Devrimci Bilincin Boy Aynası Pratiktir

Kuşkusuz ki devrim, her türden devrimciye ihtiyaç duyar ama zor şartların devrimciliğine ve devrimcilerine yaşamsal değerde ihtiyaç duyar Bedel göze alamayan devrimciler gerçek devrimciler olarak rol oynayamazlar Bugün devrim, ağır bedelleri göğüsleme kararlılığına sahip, devrime bağlı olan devrimcilere muhtaçtır; dönemsel ve geçici devrimciliğe değil

BAKIŞ CAN (21-02-2020) Bugün devrimci bilinçte bir aşınma veya kırılmadan söz etmek yanlış olmaz. Devrim veya devrimci hareketin somut bir sorunu olarak devrimci bilinç sorununu üzerinde durmak gereklidir ki, bu, kendisini dayatan bir ihtiyaç durumundadır. Devrimci bilinç komplike bir sorundur; son tahlilde bütünlüklü bir devrim bilincidir. Bunun bütünü üzerinde tartışma yürütmek uzun bir çalışma veya kapsamlı ve ardışık bir tartışmayı gerektirir. Dolayısıyla bir makalede ele alacağımız kapsam, devrimci bilinçte yaşanan aşınmanın tümü değil, yalnızca sınırlı görünümü ve elbette görece önem kazanıp tipik olarak öne çıkan türü olacaktır.

Siyaset belli hedef ve amaçlar doğrultusunda işler. Buradaki amaç ve hedeflerin ciddi iddiaları barındırdığı da bir gerçektir. Özellikle devrimci siyaset yelpazesi çok ciddi iddialara sahip olup iddialı siyaset, görev ve plan alanıdır. İddialı hedefleri, amaçları vardır; planları, çalışma ve görevleri de bunlara göre biçimlenmektedir. Siyaset ve siyasetin dayandığı ve hedeflediği iddialar pek tabii olarak siyasetin yürütücülerinin de aynı düzeyde iddialı ve ciddi olmalarını koşullar. Ciddi iddialar ortaya koyup bunlara uygun siyaset yapanların, ortaya koydukları iddia ve siyasetin aksi istikametinde bir tutum ve söyleme sahip olması anlaşılır olamaz. Devrimcilerin düşünce ve tutumda  Devrimcilerin devrimci bilince sahip olması veya onu yetkin olarak temsil etmesi mantıki tutarlılıktır. Ne var ki, diyalektik tekçiliği, mükemmeliyetçiliği, hatasızlığı yadsır. Kavrayışta, bilinçte, tutumda bir dizi farklılığı kaçınılmaz görür. Fakat bu diyalektik, devrimcilerin vasatı meşrulaştırmaları anlamına gelmez ya da onu öğütlemez. Mümkün olan en iyisine ulaşmayı, mümkün olan en iyisini yapmayı ve sürekli olarak eskiden kopup ilerleme perspektifini pratikleştirmelerini gerektirir.

Devrimciler, görevlerini yürütme zemininde devrimi sahiplenir. Devrim bilinci bu sahiplenmenin ölçütü olarak rol oynar. Gelişkin devrimci bilinç devrimi ve devrimin tüm görev ve sorumluluklarını sahiplenerek omuzlar. Faşizmin azgın baskı ve katliamlarına karşı sahiplendiği gibi, ideolojik hasımların saldırılarına, yapılan haksızlık ve hatalara karşı da tereddüt etmeden sahiplenme tutumunu sürdürür. Gerçek devrimciler ile geçici devrimciler ifadesi bu zeminde anlam kazanır. Gerçek devrimciler her şartta devrimi ve devrimci görevleri sahiplenenlerdir. Gerçek devrimciler devrimin çıkarları uğruna her türden zorluğu, bireysel haksızlığı ve hatta hakareti göğüsleyerek omuzlar. Bencil, bireyci ve geçici devrimciler bunların hiç birini omuzlamaz. ‘‘Bana hakaret, haksızlık edildi‘‘ gerekçesiyle tutum geliştirirler. Gerçekte sahip çıkanlar ile sahip çıkan gibi görünenler arasında sosyal-siyasal pratikte biçimlenen temel tutumda keskin ve kesin bir fark açığa çıkar. Asıllar ile kopyalar arasındaki kesin fark gibi. Geçici olanla kalıcı olan arasındaki derin fark gibi. Kendine ait görme niteliğinde gelişen sahiplenme tavrı ve bilinci farklı, ama kendine ait değil de destekleme niteliğiyle biçimlenen sahiplenme bilinci ve tavrı çok daha farklıdır. Ya da kesin biçimde sahiplenme bilinci ile geçici olarak sahiplenme bilinci veya şartlı olarak sahiplenme bilinci ile şartsız-hesapsız sahiplenme bilinci arasında nitel fark vardır. Proleter devrimci kişiliğin devrimci bilinci, devrimin çıkarları uğruna haksızlıkları ve hatta kişisel hakaretleri sindirerek devrimci çıkarları esas almak biçiminde şekillenir, pratikleşir. Küçük-burjuva devrimci kişilik ise bunun tam tersine, egosunu merkeze koyar ve buna göre tutum geliştirir. Proleter devrimci kişilik devrimi devrimci görevlerle yürütme anlamında sahiplenir, küçük-burjuva devrimci kişilik ise devrimci görevleri değil, kolaydan devrimi sahiplenir. Sahiplenme meselesini tartışırken kastımız özünde devrime ve devrimci görevlere bağlılık gerçeğidir. Devrim ve devrimci görevleri kendi sorunu veya kendi meselesi olarak görüp görmeme tutumudur irdelemek istediğimiz. Bağlılık duygu ve bilinci güçlü yoldaşlar(kendisiyle devrimi bütünleştirmiş ve bu düzeyde devrimi sahiplenme bilinci taşıyan yoldaşlar), kendilerine yapılan haksız ve hatta hakaretamiz eleştirilere ya da saldırılara rağmen devrimci çalışmada asla tereddüt yaşamaz, her türlü ağır saldırı ve yıpratıcı süreci devrimin çıkarları gereği omuzlamaktan sakınmaz. Başkasının negatif yaklaşım ve olumsuzluklarını, devrimci çalışmalara yaklaşımının kriteri haline getirmez, yaşadığı haksızlıkları devrimci çalışmanın yürütülüp yürütülmemesinin ölçütü olarak ele almaz. Bilakis, haksız eleştiri, saldırı ve yıpranmaları, bağlı olduğu yüksek devrim çıkarları uğruna sineye çeker, çünkü bu gibilerin yoğunluğu benlik degil, devrimciliktir.

Devrim davasını sahiplenme duygusu ve olgusu ile devrimci kişiliğin devrime, devrimci görevlere, devrimci mevzi ya da kazanımlara karşı yaklaşımını somut tutumlarla irdelemek faydalı olacaktır. Somut tutum ve pratikte yansıyan bilinç şu tipik söylemlerde sırıtır.

‘‘Olmazsa olmasın ne yapayım‘‘, ‘‘çıkmazsa çıkmasın ne yapayım‘‘, ‘‘kapanırsa kapansın ne yapayım”

Yaygın olmasa da çoğumuz zaman zaman bu tutum ve anlayışa sahip olan yoldaşlara rastlarız. Bu, bu gibi yoldaşlar ve devrimciler açısından bu tutum devrimci bilinçte yaşanan kırılmanın en tipik örneğidir. Devrimci çalışmada bu tutum hoşgörülemez, benimsenemez bir tutumdur. Bu haliyle kabul edilemez, benimsenemez olup, devrimci eleştiriyle giderilmesi gereken keskin bir kırılmadır. Bu durum devrime bağlılık ve devrimci bilinçte  yaşanan aşınma ve  ideolojik kırılmadır.

İdeolojik kırılmanın devrim ve devrimci çalışmaları sahiplenme tutumuna yansıması, zor şartlarda veya zayıflıkların baş gösterdiği koşullarda devrimci çalışma ve görevlere karşı kayıtsız kalma biçiminde cereyan eder. Devrimin gerilediği veya zayıflamalar gösterdiği şartlarda, devrimci bilinç zemininde devrime bağlılıkları zayıf olanlar genellikle geri çekilir, mücadelenin dışında kalmayı tercih ederler. Bunun aksine sınıf bilincine sahip olanlar yani devrimi devrimci görevler zemininde sahiplenenler, devrimin en zor ve zayıf şartlarında dahi devrimci çalışmalardan geri durmaz, onların geliştirilmesine dönük irade ortaya koyar, pratik çalışmaları tereddütsüzce yürütürler. Bugün bu ayrım çıplak biçimde izlenmektedir. Gerçek devrimciler her şeye rağmen devrimci çalışmaları omuzlarken, geçici ve şartlı devrimciler gündeme gelen ağır şartlarda geri adım atarak dışarıda kalmayı yeğlemektedirler. Oysa devrimciler en zor şartlarda devrimi sahiplenmekten, devrimci görevleri yürütmekten çekinmezler. Devrimci bilinç her şartta devrime ve devrimci görevlere bağlılığı gerektirir. Devrimin atakta olduğu gelişme koşullarında devrimcilik yapmak hüner değil, zor koşullarda yapılan devrimcilik hünerdir. Zor koşullarda sıvışıp ‘‘kolay‘‘ koşullarda ortaya çıkanlar vasat devrimcilerdir; nitelikli gerçek devrimciler değil, koşullara endeksli devrimcilerdir. Kuşkusuz ki devrim, her türden devrimciye ihtiyaç duyar ama zor şartların devrimciliğine ve devrimcilerine yaşamsal değerde ihtiyaç duyar. Bedel göze alamayan devrimciler gerçek devrimciler olarak rol oynayamazlar. Bugün devrim, ağır bedelleri göğüsleme kararlılığına sahip, devrime bağlı olan devrimcilere muhtaçtır; dönemsel ve geçici devrimciliğe değil.