Britanya; Avrupa Birligi referandumunun anlamı kırk satırmı kırk katırmı?

ingiltere referandumLondra (05-06-2016) 23 Haziaran 2016 tarihi, Britanya için yeni bir dönemin başlangıç mı olacak? Bu ülkede yaşayan vatandaşların önemli bir bölümünün öyle bir beklenti içinde oldukları görülüyor Zira, Avrupa Birliği referandumu 23-06-2016 tarihinde yapılacaktır. Birlik içinde kalmaya evet veya hayır diyen her iki kesim kampanyalarına hız vermiş durumdalar! Her iki kesimdeki zıt görüşlere rağmen bazı ortak yanlarının olduğunu da belirtmek gerekli.

Öncelikle kimler evet diyor ve ne için evet diyorlar kısaca bir bakalım. İktidardaki Muhafazakar Partinin milletvekillerinin çoğunluğu, “sosyalist” lider Jeremy Corbyn’ın kendisi ve önderlik ettiği ana muhalefet olan İşçi Partisinin çok büyük bir bölümü, Yeşiller Partisi, Liberal Demokrat Parti, İskoç Ulusal Partisi,Gallerin Plaid Cymru Partisi ve diğer bazıları.. Bunlar Avrupa Birliği içinde kalınmasında yana oln güçler. Yani AB içinde kalmalıyız diyenler içinde kendilerini sağ yada  sol ve hatta sosyalist olarak değerlendirenlerde var.  Gerekçeleri, ulusal çıkarlarının büyük bir bölümünün Avrupa Birliği‘nde olduğu yönündedir. İhracatın yüzde 40-50 kadarı bu birlik ile yapılıyor. Ekonomik, sosyal, politik ve güvenlik bakımından birlik  içinde kalmak Britanya için daha faydalı olacağı görüşündeler. Britanya zaten Euro para biriminde değil, şengen vizesini onaylamış değil. Ulusal sınırların korunması ve bu bağlamda bazı Avrupa Birliği yasalarına çekinceler konulmuş ve uygulamalar Britanya’yı bağlamamaktadır. Bunlar Britanya’nın AB içindeki ayrıcalıklarıdır diyorlar. Elbette yaptığımız bu genelleme dışında birbirleriyle ayrışan noktalar var ancak kısa ve öz olarak söylenenler bunlardır.

İkincisi gurup ise “AB’den çıkmalıyız” diyenler. Demokratlar, liberallarin bir bölümü, anarşistler, ırkçılar, faşistler, anti-faşistlerin bir bölümü, çevrecilerin bir kesimi, bazı önemli patronlar. Yani hayır diyenler de genel politik bakışta birbirlerine tamamen karşıt güçlerin bir bölümünden oluşmaktadır. Tıpkı  “evet” diyenler gibi. “Evet” yada “hayır”cıların gerekçelerinde farklılıklar olsa da, aynı politik sonuçlarda birleşmiş durumda olduklarını düşünüyoruz. İlginç bir politik bir fotograf! Anlaşılıyorki hayat zıt olanları bazen yan yana getirebilir yada en yakınları birbirlerinin uzağına itebilirmiş!

AB’ye Hayır diyen faşist-ırkçı gurupların yaklaşımları tahmin edilebilir: “Britanya yabancıların istilasına uğramış durumdadır. Ülkede mevcut iş imkanları, olanakları, önemli ölçüde biz yerlilerin ellerinde alınarak yabancılara verilmiştir. Britanya Britanya’lılarındır. Yabancıları istemiyoruz. Ülkenin mali imkanlarının bir bölümü AB’ye üye olan ancak ekonomik bakımında zayıf olan kriz içindeki ülkelere aktarılıyor, bunu kabul etmiyoruz. Dahası, Türkiye yakın zaman içinde Avrupa Birliği üyeliğine alınacak. 80 Milyon nufuslu ve her yıl nufusu 1 milyon artan dinamik bir toplumun AB’ye giriyor olması, Britanya’yı yaşanmaz hale getirecektir” deniliyor. Ayrılmak İçin oy kullan (Vote to Leave) kampanya hareketi bu söylemin en vurucu kesimini oluşturuyor.

Yine Hayır’cıların diğer bir bölümü olan ilerici kesim ise “AB emperyalist bir projedir. Emperyalist globalizm dünya haklarının başına bela bir gelişmedir. Bunun başını çeken önemli güçlerden biri Avrupa Birliği’dir. AB’ye “evet” demek onun bütün gerici yasalarnını, uygulamalarını ve hedeflerini kabul etmek demektir. Globalizme “evet” demek, hak kesintilerinin, yaşam standartlarının kısıtlanmasının devam edilmesine evet demektir” biçiminde meseleye yaklaşmaktadırlar. Kısa ve özet olarak söylenenler bunlardır.

“Evet”çilerin birinci grubunun savları bellidir. Emperyalist tekelleri, sermayeyi dahada güçlendirmek, önünü açmak, her türlü yatırım imkanı, kar ve fırsatı sonuna kadar önlerine sunmaktır. Daha fazla egemenlik üretmek, bu egemenliği derinleştirmek  esas amaçlarıdır. Bunların, yoksulların durumlarını düzeltmek için lafta dahi ileri sürdükleri hiç bir proje yok. Bunu biliyoruz. Dahası, sermayenin politik sözcülerinin büyük bir bölümünün “iktidar olması durumunda Britanya için feleket olur” dedikleri İşçi Partisi lideri Jeremy Corby’nin de bu sermaye kesimleriyle aynı tutum içinde bulunuyor. “İktidar olması durumunda Britanya için felekat olur” dedikleri J. Corbyn, bu politik duruşuyla sermaye için nasıl bir felekete yol açacak? Referandum tartışmalarının başlarında “muhafazakarların önümüze sürdükleri suni bir gündemdir bizi ilgilendirmez” demişti J. Corbyn. Bu yaklaşımı doğruydu. Sonra bu doğru tutumundan her nedense (!) geri adım attı?

Referandum konusuna biraz daha yakından bakalım. UKİP Partisi ve diğer bazı ırkçı gurupların yerli olmayan göçmen emekçilere ve insanlara karşı faşist propagandaya özel önem vermiş durumdalar. Bunlar “hayır”cıların bir kesimini oluşturmakta ve bunlara kalsa, bir teki bile kalmayana kadar bütün yabancıları kapı dışarı etmek ve silip-süpürmektir.Yani AB’den çıkma gerekçeleri yoksullara, diplere itilmiş emekçilere; göçmenlere yeni olanaklar yaratmak, yaşam standarlarını yükseltmek değil. Haksız-gerici savaşlara karşı tutum almak ise hiç değil. Faşistler dünyanın hiç bir yerinde ezilenlere dönük böyle bir savunu içinde olmamışlardır. Britanya bir istisna olamaz. Biritish faşistlerinin yaptıkları yada yapmak istedikleri yabancı düşmanlığı temelinde rıkçılığı faşizmi iktidara taşımak ve halkları birbirlerine düşman eylemek. Bunu biliyoruz. “AB’ye hayır” demelerinin esas nedeni budur. Bu noktada esas olarak ilerici-devrimci güçlerin “hayır” söylemleri üzerinde durmak gerekebilir. Emperyalist globalizme karşı olmaktan hareketle Britanya’nın AB’de den çıkmasını istemek, yerli ve göçmen emekçiler için ne ifade edecektir? Diyelim ki referandum sonucunda Britanya AB’den ayrıldı. O durumda halkın sırtına yüklenmiş bulunan ağır ekonomik yük ve kesintiler bakımından ne gibi olumlu değişiklik olacaktır? Örneğin, AB’den çıktık, halkın sırtına yüklenmiş emperyalist saldırganlık savaşının giderleri son bulacak mıdır? Emeklilerin ve diğer toplum kesimlerinin düşürüldüğü zorluklarda ne gibi iyileştirmeler olacağı düşünülmektedir? Halkın mücadele yolu ile kazandıklarını, kesintilerle kuşa çevirilen ücretlerin durumunda ne gibi bir gelişme olacaktır. Üniversite öğrencilerine yüklenen ağır borç yükü ne olacaktır? Eğitim, sağlık, ulaşım vb üzerinde, emekçiler için ne gibi düzeltmeler olacaktır? Göçmenlik sorunlarının çözümüne yönelik politik değişiklikler olacak mıdır?. Bu sorular çoğaltılabilinir!  Önemli söylemlere ve tezlere rağmen ilerici güçlerin somut olarak bu sorulara ikna edici cevapları yoktur. “Hayır çıkarsa Cameron iktidarı bitecek” miş(!) iddiasında olanlar var. Meseleyi sistem değilde, sadece başbakan Cameron’un şahsi kötülüğü ile açıklamak politik darlıktır. Tamam, diyelim bitti. Sonuç? Ve diyelim ki Cameron’un yerine Jeremy Corbyn’in İşçi Partisi veya Liberaller hükümete geldiler! Bunların iktidarında, emekçi örgütlenmelerinin ileri sürdükleri haklı ve yerinde istekler yeni hükümet tarafından karşılanacak mıdır? Muhafazakarların bugün yaptıkları ve yapmaya devam ettikleri hak kesintileri vs projeler İşçi Partisi döneminde alınan kararlar değil miydi? Bu kararların bir bölümü İşçi Partisi hükümette olduğu dönemde zaten hayata geçirilmemiş miydi? Bugün Lideri değişmiş olması nedeniyle İşçi Partisi emperyalist bir parti olmaktan çıkıp, ilerici, emekten yana bir parti konumuna mı dönüştü diye düşünülüyor? Bu güçlerin halktan, emekten yana ciddi bir programları var mıdır? İşçi Partisinin başına yeni bir liderin gelmesi ve bazı küçük söylem değişikliklerin amacı, altta birikmiş ve patlamaya yol açacaklarından korktukları kitle basıncını uygun şekilde bu kanala yöneltmek ve kitleleri olmayacak beklentilere sokmak amacı gözönüne alınıyor mu?  Kaldıki işçi Partisinin esası ve lideri Avrupa Birliği’ne evet diyenlerin arasında değil mi?  “Bizi İşçi Partisi ilgilendirmez” deniliyorsa o halde başka hangi partinin iktidar olma şansı var? Mesela sistem içinde de olsa bugün iktidara gelme şansı olan ilerici bir güç var mı? Yok! Bu açıdan bakıldığında bile güncel siyaseti halkın lehine etkileme en azından bugün için pek olanaklı görünmüyor. AB’ye evet yada hayır demenin bu bakımdan doğru bir politik tutum olamaz. Suni bir gündem olarak iktidardaki Muhafazakar hükümet ve sermaye tarafından halkın önüne getirilmiştir. Bu politikanın sahibi olan ”hayır”cı ırkçılar ile “evet”çi gericilerin amaçları halkları düşmanlaştırmak ve Avrupa Birliği’ den yeni ayrıcalıklar elde etmek çabasıdır. İlericilerin ise “evet” yada “hayır” diyerek bu suni temel üzerinde tepinmelerinin bir anlamı yoktur ve doğru bir politik yaklaşım olarak görmüyoruz. Gerici ve faşist güçlerle aynı zemine düşülmemelidir. Irkçıların ve faşistlerin zihniyeti bellidir. Ancak ilerici güçlerin yaklaşımlarının ayakları havada kaldığını görememeleri tuhaftır.

Peki ne yapılmalıdır? AB’de kalmak yada kalmamak kampanyasının, yoksulları ilgilendiren gerçek bir konu olmadığını söylemiştik. Suni bir gündem olarak evet veya hayır demek zıt gibi görünsede, gerçek durum şudurki emekçilerin çıkarları değil, esasen sermayenin çıkarları temelinde milliyetçi-faşist propagandalar yürütülmektedir. Bu referandum ile Britanya sermaye sınıfı kendisini daha bir konsolide etmeye çabalamaktadır. Ekonomik kizin sebebinin kapitalizmin kendisinden kaynaklı olduğu  değil de, göçmenler olarak  gösterilmektedir. Yerli halkın dikkati yanlış noktalar üzerine çekilmektedir. Bizce referandum kampanyası bir fırsat olarak görülmeli ve ilerici-devrimci güçler, hem ağır sömürüye yol açan emperyalist globalizme ve onun her türden  gericiliğine ve hemde yereldeki ırkçı-faşist güçlerin politikalarına karşı, Karl Marks’ın vakti zamanında ileri sürdüğü Sosyalist Avrupa Birliği savunusunu yapılmalıdır. Onun dışandaki bir yaklaşım, tüm iyi niyetlere rağmen, halkı iki gerici kesimin hizmetine sokar. Güncel siyaset adına iki gerici güç arasına sıkışmak, iki karşı-devrimci akım arasından birine taraf olmak gibi bir zorunluluğumuz ve mecburiyetimiz yoktur. Zira, gericilerin ileri sürdüklerinde halkın hiç ibir çıkarı yoktur. Her iki çözüm halka yabancıdır. Yerli ve göçmen halkı birbirlerine düşmanlaştırma politikasıdır. Kısacası, “sağdan hayır çağrısı” ile “soldan hayır çağrısı” yada “sağdan evet çağrısı” ile “soldan evet çağrısı”nın vardığı yada varacağı hedef aynı olacaktır. Yanlış politik tutum bizi gericiliğin sahasında top oynatmaya götürür ki bu bizim işimiz olmamaklı! Sömürüye, hak gasplarına, ırkçılığa ve faşist hareketin yükselişine ve gerici yasalara vb karşı, yerli ve göçmen işçi sınıfının, emekçilerin ve tüm halkların kardeşliği için Sosyalist Avrupa Birliği şiarını yükseltmek izlenmesi gereken doğru çizgidir!

Bizler, ne global kapitalizme nede lokal sınırlara hapsedilmiş bir politikaya evet diyemeyiz. Zira, ezilen halklara ve işçilere, kötünün iyisini seç çağrısı yapmak bizim işimiz olamaz. “Yeni Bir Yaşam” yada “Yeni Bir Dünya” adı olan, Sosyalist Avrupa Birliği’ çağrısı tek devrimci seçenektir.

YÜZ ÇİÇEK AÇSIN KÜLTÜR MERKEZİ (LONDRA)

Haziran 2016