ADKH: “Yaşamı, Direnişlerle Özgür Kılalım.!”

ADKHAvrupa Demokratik Kadın Hareketi, 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü”ne ilişkin yaptığı açıklamada, Kadına yönelik şiddeti protesto etmekle beraber kadın dayanışması vesilesiyle bu günü mücadeleleriyle anlamlı kılan Mirabal kardeşleri; kadın devrimi perspektifiyle yeni bir deneyimi bize kazandıran Rojava’lı kadınlar şahsında Arîn Mirkan’ı, Ekin Wan’ı, barış ve özgürlük için Ankara’da katledilenleri, ev baskınında polis kurşunuyla katledilen gencecik yürekli kadın Dilek Doğan’ı isyanımızı örgütleyerek selamlıyoruz.. Selamlıyoruz, hayata anlam katan tüm kadınları..

ADKH (18-11-2015) Kan ve gözyaşı üzerine kurulan devletler, güzelliğe ve insanlığa dair ne varsa kırımdan geçirmeye devam ediyor. Egemenler iktidarlarını sonsuz kılmak ve servetlerini arttırmak için emekçileri katlediyor. Bu yüzden; Kürt ulusu başta olmak üzere devrimci-demokrat ve sosyalistlerin Rojava’nın inşasına katılma projesi Suruç’ta katliama dönüştü.Amed meydanından yükselen zılgıtla, Cizre’den yükselen ağıt, ‘bu meydan kanlı meydan’ marşına karışıyor Ankara garında. Ölülerini buzdolabında saklamak zorunda kalan Kürtler..

Emperyalizm, Ortadoğu coğrafyasını din, mezhep ve kimlik üzerinden paramparça etme uğruna kanlı planlarını hayata geçirirken; dünya yerinden yurdundan sürülmüş, can kaygısı ile yollara düşmüş insanlığın çığlığını ölü balıklar gibi karaya vuran bebekleri görünce duydu(!)

Ortadoğuda yeraltı zenginliklerinin paylaşımı üzerinden süren savaş ve emperyalist işgalden kaçan halk sınırları canları pahasna aşarak göç yoluna dizildi. Özgürlüğün bedelini hayatlarıyla ödediler, ödüyorlar. Göçmenlik her ülkede ‘ötekidir’. Medeniyetler(!) ülkesinden biri olan Fransa’da Calaıs kampında dramaya dönen göçmen sorunu hızla tüm Avrupa’ya yayılıyor. Kapitalizmin özgürlüğü dahi metaya çevirdiği bu sistemde kadın bedeni de göçmen kamplarında çoktan pazara sunuldu.

Tüm savaşlarda, işgallerde tecavüze uğrayan, direnişin kırılması için bedenine özel işkence uygulanan, anneliği fabrikaya göre ayarlanan, fabrikada en ucuz iş gücü olan ve yine fabrikadan ilk çıkarılan..Gündelik hayatın her alanında emeği olan ama görülmeyen, toplumsal yaşama en son dahil edilen kadın..

Bir yılı daha geride bırakacağımız şu aylarda, hafızamızda devlet şiddetinin yarattığı tablo var. İktidarını, ırkçılık, bölünmez bütünlük ve tek din islam propagandasıyla güvenceye almaya çalışırken; sınırın ötesinde besledikleri selefçilere karşı Rojavalı kadınların kadın devrimi perspektifi toplumsal ahlak anlayışının yıkılması için verilen güçlü mücadelelerden biridir. Bu mücadeleyi geniş kadın kitlesine yayarak, kadının toplumsal değişimlere, sosyal ve politik devrimlere farklılığını katması için özerk kadın hareketlerini örgütlemeliyiz.

Devlet ve tüm erk baskılarına rağmen kadının mücadelesini güçlendirmek için, ezberletilmiş eğitime, siyasete, öğretilmiş kültüre karşı inisiyatifli, kadının doğrudan katılımıyla, kendi dilini, rengini, kültürünü güce dönüştürmenin tam da zamanı.Hücrelerimize kadar bedenlerimizi paramparça da etseler yaratılan korkuya, moralsizliğe karşı tıpkı İspanya iç savaşında işgale karşı mücadele eden kadın direnişçi Dolores Ibárruri’nin söylediği gibi „NO PASARÁN“ demenin tam da vakti. Devlet saldırısının sınırsız şiddetini yaşıyoruz, saldırının nedenini anlatmak için yaratıcılığımızı kullanarak iş yerinde, okulda, sokakta hayatın olduğu her yerde kapitalist sistemi ve faşizmi teşhir edelim.Yaratılan ümitsizliğe karşı ümit, örgütlü gücümüzdür.Ümitsiz değiliz, çaresiz asla değiliz..

Kapitalizm emeğimizi sömürerek ayakta duruyor. Bunun için; İsyandayız! İsyandayız; çünkü bizi bombaladılar.

İsyandayız; çünkü bizi yerimizden yurdumuzdan ettiler, deniz yolunda umuda yolculukta boğulduk.

İsyandayız; çünkü pazarlandık, fabrika yollarında katledildik, göçük altında kaldık.

İsyandayız; çünkü işlenen kadın ve trans cinayetlerinin sayısını anımsayamıyoruz.

İsyandayız; çünkü tecavüz erkeğin ‘hakkı’ kadının ‘rızası’ olarak yasalarla meşrulaştırılıyor. Bu yüzden; Özgecan Aslan gibi onlarca ismini bilmediğimiz kadın vahşice katledildi, katlediliyor.

Öldürüyor kapitalizm ezilenleri, halkları kimlikleri, dilleri, renkleri ve farklılıkları. Çünkü bunların toplamı ve örgütlü gücü egemenlerin iktidarlarının tehtidi anlamına geliyor.

Kadına yönelik şiddeti protesto etmekle beraber kadın dayanışması vesilesiyle bu günü mücadeleleriyle anlamlı kılan Mirabal kardeşleri; kadın devrimi perspektifiyle yeni bir deneyimi bize kazandıran Rojava’lı kadınlar şahsında Arîn Mirkan’ı, Ekin Wan’ı, barış ve özgürlük için Ankara’da katledilenleri, ev baskınında polis kurşunuyla katledilen gencecik yürekli kadın Dilek Doğan’ı isyanımızı örgütleyerek selamlıyoruz.. Selamlıyoruz, hayata anlam katan tüm kadınları..

Faşizme Geçit Yok!

Yaşasın Enternasyonal Kadın Mücadelesi ve Dayanışması!

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

Kasım 2015