Devlet Terörü Tırmanıyor, Saldırılarda Sınır Tanımıyor! Rıza ÖZTUNÇ

Son zamanlarda üzerinde çokça konuşulan ve tartışılan, tv proğramlarında gündemler yapılıp tartışmaların sürdürüldüğü ve yoğun analizlerın yapıldığı, aynı zamanda bolca yazılıp çizildiği, Türkiye- Kuzey Kürdistan tarihinde ve moda bir deyimle, kritik bir seçime hızla gidiyoruz. Bir haftadan az, sayılı günler kaldı.

Sonuçları itibarıyla bütün toplumsal kesimleri ilgilendiren bir seçim olacağını ve de 21 yıldır toplumun büyük ezici çoğunluğunun  derin sıkıntılar yaşadığı,bunaldığı ve adeta nefes alamaz duruma gelmiş olmaları nedeniyle, tüm ezilenler ve emekçiler cephesinden de oldukça dikkat,hassasiyet ve duyarlılıkla takip edilmektedir.

21 yıldır aile ve çevresiyle tam bir saltanat alemi ve sefası sürdüren ve kurmuş olan burjuva klik, tüm devleti, tüm kurumlarını ve en ücra köşelerine kadar kendi şubelerine çevirmiş ve gasbetmiş durumda. Aile ve çevresi ve iktidarıyla faşist baskı ve tahakkümü her geçen zamanda daha da yoğunlaştırıp⁸ koyulaştırarak, tam bir soygun ve talan düzenini hayata geçirmiş durumda. Yıllardır ilmek ilmek işlediği, her daim sarıldığı siyasal İslamcı gerici siyasetle, kendine bağlı önemli bir kitlesel hareket yarattı ve taban tuttu. Müslüman toplumlarda en temel kullanışlı ve alıcısı olan enstürümanlardan biri olan din  ve milliyetçilik; bizim cenahta daha çok ” Türk-İslam Sentezi” diye ifade ediliyor. Ama ben bu iktidar için “İslam-Türk Sentezi” demenin daha doğru olacağını düşünüyorum.

Bu devletin temelinde, hatta Osmanlı da dahil, kuruluş mayası ve harcında  Türklük ve İslamcılık başından beri hep vardır, temel eksenini bu iki unsur oluşturur. Tarihte dönem dönem  Türklük vurgusu, dönem dönemde İslamcılık vurgusu öne geçmiştir,yer değiştirmiş ama hiçbir dönem biri tek başına olmamıştır. İkisi birlikte bu tekçi-faşist ve soykırımcı devletin harcı ve çimentosu olmuştur.

Bugün mevcut iktidar tüm devlet kurum ve kuruluşlarında, bütün kurum ve temsilciliklerini ve yıllardır yalan ve malipilasyona dayalı sürdürüldüğü iktidarını, bu seçimi tekrar almak ve saltanatını devam ettirmek için devreye sokarken, yıllardır adım adım ele geçirdiği %95 medya alanını da devreye sokarak, tüm alan ve cephelerde seçim propagandasını sürdürmektedir.

İktidarını ve kurmuş olduğu soygun düzenini korumak ve  teslim etmemek için, her türlü provakatif tavırları sergilemeye çalışıyor. Korku ve tedirginlik içinde. Çünkü 21 yıldır sürdürdüğü talan düzeninde elde ettiği rant ve soygunlarını, diğer burjuva kliğin iktidara geldiğinde hepsi olmasada bir bölümünü açıga çıkarabileceği, pisliklerin ortaya saçılacağı ve yargı yolunun açılabileceğini düşünüyor. Bunca yıldır ülke kaynaklarının soyulup talan edildiği, yandaşlarına peşkeş çekildiği, işçilerin ve emekçilerin açlıga ve sefalete sürüklendiği bir süreç yaşandı , yaşanmaya devam ediyor. Ve bunun sebebi de mevcut bu iktidarın izledi halk düşmanı politikalardır.

Bu yüzden rakip burjuva klige karşı iktidarını korumak ve ne pahasına olursa olsun teslim etmemek için her alanda ve her koldan saldırıyor, onları geriletip iktidarını devam ettirmek istiyor.

Daha önce de sürekli yaptığı ve karşılığını aldığı gibi; gerici,mesepçi ve  şovenist tüm argümanları kullanarak kitleleri ayrıştırıcı,kutuplaştırıcı ve nefret dilini kullanarak, provakasyonlarla korku iklimini yaratıp hızlandırarak,  kitlelerin sandığa gitmesini engellemeye ve çeşitli yöntemlerle yine seçimi gasbetmeye çalışıyor.

Devrimci-Demokratik Güçlere Karşı Saldırılar

İktidarını burjuva rakiplerine karşı korumak için kıran kırana bir mücadele sürdürürken; esas ve stratejik saldırısını devrimci- demokratik ve sosyalist güçlere karşı sürdürmektedir.

Genelde bu saldırılar periyodik aralıklarla sürekli yapılmakla birlikte, bir yıldır veya altı aydır daha bir yoğunlaşarak ve saldırıların kapsam alanı ve çemberi daha da genişletilerek devam ettirildi.

Bilindiği gibi, öncelikle arka arkaya sanatçıların konserleri yasaklanmaya ve sanatçılar hedef gösterilmeye başlandı. Çeşitli bahanelerle grevler, festivaller yasaklanmaya, sokak müzisyenleri hedef alınmaya ve rahatsız edilmeye ve hatta çok yakın zamanda, “Ölürüm Türkiyem” türküsünü söylemediği için ırkçı birisi tarafından İstanbul’da bir genç bıçaklanarak kadledildi. Daha öncede yine Ankara’da aynı türküyü “söylemedi” diye bir müzisyen saldırıya uğramış ve kadledilmişti. Bunlar, milliyetçi-ırkçı ve şoven duygularla işlenen cinayetlerden birkaç örnek. Şimdi bu hava seçim atmosferinde Türkiye-Kuzey Kürdistan sathında estirilmeye çalışılıyor. Son Erzurum’da yapılan saldırı ve  provakasyon,  bu kirli anlayış temelinde ve ajitasyonla yapıldı

Yine daha önce Kürdistani medya temsilci, yazar ve gazetecilerine yönelik haber kaynaklarını kesmek için operasyon yapılarak yirminin üzerinde insan gözaltına alınmıştı ve bunlardan 16 tanesi tutuklanmış ve halen hapishanedeler. Mahkemeleri devam ediyor.

Yakın zamanda yine Kürdistan’da gazateci, hukukçu, sanatçı ve milletvekili adaylarına yönelik geniş kapsamlı bir operasyon daha yapdı.Bir sürü insan gözaltına alında.Amaç, bölgede zaten binlerce  parti çalışanı içerde olan HDP ve şimdiki ismiyle Yeşil Sol Parti’yi çalışamaz ve hareket edemez duruma getirmek,seçimleri sabota edip, kendi lehine çevirmektir.

Kürdistan’da sürekli ve aralıksız süren devlet terörü ve operasyonları, batıda da devrimci-demokratik ve sosyalist güçlere karşı  devam etmektedir.

ESP(Ezilenlerin Sosyalist Partisi), SGDF ve ETNA Haber Ajansından gazetecilere yönelik operasyonlar yapılarak, ESP Eş Genel başkanı Şahin Tümüklü olmakla birlikte gençlik ve gazetecilerden tutuklananlar oldu. Ayrıca yine son zamanlarda, Yeni Demokrasi çevresine yönelik  operasyonlar yapılarak on kişinin üzerinde göz altına alınanlar oldu.

Görüldüğü gibi, faşist devlet saldırılarda sınır tanımıyor, bu seçim sürecinde de tam bir devlet terörü estiriyor. Kullanacağı herşeyi ve her yöntemi çok aleni kullanıyor ve seçimi zorla gasbetmek istiyor.

Devrimci – demokratik ve sosyalist güçlere düşen görev ise; ezilenlerin örgütlü mücadelesini hayata geçirmek, halkların birleşik mücadelesini yükseltmek,direnmek ve kazanmak olduğunun bir gereklilikten öte, zorunluluk olduğunu bilmemiz ve yapmamız gerektiğidir.