İbrahim Kaypakkaya Anısına Berlin’de Panel

Berlin (13 Mayıs 2013) Berlin’de 12 Mayıs Pazar günü, komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın 40.ölümsüzlük yılı vesilesiyle ‘’Türkiye-Kuzey Kürdistan’da Güncel Siyasal Gelişmeler ve Görevlerimiz ‘’ konulu panel düzenlendi.

Sınıf Teorisi Dergisi ’nin düzenlediği panelde, saygı duruşu ve paneli yöneten arkadaşın kısa konuşmasının ardından  Sınıf Teorisi Dergisi Temsilcisi Kazım CİHAN ilk konuşmacıydı.

K.Cihan, Mayıs şehitleri şahsında devrim ve komünizm için tüm yitirdiklerimizi saygıyla anarak sözlerine başladı.Merkezileşen sermaye gerçeğini görmemiz gerektiğini söyleyen K.Cihan’ın anlatımlarından bazıları şunlardı:

Dünya’da emperyalist sistem yeniden yapılandırılmakta ona bağımlı ülkeler de yeniden dizayn edilmektedir. Eski statü yok ama yeni statüde savaşların tarihte kaldığını ifade etmiyor.İşgaller, bölgesel savaşlar ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler neyi ifade ediyor? Silahlı devrim için başkaldırı döneminin bittiğini,barışçıl dünya düzeninin kurulabileceğini mi gösteriyor?Reel politika adına reformist politika yapanlar doğru mu söylüyor!Devrimci savaş emekçilerin başvurması gereken evrensel bir doğrudur.

TC Devletinin içten demokratikleştirebileceğini savunmak boş bir hayaldir. Azınlıklar, ezilen ulus, cins ve sınıflar gerçekliğinde artık helalleşip kucaklaşma dönemidir diyebilir miyiz!

Bizim reddettiğimiz, devrimci savaşın tarihte kaldığı tezi, burjuva devletin içten demokratikleştirilebileceği, barış adalet hak hukuk argümanlarıyle alkışlanan siyasettir.

Kürt ulusal hareketini meşru demokratik bir savaş olarak görüyoruz. Bunu selamlıyorum. Varlığı inkar edilen Kürt Ulusu’ nun kapıları kırmasını selamlıyoruz. Kürtlerin bazı demokratik haklarını kazanmasına karşı, tutum içinde değiliz.Bu, savaşla elde edilen kazanımların egemenlerce dejenere edilmesine karşıyız.

Türk egemenlerinin stratejisi nedir? Eskisi gibi yürümeyen statükoyu yenilemek..

Rojava ortaya çıkmışken, Kürt Ulusal Savaşı karşısında bitap düşmüşken …bunun mahiyeti Kürtleri entegre etmektir.

Sünni ılımlı islam eksenli ,emperyalistlerin kontrolünde güç olmak istiyorlar.Kürt, alevi gibi kamburlardan kurtulmak istiyorlar. Barış ve çözüm siyaseti bir taktiktir.Bazı biçimsel değişimlerle kendilerini yeniden üretiyorlar. İsyan eden Kürtlere burayı terket, silahını bırak git diyorlar. Ecdadlarına biat etmemizi istiyorlar.Biat etmeyeceğiz. Egemenlerin kitleleri aldatma siyasetine karşıyız. Devrimde ısrar etmeliyiz.

Sınıf Teorisi temsilcisinin ardından diğer panelistler de gündeme dair fikirlerini paylaştılar.

Araştırmacı-yazar Temel DEMİRER konuşmasına Edward Said’in  ‘’Aydının görevi sorun çözmek değil sorunu ortaya koymaktır’’ sözünü hatırlatarak başladı.Özetle de şunları söyledi:

Bugünlerde sıkça ‘’Sen barışa karşı mısın? ‘’ sorusuna muhattabım. Bu soru, kimilerinin hoşuna gitmeyen birşeyleri duymamak, susturmak için kullandığı bir tıkaç…

Bence susmamalı, konuşmalıyız…

Eleştiri, eleştiridir…Yıkıcısı yapıcısı olmaz…

Son aylarda Kürt hareketinin değişik sözcüleri, bir klişeyi tekrarlayıp duruyorlar: ‘’Barış ‘’ gelir, Kürt sorunu ‘’çözülürse’’ Türkiye de bölgenin süper gücü olur!..

ABD’nin Ortadoğu operasyonlarının taşeronu olmaya aday Türkiye’nin yayılmacı bölgesel emellerine ‘’uyum’’un Kürt ve Türk emekçilerine refahtan pay değil, daha ağır sömürü, kan ve gözyaşı getireceğinin bilinmesi gerekiyor. Kürt hareketinin ABD taşeronu Türkiye’nin ‘’hizmetine’’ girmesi, bu hareketi isteklerden bağımsız olarak Ortadoğu emekçi halklarının karşısına geçirecektir.

Sürecin ruhu iktidarın diline yansımamıştır. Gerçekten de ‘’barış süreci’’ denilen gidişatın muktedirleri, Kürt sorununun bir Kürdistan meselesi olduğunu anlamışlar mıdır? Kürdistan meselesi pragmatik ‘’düzenlemeler dışında, toplumsal dokusuyla bir emekçi-yoksul halk sorunudur… AKP pragmatizmi bundan bihaberdir!

Son konuşmacı Devrimci Proleterya temsilcisi Kenan GÜNGÖR’ün anlatımlarından bazıları da şöyleydi: Masaya nasıl oturuldu? Gerillalar savaşı büyütmeye hazırlanıyordu, devlet te üstüne gidiyordu. Devleti çözüme zorlayan etmenler nelerdir?Deniliyor ki,Kürtler masaya oturttu.Bu bir doğrunun ifadesi olmakla beraber eksik ifadesidir.Eğer başında PKK’nin bulunduğu ulusal hareket olmasaydı TC’nin açık imha ve inkarı devam edecekti. Bunu reddetmek direnişi inkar etmek olacaktır. Suriye’deki gelişmeler  içerde Kürt sorununu çözmeden bölgesel bir güç oılunamayacağını gösterdi.İçerde belirli bir istikrar gerekiyordu…

Ulusal bağımsızlık, demokratik özerklik, kürt ulusunun topluluk olarak haklarından vazgeçildi.Neoliberal bireysel haklar üzerinden masaya oturuldu.

Anayasal vatandaşlık, anadil hakkı, yerel yönetimler üzerinden masaya oturuldu.. Anayasa kapsamında getirilen önerilerde BDP de dahil Kürtlerin adı yok.

Panel, iki bölüm halinde gerçekleşti. İkinci bölümde panele katılanlardan sorular alınıp yanıtlar verildi ve ayrıca konu hakkında görüş bildirmek isteyenlere de olanak sağlandı.

Yaklaşık doksan kişinin katıldığı etkinlik  başarıyla tamamlandı..