Basel’de İbrahim Kaypakkaya Anısına Panel

Basel (13 Mayıs 2013) Basel Sınıf Teorisi Dergisi tarafından Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya`nın katledilişinin 40. yılı dolayısıyla Avrupa genelinde „Türkiye ve Kuzey Kürdistan`da güncel, siyasal gelişmeler ve görevlerimiz“ konulu panelllerin İsviçre Basel ayağı 12 Mayıs Pazar günü gerçekleştirildi.

Panele Sınıf Teorisi Temsilcisi, yazar Muzaffer Oruçoğlu ve Kürt Siyasetçi Sabri Agır katıldı. Moderatörün panelin içeriğine ve Nisan, Mayıs aylarının devrim mücadelesindeki yeri ve önemine ilişkin kısa açıklamasının ardından başlandı.

İlk konuşmacı olan Sınıf Teorisi temsilcisi, tekçi zihniyetin yeni-osmanlıcılık adı altında yeniden üretilmeye çalışıldığını, bunun da Türk-suni eksenli ve Kürdistanı işgal ve ilhakını meşrulastırma çabasını içerdiğine dikkat çekti.

Kaypakkaya”nın diğer sol gelenekten ayırt edici noktalarından birinin Kemalizim meselesı olduğunu ve sol üzerinde kambur olan bu durumu aştığına vurgu yaparak, “Kaypakkaya halen yolumuzu aydınlatmaktadır” dedi. Kürt ulusal hareketinin kazanımlarının özellikle gerilla savaşının basarısı olduğunu dile getiren konuşmacı, bugün müzakere ve çözüm sürecine getiren etmeninde bu olduğunu belirtti.

Ulusal eşitsizlikler, tam hak eşittliğine, işgal ve ilhaka son vermeyen her türlü anlayışlara karşı olduklarının altını çizdiklerini dile getiren konuşmacı, “Türk bayrağının dalgalandığı Kuzey Kürdistan”da gerçekleştirilmek istenen proje eşitsizlikleri içermektedir” dedi. Ortadogu”daki gelişmeleri de ele alan konuşmacı, bugün kemalist Türk devletinin uluslararsı sermayenin çıkarları doğrultusunda şekillendirillmek istenmektedir. Kürt hareketinin Türk devletine yedeklenmek istenmesı ve bu yönlü çabaları da bu plana yedeklenerek tasfiye edilmek içindir. Kürt hareketi savaşın delisi degildir. Ona dayatılan haksız savaşa karşı meşru haklı devrımci savaştır. Bizim görevimiz stratejik devrimci savaşın bayrağını asla indirmemeliyiz diyerek konuşmasını bitirdi.

Mayıs ayının önemine ve devrim şehitlerini anarak konuşmasına başlayan Kürt siyasetçi Sabri Agır, “emperyalist işgalle halkımızı boyunduruk altına alma çabalarına karşı halkımızın mücadelesi sürmektedir” dedi. Sözlerine “İki kutuplu süreçten sonra ve sonrasında tek kutuplu hal alan kapitalizmin insanlığa ezilen uluslara barbarca saldırdığını görüyoruz” diyerek devam eden konuşmacı, emperyalist güçlerin niyetlerini bilmemiz yetmiyor, diğer yandan ezilenlerin ortak örgütlenme ve karşı mücadeleyi koymamızı gerektiriyor.

Kapitalistler, bölgede çıkarlarını devam ettirmek için AKP ve T.C gibi devletlere ve güçlere ihtiyaç duymaktadır. Biz Kürdistan hareketi olarak dallarıyla degil köklerıyle ugraştık. T.C nasıl ABD ile bağlantılı, onunla nasıl savaşılacağının da iyi bilincindeyız. Ve onunla nasıl görüşülmesi noktasını da bilmekteyiz. Fethullahcıların neyi amaçladıklarının da bilincindeyiz” vurgusu yapan konuşmacı, İslam ortadoguda yönetimlere göre karakter kazanmıştır. Türkiye kendi İslamını gerçekleştirememiştir. Fethullayla bunu tamamlamak istemektedir. ABD, İngiltere ve İsrailin bunun arkasında olan güçler olduğunun bilincindeyiz” dedi.

Şia- İslam, Suni-İslam din ideolojisi ile ortadoguda  süreç yürütülmek istemektedir. Asla ortadoğu halklarını bu geri ideolojilerın kaderine terk edilmemesi inancındayız” vurgusu yapan Agır, “T.C ve AKPnin elinden laisizmi alıp laikliğe dönüştürmeliyiz. İnançları T.Cnin oligarşik, diktoryal anlayışına, AKP gericiliğine terk etmemeliyiz” diyerek dikkat çekti.

Komplo sürecini anlatan Agır, esaret sonrası AKP iktidara taşındı. Ulusalcı Ergenokoncu güç deşifre edillerek tasfıye edildi. 2009 yılına kadar Kürt hareketine karşı mesafeli davranma süreci 2010-2011 yıllarında imhaya dayalı sürece evrildi. Bu bir ABD planıydı. 10 bin insanımız Kürdistan`da zindana atıldı. Gerilla güçlerine karşı kimyasal silah kullanıldı. Buna karşı Kürdistan özgürlük hareketinin direnişiyle karşı karşıya kalan T.C bu planını başaramadı. Bu süreçte bir çıkmazla karşı karşıya kalınmıştır. Bu süreci yeni bir örgütlenme yaratılmasını sağlamaya çalısıyoruz. Bu süreç sadece bizlere bırakılması gereken bir durum degildır. Diğer özgür, ilerici güçlerinde bu sürece dahil olması gerekir” dedi. Panelde son sözü alan yazar Muztaffer Oruçoğlu iki bakış açısı olduğuna dikkat çekti. “Birincisi uzay zamanından bakış acısı diğeri yerelliği kapsayan çoban felsefesiyle bakış açısıdır.  Uzay zaman-mekan bakış açısıyla bakıldığında bugün varız yarın yokuz. Derinlikli ve öngörülü meseleleri ele almaktır. Yerel zaman içerisinde bakmak daha gerçekçidir” diyen Oruçoglu, “Kaypakkaya’nın öngörüleri uzaydan bakmaktır. Kırk sene öncesinde temel meselere ilişkin Kaypakkaya’nın öngörülerine ben inanmıyordum. Bugün Kaypakkaya benim düşünümden geridir. Ama Kaypakkaya bugünkü soldan daha ileride durmaktadır” dedi.

Kürtler ergeç bağımsızlıklarını elde edeceklerini vurgulayan yazar, “Ezilen bir ulus bağımsızlığını tatmadan, özgürlük aşkını yaşamadan gelip birleşmez. Zoraki asimillasyona karşıyız, doğal asmillasyondan yanayız.

PKK yerelleri önemseme, demokrasiyi devletten alıp halka vermesı benim hoşuma gidiyor. Ama kuşkuluyum. Baştan bu felsefe, bu pratik güç bır merkezı yapı ve devlet çıkarır mı? Kuskuluyum.

Devrimin amacı yeni yaşamı kurmaktır. Yeni nedir, nüveleri nasıl olacaktır? Eskisi olacaksa yandık. Bunun temellerin atacak, bu nüveleri ortaya çıkaracak bir iki kişi beklemek baltayı yeniden taşa vurmaktır demek” vurgusunu yaptı.

Verilen aradan sonra sorun-cevap bölümüne geçilen etkinlik yoğun soru ve yorumlara konu oldu. Panel, sorulara panelistlerin yanıt vermelerinin ardından sona erdi.