ADHK (12-07-2014) Türkiye-Kuzey Kürdistan’da, 10 Ağustos 2014 tarihinde Cumhurbaşkanlığı seҫiminin birinci tur oylaması yapılacak, birinci turda sonuҫ alınamazsa 24 Ağustos 2014 tarihinde ikinci turu yapılacaktır. T.C devletinin ulusal ve uluslararası alanda en üst düzeyde kimin temsil edeceğinin belirleneceği bir seҫim(!) olacak. T.C devletinin anti-demokratik, faşist anayasasının belirlediği yetkiler ve sorumlulukların önümüzdeki 5 yıl boyunca, kim tarafından yerine getirileceğinin kararının verileceği bir seҫim turu olacaktır. „Türk milleti adına“, „devletin varlığını ve Türk milletinin bölünmez bütünlüğünü, T.C.‘nin şan ve şerefini koruma“, „anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu ҫalışmasını gözetme“ görevini yapacak ve başkomutan olacak bir cumhurbaşkanı seҫilecektir. Kısaca, mevcut rejimin sürekliliğini sağlayacak bir seҫim ve bunun temsilini sağlayacak bir kişi belirlenecektir.
Halkın kendisinin belirlemediği ve hiҫ de ihtiyaҫ duymadığı bir seҫim halka yaptırılacak ve böylece adına „demokratik bir seҫim“ denilecektir.Halkın sadece seyirci olduğu, aktif katılımcısı olmadığı ve bu koşullarda da olamayacağı bir „Referanduma“, halk sürüklenecektir. Bu yolla da, Cumhurbaşkanlığına ve O’nun yapacaklarına da meşruluk kazandırılacaktır. Ne yaparsa yapsın „halkın iradesini alarak geldik ve halk adına hareket ediyoruz“ denilecektir.Adayları halk belirlemedi ve belirleme hakkına da sahip değil, ama şu veya bu şekilde seҫmeye zorlanıyor. Dolayısıyla bu referandum, demokratik değil, anti-demokratiktir. Halkın, kendi taleplerini sunma ve propagandasını yapma hak ve olanakları yoktur.
Adaylardan Selahattin Demirtaş, Türk egemen sınıflarının farklı kliklerinin temsilcileri olan Recep Tayyip Erdoğan ve Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu‘na karşı kendisine farklı misyonlar yükleyebilir, ki, onlardan farklıdır da. Demokratik bir siyaseti temsil etmektedir, ama bu yöntemle ve bu rejimin belirlediği faşist yasa ve yönetmeliklerle sistemin ҫarkını tersine ҫeviremez. Ancak , esasa dokunmayan yüzeysel bazı değişik uygulamalar yapabilir. Ezen ve ezilenler arasındaki ҫelişkilerin ve farklılıkların giderilmesini ya da yokolmasını sağlayamaz. Ve zaten böyle bir iddiası da yok. Kürt ulusal sorununun köklü ҫözümünü sağlayamayacaktır. İstemeyerek de olsa, mevcut faşist diktatörlüğün meşru görülmesine ve onaylanmasına basamak olacaktır. Kimi siyasal hareketler, bu seҫime, olduğundan farklı misyonlar yükleyerek, oy kullanmayacak veya adaylarını desteklemeyecek olanları neredeyse „hain“ olarak değerlendirecek kadar ileri gitmektedirler.
Biz, halka zulmeden devletin en üst düzeydeki yöneticisinin seҫilmesine araҫ olmayacağız. Gerici ve faşist adaylar Recep Tayyip Erdoğan ve Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu’nu teşhir etmekten geri durmayacağız. Ama bu seҫimi de boykot edeceğiz.
Halkların kendi mücadele iradesiyle yaratacağı meclisler ve onların oluşturacağı organlar halkların tercihi olmalıdır!
ADHK (Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu)