Çok kutuplu emperyalist dünyanın selfileri!

PutinObama17.05.06.2014İçerisinden geçtiğimiz dünya şartlarındaki çok kutuplu emperyalist dünya gerçekliği, emperyalistler arası çelişkilerde de çeşitli biçimlerde kutuplaşmalarda yaşanan çatlaklarla sürmektedir

HABER MERKEZİ (05-06-2014)- Suriye‘de gerek şiddet gerekse de diplomatik bütün kanalları, manipülasyon ve psikolojik savaşları kullanarak başarı elde edemeyen ABD ve AB emperyalist bloklarına karşı, Rusya emperyalizminin başını çektiği bloğun tartışmasız başarı süreci devam etmektedir. Özellikle ABD ve AB emperyalist blokları, Sudi Arabistan, Katar ve Türk devletini kullanarak harcanan on milyarlarca paraya karşın, Rus emperyalizmin uşağı Esad’ı deviremedi. Aynı şekilde her an yedek güçleri konumundaki Birleşmiş Milletler vs gibi uluslararası düzlemdeki kurumları da kullanarak Cenevre Konferansları üzerinden bir baskılanma yaratabildiyse de Rusya emperyalizmin manevraları ve taktikleriyle bu basınç boşa çıkarılarak giderek zayıflayan bir hal aldı. Bu durum, sadece ABD ve AB emperyalist bloklarına vurulan bir darbe değildi aynı zamanda Sudi Arabistan, Katar ve Türk devletine de vurulan önemli bir darbeydi.

ABD ve AB emperyalistleri Suriye’de planladığı gibi hareket edemiyor

Suudi Arabistan krallığı Körfez İşbirliği Konseyi (KİK)‘ni bizzat ABD emperyalizminin kumandasında, İran karşıtı siyasi ve askeri birliğe dönüştürme çabaları da sonuçsuz kaldı. Sudi krallığına karşı bu süreçte, KİK içerisinde ciddi bir muhalefet yükselirken bu plan da şimdilik başarısız oldu.

Diğer taraftan yine Suudi Arabistan feodal gerici devletinin, Lübnan’da da Hizbullah’ı iktidardan uzaklaştırma operasyonu sonuçsuz kalırken, bu durum Arabistan yönetiminde bazı değişikliklere gidilmesine yol açtı.

Libya’da Kaddafi’nin devrilmesinden bu yana bir türlü siyasi istikrarın sağlanamazken, krizler içerisinde yüzen ülke genelindeki atmosfer devam etmektedir. Ve fakat Libya ordusu içerisindeki general Halife Hafter komutasındaki askeri güçlerin, Müslüman Kardeşler ve El Kaide bağlantılı Ensaru’ş- Şeria vd örgütlere karşı, Bingazi’deki terör örgütlerini ve Mısır bağlantılı Müslüman Kardeşler örgütünü temizleyeceklerini ve operasyonları yoğunlaştıracaklarını vurgulayarak harekete geçti. Libya Özel Kuvvetler Komutanı Veniz Buhamede ve Hava Savunma Kuvvetleri Komutanı Cuma el-Abani de Hafter’e desteklerini sunarken, “Libya’yı terörden temizlemek ve ülkenin birliğini korumak için onur operasyonuna katıldığımızı ifade ediyoruz“ diyerek hükümete ve radikal İslamcı gruplara savaş açtıklarını ilan etti.

Tıpkı Suriye’de El- Nusra ve tabii ki Irak’da IŞİD vd çetelerin, ABD ve AB emperyalist blokların yönlendirmesiyle Arabistan, Katar ve Türk devletinin desteklediği ve bizzat organize ettikleri bu çetelerin ağır yenilgileri karşısında kuyruklarını gizleyerek gerisin geriye adımlar atıklarını söyleyelim. Gerek Irak gerekse de Suriye’de bu tür çetelerin ağır kayıplar alması ve başarısızlıkları karşısında ABD ve AB emperyalist blokları başta olmak üzere Arabistan, Katar ve Türk devletinin de bazı siyasal yörünge değişiklikleri içerisine girdiğini belirtelim.

Erdoğan stratejik uşaklığının teminatını verdi

Bu noktada ABD emperyalist hegemonyasının önce Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve akabinde de Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP)’nin ikinci ve eş genel başkanlığıyla övünen Erdoğan’ın da tezkeresini alarak, bu stratejik uşaklık görevlerine hazır olduğunu gösterdi.

Özellikle ABD emperyalizminin, Suriye’de körüklediği askeri saldırı, tehdit ve şantajlarından vazgeçmek zorunda kaldığı, İran’la nükleer görüşmelere oturmak zorunda kalması gibi gelişmeler karşısında Türk devleti ve Arabistan krallık rejiminin, hem Arap dünyası hem de Ortadoğu’da teşhir olması, iyice yalnızlaştıklarına güçlü işarettir. Bu durum karşısında Arabistan rejimi, İran‘la yakın süreçte karşılıklı yumuşama konseptine girdi. Dışişleri bakanlıkları düzleminde karşılıklı ziyaret davetleri-teklifleri ve görüşmelere hazır oldukları beyanıyla sıcak mesajlar eşliğinde, sürece yön verdiklerini vurgulayalım. Kuşkusuz oldukça uzun süreden beri Arabistan ve İran restleşmesi ve her alanda birbirlerini tecrit operasyonu karşısında bu değişiklikleri, çok kutuplu emperyalistler arası çelişki ve bunun silüetleri olarak Suriye başta olmak üzere, Rus ve Çin emperyalist bloklarının nüfuzlarını arttırmasının sonuçlarıdır. Nitekim, tam on yıla varan karşılıklı görüşme sürecinin ardından Rusya ile Çin emperyalist devletleri, 30 yıllık doğal gaz anlaşmasına imza attı. Zira en büyük doğal gaz müşterisi konumundaki Avrupalı emperyalist devletler ile Ukrayna krizi nedeniyle sorun yaşayan Rusya emperyalizmi, alternatifsiz ve çaresiz olmadığını da göstermiş oluyordu. Aynı yakın süreçte Çin ve Rus emperyalist blok devletlerinin de içerisinde yer aldığı Asya’da, İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı (AİGK) 4. Zirvesi Şanghay’da gerçekleştirilerek yaşadıkları yüzyılın Asya’nın olacağı yönlü açıklamalarıyla fikirbirliğine vardıklarını ilan ediyordu. Anlaşılıyor ki ABD ve AB emperyalist bloklarına karşı Şanghay Beşlisi başta olmak üzere çok kutuplu emperyalist dünyanın önümüzdeki süreçlerde halleri, ekonomik temel başta olmak üzere siyasi ve diğer alanlardaki gelişmelerin oldukça keskin rekabetleri ve emperyalist blok ve kutuplar arası çatışmalı geçeceğini göstermektedir.

Türk devleti Irak Şam İslam Devleti‘ne destek veriyor

Mısır’da da Sisi darbesi karşısında adeta sessizleri oynayarak ortacı bir yol izleyen ABD ve AB emperyalist bloklarına paralel Arabistan devleti de yaşanan süreci pragmatist politika izleyerek geçiştirdi. Ve hatta daha da ileri giderek, o süreçlere kadar bizzat finansörü olup desteklediği ve dünyanın yaklaşık 84 ülkesinden örgütlediği 80 bin kadar unsuru Türkiye üzerinden Suriye’ye geçirdikleri El- Nusra, Müslüman Kardeşler ve IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) gibi örgüt ve çeteleri, terör örgütleri ithamıyla nitelendirerek nispet yapmaktan da geri durmadı. Türk devleti de aynı şekilde bu stratejik uşaklıkta rolünü oynayarak gereklerini yerine getirdi. Fakat bu son süreçteki taktik manevraların ve Rusya emperyalizminin ve tabii ki uşağı azınlık diktatörlüğü Esad rejiminin, görece askeri ve siyasi başarısı sonucu olarak Arabistan krallık rejimi gibi El- Nusra ve IŞİD’e karşı mesafeli yaklaşırken, nihayetinde Dışişleri Bakanı nezdinde ABD ve AB emperyalist devletilerin maşası Suriye Ulusal Komisyonu (SUKO)’ nun faaliyetlerini de esasta Türkiye sınırlarında yürüttüğü itirafıyla da gerçekliği sözlü olarak kabul ederken, bütün yaşananları doğrular nitelikte hareket etti. Aynı şekilde kısa bir süre önce PYD’nin liderlerinden Salih Müslim “IŞİD, Türk devletinden büyük destek görüyor, Türkiye sınırlarındaki Jarablus (Karkamış) ve Tel Abyad (Akçakale) sınır kapılarında kontrol IŞİD’de, Türk devleti IŞİD’e destek olmadığını söylüyor ancak IŞİD’in kendisi son bir hafta içerisinde Karkamış’tan, 200 kişinin IŞİD’e katıldığını söylüyor, bu da gösteriyor ki Türkiye’nin, Suriye rejiminin, Suudi Arabistan’ın, herkesin bir IŞİD’i var ve aldıkları desteğin önemli bir kısmı Türkiye’den’’ diyerek kaygılarını dile getirdi. Türk devletinin para, silah ve araba yardımlarıyla özellikle MİT’le görüşme ve ilişkiler geliştirdiğini bizzat çete üyeleri de yayınladığı çeşitli videolarında paylaşarak gerçekliği ifade etmektedir.

Ukrayna’da ABD ve AB yanlısı bir iktidarın olması Rusya’nın sürece hakimiyetini engelleyemedi

Mısır’da Mayıs ayının son haftasında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri akabinde, Mısır devletinin başına geçecek yönetimin Arap Birliği içerisinde daha etkili bir yönelim içerisine gireceği söylenebilir. Bu noktada Mısır’ın Suriye, Lübnan, Libya, Irak, Fas, Cezayir vd bir çok Arap ülkesinde daha etkili bir pozisyon alarak hareket edeceği söylenebilir.

Aynı şekilde önce Ukrayna’nın bizzat içerisinde yer alan, mevcut Rus yanlısı yönetim karşıtı milliyetçi gösteriler ve akabinde ABD ve AB yanlısı iktidarın yönetime gelmesi ve hemen sonrasında doğu kesimlerindeki özellikle Kırım, Donetsk ve Lugansk bölgelerindeki referandumda çıkan bağımsızlık yanlısı eğilimler karşısında, Rusya emperyalizminin daha fazla etkisi de göstermektedir ki bugünün çok kutuplu dünya koşullarında, tek başına herhangi bir emperyalist bloğun, kendi başına buyruk olarak istediği gibi at oynatamayacağı gerçekliğidir.

Rusya özellikle siyasi ve Çin ise ekonomik olarak Ortadoğu’da önemli mevziler elde etti. Bu anlamda ABD emperyalizminin tek başına Ortadoğu tasavvuru ve kurgusunun da oldukça zayıfladığı ve çok kutuplu emperyalist dünya şartlarında düşünelemeyeceği de görülmelidir. Bu somut ve güncel nesnel gerçekliği ABD ve AB emperyalist bloklarının stratejik uşakları Arabistan, Türkiye, Katar vd ülkelerde yeterince anlamış olacaklar ki dönemsel politikalarında yukarıda ifade etmeye çalıştığımız taktiksel yönelimlerinde bir dizi değişikliklere gitmek zorunda kaldı. Özellikle ABD ve AB emperyalist bloklarının Arabistan, Katar ve Türkiye üzerinden düşman sınıfına koyduğu Suriye, İran, Lübnan vs gibi ülkelerin, rakip Çin ve Rusya emperyalist bloklarına uşaklık ve yakınlıkları da küresel destek bakımından zayıf kalmalarına güçlü zemin yaratmaktadır.

Emperyalistler arasındaki çıkar dalaşı derinleşiyor

Bütün bu ve buna benzer gelişmeler karşısında çok kutuplu emperyalist bloklar arasındaki karşılıklı zayıf noktaları ve halkaları, müzakere masalarında alışıldık bir şekilde karşılıklı koz olarak kullanılagelmektedir. Öte yandan Sudi Arabistan’ın İran‘la yakınlaşması ya da görüşmelere ve müzakerelere başlaması, Suriye ve Lübnan’da Esad ve Hizbullah’ın güçlü etkisini sürdürmesi, Irak’ta Maliki yönetiminin etkisini sürdürüyor olması, Mısır’da Sisi önderliğinde yönetim mekanizmasının devam ettirilmesi vb vd gelişmeler Arabistan, Türkiye, Katar ve Güney Kürdistan’da Barzani vb ülke ve yönetimlerin ABD emperyalizmine stratejik uşaklıkta, Rusya ve Çin eksenli diğer emperyalist bloğuna doğru saf değiştireceği gibi yanılsama içerisinde olunmamalıdır. Zira çok kutuplu emperyalistler arası çelişki ve rekabet ve onların her bir ülke ve coğrafyalardaki stratejik uşaklarının birbirlerine karşı tutumlarında köklü bir değişiklik söz konusu değildir. Öylesine kolay bir şekilde bir emperyalist bloktan başka rakip bir emperyalist bloğa uşaklıkta, transferlerin olmayacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Şimdiki çok kutuplu emperyalist dünya gerçekliğinde, uluslararası emperyalist sermayenin derinleşmesi ve merkezileşmesi düzleminde bu durumu değerlendirdiğimizde, bu tür yer değiştirmelerin bizzat emperyalist efendiler tarafından tayin edileceği kabul edilmelidir. Suriye’yi elden çıkarmamakta direten Rusya emperyalizminin bu durumunu da aynı şekilde anlamak ve kavramak gerekmektedir. Gerisi ham hayal bir durumdur. Bütün gerici transferler de dahil emperyalist kapitalizm gerçekliğine karşı ve onu köklü temelde devrimci dönüşümle alt ederek radikal devrimci sosyalist başka bir dünya ve yaşamın kesinlikle mümkün olduğu bilinciyle, proleter dünya devriminin bir parçası olarak Türkiye- Kuzey Kürdistan’da Sosyalist Halk Savaşı bayrağını yükseltiyoruz.