin şekilde lanetledi, protesto etti. Her parçada, Komünist Partilerin, ezilen ulusun ayrı devlet kurma hakkı-tüm millet ve milliyetler diller için tam hak eşitliği, proletarya ezilen ulus milliyetler ve emekçilerin bayrağı,devrimci savaşla paramparça edilerek dağıtılmış burjuva egemenlik sisteminden kopmuş kendi kendini yöneten, bölgesel özerklik-yerel yerinde yaygın yönetim bayrağını yükseltti..

1.Emperyalist savaş sonrasının “böl-parçala-yönet” eksenli yapılanması ve gerici bölge devletleri statükosunu fikirleriyle yıktı. Dönemin egemen sınıflar devletinin dayandığı bu verili koşulları izah ederken mayalanan ve geleceği devrimle gerçekleşecek hakikatlerine dikkat çekti. Şimdi yaşanan gerçekler, önder İbrahim’in bilimsel öngörülerinin pratik ispatıdır. Şimdi fiili durum ayan-beyandır. Eski yapılanma sınırlar, Rojava-Şengal özetle Kuzey-Güney-Güneybatı-Doğu Kürdistan’daki hakikatlerle çökmüştür. Durum, lanetlenecek tarihi haksızlık çerçevesini aşmış her parçadaki gelişim somut-değişik biçimler alsa da, her parçada komünist’ler sorunun çözümünde özgün görevlerle yüz-yüze olsalar da, Özgür Birleşik Kürdistan, Kürdistan ezilenlerinin verili reel zorluklara rağmen özlem ve istemleri haline gelmiştir. Komünistler bu hakikatleri atlayamazlar. Devrim zor diye, devrimci-sosyalist-komünist bir program için devrime sarılmaktan nasıl vazgeçmiyorsak, Özgür Birleşik Kürdistan, Demokratik Ortadoğu, Sermayenin aşırı yoğunlaşma ve merkezileşme durumu içinde, şimdi devrim ve karşı devrimin yerel-bölgesel atılımlarında görüldüğü gibi tüm bozkırı tutuşturan kıvılcım misali, yaygın bir yangına vesile olabilir. Bu objektif durum gerçekliğinde, düne nazaran bugün bölgesel devrimler ihtimali daha da olgunlaşmıştır. Elbette bu her bir yerde Proleter Dünya Devriminin hizmetinde komünistlerin devrime başlama ve öncülük sorumluluğu ve dengesiz gelişme diyalektiğini yadsımaz.

Yeni komünist enternasyonal’in yaratılması mücadelesinde, embiryonik bir merkez olarak, Devrimci Enternasyonalist Hareketin “Dünya Halkları Direniş Hareketi” ve bu temeldeki bölgesel koordinasyonlar fikri ve pratiği bu kaynağa dayanıyordu. Güney Asya Maoist Parti’ler koordinasyonu muhtemel bölgesel gelişme ihtimallerine karşı, komünist bir hazırlığı ifade ediyordu. Günümüzde Ortadoğu ve özelde Türkiye-Kuzey Kürdistan’da antiemperyalist-antikapitalist-anti şöven-anti cinsiyetçi, doğa katliamcılığı vb barbarlığa karşı, devrimci-sosyalist-komünist güçlerin birleşik hareketini yaratma hizmetindeki “Halkların Birleşik Devrim Hareketi” yine önemli bir adım ve iradedir. Komünistler her bir yerde, emperyalist-kapitalist zincirin halkalarını dünya devrimi için ele aldılar, alıyorlar. Kaypakkaya çıkışında, Filistin mücadelesi ve UKH ile koordinasyon fikriyle aynı yönelimle donanmıştır. Böyle bir perspektif ve devrimin ele alınışında diyalektik materyalist yaklaşıma sahip olmayanların üstelik enternasyonalizmi içermeyen lokal mühendislik eksenindeki, kapalı-kapıcı “devrim” anlayışları bir patolojinin ötesine geçemez. Kürdistan bugün devrimci proletarya açısından bölgedeki egemen ulus-hegemonyalarını parçalama ve devrimi ilerletmede prangaları parçalama noktasında bir üssü bölgesi olarak ciddi fırsatlar içeren tarihi bir aktör olarak sahnededir. Kaypakkaya’nın dediği gibi;”bütün milletlerin Türklerden doğduğu, bütün dillerin kaynağı Türkçeydi” diğerlerine “her türlü eziyet-hakaret mübahtı” anlayışı çökmüştür. Demokratik talepleriyle Kürdistan fiilen sahnededir. Kürdistan’ın özgürlüğü (bağımsızlık ve ayrılıkta dahil) Türkiye ve bütün diğer gerici devlet statükolarında geleceğe yürümede, bizzat Kürdistan’da da Sosyalist devrimin önünü açmada, özgür-eşit (abi-kardeş, büyük-küçük değil) temelde halkları birleşik eylemde kardeşleştirmede önemli-güncel bir husustur. Her bir yerde yürüyüşün, somut biçimler arz etmenin bilincinde olan kaypakkaya’cı yürüyüşçüler olarak dünkü aykırılıklarımız gibi bugünde afaroz edilebiliriz. Önemsenmeyebiliriz… Kaypakkaya’nın bugünde güncel yaşayan ve yol gösteren fikirlerinin nicel çoğunluk değil, nitel gücünün geleceği inşa edebileceğini görmek durumundayız. Bu sadece skolastik bir yorum değil, dünyayı gerçeklerden çıkarak değiştirme eylemi çağrısıdır. Marks’ın 11. Tezinin Kaypakkaya eksenli diriliş çağrısıdır. MKP’ nin çözüm gücü olarak yerine getirmek istediği bu sorumluluğun inisiyatifi ile evet “boş rüya-umutsuz çırpınış” desinler, bu devrimci romantizm ve devrimci iyimserliğimizi besleyen devrimci fırsatlardır. Kuru bir böbürlenme-kibir bize uzaktır. Maddi dünyanın gerçekleri içindeki gelecek hakikatleri kazanma azmimizi cüretimizi kamçılıyor. MKP bir ulus partisi değildir. Bir ulus devlet projesi ve örgütü hiç değildir. Devrimci proletaryanın her milliyetten emekçileri ve ezilenlerinin Komünizm evrensel amaç ve devrimci komünist yürüyüşünün bir birleşik devrim silahıdır. Kaypakkaya’cı yeni bir ezilenler direnişidir. Kendini zoraki dayatan bir milliyet-dil-din-cinsiyet değil insanlık ve doğanın gerçek bir özgürleşme hareketidir. Çoğunlukçu değil, çoğulcudur. Entegrasyon çoğulculuğun özgür iradesinden doğar, dayatmalardan-özel imtiyazlardan değil!

MKP, kendiliğinden değil, işçi ve emekçilerin bilinçli-kendisi için bir sınıf örgütüdür. Sınıf için bilinçli sınıf diyen komünistler örgütüdür. Tarihsel zorunlulukları bilen-fetheden, örgüt için örgüt, devlet için devlet değil, özgürleşmiş insan-hayvan doğa pratiğidir.

Kaypakkaya sonrası!

Kaypakkaya ve kurucu önderi olduğu MKP, Uluslararası ve coğrafyamız komünist hareketinin rutin bir tekrarı değil hem hatalar ve hem de değişime bağlı olarak tamamlanmamış sonsuz diyalektik bir süreç olarak gelişen-gelişecek bilgi doğrultusunda nitel bir ilerleme bayrağıdır. Bu, tamamıyla hakikattir. Uluslararası Komünist Hareket’in önderleri de dahil, Komünternin Kemalist hareketi Cumhuriyeti’ni “devrimci” değerlendiren yanılsamalarından ilk kopuştur. Yanılsama, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesine de temel teşkil etmiştir. Sonraları, Türk egemen sınıflar devleti ve ordusu, devrimin ele alınışı ve stratejisinde sakatlıklara yol açmıştı. Türk ordusuna “ilerici”özellikler atfeden, Türk devletini tarihi ” milli kurtuluşçuluk”a çağıran, ordu darbeleri vb konularında hatalara da savurmuştu. Selçuklu ve Osmanlı’da, Faşist Kemalist Cumhuriyet’te “devrimci miras” keşifçileri yaratmıştır. Ermeni-Rum-Keldani-Süryani-Dersim soykırımları ve Kürt katliamları “ilerleme” karşıtı, gerici reaksiyonları aydınlanmaya entegre etme çıkışı olarak, desteğe mahzar görülmüştür. Yaşanan Anadolu Mezopotamya halklar mezarlığıydı. İslamcı ve Türkçü egemenlerin tarihsel bloklaşmasında Türkçülük “milli kurtuluşçuluk” İslamcılık (hür teşebbüsçülük) tarihi “ilerici özellikler” taşıyan medeniyet olarak değerlendirilmişti. Kaypakkaya, bu gerici mirasın tahribatına son verme nitel çığırıydı. Egemenler onu katlettiler. Yanılsamalar girdabındaki devrimcilerde, onu dünde-bugünde, afaroz ettiler. Tarihin gösterdiği ve şimdiki yaşananlar, Kaypakkaya çıkışındaki bilimsel hakikatlerin ispatıdır. Burjuva devlet-burjuva orduyu “tamir etme”, Feodalizme karşı “ilerlemeci-devrimci” Türkiye İşçi Partisi’nin kapitalist gelişmeyi barışçıl-parlamenterist sosyalizme geçiş temeli gören yönelimlerine karşı bir Halk savaşı ve bugün MKP ‘de vücut bulan Sosyalist Halk Savaşı cüretidir Kaypakkaya! Komünizm için bilimsel sosyalist teori ve mücadelenin statik-dogmatik değil materyalist tarih ve diyalektik metodolojisinin bu büyük Enternasyonalist yol göstericisi kuru bir böbürlenme muhafazakâr-lafız savunuculuğuyla asla geçiştirilemez. Diridir, yaşamaktadır ve ilerlemektedir. Doğa toplumunun durdurulamaz akışıdır. Doğanın-toplumun hakikatidir bu! Böyle olmasaydı Kaypakkaya; Büyük Proleter Kültür Devrimi donanımına çıkamazdı. Proleter Kültür Devrimi ‘nin ürünüydü. Bir doğma değil, bilginin doğru olanı da dahil tarihselliğinin ve bir din olmadığı ilerletilmesi gerektiği bilinciydi. MKP’ye ulaştıran budur. Komünizm ideolojisi teorisi-siyaseti-bilimi bu doğrultuda sıçramalı nitel ilerlemeler yeni ve yenilecek aşamalarla yol aldı. Yürüyüşte her şey bu kadar misali bir “son durak” yoktur. Baki olan “duraklar”değil, sonsuz ilerlemeler çizgisidir. MKP’ nin yolu budur. İbrahim’in sonsuz yeniden ve yeniden üretimidir.

Tamda bunun için Kaypakkaya; yeni-nitel bir doğuş olabildi. Komünizm’e yürüyüşte bir geçiş ve sınıflar mücadelesi arenası olan Sosyalizm’i devlet mülkiyeti ile sınırlayan değil, devrimleri sürekli sürdürme pratiği olarak ele aldı. Marksizm gökten zembillerle inmiş bir dinsel-teoloji değildir!. Komünizm tarihsel-bilimsel serüveninin anlattığı buydu. Eskinin devamı “yeni”bir tanrılar dünyası çağrısına hiçleşmiş tapınmacı kullar daveti olamaz bilimimiz! Pratikten- sınıf mücadelesinden soyutlanmış bir “hünerli beyin” mitolojisine bilimimiz dönüştürülemez.

Tarihi kendisiyle başlatan bir skolastizm zinciri devamlılığı bitiştir. Kaypakkaya, Marks gibi devrimci komünist ilerleme çağrısıdır! Diyalektik-tarihsel materyalizmin somut durum ve nedenlerini ve burada ışıldayan gelecek dinamiklerini yok farz edip, komüntern’de dahil kitabi bilgileri, pratik yaşananlara rağmen, esas alsaydı, Kaypakkaya, Jön Türk-İttihat ve Kemalist’ler ve devamı “Cumhuriyet” tarihinin karşı devrimci özünü açığa çıkaramaz, Komünizm için devrim yörüngesine giremezdi. Tekrar-tekrar diyalektik metoda dikkat çekiyoruz. Teori ve bilginin tarihselliğini ve gelişmelerde ilerletilmesi ihtiyacına vurgu yapmayı gerekli görüyoruz. Marks-Lenin -Mao bir vahiy olarak inmediler. Önceki miras ve fikir akımlarından öğrenerek, yanlışlarıyla hesaplaşarak, sınıf mücadelesi pratiğinde bilimsel teorilerini oluşturdular. Toplumsal gelişme ve pratiği hiçleştiren, mantıksal bilgiyi, pratikten kopuk izah eden, bir fantazi ve mistik idealizm ötesinde, verili durumlar ve gelecek hakikatlerini, tarihsel diyalektik izah ettiler. Sayısız göreceli gerçeğin saltık-mutlak “doğrular” çarpıtmasını göğüslediler. Lenin’in-Kaypakkaya’nın yaptığı da buydu. Bilimimizi tarihsel koşullar ve ilerletilmesi gereken bir eylem kılavuzu bildiler. MKP’nin yürümeye azmettiği yolda budur. Doğru yoldayız!

MKP şimdi yeni bir başlangıçta, Sosyalist Halk Savaşı için barikat-mevzi ve amaca bağlı her araçla tarih sahnesinde olma kararlılığındadır. Beyanlarını örgütsel nitelikle buluşturma uğraşındadır. Kaypakkaya devrimi esas alarak, öncü-sınıf ve halkları birleştirme, gelecek için kenetlenme, devrim için özne olma yolunu gösteriyor.. Devrim-Komünizm için birleşin halkları seferber edin kazanın diyor. Öğrenmeye-kazanmaya çalışıyoruz. Buzu kırdık, geleceğe yürümeye çalışıyoruz. Kandil’de, Şengal’de, Rojava’da, Dersim’de ve her yerde, egemen güçlerin tasfiye-bitirme planlarına, kapitalist hegomanya yedekçikliğine vb karşı, Kaypakkaya güzergâhının ölümsüzlüğünü anlıyoruz… Dünyanın gerçekleri devrime çağrı yapıyor. Zaten görevimizde budur! Karamsar umutsuzluğun şikâyetçi ağlama duvarları içinde tüketilecek zamanımız yok. Kazanabileceğimiz yeni bir dünya var!

* Kazanacağız! Sosyalist Halk Savaşı kazanacak!

* Kaypakkaya yol gösteren ışık olarak yaşıyor, yaşatılacak!

* Yeni Geziler ve Serhildanlar için ileri!

Kazım Cihan

http://www.halkingunlugu.org/